İkinci maçların tamamlanmasıyla birlikte elenenler ve gruptan çıkanlar yavaş yavaş belli oluyor. Son maçlara girilirken, İspanya, Brezilya, Almanya, Arjantin ve Portekiz'in hâlâ elenme ihtimalinin olması kupanın heyecanını diri tutuyor.
Uzun ve yorucu bir haftanın ardından sabahın erken saatlerinde evde olmak kadar güzel bir şey yoktu. Günün maçlarına hazırlanmak üzere çayımı demledim, kahvaltımı yaptım. Türkiye için de oldukça önemli olan bir gündü. Bir yanda seçim ekranı, bir yanda maç ekranı açık bir şekilde geçecekti ilk iki maç. Son maç heyecanı ise evde çekilmezdi. Hava soğuk olsa da evde durmaya niyetim pek yoktu.
SANDIKLAR KAPANMADAN PANAMA DA ATTI
F Grubu'nun fikstürü eğer şüpheci yaklaşırsak, Belçika ve İngiltere ilk maçlarında bol gol atabilsin de son maç final havasında geçsin diye düşünülerek hazırlanmış gibiydi. Belçika ilk iki maçını toplamda 8 gol ve 6 gol averajıyla tamamlayınca, grubu birinci bitirip çıkmak isteyen İngiltere'ye son maçta beraberliğin de yetebilmesi için Panama maçında gol olup yağması gerekirdi. Yapabilirler miydi? Yapabilirlerdi.
Oy verme süreci başlar başlamaz sandığa koşanlar gibi İngiltere de gole koşuyordu. Sağlı sollu ataklarla başladıkları maçta John Stones muhteşem bir köşe vuruşu organizasyonu sonrasında harika bir golle takımını öne geçirdi. Harry Kane, kazanılan penaltıyı en iyi yaptığı şekilde gole çevirdi. İlk maçın son vuruşlardaki başarısızı Jesse Lingard harika bir golle kendisini eleştirenlere cevabını verdi. İngiltere'nin duran toplara ne kadar çok çalıştığını bir kez daha kanıtlarcasına, bilardo oynar misali bir gol daha buldu İngiltere. John Stones son noktayı koydu kaleciden dönen topta. Uzun süredir böyle bir gol görmemiştik. Semih Saygıner bu golü kıskanmış mıdır acaba? Devreyi bitirmeden bir gol daha geldi penaltıdan. Harry Kane yine aynı vuruşu yaptı ve topu ağlarla buluşturup ilk yarının skorunu ilan etti.
Acaba daha fazla gol olur mu? Almanya'nın 7 gollü bir maçı olur mu? Macaristan'ın El Salvador'a gol yemeden attığı 10 gollük rekoru geçebilir mi İngiltere diye düşünmedik değil devre arasında. Daha bir de Jamie Vardy oyuna girmemişti. Devreye rölanti başladı İngiltere, yorulmadan oynuyordu. Dele Alli'nin yerine formayı kapmış olan Ruben Loftus-Cheek'in şutu Harry Kane'e çarpıp ağlarla buluştu. 6-0 oluverdi bir anda ve Harry Kane de kendi tarihindeki en istemeden(!) zorlanmadan yaptığı hat-trick'i yaptı. Zorla bir adama hat-trick yaptırmak isterseniz ancak böylesi olurdu. İngiltere 6-0'ı yakalayınca grupta Belçika'ya karşı averaj avantajını da yakaladı. Maç böyle biterse son maça daha rahat girecekti İngiltere. Fakat sandıkların kapanmadan Panama İngiltere'ye attığı golle Felipe Baloy'u Dünya Kupası meclisine sokuyordu. Bu gol Panama'nın tarihteki ilk golüydü. Ayrıca İngiltere'yi de Belçika maçı öncesi baraj altına çekiyordu. İngiltere skoru değiştiremedi ve günü grupta ikinci olarak tamamladı. Son maçta 3 puan kazanmaları zorunlu olacak birinci olmaları için. İngilizler, bu skorla çoktan 'It's coming home' şarkısını dillerine dolamışlar. Panama'ya atılan 6 golle girilecek hava, söylenecek şarkı değildi bu.
