Diyarbakır’ın doları da TL’si de yok

Cumhurbaşkan Erdoğan’ın “Yastık altındaki dolarları bozun” çağrısı medyaya öre birçok ilde karşılık buldu. Diyarbakır'da durum nedir? Kuyumcular Çarşısı’nda bu sorunun cevabını aradık.

Abone ol

DİYARBAKIR - Doların Türk parası karşısında rekor değer kazanmasına karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, vatandaşa seslenerek, “Yastık altındaki doları bozdurun” dedi. Bu çağrının ardından, medyada dolar bozduran vatandaşların görüntülerini yayınlanmaya başladı.

Bir haber kanalında dakikalarca dolar bozduran vatandaşın görüntülerini yer aldı. Dolar bozdurup makbuz getireni bedava tıraş edecek berberden, makbuz getirenin karnını bedavaya doyuracak lokantacıya kadar, bütün memleket seferber olmuş, cebindeki ya da yastık altındaki dolarını bozmaya koşmuştu adeta.

Geçtiğimiz günlerde AK Parti İl Başkanlığı da çağrıda bulunmuş, Diyarbakırlıları dolar bozdurmaya davet etmişti. Doların bozdurulacağı adres de oldukça manidar gelmişti bana. Sur’da, Gazi Caddesi’nde, Çarşı Karakolu’nun karşısındaki döviz büfesinde. Gazi Caddesi’ndeki esnaf yaklaşık 7 ay kepenk açamamıştı yasaktan dolayı.

Televizyondaki haberden sonra, gidip izleyemediğim AK Parti İl Başkanlığı’nın döviz bozdurma eylemini gazeteci arkadaşlarıma sordum. Eylem başarılı geçmiş miydi acaba? Eyleme öncülük eden İl Başkanı Muhammed Dara Akar, 300 dolar bozdurmuş. Bu arada bir de konuşma yapmış ve “Ülke ekonomisi çok sağlam bir zemin üzerinde yükselmekte, güçlü ve istikrarlı bir hükümet var ve sağlam bir ekonomik yapımız var” demiş.

“Sadece 300 dolar mı?” diye sorduğum gazeteci arkadaşım, “Ne bekliyordun?” deyiverince beni bir düşünce aldı. Acaba Akar’ın bütün döviz birikimi sadece 300 dolar mıydı? Diyarbakır’daki eyleme AK Partili iki milletvekili neden katılmamıştı? Bu kampanya Diyarbakır’da tutar mı? Bu soruların cevabını Sur’da aradık.

Sur’da, Hasan Paşa Hanı’nın bitişiğinde kuyumcular çarşısı yer alıyor. Burada Mardinli telkari ustalarının yaptığı altın ve gümüş şahane takılar da satılıyor. Zaten büyük olmayan bütün çarşıyı dolaştım ve Mardin işi takıları da tanımaya çalıştım.

Dükkanlarda müşteriye benzer çok az sayıda insan vardı. Bunlar da dövizlerini bozdurmuş, altına yatırım yapan kimselere benzemiyorlardı. Sonbahara yetiştiremedikleri düğünlerini kış aylarında yapmaya hazırlanan gençler ve aileleri vardı dükkanlarda.

Bazı dükkanlar çok zengin görünüyordu elbette, ama pek çoğunun camekanında sergilenen takı sayısının azlığı dikkat çekiciydi.

Müşterisi olmayan bir dükkana girdim. Adam müşteriymişim gibi oturdu koltuktan kalkıp karşılayınca, hemen konuya girdim. “Müşteri değilim, gazeteciyim ve birkaç soru sormak istiyorum” dedim. “Olur” dedi adam, “Ama önce gazeteci kimliğini göreyim.”

Bu da ilk kez karşılaştığım bir durum oldu. Kimliğimi çıkarıp verirken, insanların nasıl bir endişeyle yaşamaya başladığını düşündüm. 7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleşen genel seçimlere kadar insanlar gazetecilerin yolunu çevirip düşüncelerini aktarıyordu. Şimdi konuşmadan önce kimlik soruyorlar gazeteciye.

