Diyarbakır'da 200 alanda petrol aranıyor: İnsanları göç etmek zorunda bırakacaklar

Son yıllarda Diyarbakır'da petrol arama çalışmaları hız kazandı. Diyarbakır Barosu'ndan avukat Ahmet İnan ise petrol arama çalışmalarının yaşam alanlarını tahrip ve talan ettiğini söyledi.

Abone ol

DİYARBAKIR - 1972 Stokholm, Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı Bildirgesi'nde şöyle harika bir cümleye yer verilmiş: "İnsan, onurlu ve iyi bir yaşam sürmeye olanak veren ​nitelikli bir çevrede, özgürlük, eşitlik ve tatmin edici yaşam koşulları temel hakkına sahiptir."
"Özgürlük", "eşitlik", "tatmin edici yaşam koşulları". Bu kavramların herbiri, hiç kuşku yok ki çok kıymetli ve uğruna verilecek mücadeleyi hak eden kavramlar.
"Nitelikli bir çevre" ise ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi koşullar nedeniyle çoğunlukla tali planda kalabiliyor. Yine de mevcut nitelikli çevrenin tahrip ve talanının önüne geçmek için mücadele eden birçok kurum bulunuyor Türkiye'de. Bunlardan biri de Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu​​​. Komisyon, geçtiğimiz günlerde bir rapor paylaştı. Raporda, Diyarbakır ve ilçelerinde 200'den fazla sahada petrol arama çalışmasının yürütüldüğüne dikkat çekiliyor, bu çalışmalar sırasında meraların, su kaynaklarının, ormanlık alanlarının tahrip edildiğine vurgu yapılıyordu.
Raporda dikkat çeken konulardan biri de şirketlerin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu alırken hileye başvurmalarıydı.
Rapor kamuoyu ile paylaşıldıkça sonra kimi medya organlarında Diyarbakır Barosu'nun bölgede petrol arama çalışmalarını istemediği yönünde yayınlar yapıldı. Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu​​​ Başkanı Avukat Ahmet İnan ise bu yayınların doğru olmadığını söyledi.

DİYARBAKIR BAROSU PETROLE DEĞİL, USULSÜZLÜĞE KARŞI

İnan, petrol arama çalışmalarının usule ve Türkiye'nin de imzasının bulunduğu uluslararası şartlara uygun şekilde yapılmasını talep ettiklerini ifade etti. Şimdiye kadar yerinde inceledikleri birçok petrol arama sahasında su kaynaklarının kirletildiğine ve endemik dokunun ciddi zararlar gördüğüne dair bilgiler edindiklerine dikkat çekti.
"Diyarbakır Barosu petrole karşı mı?" diye sorduğumuz İnan, "Diyarbakır Barosu veya şehirdeki herhangi bir hak savunucusu kurum, petrole de başka bir madene de karşı değildir. Ancak bu çalışmanın nasıl ve nerede yapılacağı ile ilgileniriz. Baronun çevre ve kent hukuku komisyonu olarak bir faaliyeti bu şekilde değerlendiririz. Bu petrol çıkarılacak alan eğer ormansa, halkın geçim kaynağını sürdürdüğü meraysa veya halkın su kaynağını sağlayan bir derenin dibiyse biz buna karşıyız. Çünkü yeraltından çıkarılan maden suyumuzdan, gıdamızdan daha elzem değil, daha öncelikli değil. Hele ki gıda krizinin, su krizinin, iklim krizinin olduğu bir dönemde. Biz böyle bir ayrım yapıyoruz" diye cevap verdi.

