Dünya Forum: Bela Lugosi / 'Seksi vampir'in hüzünlü yaşamı

Bela Lugosi, 20 Ekim 1882’de Macaristan’ın Lugos kentinde dünyaya geldi. Tiyatro oyunculuğu da dâhil olmak üzere birçok işte çalıştı. 1921’de ABD’ye göç etti ve Drakula’nın Broadway uyarlamasında rol aldı. 1931’de oyunun sinema uyarlaması yayınlandığında ülke çapında takdirle karşılandı. Bir zaman sonra servetini ve şöhretini yitirse de milyonlarca hayranı onu her zaman parlak dişlerinden süzülen zarif kan damlalarıyla hatırlamaya devam edecek.

Abone ol

DUVAR - Aktör Bela Lugosi 20 Ekim 1882’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun bir parçası olan Macaristan’ın Lugos kentinde, Bela Ferenc Dezso Blasko adıyla dünyaya geldi. Doğum yeri ve Lugosi’nin sahnede ve ekranda büyük beğeni toplayacağı tarihsel Drakula’nın efsanevi evi Poenari Kalesi, Transilvanya’nın batı sınırından sadece bir buçuk kilometre uzaktaydı. Lugosi'nin babası Istvan Blasko, eski bir Macar çiftçisi aileden gelse de, Bela aile geleneğinden fırıncı ve bankacı olmak için ayrıldı. Bela Lugosi huysuz ve asi bir çocuktu. “Bir çocukken çok kontrolsüz, çok dengesiz davranırdım” diye aktarıyor.

Lugosi, Lugos’daki yerel okulda okuma yazma öğrendikten sonra 1893 yılında 11 yaşındayken Macar Devlet Gymnasiumu’na başladı. Ancak Lugosi, Devlet Gymnnasiumu’nun sıkı disiplini ve formalitesinden nefret ederek bir yıl sonra okuldan ayrıldı ve evden kaçtı. Lugosi, yürüyerek seyahat etti ve zaman zaman bulacağı tek günlük işlere ve iyi kalpli halkın yardımlarına güvenerek Lugos’un yaklaşık 480 km güneyindeki Resita adında küçük bir maden kasabasına yerleşti. Madenci ve makinist asistanı olarak çalıştı. Bu günlerde Lugosi, Resita’ya uğrayan tiyatro topluluklarını izlerken büyülendi ve bir aktör olmaya karar verdi. “Oyunlarında bana küçük roller vermeye çalışıyorlardı; ancak çok eğitimsizdim, bu yüzden aptal insanlar bana güldüler,” diye not etmiş o günleri: “Sahnenin tadına ben de vardım; aşağılama kokusuna benzer bir tadı var”

AKADEMİ YILLARI

Lugosi Resita’dan ayrılarak 1898’de okula geri döndü, ancak dört ay sonra tekrar ayrıldı ve bir demiryolu işçisi olarak çalışmaya başladı. Kısa süre sonra, kız kardeşi Vilma’nın kocası Lugosi’yi sürekli seyahat eden bir tiyatro kumpanyasının korosuna yerleştirmeyi başardı. Lugosi, tiyatro eğitiminden yoksun olmasına rağmen olağanüstü bir çabayla, koronun arka sıralarından hızla başrollere yükseldi ve kumpanyayla birlikte tüm Macaristan’ı dolaştı. 1900’lü yılların başında Shakespeare oyunculuğu dalında Macaristan Sahne Sanatları Akademisi’ne kabul edildi.

Yirminci yüz yılın ilk yıllarında doğduğu yere referans olarak “Lugosi” ismini benimsedi ve Shakespeare klasiklerinde, Romeo ve Juliet, Hamlet, III. Richard gibi tanınmış oyunlarda Avusturya-Macar İmparatorluğu’ndaki en büyük erkek rolleri üstlendi. 1913’te Budapeşte’deki Macaristan Ulusal Tiyatrosu’na katıldı ve Cyrano de Bergerac ve Faust’un yanı sıra daha fazla Shakespeare oyununda rol aldı.

Haziran 1914’te oldukça vatansever bir Macar olan Lugosi, oyunculuk kariyerini I. Dünya Savaşı’nda Rusya’ya karşı savaşmak için bir kenara bıraktı. 1916’da sağlık sorunları nedeniyle ordudan ayrılan Lugosi Ulusal Tiyatroya döndü ve “Tutku” isimli oyunda İsa Mesih olarak kusursuz bir performans sergiledi. Sonraki birkaç yıl içinde Lugosi adım adım Macaristan’ın hızla büyüyen sessiz film endüstrisine geçiş yaptı. Birçok sessiz Macar filminde rol almasının yanı sıra, Macaristan’daki Ulusal Film Aktörleri Sendikası’nı kurdu.  1919 yılında ülkede Macar Sovyeti’nin iktidara gelmesiyle kendisini bir anda “istenmeyen adam” durumunda buldu.

