Dünya Forum... Bauhaus: Modern sanata yön veren öncü hareket

Bauhaus, kısaca, 1919’da açılan ve 1933’te kapatılan bir Alman sanat ve tasarım okuluydu. Ayrıca bundan çok daha fazlasıydı. Şimdiye kadar var olan en etkili ve ünlü tasarım okuluydu. Bauhaus sanat hareketi, bir çağı tanımladı. Modern mimari ve tasarımın önde gelen simgesi oldu ve etkisini asla yitirmeden sürdürdü.

Abone ol

20'inci yüzyıl boyunca, avangart (öncü) sanatın çeşitli stilleri modern sanatı şekillendirmeye yardımcı oldu. Bilinçaltı temelli sürrealizm ile enerjik ve soyut dışavurumculuk da dahil olmak üzere bu türlerin birçoğu ağırlıklı olarak resim alanını tercih ederken, Bauhaus hareketi çok çeşitli ortamları, malzemeleri ve disiplinleri kapsıyordu.

Mimari, resim ve grafik arasında hareket eden Bauhaus sanat hareketi 1920’ler ve 1930’lar boyunca deneysel Avrupa sanatının birçok alanına etki etti. Çıkış yeri Almanya olmasına rağmen, farklı uluslardan sanatçıları kendine çekti ve tüm kökenden sanatçılara ilham kaynağı oldu. Günümüzde, bu akımın etkisi bir müzenin duvarları içinde veya bir banliyö caddesinde, dünya genelindeki sanat eserleri ve tasarımlarda hâlâ görülebilir.

Bauhaus, 1919’da Almanya’nın Weimar bölgesinde başlayan etkili bir sanat ve tasarım hareketiydi. Hareket, öğretmenleri ve öğrencileri tasarım stüdyolarında ve atölyelerde birlikte el sanatları konusunda çalışmaya teşvik etti. Akım 1925’te Dessau’ya ve daha sonra 1932’de Berlin’e taşındı; ardından Naziler tarafından sürekli olarak taciz ve baskıya maruz kalan hareket sona erdi. Bauhaus hareketi, çok az duygu barındıran geometrik, soyut bir tarzı savundu ve yarattığı estetik anlayış mimarları, tasarımcıları ve sanatçıları bugün de etkilemeye devam ediyor.

İNŞAAT, ZANAAT VE SANATIN DORUK NOKTASI

‘Bauhaus’ kelimesi dilimize 'inşaat evi' diye tercüme edilebilir. Hareket 20'inci yüzyılın başlarında bir Alman Sanat Okulu olarak ortaya çıktı. Walter Gropius tarafından kurulan okul, sonunda mimari ve tasarıma ilişkin eşsiz yaklaşımı ile karakterize edilen bir modern sanat hareketine dönüştü. Günümüzde, Bauhaus yaratıcı sanat ve zanaatin yanı sıra modern ve çağdaş sanat üzerindeki kalıcı etkisi ile güzel sanatları birleştiren eşsiz estetik anlayışıyla tanınır.

1919 yılında Alman mimar Walter Gropius, sanatın tüm dallarını tek bir çatı altında birleştirmeye adanmış bir okul olan ‘Staatliches Bauhaus’u kurdu. Okul, Josef Albers, Wassily Kandinsky ve Paul Klee gibi tanınmış sanatçıların eğitmen olarak uzmanlıklarını sunmasıyla, Avrupa’nın en deneysel tasarım öğeleri için bir merkez haline geldi.

Bir eğitim kurumu olarak üç şehirde -Weimar (1919-1925), Dessau (1925-1932) ve Berlin (1932-1933)- Nazilerin baskıları nedeniyle kapanana kadar faaliyetlerini sürdürdü. Bununla birlikte, kalıcı olarak kapanmasından sonra bile, okulun etkisi ve estetik yaklaşımı varlığını sürdürdü ve Bauhaus hareketi olarak sanat alanına nüfuz etti.

WALTER GROPIUS

1919 yılında Mimar Walter Gropius tarafından kurulan Weimar Okulu, dışavurumcu sanatın yanı sıra mimar Frank Lloyd Wright ve tasarımcı William Morris’in eserlerinden esinlenmişti. Yaratıcıları, sanatçıları ve zanaatkârları ütopik bir amaç için bir araya getirmeye inanıyordu.

Gropius’un önderliğinde ortaya çıkan Bauhaus hareketi, uygulamalı sanatlar ile güzel sanatlar arasında özel bir ayrım yapmadı. Resim, tipografi, mimari, tekstil tasarımı, mobilya yapımı, tiyatro tasarımı, vitray, ağaç işleri, metal işleme gibi faaliyetlerin hepsi Bauhaus’ta kendine bir yer buldu.