Avukat Ahmet İnan



KOPYALA-YAPIŞTIR ÇED RAPORLARI

Usulsüz ÇED raporlarına da değinen İnan, şöyle bir örnek verdi: "Ergani ve Bismil'deki petrol arama çıkarma işlemlerine baktığımızda, buralar Büyük Ova koruma alanlarıydı. Yani tek parça bölünmemiş tarım arazileri diye geçiyor. Bu kapsamdaki birinci sınıf değerli tarım arazileri olduğunu gördük. Bildiğimiz gibi ülkemizde tarım topraklarını koruma kanunu var. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yasa içinde özel olarak korunmuş, tarımsal sit alanı diyebileceğimiz alanlar. Ama bir ÇED raporunda demişlerdi ki, etrafta başka bir petrol arama çıkarma sahası yok, 15 hektarlık alanda sadece biz bu faaliyeti yapacağız. Ama bilirkişilerle alana gittiğimizde etrafında 20'ye yakın petrol sahası daha olduğunu gördük. Hakime ve bilirkişiye dedim ki, bu çevresel etki değerlendirme raporunu hazırlayan kişiler hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Çünkü, etrafında başka bir petrol arama sahası yoktur, demek resmi evrakta sahteciliktir. Çernik'teki petrol arama çıkarma sahası için hazırlanan ÇED raporunda, önemli bir endemik bitki türü veya hayvan türü yoktur, denmişti. Devletin tarama kaynaklarında üniversitelerin raporlarına yer verilmiş ve ters lale dahil birçok endemik bitkiden söz ediliyor. Bilirkişilerden biri de raporunda, 'Her ne kadar ÇED raporunda burada endemik bir bitki türü veya hayvan türü olmadığı yazılsa da üniversitelerin yaptığı çalışmalar ve raporlarda buralarda önemli türlerin olduğu ve ÇED raporlarında bu bitkilerin nasıl korunacağına dair hiçbir verinin olmadığı' bilgisini vermişti.
ÇED raporlarının kopyala yapıştır yöntemiyle hazırlandığını ve 'iğrenç bir boyuta' gelmeye başlandığını ifade eden İnan, ÇED raporlarının özel şirketler tarafından hazırlandığını belirtti. İnan, "Fakat üzücü olan, ÇED raporlarının kontrolünü yapan devlet kurumlarının buna onay vermesidir. Çünkü bunlar kamunun kaynağıdır. O mera, o orman, o yaşam alanları kamunun kaynaklarıdır" dedi.

Diyarbakır Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet İnan ve komisyonu üyesi Avukat Emel Sayın



LİCE'DE PETROL İÇİN ORMAN KESİLDİ

Ahmet İnan, geçtiğimiz günlerde Lice'nin Çağdaş ve Dibek köyleri tarafından arandığını söyleyerek, bölgede hukuksuzca yapılan petrol aramalarının bitmediğini söyledi.
Köylüler, kendilerine herhangi bir bilgi verilmeden oranlarının traşlandığını söylemişler. "Bu ormanlar bizim geçim kaynağımız, burada hayvancılık yapıyoruz" demişler.
Diyarbakır Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Ahmet İnan ve komisyon üyesi Avukat Emel Sayın, incelemelerde bulunmak üzere alana birlikte gitmişler.
İnan, arabanın gidemediği ormanlık alana bir buçuk kilometre yürüyerek ulaştıklarını belirtiyor.
İnan, "Orada daha petrol faaliyetleri başlamadan, yol açma faaliyetlerinde binlerce yüzyıllık ağaçların nasıl hunharca kesildiğini, yok edildiğini gördük, fotoğrafladık, belgeledik" diyor.
Bunun kabul edilebilir bir durum olmadığını vurgulayan İnan, "sisteme baktık, ortada daha bir ÇED raporu bile yok. Neye dayanarak bu ağaç kesimini yapmışlar? Orman Müdürlüğü'nden izin almışlar mı? İzin alsalar dahi biz kabul etmiyoruz ekoloji savunucuları olarak. Hiçbir izin yokken, ortada proje yokken, şirket belli değilken nasıl bir mantıkla böyle bir şey yapılıyor?" diye sordu.
Bu durumun kendilerini çok rahatsız ettiğini belirten İnan, "Buna ilgili tüm girişimleri hazırladık. ÇED raporu varsa iptal davası açacağız. Orman izin belgesi işlemi varsa izin işlemini iptal için dava açacağız" dedi.



