'Dünyadaki hiç bir genç bunu yaşamamalı'
Mizgin Gemsiz, Fatih Gürbüz ve Seha Dinç üniversite sınavına hazırlanan üç liseli genç. Üçü de sınav sisteminden, istedikleri bölüme gidebilmek için, çözmek zorunda oldukları testlerden şikayetçi. Seha Dinç, kendisinin ve tüm arkadaşlarının yaşadığı stresi "Dünyadaki hiç bir çocuk, hiç bir genç, böyle şeyler yaşamamalı" diye anlatıyor.
Filiz Gazi
DUVAR - Güncel politikada olanlar, KHK’larla ihraç edilenler, uykusunda öldürülen çocuklar, oğlunun kemiklerini almak için açlık grevinin 80'inci günlerinde olan bir baba yine mesleğine dönmek için Ankara’nın ortasında açlık grevinin 60'ıncı günlerini deviren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, her güne özel gözaltı ve tutuklamalar…
Tüm bunlar olurken, eğitim sisteminin arızalarına, bütün hayatlarını etkileyecek şekilde maruz kalan çocuklar, gençler ne kadar fark edilebiliyor? Meslek tercihlerini, sınav sistemiyle ilgili sıkıntılarını, aldıkları derslerin ne kadarına ilgili olup olmadıklarını sorduk, yanıtladılar.
Mizgin Gemsiz, Bayrampaşa, Sabit Büyük Bayrak Lisesi, Lise 4 (12. sınıf) öğrencisi. Doğuştan görmediği halde, gören öğrenciler arasında okula gitmeyi tercih etmiş. Sınıfından bahçeye birlikte çıkıyoruz. Merdivenlere geldiğimizi söylemeden, adımını belirlemiş oluyor. Okulu şeklen ezberlemiş.
'KAÇIŞ YOK BUNDAN'
“Eğer kendime özel bir okula gitseydim, üniversite çağıma geldiğimde, ilk defa, yeni gören insanların arasına girecektim. Bu benim için daha zor olurdu. Çünkü iş hayatında, her yerde, gören insanlarla birlikte olacağım. Kaçış yok bundan. Buna alışmam daha doğru geldi” diye açıklıyor bu tercihini.
LYS’ye hazırlanıyor. Uyum konusunda problem yaşıyor mu peki? “Önemli olan benim, ben kendimi diğerlerinden soyutlamadığım müddetçe, uyumsuzluk yaşamıyorum” diyor. Sabit fikrimden olsa gerek, "derslerde dahi zorlanmıyor musun?" diye soruyorum:
“İster istemez geri kaldığım oluyor. Derslerde, bazı konular var. Şekli gördüğünüzde, pekişiyor. Bende bu olanaklar mümkün olmuyor. Öğretmenlerim ellerinde geleni yapmaya, yardımcı olmaya çalışıyor.”
SORU BAŞINA 12 SANİYE
Psikoloji ve Aile Danışmanlığı okumak istiyor. Sınava, eşit koşullarda hazırlanabiliyor mu? “Yeteri kadar test çözemiyorum. Sınav sistemi, test çözme sistemine dayalı. Herkes gibi test çözemediğimiz, pratik yapmadığımız için sınav esnasında soruları cevaplarken süremiz yetmiyor. Bizim içim, 160 dakikaya, 30 dakika ek süre verildi. Bu sürenin dağılımını yaptığınızda, ortalama her soru başına 12 saniye gibi ek süre düşüyor. Fazla test çözemediğimiz için hızlı olamıyoruz. Bu süre yeterli gelmiyor” diyor.
“Niye test çözemiyorsun?” sorusunun yanıtı, tam bu ülkelik: “Kabartma test kitapları pahalı. Ses kayıtları var, onlar da yetmiyor tabi ki. Hatta benim kabartma test kitabım hiç yok. Bir kabartma sayfa 39 kuruşa basılıyor. Yani dışarıda 30 liraya satılan bir test kitabının kabartmasını 300-350 liraya alabiliyorsunuz.”
'GÖREBİLSEYDİM KİMYAGER OLMAK İSTERDİM'
Meslek seçimine, özel durumunu düşünerek karar vermiş.
