Süper Lig 2022-23 sezonu başlıyor. Transfer penceresi henüz kapanmadı ve takımları yeterince izlemedik; ama şampiyonluk adaylarının bugüne kadar gösterdiklerine bir ön-bakış atmak mümkün…
TRABZONSPOR
Son şampiyon Trabzonspor Süper Kupa finalinde özgüvenli ve rahat göründü. Abdullah Avcı yıllardır aradığı kazanma formülünü Trabzon’da bulmuş görünüyor. Elbette sorunsuz değiller: Hamsik, Bakasetas ve Abdülkadir’den oluşan orta saha biraz fazla yumuşak ve sağ stoper konusu açıklığa kavuşmadı.
Orta sahadaki tercih sebepsiz değil. Avcı topa sahip olma oyununu geliştirmek, rakibi toptan olabildiğince uzak tutmak istiyor. Geçen sezon sol kanattaki Nwakaeme oyun kurulumuna katkı verebiliyordu; yerine gelen Trézéguet ise akınları olgunlaştırmaya değil bitirmeye yönelik bir profil. Takıma gol ve asist sayısı bakımından daha fazla katkı yapma potansiyeline rağmen pas kesinliğinden feragat riski taşıyor. Orta sahadaki temiz ayak tercihinin sebebi bu. İcabında başka seçenekleri de var: Hedef maçlarda savunma katkısı için Berat veya Siopis’e dönebilir. Toplam fizik gücü artırmak adına yeni transfer Jens Stryger Larsen önemli. Danimarkalı bek sezonun parlayan isimlerinden olmaya aday.
Savunmanın merkezinde ise Vitor Hugo’nun partneri henüz belli değil. Dorukhan gibi denemeler zaman zaman işlevsel olsa da daha net bir çözüm gerekecek. İlginç bir şekilde kadroda Hugo dahil üç tane sol ayaklı stoper var. Denswil ve Ahmetcan sağ stoper görevini üstlenecek mi, bilmiyoruz. Transfer muhtemel.
Olumsuz ihtimaller ise genellikle psikolojik. Birincisi, şampiyonluk rehaveti. Tersi de mümkün. Taraftarın olası kötü gidişte geçen sezonki başarıyı basitleştirip aşırı tepki vermesi işleri bozabilir. İkincisi ise Şampiyonlar Ligi. Gruplara kalınması halinde Kıta’nın büyükleriyle rekabet hem fiziksel hem de –daha önemlisi– psikolojik yaralar açabilir. Avcı’nın kurduğu yapı Türkiye için yeterli görünse de Avrupa’da test edilmedi ve kadronun yaşlı olduğu ortada.
Trabzonspor’un en büyük avantajı devamlılık. Teknik direktörün yanı sıra omurga da değişmedi. Somut veriler zirveden çok uzaklaşmayacaklarını gösteriyor.
FENERBAHÇE
İsmail Kartal geçen sezonun ikinci yarısındaki iyi performansa rağmen yönetimi “şampiyonluk getirecek hoca” olduğuna ikna edemeyince Fenerbahçe yüzünü Jorge Jesus’a döndü.
Jesus zirveye oynamaya alışkın bir teknik direktör ve Fenerbahçe’ye önerdiği oyunun içinde de Süper Lig şampiyonluğu var. Takımın top rakipteyken verdiği reaksiyon –agresif pres, orta sahaya çıkan savunma– baskılı hücum futbolunun habercisi. Ancak top Fenerbahçe’ye geçtikten sonra yapılanlar henüz tatmin edici değil.
İki sebepten olabilir. Birincisi, hoca da kadro da yeni. Beklenen santrforun henüz gelmediği düşünülürse şablonlar oturmamış olabilir. İkincisi, hücuma yönelik yeni transferlerin çoğu kolektif plana uygun görünmüyor. Joshua King, Emre Mor, Bruma gibi oyunculardan olgun bir hücum düzeni çıkarmak kolay olmayacak. Fenerbahçe başarıya ulaşmak istiyorsa bu oyuncuların rollerini fazla büyütmemesi şart.