Bauhaus’un mimari tarzı cam, yığma duvar ve çeliğin sert açılarına sahipti; birlikte desenler oluşturarak, bazı tarihçilerin ‘yaratılışlarında hiçbir insanın katkısı yokmuş gibi’ diye nitelendirdiği binalar ortaya çıkardı. Bu sade estetik anlayışı, işlev ve seri üretimi öncelemeyi tercih etti ve herhangi bir toplumsal sınıfa veya hiyerarşiye dair bir iz taşımıyordu; böylece, günlük binaların dünya çapında yeniden tasarımında etkili oldu.

Gropius dokuz yıl boyunca önderliğini sürdürdü ve Bauhaus okulunu uyumlu bir stil geliştirmeye yönlendirdi; yine de onun asıl niyeti bundan fazlasını yaratmaktı. Gropius 1925 yılında Dessau’daki okul için bir adım attı; Bauhaus ilkelerini yaymak için okulun fiziki ortamı bir fırsat sunuyordu. Gropius yeni kampüs için Bauhaus binasını ve diğer birkaç binayı tasarladı.

Güzel Sanatlar bölümünde Paul Klee ve Wassily Kandinsky tarafından sunulan ücretsiz resim dersleriyle birlikte, 1927 yılında okul büyük bir rağbet görmeye başladı. Zaman zaman Kübizm’i andıran belirli geometrik tasarım tarzının yanı sıra Dışavurumculuk ve Fütürizm, okulda üretilen sanat eserleri üzerinde gözle görülür bir etkiye sahip olacaktı.

PAUL KLEE

Paul Klee, 1920’de Bauhaus okulunun eğitim kadrosuna katıldı ve soyut resmi geometrik unsurlar ve genelde bilimsel bir yaklaşımla kaynaştırarak sanata ve sanatsal süreçlere hayranlık uyandıran bir bakış açısı kazandırdı. Bauhaus’taki görev süresinde resim, dans, şiir ve mizah alanlarında övgüyle karşılanan eserler yarattı.

Klee, 1931’de Bauhaus’tan ayrıldı ve 1940’ta öldü. Tanınmış Sürrealist ressamlar Joan Miró ve andre Masson, çalışmaları üzerinde Klee’nin çok büyük bir etki yarattığını dile getireceklerdi.

WASSILY KANDINSKY

Ressam Wassily Kandinsky 1922’de Bauhaus okulunda öğretmenlik yapmaya başladı. Kavramsal olmayan sanata sırtını dönen Kandinsky, renk ve formun ‘manevi nitelikleri’ diye nitelendirdiği öğeleri kucakladı.

Okulun kapanışına dek görev yapan Kandinsky, Bauhaus’taki görev süresi boyunca soyut şekiller ve çizgilere daha fazla odaklandı.

LASZLO MOHOLY-NAGY

Macar sanatçı László Moholy-Nagy 1923 yılında okula hazırlık dersleri vermek ve bir metal atölyesi işletmek için geldi ama asıl tutkusu fotoğrafçılıktı.

Moholy-Nagy, karanlık oda deneyleriyle tanınıyordu; fotogramları kullanarak ışığı keşfetmek için görsel bozunma, gölge ve çarpık çizgiler aracılığıyla soyut unsurlar yaratmak için çalışıyordu; ürettikleri Man Ray’in eserlerine benzer olsa da onlardan farklı biçimde tasarlanıyordu.

Moholy-Nagy ayrıca kinetik ışık ve “ışık modülatörleri” adı verilen hareket makineleri ile birlikte soyut, geometrik resimler ve heykeller de üretti.

DİĞER ÖNCÜLER

Oskar Schlemmer, 1920’den 1929’a kadar okulda tasarım, heykel ve duvar resimleri konusunda uzmanlaşmış olsa da tiyatroyu takip etmeyi tercih etti. 1923 yılında okulun tiyatro etkinlikleri direktörü olarak atandı ve 1925’te deneysel bir tiyatro atölyesi oluşturdu. Schlemmer, tüm disiplinleri insan vücuduna odaklamasıyla tanınıyordu. En ünlü eseri olan 1922 tarihli ‘the Triadic Ballet’ eserinde Schlemmer, dansçılarını metal, karton ve ahşaptan yapılmış geometrik şekillerde kostümlere sokarak, onları kinetik heykellere dönüştürdü.

Joseph Albers, Bauhaus Okulu’nda görev yaptığı süre boyunca ürettiği cam eserleriyle tanındı. Üretim süreci, camı kumlama, ince tabakalar halinde boyama ve parlak bir yüzey oluşturmak için bir fırında pişirmeden oluşuyordu. Bauhaus döneminin en ünlü eseri de 1928’den kalma bir cam resim olacaktı. Albers, daha okuldaki lisansını bile tamamlamadan önce, 1923’te öğretim kadrosuna atandı. Cam boyama atölyesinde çalışmaya başladı ve mobilya tasarımı, çizim ve yazı stilleri dersleri verdi.

Diğer önemli öğrenciler arasında Whitney Müzesi’ni tasarlayan Marcel Breuer, ev ürünleri ile tanınan bir tasarımcı olan Wilhelm Wagenfeld, usta çömlekçi Otto Lindig ve mobilya tasarımcısı Erich Dieckmann bulunuyordu.

