Dokuz Eylül Üniversitesi’nde akademisyen kıyımı başladı

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) tarafından akademisyenlere getirilen kriter uygulaması başladı. Kriterleri sağlayamayan 4 akademisyenin işine son verildi.

Abone ol

İZMİR- Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) üst yönetimi, “Öğretim Üyeliği Kadrolarına Yükseltme-Atama İlkeleri ve Uygulama Esasları” yönetmeliğindeki “Doktor öğretim üyesi yeniden atama” kısmında belirtilen kriterleri sağlayamayan doktor öğretim üyelerinin kurumla ilişiğini kesmeye başladı.

Bu yılın başında uygulamaya geçen doktor öğretim üyeleri yeniden atama kriterleri sonucunda Fen Fakültesi’nde kriterleri sağlamayan 4 doktor öğretim üyesinin işine Rektörlük tarafından son verildi. Önümüzdeki günlerde, eski adıyla yardımcı doçent kadrosunda çalışan akademisyenlerin önemli bir kısmı işsiz kalma tehlikesi ile karşı karşıya.

2547 sayılı yasa ve 12 Haziran 2018 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan “Öğretim üyeliğine yükseltilme ve atanma yönetmeliği” gereği, doktor öğretim üyeleri en az bir en çok dört yıllığına atanıyor. Atama süresi sonunda görevleri sona eriyor ve kadrolarının bulunduğu birimin yönetim kurulu uygun görüşü üzerine Rektör tarafından yeniden atanabiliyor. Bu yeniden atama esnasında çoğu üniversite bazı kriterler koymuş olsa da Dokuz Eylül Üniversitesi, konulan kriterlerin yüksekliği ve kriterlerin sağlanmaması durumunda işe son verilmesi uygulaması ile diğer üniversitelerden ayrılıyor.

‘MATEMATİK BÖLÜMÜ KAPANMA RİSKİ İLE KARŞI KARŞIYA’

Üniversitede yıllardır yapılan yeniden atama sürecinde uygulanan anabilim dalı başkanı, bölüm başkanı görüşü alma süreci bu yılın başında değiştirildi ve yeniden atama süreci bu görüşler olmaksızın işletildi. Üstelik bu değişiklik, yeniden atama tarihi 2022 yılı Ocak ayında olan bazı doktor öğretim üyelerinin yeniden ataması yapıldıktan sonra gerçekleştirildi.

Geçtiğimiz günlerde Fen Fakültesi Matematik Bölümü'nden 2 ve İstatistik Bölümü'nden iki doktor öğretim üyesinin işine Rektörlük tarafından son verildi. Rektörlüğün yeniden atama kriterlerini sağlamayan akademisyenlerin işine son verme uygulamasından vazgeçmemesi durumunda, özellikle matematik bölümünün kapanma riski ile karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Fen Fakültesi’nde bu durumdan birinci derecede etkilenecek olan bölümün matematik bölümü olmasının sebebi olarak, yeniden atama kriterleri hazırlanırken bu alanın özgünlüklerinin gözetilmemiş olması gösteriliyor.

‘AKADEMİSYENLER ÜCRETSİZ İZNE AYRILMAK ZORUNDA BIRAKILIYOR’

Üniversiteden ulaştığımız bir akademisyen, yaşanan olumsuz gelişmelerin ardından kurumdan ayrılmak isteyen akademisyenlerin varlığından bahsederken, DEÜ yönetiminin, kriterleri sağlamayan akademisyenlere yeniden atama tarihleri öncesinde ücretsiz izin kullanmalarını “tavsiye ettiğini” belirtti. Fakülte dekanlıklarının, yüksekokul müdürlüklerinin “sürecin bizimle bir ilgisi yok, tasarruf Rektörlükte” diyerek sorumluluğu Rektörlüğe attığı ancak Rektörlüğün de işine son verilen akademisyenlerin sürecini Dekanlık ya da müdürlüklere dayandırdığı gelen bilgiler arasında.

‘AKADEMİSYENLER BİR YÖNETMELİKLE İŞLERİNDEN EDİLİYOR’

Yaşanan gelişmeleri Gazete Duvar’a değerlendiren Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Yürütme Kurulu Başkanı Ümit Akıncı, Dokuz Eylül Üniversitesi’nin yeniden atama kriterlerini sağlamayan doktor öğretim üyelerinin işine son vermesinin adil olmadığını söyledi. Burada karşı çıkılanın kriterlerin olmasından çok akademisyenlerin işsizlik tehdidi ile karşı karşıya bırakılması olduğunun altını çizen Akıncı şöyle konuştu:

“Yıllarca üniversitede topluma hizmet etmiş, oldukça uzun süren öğrenim hayatı sonunda kendi alanlarında uzmanlaşmış akademisyenler bir yönetmelik ile işlerinden ediliyor. Anayasa'nın 128. maddesinin 2. fıkrası görmezden gelinerek akademisyenlerin özlük hakları üniversitenin çıkardığı ve YÖK’ün onayladığı bir yönetmeliğe sığdırılmaya çalışılıyor. Üniversite yönetiminin bir yandan kurumu sürekli daha iyi noktalara getirme çabasında olduğunu söylemesi, diğer yandan da akademisyenine sahip çıkmayı bırakın, birdenbire işsiz bırakması çelişkidir. Üniversitenin işine son verdiği akademisyenlerine ihtiyacı vardır” dedi.