KÜRT SORUNU VE EKONOMİK KRİZ

Kimliği inceleyip geri verirken, “Şimdi ne istersen sorabilirsin” dedi kuyumcu. Rahatlamış görünüyordu.

“Cumhurbaşkanı’nın çağrısından sonra bir hareketlilik yaşandı mı Kuyumcular Çarşısı’nda?”

“Hayır” diyerek çok kısa ve net cevaplıyor soruyu.

“Sana gelen olmamıştır, ama komşularına gidip altın almışlardır belki” diye ısrar ediyorum. Adam kendinden çok emin, “Hele git çarşıyı gez, müşteri bulursan öyle konuşalım” diyor.

Çaylarımızı içerken sohbet koyulaşıyor, siyasete ve Sur esnafının durumuna kadar uzanıyor. Ekonomik tahlilleri siyasetten bağımsız düşünmüyor kuyumcu.

Kuyumcu, “Güney Kürdistan’dan, Suriye’den çıkmadan ekonomisi düzelmez Türkiye’nin” diyor ve devam ediyor anlatmaya: “Dünyada ekonomik sıkıntılar var, Türkiye’de etkileniyor belki, ama esas mesele Kürt sorunudur. Türkiye Kürt sorununu çözmezse ekonomisini de düzeltemez. Türkiye’nin Avrupa ile kavgası da bu yüzdendir.”

'SAVAŞ BU KADAR YAKINKEN KİM DOLAR BOZDURUR?'

Ben konuyu döviz bozduranlara, altın alanlara getirmek istiyorum yine.

“Bizi Batı’dakilerle karıştırma” diye başlıyor söze. “Bak Suriye şuradadır, Kürtlerin sınırında savaş var. Batı’dakiler farkında değil, ama Türkiye’de bu savaşın içinde. Yarın savaşın sınırın bu tarafına geçmeyeceğini kim söyleyebilir? Savaş bu kadar yakınken hangi Kürt cesaret edip dolarını bozdurur. Buradan kaçmak zorunda kalırsa dolar onun garantisi olacak.”

Böyle bir savaş olasılığı Türkiye’nin Suriye politikaları nedeniyle mevcut, ama doların savaş koşullarında garanti olabileceğini daha önce hiç düşünmediğimi söylemeliyim. Yine de bunun üzerinde uzun boylu konuşmak istemiyorum. “Peki, işler nasıl?” diye soruyorum, bütün Kuyumcular Çarşısı’nı kastederek.

EMEKLİ MAAŞIYLA GEÇİNEN KUYUMCU

“Ben emekliyim, emekli maaşımla geçiniyorum” diye karşılık veriyor. Şaşırdığımı görünce devam ediyor anlatmaya. “Bak hemşerim, birincisi kimsede altın alacak para yok. İstersen çıkarıp veresiye defterini göstereyim, kimse borcunu bile ödeyemiyor. Adam çocuğunu evlendirecek, gelip altın almış, işte şu tarihte vereceğim demiş. İki yıldır borcunu ödemeyen var. Kim kendini küçük düşürmek ister, adamda para olsa gelip ödeyecek borcunu. Ama yok, para yok.”

Adam anlattıkça öfkeleniyor. Diyarbakır’da paranın olmaması ya da borcunu tahsil edemediğini hatırlattım adama. “Ya ikincisi” diyerek sormaya devam ettim. Önce “Başımı belaya sokacaksın” dedi, sonra tereddüt etmeden, “Cumhurbaşkanı istedi diye kimse gidip dolarını bozdurmaz. AK Parti'liler bile. Belki birkaç fanatik çıkar, dolarını bozdurur, ama Diyarbakır’da Cumhurbaşkanı’nın hatırı için AK Parti’ye oy vermeyenler gidip dolarını da bozdurmaz.”