Olumlu hamleler de var. Willian Arao savunma ile orta saha arasında köprü olabilecek gibi görünüyor. Lincoln’ün akan oyunda istikrarlı katkı verip vermeyeceği belirsiz olsa da duran top becerisi şampiyonluğun kısayollarından olan “kolay skor” imkânı açabilir. Hoca genellikle 4-4-2 veya 4-2-4 benzeri bir diziliş tercih etti ve sağ kanattaki İrfan tercihi sorgulandı. Ama orta saha ve hücum hattındaki çoğunluğun atak olgunlaştırma niyet ve becerisinin düşük olduğu düşünülünce Fenerbahçe’nin İrfan veya Arda gibi bir profile ihtiyaç duyduğu açık. Merkezden üretim zayıf olduğu için içe doğru kat edip rakibin kafasını karıştıracak pasörlere ihtiyaç var.
En önemli kavram ise “zaman” olacak. Jesus’un baskılı oyunu erken gol istiyor ve sezon boyu Fenerbahçe’nin birçok iç saha maçında erken öne geçmesi muhtemel. Ancak dakikalar ilerledikçe pres yoğunluğunun düşmesiyle birlikte savunmanın zaafları açığa çıkabilir. Kim’in hızı muhakkak aranacak. Zaman camia için de önemli. Ali Koç döneminde büyük iddiayla girilen sezonların hiçbiri iyi başlamadı. İlk haftalarda istenen sonuçlar alınmazsa kronik hayal kırıklığı ve “yine olmuyor” hissi camiayı esir alabilir. Soyunma odasındaki agresif karakterlerin sakin kalması için iyi başlangıç kritik.
BEŞİKTAŞ
Zaman konusunda Fenerbahçe’den daha fazla baskı altında olan ekip ise Beşiktaş. Siyah-Beyazlıların iddialı ve isabetli transferlerle başladığı yaz mevsimi günden güne bulutlandı ve kulüp geçen sezon başından beri yakasını kurtaramadığı “lüzumsuz dram” havasına büründü. Valérien Ismaël’in diziliş ve oyun tercihine dair neye dayandığı belli olmayan abartılı eleştiriler, Rıdvan Yılmaz ve Emirhan İlkhan transferlerinin yönetilme biçimi camiada arabesk bir karamsarlık yarattı. Yönetim daha sezon başlamadan “hocanın arkasındayız” açıklamasında bulundu.
Halbuki ellerinde değerli isimler var. Weghorst gerek pres katkısı gerekse arkadaşlarını oyuna dahil etme becerisiyle faydalı olacaktır. Üstelik Ghezzal gibi ligin test edilip onaylanmış yaratıcılarından birine sahipler. Oyunun fazla tekdüze hale gelme riskine karşı Rosier’nin tahmin edilemezliği işe yarayabilir.
Rıdvan ve Emirhan transferleri ayrıca tartışılması gereken uzun bir konu ancak takıma olumsuz etki yapacağı kesin. Bunun sebebi sadece taktik-teknik açıklar değil. Eleştirilere karşı fazla kırılgan hale gelen ve kendi taraftarından da tepki çeken takımda, aidiyeti güçlendirecek iki özkaynak ürününü kaybetmek iyi olmadı. Üstelik ilk on birde en az üç yerli oynatması gereken takımda şu anda Ersin’den başka “garanti” yerli yok. 21 yaşındaki yeni stoper Emrecan Uzunhan bekleneni verirse hem kendisi hem takımı için büyük bir adım atmış olacak.