‘ÖĞRENCİLER DANIŞMANSIZ KALDI’

Üniversitedeki aslî faaliyetlerin yürütülmesinin olanaksız hale gelmesi riski nedeniyle, işine son verilen akademisyenlere üniversitede ihtiyaç olduğunu vurgulayan Akıncı, şöyle devam etti:

“İşine son verilen akademisyenlerin önümüzdeki bahar yarıyılında vermesi planlanan dersler bu aşamada yürütülemez hale geldi. Akademisyenlerin yüksek lisans ve doktora öğrencileri danışmansız kaldı. Lisansüstü öğretimin belirli bir uzmanlık gerektirdiği düşünülürse, danışmansız kalan öğrencilerin lisansüstü öğretim hayatları bitme noktasına geldi. Bunların yanında işine son verilen akademisyenlerin yürütücüsü oldukları ya da araştırmacı olarak çalıştıkları projeler de tamamlanamama riski ile karşı karşıyadır. Kamusal kaynaklardan maddi olarak desteklenen bu projelerin sonuca ulaştırılamayacak olması da kamu zararı doğuracak niteliktedir.”

‘AKADEMİSYENLER PUAN GETİRMEYEN FAALİYETLERİ YAPMAKTAN KAÇMADI’

Akıncı, işine son verilen akademisyenlerin kriterleri neden sağlayamadıkları sorumuza ise şu yanıtı verdi:

“İşine son verilen akademisyenler üniversiteyi üniversite yapan tüm faaliyetleri yürüttü. Yasa tarafından kendilerine yüklenmiş görevleri yerine getirdi. Böyle olmasa idi bugüne kadar Rektörlük tarafından defalarca yeniden atamaları gerçekleştirilmezdi zaten. Kendilerine verilen dersleri yürütüp, lisansüstü öğrenci yetiştirdi, idari işleyiş dahilindeki komisyonlarda ve konumlarda görev aldı, bilimsel faaliyetleri kapsamında makale yazıp, bilimsel kongre düzenleme süreçlerinde yer aldı, çeşitli TÜBİTAK ve üniversite projelerinde görev aldı. Bununla birlikte işine son verilen akademisyenler, “yeniden atama kriterlerine puan getirmeyen faaliyetleri” yürütmekten imtina etmedi. Örneğin, puan getirmiyor diye lisansüstü öğrenci yetiştirmekten geri durmadı, puan getirmeyen diğer faaliyetlerden birisi olan derslerin yürütülmesi işinden kaçmadı, ya da puan getirmiyor diye çeşitli idari faaliyetlerden uzak durmayı tercih etmedi!”

Tüm bu nedenlere pandemi sürecindeki zorluklar da eklenince kimi doktor öğretim üyelerinin kriterleri sağlayamadığını aktaran Akıncı, asıl meselenin kriterlerin, üniversiteyi üniversite yapan faaliyetlerin büyük bir kısmının kriterler kapsamında puanlanmamış olması ve kriterler oluşturulurken farklı alanların özgünlüklerinin gözetilmemiş olduğunu ifade etti.

‘ÜNİVERSİTEDEKİ BAŞARI KRİTERLE DEĞİL TEŞVİK VE DESTEKLE OLUR’

İşine son verilen akademisyenlerin hukuk yoluna başvurma hazırlığı içerisinde olduğu bilgisini de paylaşan Akıncı, bu durumun önümüzdeki aylarda, kuruma karşı çalışanlarca açılan yüze yakın davaya yenilerinin ekleneceği anlamına geldiğine dikkat çekti. Bu son gelişmelerle kurumdaki iş barışının daha da bozulmuş durumda olduğunu dile getiren Akıncı, üniversite yönetimini bu hatadan dönmeye, kendi akademisyeni ile barışmaya, işsizlik ile tehdit etmek yerine sunduğu desteklerle akademisyenini teşvik etmeye davet etti. Üniversitede başarının performansa dayalı yasal zemini olmayan kriterlerle işe son vererek değil, teşvik ve destekle sağlanabileceğinin altını çizen Akıncı son olarak şunları ifade etti:

“Lisansüstü öğrencilerinin geleceği belli olmayan doktor öğretim üyelerinin danışmanlığında öğrenim hayatlarına devam etmek istemeyecek olması, öğretim üyelerinin yaklaşık yüzde 30’luk bir kesimini oluşturan doktor öğretim üyelerinin üniversitede “puan getirmeyen” ders vermek, öğrenci yetiştirmek, bilimsel kongre düzenlemek, idari süreçlerde görev almak ve “puan getirmeyen” birçok bilimsel faaliyeti yürütmekten uzak durması gibi gelişmelerin yaşanması çok olasıdır. Bu da gerek akademik anlamda gerekse öğretim anlamında gittikçe gerilere düşen Dokuz Eylül Üniversitesi'nin daha da gerilere düşeceği anlamına geliyor. 4 yıllık lisans öğreniminden sonra gelen 2 yıllık yüksek lisans ve 4 yıllık doktora süreci ardından, yani en az 10 yıl süren bir öğrenim süreci sonunda yıllarca üniversitede hizmet etmiş akademisyenlerin yönetimce işinden uzaklaştırılması Dokuz Eylül Üniversitesi'nin akademisyenine ve öğrencisine ne kadar değer verdiğinin bir göstergesidir!”