NAZİ MÜDAHALESİ VE OKULUN SONU

1928’de İsviçreli mimar Hannes Mayer okul yöneticiliğini Gropius’tan devraldı; ancak görev süresi sorunlu bir dönemin de başlangıcı oldu. Öğrenci-öğretmen ilişkileri okul için büyük bir sorun haline geldi ve komünist öğrenciler ve komünizm karşıtı öğretim üyeleri arasında çeşitli anlaşmazlıklar açığa çıktı. Mayer 1930’da görevden alındı. Ludwig Mies van der Rohe, aynı yıl Gropius tarafından okul müdürü olarak görev yapması için aday gösterildiğinde, Almanya’nın en iyi mimarı olarak kabul ediliyordu. Onun liderliğinde, okul, Almanya’yı yoğun bir baskı altına alan Nasyonal Sosyalist Parti karşısında hayatta kalma mücadelesi veriyordu ve Naziler okulun kontrolünü ele geçirirken deneysel çalışmaların sonlanmasını istediler.

Mies van der Rohe’un okuldaki Nazi müdahalesine karşı çözümü, onu Berlin’deki boş bir telefon fabrikasına taşımak ve özel bir kurum haline getirmekti. Buna karşın Nasyonal Sosyalistler okulu taciz etmeyi sürdürdü; Bauhaus’un Sovyet-Komünist ideolojisine bağlı olduğunu öne sürerek saldırmaya devam ettiler ve Nazi sempatizanlarının seçkin öğretim üyelerinin yerini almasını talep ettiler. Fakülte ise Nazilerle çalışmayı kesin bir dille reddetti ve onlarla işbirliği yapmak yerine, okul, 1933’te öğretim üyelerinin yaptığı seçim sonucu kapatıldı.

Bu kararın ardından, Mies van der Rohe, Gropius, Albers ve Bauhaus okulundaki diğer öncüler ABD’ye sığındı ve burada 20. yüzyıl sanat ve tasarımı üzerinde derin ve kalıcı bir etkiye sahip olmaya devam ettiler.

SÜRGÜN DE OLSA YAŞADI

İkinci Dünya Savaşı’nın çalkantılı ve çoğu zaman tehlikeli yıllarında, Bauhaus’un kilit isimlerinin çoğu, çalışmalarının ve öğretim felsefelerinin genç mimar ve tasarımcı nesillerini etkilediği ABD’ye göç etti. Breuer ve Gropius Harvard’da ders verdi. Josef ve Anni Albers Black Mountain College’da görev yapıyordu ve daha sonra Josef Yale Üniversitesi’nde ders vermeye başladı. Moholy-Nagy, 1937’de Chicago’da Yeni Bauhaus okulunu kurdu. Mies van der Rohe bu okulun kampusunu tasarladı ve Illinois Teknoloji Enstitüsü’nde dersler verdi.

Günümüzde, genellikle 'Bauhaus' kelimesinin ne anlama geldiği açıktır; tasarım temellerine, modern materyallerin ve endüstriyel tekniklerin rasyonel ve zarif kullanımına, berraklığa, sadeliğe, minimalizme yönelmiştir. Dünya çapında sayısız bina, yerel nesneler, yol işaretleri, bir diş macunu tüpü üzerindeki harfler veya bir arabanın tasarımı bu hareketten ilham alır. Bauhaus akımı tutarlı ve evrenseldir.

Sanatın gelişmesi için derin bir teknik beceri bilgisinin gerekli olduğu inancıyla yola çıkan Bauhaus, metal işleme, seramik, tekstil, fotoğraf, mobilya imalatı, tipografi ve tiyatro tasarımının yanı sıra sanat ve mimarlık alanlarında yeni fikirler yarattı. Dünyanın her yerinde, kültürel ve ticari üretimin hemen her yönüne dokundu.

Bauhaus anlayışı, sonuç olarak, sanat ve zanaatte çok yönlü bir anlayışı benimsedi. Öğrenciler, ışık fikstürleri, çaydanlıklar ve sandalyeler gibi gündelik nesneleri sanatçılara layık projeler olarak görmeye ve seri üretim için iyi bir tasarım yaratma zorluğuyla mücadele etmeye teşvik edildi. İşe yaramaz süslemeler, bir nesnenin işlevini öne çıkaran tasarımlar lehine reddedildi. Bauhaus atölyelerinde yaratılan birçok öğe, temiz çizgiler, yenilikçi malzeme kullanımı ve modern bir yaşam tarzına uygun teknolojinin sevecen bir şekilde kucaklanmasıyla kendini gösterdi.

Kaynaklar:

mymodernmet.com/what-is-bauhaus-art-movement/

https://www.history.com/topics/art-history/bauhaus

https://www.metmuseum.org/toah/hd/bauh/hd_bauh.htm

https://www.theguardian.com/artanddesign/2019/jan/20/bauhaus-at-100-the-revolutionary-movements-enduring-appeal

https://www.artsy.net/article/artsy-editorial-bauhaus-shaped-100-years