Avrupa’da olmamak ise hocanın efor oyunu için avantaj sayılabilir. Ismaël’in istediği yüksek devirli makinenin ana parçası Gedson Fernandes olacak. Portekizlinin performansı orta sahanın ve dolayısıyla takımın akıbetini belirleyecek. Ama hoca elini çabuk tutmak zorunda; konfor alanından çıkmaktan nefret eden müesses nizam şimdiden akbaba gibi ilk başarısızlığı bekliyor. Sezon öncesi hazırlık döneminde istediklerini oyunculara aktarabildiyse ezber bozan oyun tarzıyla ligi şenlendirip sürpriz yapabilir. Oyuncuların rol ve pozisyon dağılımı belirleyici olacak. Geçen sezonu altıncı bitirmişlerdi; bu kez hedef çok daha yukarısı.
GALATASARAY
Galatasaray ise geçen sezondan daha iyi değil tamamen farklı olmayı istiyor.
2021-22 sezonunu 13. bitiren Sarı-Kırmızılılar çabuk toparlanmak zorundaydı ve şu an için bunu başarmış görünüyor. Sahadaki korkunç performans, kulüp içi –sanki biraz plebisitçi– demokrasinin zorladığı başkanlık seçimi, yeni yönetimin geç oluşması gibi birçok sorunun ardından uygun profilde bir hoca bulundu ve hiç fena olmayan transferler yapıldı.
Okan Buruk sakin tavrıyla huzurlu bir ekosistem yaratabileceği izlenimi veriyor. Bu sayede hem beklentiyi çok yükseltmemeyi hem de taraftarı dizginlemeyi başarabilir. Galatasaray’ın beklenmedik sezonlarda şampiyonluğu alıp kaçıverme âdetini biliyoruz. Hoca ve camia muhtemelen bir benzerini umuyor.
Gerçi son eklemelerle beklenti ister istemez yükselecek. Lucas Torreira vaat ettiklerini sahaya koyarsa Norveçli Midtsjö ve Portekizli Sérgio Oliveira ile birlikte takımın kronik hale gelen oyun başlatma sorununu çözecek gibi görünüyor. Seferovic de olgun, kolektif oyuna uygun ve çalışkan bir santrfor. Elmander etkisi yapabilir.
Ama onlar da dertsiz değil. Marcao’nun yerini doldurmak kolay olmayacak. Üstelik rakiplerinin aksine yerli kaleciyle oynamadıkları için saha içinde Türkiye pasaportlu üç isme ihtiyaç var. Kerem ve Yunus en yakın adaylar; yeni transfer Abdülkerim Bardakçı ise hem Marcao’nun yerini hem de yerli oyuncu kotasını doldurmak açısından kritik olacak. Nelsson’un ayrılması halinde ise net bir seviye düşüşü riski var.
Bir diğer problem ise hem taktik hem de hiyerarşik adaptasyon. Okan Buruk yıldızlar arasındaki güç ve rol dengesini en baştan optimum şekilde düzenlemek zorunda.
KİM ALIR?
Anılmaya değer dış faktörler de var. 14 Kasım-18 Aralık arasında Süper Lig’e Dünya Kupası arası verilecek. Turnuvaya giden ve gitmeyen oyuncuların bu erken moladan nasıl etkileneceği belirsiz. Ayrıca Trabzonspor’un aleyhine işleyebilecek bir detay söz konusu. Ligdeki İstanbullu mevcudunun sekize çıkması sebebiyle Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş 38 maçın 25’ini şehir dışına çıkmadan oynayacak.
Sonuç tahmininde çok kötüyümdür. Bugün itibariyle Fenerbahçe, Trabzonspor ve Galatasaray birbirine yakın, Beşiktaş ise biraz daha aşağıda gibi. Kim kazanırsa kazansın, farklı şampiyonlar farklı çıkarımlar getirecek. Fener kazanırsa yüksek profilli hocaya ve tecrübeye güven, Trabzon kazanırsa istikrar, Galatasaray kazanırsa yıldızlar ve camianın evladı hoca, Beşiktaş kazanırsa yenilikçilik ve cesaret öne çıkarılacak. Türkiye’de futbolun büyük bir değişime ihtiyaç duyduğu düşünülünce Beşiktaş daha cazip görünüyor. Ama gönül öyle demiyor. Neticede hepimiz taraftarız. Herkese iyi seyirler…