Dr. Zerrin Çelik: Depremin yaraları kamucu politikalarla sarılır

Tarım Ekonomisi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zerrin Çelik, tarım ve hayvancılığın da etkilendiği bölgedeki depremin yaralarının ancak kamucu politikalarla sarılabileceğini söylüyor.

Abone ol

İZMİR – Maraş’ın Elbistan ve Pazarcık ilçelerinde 6 Şubat'ta meydana gelen depremler bölgede 11 ili etkiledi. Resmi rakamlara göre ölü sayısı 50 bine yaklaşırken, 100 binden fazla insan da yaralandı. Kentler ve köyler enkaz altında kaldı. Tarım ve hayvancılık bakımından önemli olan bölgede, tarım alanları ve tarımsal araç gereçler de zarar gördü.

Tarım Ekonomisi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Zerrin Çelik ile bu depremlerin bölgedeki tarım ve hayvancılığına etkisini konuştuk.

‘BÖLGE HEM BİTKİSEL HEM DE HAYVANSAL ÜRETİM AÇISINDAN ÖNEMLİ’

Maraş merkezli 11 ilde felakete neden olan deprem, bölgenin tarım ve hayvancılığını nasıl etkiledi? Bölgenin bu bakımından önemi nedir ve daha çok hangi ürünlerin üretimi öne çıkıyor?

Afet bölgesindeki 11 ilde, 5 binden fazla köy bulunuyor. Bu köylerde deprem öncesi 2,5 milyonu aşan nüfus yaşıyordu. Kırsalda gerek nüfus gerekse tarım açısından hasarın boyutunu henüz çok net bilemiyoruz. Bununla birlikte, bazı köylerde durumun kötü olduğunu, yıkımların ve can kayıplarının büyük olduğunu her geçen gün daha çok öğreniyoruz. Değerlendirmeler yapılıyor ve bilinebildiği kadarıyla çeşitli müdahaleler yapılarak yaralar sarılmaya çalışılıyor.

Bölgede yer alan kentler, tarımıyla ve bazı ürünleriyle öne çıkmış, önemli iller. Yılda 2-3 ürünün alınabildiği, ihracat ve tarım potansiyelinin yüksek olduğu, dolayısıyla tarıma dayalı sanayinin de gelişmiş olduğu yerlerdi. Bölgede, ülke tarım topraklarının yaklaşık yüzde 16’sı olan 3,8 milyon hektar tarım arazisinde üretim gerçekleştiriliyor. Bu arazilerin; yaklaşık 2,6 milyon hektarında tarla ve diğer bitkisel ürünler, 0,1 milyon hektarında sebze ve 0,9 milyon hektarında da meyve yetiştiriliyor. Buğday, arpa, pamuk, mısır, kayısı, kırmızıbiber, yer fıstığı, Antep fıstığı, zeytin ve bazı turunçgiller gibi önemli ürünler üretiliyor.

Bitkisel üretim daha fazla olmakla birlikte, ülke genelinin yaklaşık yüzde 15’ine denk gelen 2 milyonu aşkın büyükbaş ve 10 milyondan fazla küçükbaş hayvan varlığı ile hayvancılığın ve hayvansal ürün üretiminin yapıldığı işletmeler afet bölgesinde bulunuyor. Kısacası hem bitkisel hem de hayvansal üretim açısından önemli bir bölge.

Hatay'ın Hassa ilçesine bağlı Söğüt, Hacılar ve Tepebaşı mahallelerinde de can kayıplarına neden oldu. Mahallelerde tarım arazileri, ormanlık alanlar ve yollarda görülebilen yüzey kırıkları ve çökmeler depremi gözler önüne seriyor.

Tarımsal üretimin ana unsurları ve işgücü açısından kırsalda üreticileri bekleyen zorlukları nelerdir? Bölgeden göç olması tarımsal işgücü kaybına yol açıyor mu?

Tarımsal üretimin öznesi olan üreticilerimiz elbette önceliğimiz. Kırsal için net bilgiler bulunmamakla birlikte, önemli oranda can kayıplarının olduğu ifade ediliyor. Diğer taraftan yabancı işgücü bakımından da sorunlar yaşanacağını söyleyebiliriz. İşletmelerde yabancı işgücünü oluşturan mevsimlik veya mevsimlik gezici işçilerde de can ve mal kayıpları bulunuyor. Bu hem bölge için, hem de bölge dışında tarımsal işgücü ihtiyacının karşılanması bakımından önemli bir konu. Özellikle ürünlerin hasadı sırasında işgücü sıkıntıları yaşanabilir. Can kayıplarının yanı sıra, depremle birlikte üretim ve geçim kaynaklarında da kayıplar var. Göç ve göç etme riski dikkat edilmesi gereken önemli bir konu.

