Diyarbakır'da normalleşme rüzgarı ve Amedspor

Ankara'da akamete uğrayan normalleşme sürecinin Diyarbakır'da Amedspor etrafında şekillenmesi, ırkçılığa prim vermemekle mümkün olur. Bu mümkün mü? Bu sorunun cevabını önümüzdeki maçlara bakarak alacağız.

Vecdi Erbay verbay@gazeteduvar.com.tr

Amedspor-İstanbulspor maçını binlerce Amedspor taraftarıyla birlikte tribünden izledim. Maçla ve Amedspor'un performansıyla ilgili naçizane gözlemlerim oldu ve bunu paylaşmak ihtiyacı duyuyorum. Ama maçtan önce, maç etrafında Diyarbakır'da önemli gelişmeler oldu, bu gelişmelerden de söz etmek isterim.

*

Futbolu yakından takip edenler hatırlayacaktır, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, seçilmeden önce Amedspor'un kendi sahasında oynayacağı ilk maçı Diyarbakır'da izleyeceğini söylemişti. Seçilince sözünde durdu ve maçtan bir gün önce ekibiyle birlikte Diyarbakır'a geldi. Federasyon Başkanı'nın sözünde durması taktire şayan elbette. Ancak Hacıosmanoğlu'nun Diyarbakır'a gelmesi, temkinle izlenen başka güzel hareketlerin gelişmesine de vesile oldu.
Şöyle: Federasyon Başkanı Hacıosmanoğlu, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanlarını, Diyarbakır valisini, meslek odalarını, sivil toplum örgütlerini bir araya getirdi. Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Serra Bucak ve Doğan Hatun'un Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu ile aynı masada akşam yemeği yemesi, spordan yola çıkarak sıcak mesajlar vermeleri unutulmuş olağan bir durumdu. Unutulmuştu çünkü Diyarbakır yaklaşık 8 yıldır olağanüstü koşullarda idare edilen bir şehir. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine valiler kayyım olarak atanmış, şehrin ahalisi, iş çevresi ve sivil toplum örgütleri ile devlet bürokrasisi arasına bariyerler konulmuştu. Kayyımlar mesela, bırakın bir yemek organizasyonunda muhalif siyasetçilerle aynı masada oturmayı, bir nezaket selamından bile kaçıyorlardı.
Serra Bucak ve Doğan Hatun, ezici bir oy farkıyla Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı olarak seçildikten kısa bir süre sonra şehrin valisi değişti. Devlette prosedür böyledir, valilerin yeri belli periyotlarla değiştirilir. Ancak gelen valinin halk nezdindeki sicili kuşku uyandırıcıydı. Yeni Vali Murat Zorluoğlu, Van Büyükşehir Belediyesi'nde kayyım olarak görevlendirilmişti. Seçimlerde AK Parti'den Trabzon Belediye Başkanı seçilmişti ve son yerel seçimlerde aday gösterilmemişti. Bunun yerine Diyarbakır'a vali olarak atanmıştı. Sicilini halk nezdinde kuşkulu yapan da buydu. Vali, kayyım, siyasetçi ve halihazırda yine vali.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne yeniden kayyım atama hazırlığı anlamına mı geliyordu bu atama? Soru haksız değildi kuşkusuz, Vali Zorluoğlu, kayyım olmak için gerekli bütün vasıfları taşıyordu.
Çok şükür mü denilmeli, bilmiyorum, henüz Diyarbakır’daki hiçbir belediyeye kayyım atanmadı.
Kayyım olma potansiyelini taşıyan valinin belediye eşbaşkanlarıyla aynı sofrada buluşması, bir iyimserlik havasının ya da son dönemin popüler deyimi ile normalleşme rüzgarının esmesine neden oldu.
Ancak Diyarbakırlılar kaçın kurrası, temkini elden bırakmadılar ve bir gece ansızın esen normalleşme rüzgarına bırakmadılar kendilerini. Çünkü biliyorlar ki vali devletin mülki amiri ve siyasetin rotası kayyım olmayı tensip ederse, bunu emir telakki ederek, biat yolunu tercih edecek.
Yemekte buluşmak, yemekte hem Amedspor'a hem de spora katkıda bulunmayı ima etmek iyidir, Diyarbakırlıların dediği gibi "xoştur". Peki ama özel ve güzel gecede ima edilen sözler pratikte hayata geçirilecek mi? Kulüp Başkanı Aziz Elaldı, önceki başkanlar gibi, Amedspor'un bir duruşu olduğunu ifade ediyor. Bu duruş desteklenecek mi?
Değil mi ki Amedspor deplasman maçlarında bu duruşu nedeniyle ırkçı saldırılara maruz kaldı, Vali ve TFF Başkanı bu saldırıların önüne geçmek için göğüslerini siper ederek önlemler alacak mı? Yoksa Amedspor'un duruşuna müdahale mi edilecek? Milyonlarca Amedspor taraftarının özel ve güzel geceden duyduğu memnuniyetin üzerinde bu sorunun gölgesi var.
Diyarbakırlılar siyaseten deneyimlidir, hamleleri temkinli karşılıyor ve sonucunu sükunet ve suhuletle bekliyor.
Bu temkinlilik hali nedeniyle takımın başına ne gelirse gelsin, Diyarbakırlılar şaşırmayacaktır ancak tepkisini en etkili şekilde göstermekten de imtina etmeyecektir.
Ankara'da akamete uğrayan normalleşme sürecinin Diyarbakır'da Amedspor etrafında şekillenmesi, ırkçılığa prim vermemekle mümkün olur. Bu mümkün mü? Bu sorunun cevabını önümüzdeki maçlara bakarak alacağız.