İNSANLAR GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALACAK

Diyarbakır Barosu Çevre Komisyonu'nu ağaç kesimini yerinde görsün diye davet eden köylülerin geçimini ormandan ve meradan sağladığını söyleyen İnan, "Bizi köye davet eden adamın 700-800'e yakın küçükbaş hayvanı vardı. Hükümetin ekonomik politikaları yüzünden hayvancılığın, tarımın bitmeye yakın olduğu bu dönemdeyiz maalesef. Ve hayvancılık yapmaya çalışan insanlar o kadar zor şartlarda ki. Fakat bu zor şartlarda bile köy yaşamını bırakamıyorlar. Ama sistem onlara sürekli bırakmayı dayatıyor. İşte hayvancılık desteğini kesiyor. En sonunda hayvanların otlak alanlarını bitirerek insanları göç etmek zorunda bırakacaklar" dedi.
Köylülerin çok endişeli olduğuna dikkat çeken İnan, "Yaşlı insanlar gelip, 'Kurbanınız olayım biz buradan göçersek yaşayamayız. Hayvancılık yapamazsak buradan çıkmak zorunda kalırız' dediler" diyerek köylülerin endişesini dile getirdi.

TÜRKİYE KENDİ YASALARINA UYMUYOR

İnan, ziyaret ettikleri köylerde Antik Çağ'dan bu yana yaşamın kesintisiz sürdüğünü, kaya kiliseleri gibi kültürel varlıkların bulunduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Orada bir kültür var. Orada bir üretim var. El değmemiş bir yer havasıyla, suyuyla. Böyle bakir alanlarımızı korumamız gerekirken ki Türkiye imzalamış olduğu tüm uluslararası sözleşmelerde mesela Paris İklim Sözleşmesi'nde, 'Ben orman alanlarımı, mera alanlarımı, tatlı su kaynaklarımı koruyacağım' diye taahhütte bulunmuş. taahhüt veriyor. Türkiye'yi hukuki olarak da bağlayan anlaşmalar var. Ve mesela Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2036 yılına kadar geçerli bir iç genelgesi var. Biz dava dilekçelerimize onu da kuruyoruz. Direkt devletin kendi milli hedefi ve milli politikası olarak şunu diyor. 'Mera alanlarını koruyacağım, hatta arttıracağım. Ormanlık alanlarını koruyacağım, hatta arttıracağım.' Fakat uygulamada tam tersi yönde hareket ediyor. Bu çelişkileri anlamak çok zor."



PETROL İÇİN DİYARBAKIR FEDA EDİLİR Mİ?

Petrolün kıymeti inkar edilemez bir gerçek. Bunu yıllar önce "Petrol" şarkısıyla Eurovision yarışmasına katılan Ajda Pekkan da dile getirmişti. Oryantal altyapısına ve sosyal mesajına rağmen şarkı yarışmada umduğunu bulamadı belki ama, petrolün elzem bir ihtiyaç olduğu gerçeği, varlığını hâlâ güçlü bir şekilde sürdürüyor.
Diyarbakır'da aranan petrol de bir ihtiyacı gidermeyi hedefliyor elbette. Ancak öyle anlaşılıyor ki usulsüz ÇED raporlarıyla sahaya inen, yaşam alanlarını ve kaynaklarını talan eden şirketlerin gözünü kâr hırsı bürümüş."Tehlike büyük" diyen Diyarbakır Barosu ve diğer çevreci kurumlar, aslında Diyarbakır'ın doğasını, kültürel varlıklarını, endemik yapısını korumaya çalışıyorlar.
Petrole değil, petrol arama biçimine karşı çıkan Ahmet İnan, "Petrol için Diyarbakır feda edilir mi?" diye soruyor ve yine kendisi cevap veriyor: "Hayır."