Doğu Akdeniz’de kaynak bulanlar kimler?
Doğu Akdeniz’de İsrail, Güney Kıbrıs ve Mısır kayda değer rezervlere ulaştı. Türkiye ise 2013’ten beri arama yapıyor. Ancak içeride kamuoyuyla paylaşılan yanlış rezerv bilgileri ve hamasi söylem Türkiye’yi 'ateşe' atıyor.
ANKARA - Akdeniz’in doğusu son dönemlerde gerek akademik gerek piyasa bazlı enerji ve jeopolitik analizlerin odak noktası. Başlıktan da anlaşılacağı üzere bölgenin ulaşımdaki kritik özelliği bir yana ilginin sebebi enerji kaynakları, özelde de 2009’da keşfedilen doğal gaz yatakları ve petrol. ABD'de İçişleri Bakanlığı'na bağlı Jeolojik Araştırma Merkezi’nin 2010’da yayınladığı bir rapor Türkiye’de yankılanan yanlış rezerv bilgisinin temelini oluşturuyor. Bu analizde önce söz konusu raporu inceleyecek, ardından İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Mısır ve Lübnan’daki duruma bakacak ve son olarak Türkiye’nin 'dikkatli' olması gereken noktalara değineceğiz.
İNCELENMEYEN RAPOR: ABARTILAN REZERVLER
ABD Jeolojik Araştırma Merkezi’nin raporu, Doğu Akdeniz’de özellikle İsrail’in Leviathan havzası ve Mısır’ın Zorh havzasına denk gelen bölge ve yakınında 120 trilyon feetküp gaz olduğunu söylüyor. Nedense bu 120 trilyon metreküp olarak lanse edildi. Oysa feetküp, metreküp’ün 35.3 ile çarpılmasıyla oluşan bir birim. Bu noktadan hareketle 120 trilyon feetküp gaz 35.3 bölündüğünde bölgede özellikle İsrail ve Mısır’ın alanına giren yerde 3.4 trilyon metreküp gaz olduğu anlaşılıyor.
Doğu Akdeniz bölgesi, kayda değer enerji kaynağının keşfedilmesiyle beraber küresel enerji piyasasında dikkatle izlenen ve şirketlerin projelerden pay almak için çabaladığı bir bölgeye dönüştü. kendi Münhasır Ekonomik Bölgeleri’nde (MEB) halihazırda doğal gaz arama ve çıkarma faaliyeti yürüten dört ülke var.
İSRAİL’İN LEVİATHAN VE TAMAR’I
Doğu Akdeniz’in önemli aktörlerinden biri İsrail. Sistemli biçimde kaynak çalışmalarını başlatan da İsrail. İsrail açısından kaynakların keşif süreci, Aşdod Limanı açıklarında küçük doğal gaz rezervlerinin keşfedildiği 1999’dan itibaren ivmelendi. 2009’daki arama çalışmaları sonucunda Hayfa açıklarında önce Tamar havzasında 260 milyar metreküp (bcm) gaz keşfedildi. Bir yıl aradan sonraysa adını Tevrat’taki su canavarından alan 'Leviathan' sahasında yaklaşık 600 bcm (18 trilyon feetküp) gaz keşfedildi. Söz konusu bölgede gaz olduğu kesin. Ancak gazın oranı arasında zaman zaman birimden de kaynaklanan farklı miktarlar telaffuz ediliyor. Temkinli olmakta fayda var. Tamar ve Leviathan’ın yanı sıra Energean Oil and Gas isimli şirket, 2019’da Kariş ve Tanin isimli açık deniz alanında toplam 68 bcm gaz ve 34 milyon varil hafif petrol keşfetti.
AFRODİT VE KALİPSO’NUN CAZİBESİ VE GÜNEY KIBRIS RUM YÖNETİMİ
Bölgedeki diğer önemli aktör GKRY. Güney Kıbrıs’ın Türkiye ve KKTC ile yaşadığı gerilimi bu analizde bir yana bırakalım ve rezervlerine odaklanalım. GKRY’e enerji kaynakları olduğu müjdesi 2011’de geldi. Kıbrıs kıta sahanlığı içerisindeki ve Leviathan sahasının 21 mil batısında yer alan Afrodit bölgesinde yaklaşık 130 bcm miktarında gaz yatakları keşfedildi. Afrodit’te arama yapan şirketler Shell, Noble ve Delek. Bu keşfin ardından arama çalışmalarını hızlandıran GKRY’ye ikinci müjde ENİ ve Total’den geldi. Her iki şirket 2018’de Kalipso (Calypso) arama sahasında 180 bcm civarında gaz bulduklarını duyurdu. 2018’de ABD’nin 6. Filo’sunun eşlik ettiği Exxon Mobil yanına Katar Petrol Şirketi’ni de alarak arama çalışmalarına başladı. İki şirket arama çalışmaları için bölgesel yönetimle 40-60 hisse dağılıma bağlı anlaşmayla faaliyetlerine başladı. Nitekim Şubat 2019’da Exxon Mobil, arama yaptıkları bölgede 175-225 bcm arasında değişebilecek gaz rezervine ulaştıklarını duyurdu. Son keşifle beraber Güney Kıbrıs’ın ulaştığı rezerv miktarı 570 bcm düzeyine çıktı. Ancak şirketlerin bulunan gazda hiç de yabana atılmayacak bir paya sahip olduğu söylenmeli.