Lugosi, 1919’da Viyana’ya kaçtı; anlatıldığı kadarıyla bir el arabasındaki saman yığınının altında kaçmıştı. Oradan Berlin’e gitti ve Alman sinema sektöründe çalışmaya başladı. Robert Louis Stevenson’un “Doktor Jekyll ve Bay Hyde” adlı eserinden uyarlanan “Janus” adlı filmde ve ardından 1920 boyunca birçok farklı Alman filminde rol aldı.

Almanya’da büyük bir başarı elde etse de ABD’ye göç etmeye karar verdi; kısa bir İtalya macerasının ardından, 4 Aralık 1920’de New Orleans doğru yola çıktı. Buradan büyük bir Macar tiyatro topluluğunun onu hürmetle karşıladığı New York’a gitti. Lugosi, sonraki yıllarda birçok Macar oyununda aktör ve yönetmen olarak New York’taki Macar tiyatrosunda çalıştı. İngilizceyi tam olarak öğrenememiş olsa da 1922 yılında “Red Poppy” adlı bir filmi seslendirdi. Amerika’daki ilk filmini “Silent Command” (1923) ile yaptı ve daha sonra “The Midnight Girl” adlı filmde (1925) rol aldı.

TRAJİ-KOMİK BİR HİKÂYE: KONT DRAKULA

1927’de Lugosi, Bram Stoker’ın “Drakula” adlı gotik romanına dayanan bir tiyatro oyunda rol aldı. Lugosi’nin hayat verdiği Drakula rolü daha önceki canlandırmalarından farklıydı. Yakışıklı, esrarengiz ve çekici bir adam olan Lugosi’nin Drakula’sı aynı anda hem çekici hem de hüzünlü bir karakterdi; izleyicilerin karşısında konuşmak için ağzını ilk açtığında heyecandan nefes nefese kalmıştı. Performansı 1928 ve 1929 yıllarında büyük bir hayranlıkla ve eleştirilerle karşılandı.

Universal film şirketi, sinemanın git gide popülerleşmesiyle Lugosi’nin oynadığı Drakula’nın sinema uyarlamasını yapmaya karar verdi. Ancak şirket ilk başlarda rolü bir başka oyuncunun oynamasında ısrar etti. Ne var ki, Lugosi’nin şahsında vücut bulan Drakula karakteri için hangi oyuncu tiradlar okursa okusun, hiçbiri Lugosi’nin yarattığı etkiyi yaratamıyordu. Lugosi’yle hayat bulan hüzünlü vampir Drakula, dönüp dolaşıp tekrar Lugosi’nin kapısını çalacak, Universal şirketinin traji-komik çabası da böyle sona erecekti. 1931 tarihinde çekilen film, Lugosi’nin Dracula’yı canlandırdığı performansıyla büyük bir şaşkınlık ve ilgiyle karşılanarak, sinema tarihine geçen uyarlamalardan biri haline geldi. Sonraki yıllarda sayısız oyuncu Drakula’yı tekrar canlandırmış olsa da vampirlere meraklı olan izleyiciler, Lugosi’yi adeta tanrısal bir oyuncu olarak görmeye devam edecekti.

1930’lu yıllarda birçok esrarengiz ve canice karakteri canlandıran Lugosi “Morgue Sokağı” (1932), “Beyaz Zombi” (1932), “International House” (1933), “Kuzgun” (1934), “Drakula'nın Kızı” (1936) ve “Frankenstein’ın Oğlu” (1939) gibi yapımlarda rol aldı. Bu rollerden hiçbiri özellikle dikkat çekici olmasa da Lugosi’nin 1930’lardaki çalışmaları, onu korku türünün ilk büyük yıldızlarından biri haline getirdi.

1940’lı yıllarda artık korku filmlerinin izleyicisi azalmaya başlamıştı. Çeşitli korku-komedi ve parodi filmlerinde rol alan Lugosi, kendisine başka tür yapımlardan teklif gelmemesine içerliyordu. Kariyerini borçlu olduğu “kötü adam” rolleri, işte kendisini yarı yolda bırakmıştı. Lugosi, Universal şirketinin acımasız tazminat sistemi ve kendisinin dikkatsiz harcamaları nedeniyle artık borç batağında yüzüyordu.

UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI

1955 yılına gelindiğinde Bela Lugosi acınası bir hale gelmişti. Bir zamanlar kadınların yüreğini hoplatan yakışıklı Macar vampir, kariyerinin son yirmi yılında inanılmaz bir yıkıma uğramıştı ve nihayetinde şimdiye kadar yapılmış olan en sert korku filmlerinden bazılarıyla alay eden parodilerde oynamaya karar verdi. Bu dönem içerisinde uyuşturucu alışkanlığına tutuldu. 1955 yılının Nisan ayının sonlarına doğru dördüncü karısından boşanmış ve yakınlarını yitirmiş olan 72 yaşındaki oyuncu, Los Angeles Devlet Hastanesi’nde bir koğuşa yatırıldı. Birkaç gün sonra, koğuşta düzenlenen görüşmede Lugosi, bir devlet hastanesine yatırılması talebini bir yargıca iletti.

Yargıç, bağımlılığıyla mücadele etme konusundaki tavrı nedeniyle Lugosi’yi övgüyle karşıladı ve onu Los Angeles’ın dış mahallelerinden olan Norwalk’taki Metropol Devlet Hastanesi’ne kayıt ettirdi. Hastanede kaldığı süre zarfında oyuncu sahnelere geri dönüşünü planladı.

SONRAKİ YILLAR VE MİRASI

1956 yılında Lugosi, “Plan 9 From Outer Space” adlı bir bilimkurgu-gerilim filmi üzerine çalışmaya başladı. Ancak, 16 Ağustos 1956’da çekilmeye başlayan filmin ortasında, 73 yaşındayken öldü.

Lugosi’nin ölümüne rağmen, yönetmen Ed Wood’un eşinin psikolojik danışmanının Lugosi’nin görevini devralmasıyla film tamamlandı. Sinema tarihin en kötü yönetmenlerinden biri olarak anılan Ed Wood’un yönettiği film, eleştirmenler tarafından tüm zamanların en kötü filmlerinden birisi olarak seçildi.

Drakula’yla eşanlamlı olan oyuncu Bela Lugosi, Hollywood’da vampir filmlerinin inanılmaz bir şekilde çoğalmasının yolunu açtı. Drakula’yı tehlikeli ve esrarengiz bir şekilde çekici bir karakter olarak tasvir etmesi, vampirlerin popüler kültür alanındaki tasvirini de şekillendirmeye devam ediyor. Bununla birlikte, Lugosi, ikinci kalite ucuz filmlerde kariyerinin geri kalanını geçirmiş olan en tanınmış oyuncuydu ve bu rollerde de oldukça başarılıydı. Son derece yetenekli bir sanatçıydı ve Amerikan korku filmi türüne kimliğini kazandıran en önemli figürlerden birisiydi. Drakula olarak sahneye ilk çıkışında Lugosi, ölümsüzlük çizgisini “Ben Drakula!” sözleriyle oldukça isabetli biçimde ifade etmişti.

Bela Lugosi ölmüş olsa da sinemaya bıraktığı mirası tam anlamıyla ölümsüz bir hale geldi. Kızı Luna’nın “Vampirin İzi” (1935) filminde gerçekleştirdiği uyurgezer sahnesi nesiller boyunca Gotik genç kadınların ilgisini çekti. Aktris Carroll Borland’a göre Lugosi’nin filmdeki Drakula tasviri kendisi ve diğer vampirler için geleceğe dönük bir mühür gibiydi. Lugosi halkın asla unutmadığı olağanüstü bir izlenim bıraktı. Ve yeni nesil vampir karakterlerinin farklı uyarlamaları açısından da değiştirilemeyen bir gerçek olarak varlığını sürdürüyor. Çocuklar için üretilen çizgi filmlerden, en gürültülü Heavy-Metal gruplarına dek Lugosi’nin yarattığı bu traji-komik ya da korkunç ve çekici karakterin etkileri yaşamaya devam ediyor. Sonsuza dek yaşamaya devam edeceğine de hiç şüphe yok…

http://www.syfy.com/syfywire/t here-is-still-no-better-or-mor e-important-dracula-than-the- original-bela-lugosi#comments

http://www.tcm.com/this-month/ article/139119%7C139120/Bela-L ugosi-Profile.html

http://www.bbc.co.uk/programme s/articles/1m2G6Z1GL8hkycnkhn0 bnfM/a-dracula-disaster-when- bela-lugosi-came-to-britain

https://www.biography.com/peop le/bela-lugosi-9388748

http://www.openculture.com/201 2/10/bela_lugosi_discusses_his _drug_habit_as_he_leaves_the_ hospital_in_1955.html