Dünya senden ne çekti Kuzey Kore!

Trump'ın başkanlık zaferini, Kuzey Kore hakkındaki sayısız ‘çılgınlık’ haberleri takip etti. Haliyle Kuzey Kore son dönemde yine 'magazinsel’ bir unsura dönüştü. Peki ama Kuzey Kore'nin tarihsel sürecine dair ne biliyoruz?

Abone ol

Balistik füze denemeleri, ABD’yi vurma tehditleri, şehir meydanında nükleer füze gezdirme törenleri, açlık, köpeklere insan yedirme, tek tip saç kesimi zorunluluğu, sefalet, diktatörlük… Resmi adının Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti olduğunu bile unuttuğumuz ‘Kuzey Kore’ hakkında ilk akıllara gelenler bunlardan ibaret.

ABD’de başkanlık seçimlerini Donald Trump’ın kazanmasıyla birlikte, gün geçmiyor ki Kuzey Kore hakkında yeni bir ‘çılgınlık’ haberi ortaya çıkmasın... Hoş, Kuzey Kore gündemi, özellikle ABD basını için yeni bir konu değil. George Bush’un 2002'de İran, Irak ve Kuzey Kore’yi ‘Şeytan İttifakı’ ilan etmesinden sonra da benzer bir sürece girmişti ABD basını. Kore yarımadasında Trump’ın yeni yönetimiyle sular yeniden ısınmaya başladı. Başkanlık seçimlerini her hafta Kuzey Kore hakkında yapılan sayısız ‘çılgınlık’ haberleri takip etti. Haliyle Kuzey Kore, dış politikanın ‘magazinsel’ unsuruna dönüştü.

Ülkede milyonların açlıktan öldüğüne, halkın açlıktan insan yediğine, hapis cezalarının babadan oğula geçtiğine, Kuzey Korelilerin 2014 Dünya Kupası'nı kazandıklarını zannettiğine, herkesin tek tip saç kestirmeye zorlandığına dair pek çok yalan haber, ‘Kuzey Koreliler, ülkelerindeki propagandaya nasıl inanabiliyor?' diye soranlar tarafından afiyetle tüketildi bu süreçte. Elbette kimi zaman doğru olan ve garipsenebilecek haberler de vardı. Ancak başta Batı medyası olmak üzere basın, Kuzey Kore haberlerinde konunun çarpıcılığından etkilenip kötü bir sınav verdi.

Dikkat çekici bir diğer nokta, geçmiş yılların aksine, ‘Kuzey Kore’de günlük hayat’ hakkında yapılan haberler, foto galeriler, belgeseller de son derece ilgi çekiyor. 'Kuzey Koreliler de aslında insan’ gibi üstten bakan bir bakışla yapılan bu haberleri, bölgeye safariye gider gibi tatile gidenlerin yaptığı videoları milyonların ‘Ah! Oraya insanlar gidebiliyormuş’ diyerek izlemesi takip etti.

Kuzey Kore hakkında yapılan doğru ya da yalan haberler bir tarafta dursun, Kore yarımadasının geçmişi ve Kuzey Kore’nin tarihsel arka planı, medyanın neredeyse hiç ilgisini çekmemekte. Kuzey Kore’nin bugün nasıl bu hale geldiğini anlamanın yolu da, Kim Jong-il’in komik bir fotoğrafıyla basılan ‘balistik füze denemesi’ haberlerinde değil, ülkenin geçmişinde yatıyor.

YABANCI İŞGALLER TARİHİ

Kuzey Kore hakkındaki bilgi kirliliğini gidermek için önce bölgenin tarihsel arka planına değinmek daha saha sağlıklı olur. Kore’nin tarihi, yabancı işgallerle dolu. Kore yarımadasının kontrolü 20’nci yüzyılın neredeyse tüm ilk yarısında Japonya imparatorluğunun elindeydi. İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Sovyetler Birliği ile Japonya arasında Mançurya bölgesindeki savaşta Japonların yenilmesiyle birlikte, hali hazırda var olan bağımsızlıkçı komünist hareketler de bölgede ortaya çıkma imkânı buldu. Kim Il-Sung liderliğinde, Josef Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'nin etkisi ve desteğiyle komünist bir hareket doğsa da, bölgenin tarihinde Çin ile olan ilişkileri de son derece önem taşıyor. Zira Kim İl-Sung’un yanındaki pek çok Koreli Çin’de Mao Zedong ile beraber savaştı. Bu, iki ülke arasındaki bağların, Sovyet-Çin uzaklaşmasından sonra da diğer ülkelere göre daha az kopmasına neden oldu. Bu kopuşun diğer sosyalist ülkelerden daha faklı olmasının nedeni büyük ölçüde ekonomik. Kuzey Kore’nin Güney Kore haricindeki tek komşusu Çin ile başta ticari olmak üzere kurduğu ilişkiler, diğer sosyalist ülkelerin Çin ile olan ilişkilerinden kuşkusuz daha hayati.