EN BÜYÜK REZERV KAHİRE’NİN
Binlerce yıllık medeniyeti, isyanları ve darbeleriyle gündemden düşmeyen Mısır, Doğu Akdeniz jeopolitiğindeki önemli aktörlerden. Mısır’ın Zohr havzasında 2015’te devasa bir kaynak keşfedildi. Ancak ülkedeki enerji kaynaklarının varlığı yeni değil. Yeni olan bunlara dev rezervlerin eklenmesi. Oil and Gas Journal 2018 verilerine göre Mısır halihazırda 3.7 milyar varil kanıtlanmış petrol ve 1.8 trilyon metreküp doğalgaz rezervine sahip. Bu oranlar Mısır'ı Afrika’da Nijerya, Cezayir ve Mozambik’ten sonra dördüncü gaz zengini ülke yapıyor.
Doğu Akdeniz’deki en büyük doğal gaz havzası olan Zohr’un 2015’te Eni’nin yaptığı keşifle 850 bcm gaza sahip olduğu anlaşıldı. Eni’nin ardından BP Zohr’daki keşif ve üretim projesinin yüzde 10’unu aldı. Bunu Rosneft’in Zohr projesinin yüzde 30’lık kısmı, 1 milyar 250 milyon dolara Eni’den alması izledi. Rosneft’in katılımıyla Zohr’daki hisse dağılımı Eni (yüzde 60), Rosneft (yüzde 30) ve BP (yüzde 10) şekline büründü. Kahnire 2018’te Zohr’da üretime başladı.
Bunun yanında 95 milyonun üzerinde nüfusa sahip olan ülke, enerji tüketimi bakımından Afrika lideri. ABD Enerji Dairesi 2015 verilerine göre petrol ve doğalgaz ülkenin enerji tüketiminin yüzde 95’ini tutuyor.
LÜBNAN: İSRAİL İLE 50 YILLIK ANLAŞMAZLIK
Lübnan ile İsrail’in savaşa varan ayrışması ve çatışması Akdeniz’de de karşılık buluyor. Taraflar arasında yıllardır Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) konusunda bir anlaşmazlık var: Doğu Akdeniz’de 850 kilometrelik bir bölgenin paylaşımı. Lübnan söz konusu bölgenin 1949’daki BM kayıtları uyarınca kendisine ait olduğunu iddia ediyor. İsrail de kendi sahasına girdiğini. Taraflar karşılıklı olarak sorunu BM’ye taşıdı, ancak ufukta bir çözüm görülmüyor. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynağı keşifleri, iki ülkeyi daha sık karşı karşıya getiriyor. Son olarak Aralık 2017’de BM himayesinde taraflar yeniden bir araya geldi ancak çözüm bulunabilmiş değil. Her iki taraf da şimdilik söz konusu sorunlu bölgeden uzak durarak olası bir çatışmadan kaçınıyor. Son olarak Lübnan ABD’nin iki ülke arasında arabuluculuk yapmasını kabul etti.
TÜRKİYE MANİPÜLASYON VE HAMASETTEN UZAK BİR POLİTİKA İZLEMELİ
Doğu Akdeniz’de İsrail, Mısır ve GKRY 2009’dan itibaren kayda değer kaynaklar keşfettiler. Buna karşın Türkiye aramalara ancak 2013’te başlayabildi. Türkiye’nin kendi alanlarında ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kendisine anlaşma ile arama hakkı verdiği bölgelerde arama yapması kadar doğal bir şey olamaz. Hatta bu noktada Ankara geç kaldı. Ancak sorun kamuoyu desteği almak ve bölgede gerilimi tırmandırmaya dönük hamasi söylemler konusunda iki iddiayı açıklamak gerekiyor.
İlk olarak bazı medya organları ve “uzmanlar” ABD menşeli araştırmalarda kullanılan feetküp birimi ve başındaki rakamı sanki metreküpmüş gibi alıyor. Örneğin "Doğu Akdeniz’de 120 trilyon metreküp gaz var" deniyor. Oysa raporda '120 trilyon feetküp gaz olabilir' deniyor, yani 3.4 trilyon metreküp. İkincisi rapor İsrail ve Mısır sahalarını işaret ederken sanki Akdeniz’in her yerinde 3.4 trilyon metreküp gaz var gibi davranılıyor. "Türkiye’nin 500 yıl ihtiyacını karşılayacak gaz var" deniyor. Aynı mantıkla, Rusya’nın da 35 trilyon metreküp civarı gazı var. Rusya gazıyla da bin yıllık gaz ihtiyacımız karşılanır. Ama o gaz Rusya’nın, bizim değil! Burada da durum aynı. O gaz İsrail ve Mısır’ın. Eğer bu iddia Mısır ve İsrail’in alanını işgal etmeye zemin yaratmak içinse bu fikir Türkiye’yi ateşe atmaktır. Bu tür ifadeler sadece Türkiye kamuoyunu yanıltmıyor, aynı zamanda Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin işgalci bir güç olarak gösterilmesine dayanak oluşturuyor.
Türkiye ile Libya ulusal mutabakat hükümetinin imzaladığı deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması önemli. Ancak Türkiye’nin bu anlaşmayı Libya ile değil, ulusal mutabakat hükümetiyle yaptığı, Libya’da iktidar savaşının devam ettiği ve Trablus Hükümeti iktidardan düşerse, Türkiye’nin askeri koruma kalkanı sunması ve alenen Libya savaşında taraf olması nedeniyle anlaşmanın geçersiz olacağı söylenmeli.