‘ÜRETİCİLERİMİZ SERMAYELERİNİ DEĞERİNİN ÇOK ALTINDA SATMAK ZORUNDA KALDI’

Elindekileri hızlıca satarak giden ve gitmek isteyen çiftçilerimiz var. Üreticilerimiz sermayelerini değerinin çok altında satmak zorunda kaldığı durumlarla karşılaşılıyor. Bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Bazı yerlerde yaşanan göçle birlikte şu an yapılması gereken birtakım tarımsal faaliyetler yapılamaz hale geldi. İşgücü bakımından önemli sorunlarla karşılaşılıyor. Örneğin, bazı turunçgillerde hasat zamanı ve hasatta aksamalar yaşanıyor. Hasadın yapılamaması dolayısıyla ertesi yıl verim kayıplarının yaşanma ihtimali yüksek. Ülke turunçgil üretiminin yüzde 60’nın deprem bölgesindeki illerde yapıldığını düşünüce, bu durumun üreticilerimizi, üretimi ve ihracatı zora sokacağını ve durumun büyüklüğünü anlıyoruz. Yine kışlık ekim ürünlerde ve kayısı, zeytin, Antep fıstığı gibi meyvelerde gübreleme, ilaçlama gibi bazı bakım faaliyetlerinin zamanı geldi ve uygulamaların yapılması gerekiyor. Bahar ekimleri ise yaklaştı. Öncelikle üreticilerimizin göç etmesini zorunlu hale getirecek zorlukların yok edilmesi ve özel önlemlerin alınması şart. Üreticilerimizin tarlasına, bahçesine geri döneceği ve üretime devam edecekleri uygulamaları hayata geçirmeliyiz. Barınma ve güvenlik ihtiyaçlarının tamamıyla giderilmesi ve tarımsal faaliyetlere harcama zorunluluğu olmadan nakit desteği sağlanması ilk yapılacaklar arasında yer alıyor. Bu gibi ihtiyaçların karşılanmasından sonra psiko-sosyal açıdan güçlendirme çalışmaları ile üreticilerimizin üretime devam edebilecekleri şartları oluşturmalıyız. Yani, bugün hâlâ karşı karşıya kalınan sorunlara çare olunmalı.

Toprak ve su kaynakları da depremde zarar gördü. Tarımsal üretimin sürmesi açısından tarımsal girdilerde de önlem alınması gerekiyor. Bu konulardaki görüşleriniz nelerdir?

Bölgede tarım arazilerinde kaymalar, kırılmalar, tümsekler, heyelanlar olduğunu, su kaynaklarının kirlendiğini ve sulama sistemlerinin zarar gördüğünü görüyoruz. Üzerinde ürün olan araziler öncelikli olmak üzere, bu gibi sorunların belirlenerek, düzeltilmesi, onarılması ya da yenilenmesine hız verilmeli. Ayrıca depremle birlikte oluşan molozların tarım alanlarına ve su kaynaklarına zarar vermesini önleyecek şekilde bertaraf edilmesi, doğru planlama ile uygulamaların yapılmasına çok dikkat edilmelidir. Tarım arazileri, orman ve sulak alanlar üzerinde yeniden ve yeni yapılaşmanın önüne geçilmeli. Tarımsal üretim ve ihracat bakımından böylesi önemli bir bölgenin tarım arazilerinin korunmasının, üretime devam edilmesinin ve yeniden üretime kazandırılmasının sağlanması şu anda en fazla dikkat etmemiz gereken konu.

