Diyarbakır'da yeni yıl

Birinde Yasemin Göksu, İlkay Akkaya ve başka arkadaşlarla birlikte Diyarbakır'da, Ofis semtinde karşıladık yeni yılı. Sur tarafından bomba sesleri geliyordu. Ne türkü, ne şarkı, ne şiir... sadece keder vardı masada.

Vecdi Erbay verbay@gazeteduvar.com.tr

Diyarbakır'da tasalardan uzak bir yılbaşı geçirdim mi? Eş dostla bir araya gelip vakit geçirdiklerimizi saymazsak (ki muhabbet eninde sonunda yine güncel sıkıntılar üzerine tartışmaya, kederlenmeye ve öfkelenmeye evrilirdi) sahiden hatırlamıyorum.
Birinde Şırnak'taydım çünkü Roboski'de çocuklar savaş uçaklarıyla katledilmişti ve ben bir otel lobisinde canlı yayında olup bitenleri anlatmaya çalışıyordum.
Birinde Yasemin Göksu, İlkay Akkaya ve başka arkadaşlarla birlikte Diyarbakır'da, Ofis semtinde karşıladık yeni yılı. Sur tarafından bomba sesleri geliyordu. Ne türkü, ne şarkı, ne şiir... sadece keder vardı masada.

*

2023'ü de kaygılardan azade uğurlamıyoruz maalesef. Cezaevlerinde açlık grevleri, birçok ilde açlık grevlerine destek amaçlı adalet nöbetleri devam ediyor.
Açlık grevlerinin sebebi sınır dışı operasyonlar, başka bir dünyada gerçekleşiyor gibi bir algı yaratılmak istense de ucu Diyarbakır'a ve bütün Kürtlere dokunuyor.
Meclis'teki ağzı bozuk, terbiye ve nezaket yoksunu, savaş çığırtkanı kalantorların hezeyanlarına bakılırsa, barış umudu memlekete çok uzak düşmüş. Barış ki bunların insafına bırakılmayacak kadar hayati ve kıymetli bir gelecek tasarısıdır. Bu nedenle barış, yeni yılda daha gür bir sesle talep edilmelidir.
Asgari ücretle çalışan emekçiler yeni yılı nasıl kutlayacak? Çoluk çocukla kendi çaplarında mütevazı bir ziyafet, bir eğlence tertipleyebilirler. Ancak akıllarının bir kenarında maaşlarının 17 bin 2 lira olduğu gerçeği duracak.
Urfa'daki Özak işçileri yeni yıla direniş ile giriyorlar. Bu direnişin Urfa'da boy vermiş olması bütün sermayedarları korkutuyor. Sermayedarı korkutan Özak işçilerine selam olsun ve onlar için bir selamdan daha çok şey yapılabileceği akılda tutulsun.
Kış iyice hissettiriyor kendisini ve geçen şubatta depremin yıktığı 11 kentteki yaralar hala sarılmış değil. Binlerce insan konteynerlerde sıcak bir ev hasretiyle karşılayacak yeni yılı.
Binlerce insanın oyuyla milletvekili seçilen Can Atalay ise yeni yılı mahpushanede karşılayacak. Atalay'ın cezaevinde kalması için hukukun çiğnendiğini hesaba katarak, "Vay halimize" diyebilir, kendimizi sokağa atabiliriz.

*

Suriçi'ndeki çerezci, ciğerci, kafe enflasyonu, sanırım daha çok turistlerle ilgili. Ancak şehrin mutena semtlerinde ikamet edenler de Suriçi'ne turist gibi geliyorlar. Alışverişlerini burada yapıyor, misafirlerini burada gezdiriyor ve yemeklerini burada yiyorlar. Hal böyle olunca Sur, yıkıldıktan sonra kelimenin tam anlamıyla dirildi.
Ancak şöyle bir şey de var: Sur dirilirken çehresi ve kimliği de değişti. Sur'da oturanlar Gazi Caddesi'ndeki lokantalarda yemek yiyemiyor, albenili kafelerde çay içemiyor.
Sur'un yaşlı, işsiz erkekleri Ulu Cami meydanında çay içip vakit geçirirken, kadınlar Suka Şevitì'de alışveriş yapıyor. Paraları ancak buna yetiyor.
Bir de akşamüstleri, yerli yabancı turistler dağıldıktan sonra alışverişe çıkıyorlar. Çünkü bu saatlerde işportacılar hem cadde üstünde hem de Şeyh Said Meydanı’nda tezgah açıyorlar.