H GRUBU'NDAKİ SON MAÇLAR ALEV ALACAK
Senegal, Afrika takımları arasında ilk maçlarda galibiyet alabilen tek takım olarak Japonya maçına çıktı. Kolombiya karşısında, rakibinin 10 kişi kalmasının da avantajıyla sahada olan Samuraylar'ın savunmasız anında Sadio Mane harika bir refleks ile takımını erkenden öne geçirdi. Japonya'nın erkenden pes edeceği yoktu, kültürlerinde de olmadığı gibi. Yuto Nagatomo'nun asistinde İnui ilk golü attı takımı adına. 2002 ruhuyla kulübede olan Senegal için sahada da aynı ruhu görebildiğimizi söylemek mümkündü. Sağ savunmacıları Moussa Wague'nin hücuma kadar çıkarak attığı gol Senegal'i 2-1 öne geçiriyordu. Japonya'nın pes etmeye niyeti hiç mi hiç yoktu. Yıllardır kendisinden yeni Hidetoshi Nakata olması beklenen ve 2010 Dünya Kupası'nın da en unutulmaz gollerinden birini atan Keisuke Honda bu turnuvada yedek kuvvet olarak takımda yer alıyordu. Kagawa'nın yerine giren Honda, maçın Japonya adına en iyilerinden Inui'nin pasını değerlendirip topu ağlarla buluşturdu ve skoru ilan etti. Bu sonuç iki takımın da şansını son maça bırakmalarına neden oldu.
SAHNE TUNUSLULARIN
Son maç için Kızıl Meydan'ın arka sokaklarına attım kendimi. Nikolskaya metro çıkışının hemen yakınında her ülkeden taraftar vardı. Ancak sahne Tunuslularındı. Belçika'dan 5 gol yememişçesine eğleniyorlardı. Bu sefer fotoğraf çektirmek için onlarla sıraya girmişti Ruslar. Fransızlar ve Danimarkalılar da yavaş yavaş şehre geliyordu. Brezilyalılar da çoğunluğu ele geçirmeye başlamıştı. Kolombiyalılar yok denecek kadar azdı. Ara sokaklarda taraftar sayısı da ilk günkülere göre azdı. Herkes haliyle maçlar için takımlarının şehirlerine dağılmıştı. Moskova'da havanın soğuk olması da buna etkendi. Zaman zaman yağmur çiseliyordu ama sırılsıklam etmiyordu.
Polonya, grubun zayıf halkasıydı. Kolombiya ise ilk maçta hayal kırıklığı yaratanı. Avrupa temsilcisinde öne çıkan oyuncu sayısı 2'yken, Kolombiya'da bu sayının bir elin parmaklarından fazla olması, Güney Amerika ekibini bir adım öne çıkarıyordu. İlk maçta ilk 11 başlamayan James Rodriguez de bu sefer sahadaydı. Cuadrado, Quintero, Rodriguez ve Falcao hücum hattı yeteri kadar korkutucuydu. Kahveciler ilk yarı kontrolü ele almıştı, baskıyı kurmuştu. Duran topta ileri çıkan Barcelona'lı stoper Yerry Mina Dünya Kupası'nda gol atma hayalini gerçekleştirip takımını ilk yarı soyunma odasına önde götürüyordu.
BREZİLYALILAR ARJANTİNLİLERLE UĞRAŞMAKTAN MAÇ İZLEMEDİ
İkinci yarı Polonya tüm riskleri almaya hazırdı ancak Quintero'nun nefis ara pasını Falcao eski günlerini hatırlatırcasına tamamladı ve takımını 2-0 öne geçirdi. Kırmızı beyazlı takım hiç olmazsa bir gol daha diyordu ancak, James Rodriguez son dönemdeki en güzel gol paslarından birini verdi Cuadrado'ya. Bekletmeden sol çizgiden içe doğru gönderdiği topu ağlarla buluşturmak takımın ülkesinde en çok sevilen oyuncusu Cuadrado için zor olmadı. Kolombiya fişi çekti, Polonya turnuvaya veda etti. Maç sonu tribünlerde ağlayan Polonyalı ufaklığa, Kolombiyalıların 'Polska' tezahüratları gecenin tribünlerdeki en sevimli anıydı. Moskova sokaklarında ise Güney Amerika bir olmuştu ancak Brezilyalılar'ın tek derdi Arjantin'in turnuvada nerede olduğuydu. Tüm gece boyunca yan masada uğraştıkları Arjantinliler ve Perulularla verdikleri dostluk fotoğrafı, Dünya Kupası'nın taraftarlarca bir festival ve dostluk organizasyonu olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu.
İkinci maçlar sonunda Suudi Arabistan, Mısır, Fas, Peru, Kosta Rika, Tunus, Panama ve Polonya elenenler takımlar oldu. Gruptan çıkması kesin olanlar ise, İngiltere, Belçika, Hırvatistan, Fransa, Rusya ve Uruguay. Brezilya, Almanya, İspanya, Portekiz, Kolombiya ve Arjantin'in hâlâ elenebilecek olması ise kupaya oldukça heyecan katıyor.