Tohum, gübre, tarımsal mücadele ilaçları ile alet ve makineler, yakıt, hayvancılık için yemler tarımsal üretim açısından önemli tarımsal girdilerden ve üretim açısından önlem alınması gereken unsurlar arasında yer alıyor. Gübre ve mazot desteklerinin nakdi ödeneceği açıklandı. Bu ödemelerin hemen yapılarak, işletmelere para girişinin artırılması gerekiyor. Yapılacak her türlü destek ve yardımın üretim faaliyetleri normale dönene kadar devam ettirilmesinden vazgeçilmemelidir. Afet bölgesinde müdahaleler öncelikle hayvansal üretim açısından yapıldı. Hayvanların beslenmesi önemliydi ancak, yem yardımlarının ihtiyaç analizi yapılmadan, mevcut durum kapsamlı ve doğru olarak ortaya konulamadan yapılmaya çalışıldı. Bu konuda bir takım sorunların yaşandığı görüldü. Diğer taraftan meraların önemini bir kez daha anladığımız bir süreçten geçiyoruz. Meralarımızın korunması, üzerinde yapılaşmanın önüne geçilmesi, otlatmaların doğru planlanması şartını gözden kaçırmamalıyız.

‘ALET VE MAKİNELERİ DE KULLANILAMAZ HALE GELDİ’

Tarım makineleri ve ekipmanları depremden nasıl etkilendi ve neler yapılmalı?

Depremle birlikte birçok üreticimizin girdilerinin yanı sıra alet ve makineleri de göçük altında kaldı, kullanılamaz hale geldi. Makine ve ekipmanlar için ortak makine kullanımı ve makine parklarının kurulması, tamir olabilecekler için ortak tamir atölyelerinin oluşturulması yapılabilecekler arasında. Bölge dışından yerel yönetimler bu konuda inisiyatif alabilirler. Ayrıca kalkınmada öncelikli bölgeler için yapıldığı gibi ayrı bir bütçe oluşturularak, bölgeye ve ihtiyaç sahibi üreticilere özel, öncelikli uygulamalar yapılmalıdır.

Ürünlerin ya da girdilerin taşınması, depolanması ve ticareti diğer önemli konular. Birçok çiftçimizin depolama alanlarının yıkıldığı, içindeki ürün veya girdi stoklarının kullanılamaz duruma geldiği bildiriliyor. Ürünlerin pazara ulaştırılması bakımından önemli sorunlar yaşanıyor. Diğer taraftan tarımsal ürünlerin işlendiği sanayinin zarar görmesi, üretimin durması nedeniyle yalnız bölge üreticisi değil, bu sanayiye hammadde temin eden, yetiştiren diğer bölge üreticileri için de önemli riskler bulunuyor. Pamuk üretimi ve tekstil, iplik sanayisi ilk aklımıza gelenler. Bu durum, üretim kadar fiyatlar açısından da olumsuzluklar barındırıyor.

Ürün fiyatları açısından olumsuzluklar neler?

Fiyatlara; çiftçinin eline geçen fiyatlar ve tüketici fiyatları olarak iki ayrı konu olarak dikkat etmeliyiz. Kalite kayıpları nedeniyle ürün fiyatları üreticiler açısından düşebilir ya da ne yazık ki zaman zaman karşılaştığımız gibi, ürünleri ucuza alma fırsatçılığı yapmaya çalışanlar nedeniyle üreticilerimiz ürünlerini düşük fiyatlara satmak zorunda kalabilirler. Bu gibi durumların önüne geçilmesi, kamunun kurumları aracılığıyla üreticileri koruyacak şekilde piyasalara müdahale etmesi, alımlar yapması gerekiyor.

Ürün arzında yaşanacak sorunlar nedeniyle tüketici fiyatlarının artma riski bulunuyor. Kamunun benzer ve zamanında yapacağı önlemlerle oluşabilecek olumsuzluklara engel olması gerekir. İthalatın piyasaları ve fiyatları düzenlemek için kullanılması, en son çare olarak görülmelidir.

Çiftçilere yönelik desteklerin yapılması, borç ertelemeleri ile faizlerin silinmesi gibi konular Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çiftçi kayıt sistemine (ÇKS) ya da diğer bazı veri tabanlarına kayıtlı çiftçilere yönelik yapılıyor. ÇKS’ye kayıtlı üretici sayısının sadece 270 bin olduğu bildiriliyor. Kayıtlı olmanın, üretim yapmanın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Ancak çeşitli ve elde olmayan nedenlerle bu sistem ve veri tabanlarına kayıt olamayan, şartları sağlayamayan ama üretimde bulunan üreticilerimiz tüm bu pozitif uygulamalardan mahrum kalıyorlar ve değişiklik yapılmazsa mahrum kalacaklar. Bu sistemlere dahil olmadığı için gözden kaçan, seslerini duyamadığımız üreticilerimizin de ihtiyaçları, eksikleri, zararları giderilmelidir. Bu da ancak kamucu politikalarla sağlanabilir.