“Meslek tercihimi, kişisel özeliklerimden dolayı seçtim. İktisat, işletme seçemezdim. Sözel olarak kendimi rahatlıkla ispatlayabileceğim meslekler seçmem gerekiyor. Günlük hayatta zorlanmayacağım bir meslek olmalı. Eğer görebilseydim, kimyager olmak isterdim. Kokulara, kozmetik ürünlere karşı ilgim var.”
Mizgin’in, üçüncü lisesi. Diğer iki okulunu, yeterli görmediği için bıraktığını söylüyor: “Benim araştırmalarıma göre, İstanbul’da, tamamen görme engellilere özgü bir lise yok. İş okulları var. İş okullarına gitseydim, Psikoloji okumam olanaklı olmayacaktı. Çünkü tamamen iş eğitimi veriliyor o okullarda. Temel dersler verilmiyor.”
Sınav sistemine dair sıkıntılarından biri de matematik dersiyle ilgili: “Eğitim sisteminde, en güzel meslekler hep matematiğe dayandırılmış. Matematik yapamıyorsan, o mesleği seçemiyorsun. Örneğin, psikoloji, hukuk sözel meslekler ama bu meslekleri kazanabilmek için matematik yapmak gerekiyor. Matematiği yapamayan ya da benim gibi sevmeyen birisi için büyük bir sıkıntı bu.”
Fatih Gürbüz, Bakırköy, Yahya Kemal Beyatlı Anadolu Lisesi, 12 sınıf öğrencisi.
Ekonomi okumak istiyor. Mizgin’in tam tersi, matematiği seviyor. “Zaten okumak istediğim bölüm matematik ağırlıklı” diyor. Fatih’in sıkıntısı Edebiyat.
“Edebiyatım pek iyi değil açıkcası. YGS sınavında, Türkçem kötü geldiği için ilk 130 bine girdim. Biraz daha Türkçe yapabilseydim 60 binde falan olacaktım. Fen derslerini sevmiyorum. 9. ve 10. sınıfta fen dersi gördüm. 10. sınıfta belge (takdir/ teşekkür) alamamanın nedeni bu derslerdi. Hep matematiğim iyi oldu. Benim düşüncem şöyle, belli bir döneme kadar, temel bilgilerin öğretilmesi normal ama bir yerden sonra bu dersleri almamızı gereksiz buluyorum. 9. ve 10. sınıfta gördüğüm kimya bilgisini, hayatımda kullanacağımı düşünmüyorum. Bunu aynı şekilde, sözel öğrencisi, matematik için de söyleyebilir. Haklıdır. Fen derslerinden biraz daha fazla yaptı diye önümde en az 20 bin kişi var. Bu adaletsizlik.”
'SINAV İÇİN BİR TON PARA VERİYORLAR'
Okul, sınava hazırlanmak için yeterli geliyor mu? Alanı dışında derslere giren öğretmenler var mı?
“Okulumdan memnunun. Ek kurslar veriliyor. Arkadaşlarımın çoğunun boş geçen dersleri var. Sınav için bir ton para veriliyor, kurslara, özel hocalara. Bizim okulda olmasa da, alanı dışında derslere giren öğretmenler var. Bu kadar çok öğretmen atanmayı beklerken. Camideki Kuran hocasının, din derslerine girmesini saçma buluyorum. İlahiyat okumuş birisinin gelmesini tercih ederdim açıkçası. Din dersi nedir? İslam dersi değildir. Dinleri öğretmesi gerekiyor. Bildiğim kadarıyla yüzlerce din var. En azından günümüzde devam eden dinleri anlatmaları gerekiyor. Örneğin, müzik öğretmeni, resim dersine giriyor. Müzik öğretmeninin, derste, şarkı ezberletmesini, müzik dersi olarak algılamıyorum. Hem de kendi istediği şarkıları ezberletiyor.”
“Puana göre meslek seçmek” diye bir şey var. Ya Ekonomi olmazsa diye soruyorum.
“Bir hayal kurarsınız. Bu hayale başka hayaller katarsanız, harcadığınız efor dağılır. Böyle olunca, hiç bir hayaliniz gerçekleşmez. Ekonomi okumak istiyorum ve kazanacağımı biliyorum” diyor.