*

Bu temkinli olma hali binlerce deneyimden ve zamanla edinildiği için kıymetlidir. Bu kıymetli birikim, protokolde çıkan krizin büyümesini engelledi ve 33 bin kişilik stadyum büyük protestolara sahne olmadı.
Krize neden olan olay ise şuydu: Maçın başlamasına az bir zaman kala Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Doğan Hatun'a protokolde yer ayrılmadığı öğrenildi. Hatun, protokolü terk ederek aşağıya, taraftarların yanına indi. İtirazlar kaale alınmayınca Eşbaşkan Serra Bucak ve DEM Parti Mardin Milletvekili Saliha Aydeniz de tereddüt etmeden Hatun'un yanına indiler. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile sivil toplum örgütü temsilcileri de protokol sıralarını terk ettiler. Aziz Elaldı ve Hacıosmanoğlu maçın ilk yarısını karşı tribünde, taraftarla birlikte izlediği için protokol koltukları AK Parti Milletvekili Suna Kepoğlu, vali, vali yardımcıları ve TFF'den birkaç kişiye kaldı.
Taraftarın arasına inen Serra Bucak tezahüratla karşılandı, sıkılı yumruklar protokol sıralarına doğru sallandı.
Bir gece önce şehrin mülki amiriyle yemek yiyen Doğan Hatun'un adı neden protokolde yoktu? Protokolü kim bu şekilde hazırlamış ve şehirde esen normalleşme rüzgarının önüne bariyer kurmuştu? Başka şehirde olsa büyütülmeyecek bir olay, Diyarbakır'da gerçekleşince her yöne çekilmeye müsait hale geliyor. Bu nedenle protokolü hazırlayan her kimse (Amedspor, Gençlik Spor İl Müdürlüğü olduğunu açıkladı) hassasiyetleri dikkate alarak daha titiz ve özenli davranmalıydı. Maazallah, eşbaşkanlar ve taraftar soğukkanlı bir tutum sergilememiş olsaydı tribünler "yuh" sesleriyle inleyebilir ve herkes protestodan payına düşeni alabilirdi.

*

Hep bir spor ruhundan, centilmenliğinden ve sporun siyasetten uzak tutulması gerektiğinden söz edilir. Ancak bunun böyle olmadığını sağır sultan da duymuştur. İzmir'de saldırıya uğrayan Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un soluğu siyasetçilerin yanında alması da bunu gösteriyor.
İstanbulspor'un sahaya "Önce vatan" pankartıyla çıkması da siyasidir. Akıllarınca Amedspor taraftarına vatanseverlik ayarı verecekler. İstanbulspor bu pankartı gittiği diğer deplasman maçlarında da açıyor mu bilmiyorum. Ancak Amedspor deplasmanına bu pankartla çıkmasının, Amedspor'un deplasman maçlarında karşılaştığı ırkçı sloganlardan bir farkı yok. 
Aslında İstanbulspor Teknik Direktörü Osman Zeki Korkmaz'ın maç sonrası yaptığı açıklamanın da bu pankartın içeriğinden bir farkı yoktu. Maçla ilgili bir değerlendirme yapmayan Korkmaz, Diyarbakır'ı o kadar çok sevmiş ki ileride gezmek için ailesini de alıp geleceğini belirtti ve Gaffar Okan üzerinden "Önce vatan" mesaj verdi.

*

Maçın ilk 10 dakikası protokolde çıkan krizi basın bölümünden izlemek ve anlamaya çalışmakla geçti.
Yine de Amedspor'un 6. dakikada attığı golü kaçırmadım. Gol güzeldi fakat VAR'a giden hakem, faul gerekçesiyle golü iptal etti.
Aslında ilk yarının 20 dakikası İstanbulspor'un baskısıyla geçti. Amedspor bundan sonra topu kontrol edebilen ve atak geliştiren takım oldu.
İkinci yarının hemen başında Uğur Adem Gezer'in ikinci sarı karttan kırmızı kart görmesi, 10 kişi kalan Amedspor'un oyun düzenini bozdu.
Emir Kaan 77. dakikada güzel bir gol attı ve İstanbulspor’u 1-0 öne geçirdi. Tribünlere doğru yaptığı çirkin hareket gerilime neden oldu ve sarı kart gördü.
Amedspor kayda değer etkili gol pozisyonunu uzatma dakikalarında buldu ama yeni transferlerinden Assombalonga, deyim yerindeyse cömertçe harcadı bu pozisyonu.
Maç İstanbulspor'un deplasmanda aldığı 1-0'lık galibiyetle sona erdi.
Amedspor sahaya 8 yeni futbolcuyla çıktı. Bir uyum sorunu yaşadıkları belirgindi. Bunun aşılması için Teknik Direktör Ersun Yanal'ın da belirttiği gibi biraz zamana ihtiyaç var. Ancak Yanal'ın taraftardan talep ettiği 4-5 maçlık tolerans oldukça uzun ve zorlu bir fikstür var takımın karşısında. Taraftar takımın 4-5 maç daha kaybetmesini sindirebilir mi, kuşkuluyum.

Tüm yazılarını göster