Sözü şuraya getireceğim: Giderek daralan bir alanda sıkışan Surlular, 2024 yılında da gösterişli mekanlara uzaktan bakacaklar.
Alışveriş merkezleri ise diğer şehirlerde olduğu gibi, şehrin diğer yüzünü göstermek için olanaklıdır.
Alışveriş merkezindeki bir zincir kafe, Gazze'deki katliamı protesto eden bir grup tarafından saldırıya uğramış, camı çerçevesi indirilmişti. Kafe açıktı ve tıka basa doluydu. Kafenin belki 20 adım önünde Mescidi Aksa'yı tasvir eden bir maket duruyordu. Maket, alışveriş merkezinin bir parçası gibi duruyordu ve protesto niteliğini kaybetmişti, mevcut iktidar bürokratlarının absürt sanatsal işlerine benziyordu.


Çok nadir giderim alışveriş merkezlerine ve mümkünse çok oyalanmamaya çalışırım. Yine öyle yaptım ve fakat şunu bir kez daha tecrübe ettim ki herkes alışveriş merkezlerine benim gibi mesafeli durmuyor.
Günlerden cumartesiydi ve ertesi gün yeni yıl kutlaması vardı. Belki bu nedenle alışveriş merkezi çok kalabalıktı. Mağazalar, lokantalar ve çocukların oyun oynayabildiği alanlar doluydu.
Alışveriş düşkünü değilim, tek başıma bir çorap almayı beceremem ancak gelmişken fiyatlara bakmak istedim. Moralim bozuldu, demekle yetiniyorum.
Sinema salonlarında asla para verip izlemeyeceğim filmler gösterimdeydi. Hızla uzaklaşıp kitapçıya attım kendimi. Kitapçının kalabalık olması ne kadar sevindirdiyse, kitaplarda fiyat etiketinin olmaması da moral bozucuydu. İnsan aldığı kitabın kaç lira olduğunu kasaya gitmeden önce bilmek istiyor. Zamlar nedeniyle her gün fiyatlar değişiyor, kitapçıyı da anlamak lazım.
Alışveriş merkezinin önünde başka bir alışveriş merkezi vardı. Baloncular, simitçiler, kestaneciler, su satıcıları... Simit aldığım simitçiye yeni yılı sordum. Adam kederli güldü, sunturlu küfür etti ve "Yine simit satacağız abê, ma ne yapax (yapalım)" dedi. Simidi kemirerek, usulca uzaklaştım. Bir soru daha sormaya cesaret edemedim.

*

Diyarbakır en çok kafelerde eğleniyor gibi geliyor bana. Kafe işletenler de bunun farkında olmalı ki yeni yıl için türlü programlar hazırlamışlar. Yeni yılı dışarıda karşılamak isteyenler için alternatif çok. Ancak iş, gelip bütçeye dayanıyor yine. Bin lira giriş ücreti talep eden mekana gecenin sonunda ne kadar para bırakılacak? Bu soru, pek çok kişinin aklını harap ediyor.
Kafelerin camları, günler önceden, yeni yılı karşılayan Kürtçe ve Türkçe yazılarla donatıldı. Esprili yazıların yanında şu yazı dikkatimi çekti: Gel bakalım yeni yıl!
"Gel bakalım"da bir meydan okuma var, "2023 yıkamadı, heveslenme, sen de yıkamazsın 2024" gibi. Bu meydan okuma Diyarbakır'a yakışıyor. Bütün iktidarlara "belasını sürecek" kadar gözü pektir. Öyle ya, biraz da bunun için seviyorum Diyarbakır'ı.
Tutuklandıktan yedi yıl sonra savunma yapabilen Selahattin Demirtaş'ın, milletvekili seçildiği halde içeride tutulan Can Atalay'ın, AİHM kararına rağmen serbest bırakılmayan Osman Kavala'nın, bir yıldır tutuklu olan gazeteci arkadaşım Dicle Müftüoğlu'nun şahsında, aynı duygu ve düşüncelerde olan herkesin yeni yılı kutlu olsun.

Tüm yazılarını göster