Doktorları nasıl bilirsiniz?
Sağlık bir insan hakkıdır, yazarın dediği gibi yoksulluktan önce karşımızdaki doktora düşman olmak kolay. İnanın o doktorlar da her gün bu sorunlarla boğuşuyor zaten.
Katıldığım bir toplantı beni bu yazının başına oturttu. Konu hekimliğin kültürel iklimiydi. Türk Toraks Derneği Bülten Söyleşileri’nin ikincisi.
Türk Toraks Derneği, akciğer hastalıkları konusunda halkın da bilgi sahibi olabilmesi için emek sarf eden bir uzmanlık derneği. İnternet sitelerinde, hasta ve hasta yakınlarına yönelik ‘bilgilendirici kaynaklar’ başlığı altında gerçek bilgiye ulaşabileceğiniz bir bölüm var. Meslek hastalıkları, hava kirliliği, solunumsal maruziyetlerin yarattığı akciğer hastalıkları gibi sadece doktor olup çare olamayacağınız konulara da müdahil olan göğüs hastalıkları uzmanlarının oluşturduğu bir topluluk.
Derneğin bir amacı da etik, hasta ile hekimin barışık olduğu, hekimlerin üst seviyede motive olduğu bir sağlık ortamının yaratılmasına katkı sağlamak. Cümleyi yazarken ne kadar iddialı bir sağlık ortamından söz ettiğimi ben de fark ettim ama inanın başka bir sağlık ortamı mümkün.
Toplantının bir konu başlığı, hekim hasta ilişkisinde tarafların kendilerini konumlandırdığı yerdi. Konuşmacının aktardığı, geçmiş tarihlerde bir hastayla arasında geçen diyalog çarpıcıydı; Doktorun karşısında önünü ilikleyip ayakta durmayı tercih eden yaşlı bir hasta, hekimin oturması konusundaki ısrarı karşısında, ‘devletsiniz nasıl oturayım’ der. Sevindirici ki katılımcıların yaş ortalaması da akıl fikir düzeyi de böyle bir diyaloğu olağan ve makul bulmayacak seviyedeydi.
Yakın tarihimizde doktorluğun nereden nereye geldiği konusunda, okuduğum romanlar içindeki doktor karakterleri geçirdim aklımdan. Türk romanında doktorlara epeyce yer verilmiş. Örneğin Mithat Cemal Kuntay, 1938’de yazdığı Üç İstanbul’da doktorları pahalı doktor ve mahalle doktoru olarak ayırır. Pahalı doktorlar, halkın gözünde daha bilgili ancak yoksul hastalara bakmayan doktorlardır ve halk bunu kanıksamıştır. Şöyle anlatır ; ‘’Ve pahalı doktor, kendisinin hastaya sık gelmesine evin vaziyetini müsait görmeyerek mahalle hekiminin reçetelerini beğendi.’’ Çağırıldığı yoksul eve bir kez daha gelmeyeceği, çağırılmak da istemediği için mahalle doktorunun ilaçlarının devamını önererek hastayı geçiştirdiğini ima eder. Doktorların hissizliğinden, empati yoksunluğundan; doktor olunca halden anlamaz, yoksulluğu görmez oluşlarından söz eder. Tedavi masraflarını karşılayamayan hasta yakını eve gelen doktorun ardından şunları düşünür; ‘’ Bu doktorlar, insanları hasta olunca zengin oldu sanıyorlardı. Bu anda fukaralığından ziyade hekime düşmandı. Küçük evin sefaletini görmemek için insan, hekim olmalıydı.’’
Hekim sözcüğü, Arapça 'hkm' kökünden gelen hakim, “bilge, bilim adamı, filozof, tabip” sözcüğünden türetilmiş. Hakim sözcüğü de yine aynı kökten ayrılır, yargılayan, hüküm veren.
Peki bugün hekimleri nasıl bilirsiniz? Bilgili ve bilge midirler? Pahalı mıdırlar, yoksullara bakan mahalle doktoru rolünde mi? Tek dertleri para mıdır? Halden anlamazlar mı? Görevlerini yetkiye dönüştürürken taraf mı tutarlar, etik ilkelerle mi hareket ederler?
Hasta ve hekim arasındaki ilişkinin elbette duygusal boyutu olmalıdır, olmaması kaçınılmazdır ve hatta bu duygusallık, yoğun empati, hekimlerin tükenmişliğinde rol oynar. Kamudaki pek çok hekim meslek hayatının bir aşamasında, talepleri kendi planladıkları şekilde karşılanmayan hastalardan (sanıyorum ücretsiz sağlık hizmetinden dolayı doktorun işini iyi yapmadığı düşüncesine kapılarak) şu cümleyi işitmiştir; ‘Senin maaşın benim vergimle ödeniyor !’. Doktorların böyle bir davranış tarzı olmadığı gibi her şey olabilecekken doktor olmayı tercih etmenin altında yatan psikoloji çoğu zaman başkasının derdine derman olma, kendini feda etme psikolojisidir. Bu ilişkide kaçınılmaz olarak bilen doktor, danışan, yardıma ihtiyacı olan hastadır hepsi bu. Bir doktor, altı yıl boyunca, uzmanlık gerektiren durumlar için bir o kadar daha süre, çalışır vaziyette bir sistemi onarmanın yollarını öğrenir, yardıma ihtiyacınız olduğunda hünerini sergiler ve bir profesyonel olarak da emeğinin, zamanının, hizmetinin karşılığını alacaktır. Arabamızı tamire götürdüğünüzde, usta, arabayı teslim edeceği zamanı kendi belirler, almamız gereken yedek parçayı da, ödeyeceğimiz ücreti de. Çünkü bilen odur, hayatımız ustanın ellerindedir, saygı duyarız, dediğini harfiyen yaparız; ustadan, google'dan öğrendiğimiz bilgiyle hareket etmesini talep edemeyiz.
Sağlık bir insan hakkıdır, yazarın dediği gibi yoksulluktan önce karşımızdaki doktora düşman olmak kolay. Aynı zamanda hasta olmamıza ve sağlığa da ulaşamamamıza neden olan yönetişim yanlışlarından kaynaklanan sorunlarla birebir muhattap olduğunuzda karşınızdaki doktordan çözüm beklemek boşuna. İnanın o doktorlar da her gün bu sorunlarla boğuşuyor zaten. Mevcut sağlık sistemimizin ve sağlığı bir vitrin gibi kullanmaya çalışmanın, hasta doktor ilişkisinin sağlıklı yürümesine engel olduğunu görmek gerekiyor.