ABD ve Sovyetlerin sınır olarak belirlediği 38’inci enlemin aşılıp, Kore Savaşı’nın başlamasından yaklaşık dört yıl önce Kim Il-Sung, ülkenin kuzeyinde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etti. Bölgenin konumunun, ABD yönetimindeki güneye kıyasla gerek dış yardım gerekse yeraltı kaynakları açısından daha avantajlı olması, ekonomik sıçramayı da beraberinde getirdi. Kısa süre içinde sanayileşme sağlandı. En önemlisi, Kuzey Kore tarım arazilerini topraksız köylülere ve kooperatiflere dağıtmayı amaçlayan toprak reformunu, sosyalist ekonomiye geçen diğer ülkelerin pek çoğundan daha hızlı bir şekilde gerçekleştirdi.

Ancak Kore’nin geçmişindeki en büyük dönüm noktası şüphesiz Kore Savaşı. Savaş, ABD için İkinci Dünya Savaşı sonunda Hiroşima ve Nagazaki’de olduğu gibi Asya’da yeni bir güç gösterisi yapması için yeni bir fırsat doğurdu. Sovyetler Birliği her ne kadar askeri mühimmat olarak yardımlarını sunsa da ABD’ye karşı aktif askeri güç olma görevini Çin üstlendi. Üç yılı biraz aşkın bir sürede biten savaş ardında korkunç bir yıkım bıraktı. Bu yıkımın büyük bir bölümünün kuzeyde yaşanması bugünün Kuzey Koresini anlamak adına önemli bir anahtar...

Güney Kore’nin istatistiklerine göre, bir buçuk milyonu aşkın Kuzeyli sivil hayatını kaybetti. Kuzey Kore’nin verilerine göreyse sayı 2 milyonun üzerinde... Askeri kayıplar da eklendiğinde, hayatını kaybeden Kuzey Korelilerin sayısı ülkenin nüfusunda çok büyük bir yer kaplamakta. Dönemin ABD Hava Kuvvetleri Generali Curtis LeMay, ABD tarafından öldürülenlerin ‘düşman’ nüfusun yüzde 20’sine karşılık geldiğini söylemişti. Ülkede neredeyse herkes savaşın bir şekilde mağduru durumunda.

SAVAŞIN MİRASI: JUCHE

ABD bombardımanlarının sadece askeri boyutta gerçekleştirmemiş olması da başka bir boyut. Pek çok şehir haritadan silindi, sanayi ve tarım arazileri kullanılmaz hale geldi. ABD'nin, İkinci Dünya Savaşı’nda Pasifik bölgesine attığı bombalardan çok daha fazlasını bu savaşta kullandığı aktarılmakta. 32 bin ton napalm bombası da dahil, 'halı bombardımanları’ Kuzey Kore’yi büyük bir felakete sürükledi.

Savaşın sonunda Kuzey Kore, yıkılmış kentlerle baş başa kaldı. Kim Il-Sung tarafından ortaya atılan ‘Juche’ sistemi de bu kanlı savaşın mirası olarak ortaya çıktı. Juche’yi Sovyetler Birliği’nde 'destalinizasyon' politikalarının ‘Kuzey Kore cevabı’ olarak yorumlamak doğru. Ancak bu, eksik bir analiz olur. Siyasette bağımsızlık, ekonomide kendine yeterlilik ve savunmada kendini koruyabilirlik ilkeleriyle şekillenen Juche, 1996 yılında içinde Songun, yani ‘önce ordu’ siyasetinin de eklenmesiyle daha da kült bir hale geldi.

Tahmin edilmesi çok zor olmayacağı üzere, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve Çin’in kapitalist ekonomiye kapılarını açması, Kuzey Kore için yalnız yılların habercisi oldu. Büyük bir savaş sonrasında şekillenmiş Kuzey Kore’den kendiliğinden bir kapitalizme geçiş süreci beklemek zor. Aslında burada asıl nokta ilk bakışta sosyalizmden kapitalizme geçemeyen bir ülke gibi görünse de tek yorumlama bu olamaz. Kuzey Kore’nin büyük bir yıkımın ardından nasıl milliyetçileştiğini de görmek gerekiyor. Yani Kuzey Kore’yi diğer ülkelerden ayıran en büyük özelliğinin büyük bir yıkım ve dış tehdit sonucunda zaman içinde kendini askeri bürokrasinin kollarına attığını söylemek çok da yanlış olmaz.

Kuzey Kore’nin tarihini incelediğimizde bölgeden gelen haberlere daha tarafsız gözle bakabilmek mümkün. Batı ve dünya medyasının büyük bir bölümü için Kuzey Kore’nin doğruluğu önemli olmayan sansasyonel haberler cenneti olması, ülkenin tarihsel sürecini görmeyi engellememeli...