Çarşıda kapalı birkaç dükkan gördüğümü söylüyorum kuyumcuya. Bunlar yasak döneminde mi kapıya kilit vurmuştu acaba? Kuyumcu, “Yasak yüzünden 1-2 tane değil, tam 17 dükkan kapandı. Dükkanı 7 ay kapalı tutmak kolay mı? Kimi iflas etti, kimi buradaki dükkanı kapatarak başka şehre gitti. Geriye kalanlar da iş yapamıyor zaten. Ama esnaf adam, ne yapsın, kapıyı her gün açmak zorunda” diyor.

'DİYARBAKIR'DA NE DOLAR VAR NE DE TÜRK PARASI'

Kuyumcunun anlattıklarına güvenmediğimden değil, ama çarşıyı gezerken bir başka kuyumcuyla daha konuşma ihtiyacı duyuyorum.

Sokağın diğer ucundaki başka bir kuyumcu dükkanına giriyorum. Kendimi tanıttıktan sonra, “Cumhurbaşkanı’nın çağrısından sonra altına yatırım arttı mı?” diye soruyorum.

Bu kuyumcu öncekine göre daha genç. “Abê dalga mı geçisen benimle?” diye soruyor bana. Gayet ciddiyim aslında. “Yahu millette Türk parası yok, evine ekmek götüremiyor, sen dolar diyorsun. Hele boşver bunu, Sur ne olacak? Madem gazetecisin, Sur’u sor.”

Sözü uzatmadan çıkıyorum dükkandan. Arkamdan sesleniyor, “Abe de ki, Diyarbakır’da ne dolar var ne de Türk parası.”

“Olur” diyorum. O genç kuyumcunun pis pis sırıttığını hissediyorum. 7 ay kapalı kalmış dükkanı adamın, şimdi de iş yapamıyorsa, dalga geçmesin de ne yapsın.

BORSACI, ‘EDEBİYAT KONUŞALIM’ DİYOR

Diyarbakır’da borsa işiyle uğraşan bir arkadaşım var. Bugüne kadar borsa hakkında hiç konuşmadık. Çünkü arkadaşım edebiyata, şiire hevesli, ne vakit rastlaşsak hep edebiyat konuşuyoruz. Ben de zaten borsa işlerinden hiç anlamam, edebiyat konuşmak ikimizin de işine geliyor.

Ona soruyorum, Diyarbakır’da dolar satışında, altın alımında artış var mı, senin bir gözlemin nedir” diye .

Önce, “Yorma kendini” diyor, ben ısrar edince, “Benim senin bozduracağımız dolarla Türkiye’nin ekonomisi düzelmez” diyor. “Cumhurbaşkanı kitlesini diri tutmaya çalışıyor. Darbe girişiminden sonra halkı etrafında topladı, ama Olağanüstü Hal, Kanun Hükmünde Kararname, derken işsiz kalan binlerce insan. İnsanlar ne oluyor demeye başladı. Şimdi ekonomik krizi bahane ederek kitleyi kendine yakın tutmaya çalışıyor. Başkanlık projesi var, o zamana kadar buna benzer gündemler oluşturacak. Yani anlayacağın yine kendine çalışıyor. Yoksa benim senin bozduracağımız 100 dolarla ülke ekonomisi düzelmez, o bizden daha iyi biliyor bunu.”

Bütün anlattıklarından sonra, “Diyarbakır’da dolar bozduran yok mu” diyecek oluyorum yine. “Diyarbakır Suriye’deki savaşa bakıyor” diyor. “Bir yılı geçti, hâlâ Sur’daki bazı mahallelere girilemiyor, Diyarbakırlı buna bakıyor.”

Kestirip atıyor dolar bozdurma konusunu. “Edebiyat konuşalım abê” diyor. Şu borsayı anlatmayacak yine, belli. “Olur” diyorum mecburen.

Bu arada eşe dosta sordum, Diyarbakır’da döviz bozdurduğuna dair makbuz götürenleri tıraş edecek berber duydunuz mu diye. Kimse ne duymuş, ne de görmüş. (DUVAR)