FOTOĞRAFINI ÇEKTİRMEK İSTEMİYOR
Seha Dinç, Bakırköy, Gürlek Nakipoğlu Lisesi, 12 sınıf öğrencisi. Okulun bahçesinde konuşuyoruz. Dakikalar sonra, “son sınavlar”dan birine girecek. Fotoğraf vermek istemiyor.
Veteriner Hekimliği okumak istiyor. “Gönüllü olarak çalışmak, hizmet vermek istiyorum. Benim ülkemde, ne yazık ki, hayvanların ikinci bir planda bile tutulmadığını görüyorum. Onların da bir canlı olduğunu hatırlatmak istiyorum” diyor, meslek tercihinin nedenini sormadan.
Sınav sistemiyle ilgili derdin ne mesela?
“Her öğrencinin düşüncesi şudur herhalde, istediğin meslekte hiç bir ilgisi olmayan dersleri görüp, bunlar üzerinden sınava tabi tutuluyoruz. Önemli olan yüzdelik dilim için birilerini elemek zorundayız. Birilerini elemek, öne geçebilmek, daha iyi bir üniversiteye girebilmek için fizikten de bir şeyler yapmak zorundayım. Bu sadece benim için değil, bir çok öğrenci için işkence.”
“Bir çok arkadaşım, daha düşük puanlı olduğu için, isteğinin dışında başka meslekler düşünüyor. Ben bunu yapmak istemiyorum. Eğer istemediğim bir mesleği yaparsam, hayatım boyunca bu sınav stresini yaşayacakmış gibi hissediyorum. Çünkü kafamda bir tablo var. Veteriner Hekimi önlüğüyle, o klinikte olmam gerekiyor. Eğer kazanamazsam, bu beni çok yaralayacak. Çünkü normal bir stres değil. Her ne kadar kendini diğer sosyal aktivitelerden soyutlamasan da onun stresi yetiyor insana. Aklında sürekli sınav stresi var.”
' NE YAPIYORSUN SENİN İNTEGRAL ÇALIŞMAN LAZIM'
Seha, sınav sistemi üzerine düşündüğünü söylüyor. “Başka nasıl olabilir?” diye.
“Çok düşündüm başka nasıl olabilir? Yine bir sınav olmak zorunda belki. Bunun böyle olmaması gerektiğini biliyorum sadece. Her öğrenci gibi suçluyorum sistemi. Hep söylüyorum. Hayatımın en güzel yılları olduğunu düşünüyorum. 17 yaş… Bunlar ağır geliyor. Tabi ki, benim yaşımda olup, çok daha farklı dertleri olan insanlar var. Belki bu stresi yaşamak isteyecek durumda olanlar var. Dünyadaki hiç bir çocuk, hiç bir genç, böyle şeyler yaşamamalı. Sürekli aklını meşgul eden bir sınav. Ben mesela, sosyal medyayı çok seviyorum. Özelikle youtube. Çünkü video izlemek yani görsel zeka benim için çok önemli. İnternet üzerinden, bir çok şeyi öğrendiğimi fark ettim. Kendimi kültürel anlamda geliştirmeyi çok seviyorum. Ama bunu yaparken içimde öyle bir rahatsızlık var ki, ‘ne yapıyorsun, senin gidip, integral çalışman lazım’ diyorum. Bu dehşet kötü bir şey. Çünkü, o an benim almak istediğim bilgi farklı. Mühendislik isteyen adamların, derslerini çalışmak zorundayım.”
'MİLLİ EĞİTİMİN KİTAPLARI YETERSİZ'
Haftanın 5 günü okula gitmek. Çok değil mi?
“Kesinlikle. Haftanın 5 günü, her gün 8 saat okuldayız. Eğitimde yapılan en büyük hatalardan biri olduğunu düşünüyorum. Arka arkaya; 2 ders fizik, 2 ders kimya, 2 ders matematik. Kim ne derse desin, bir süre sonra insanın beyni almıyor. Eve gittiğimizde, bizden test çözmemizi istiyorlar, ders çalışmamamızı istiyorlar. Nasıl olur ki? Söylemek istediğim bir şey daha var. Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitapları birçok konuda yetersiz. Kaynak olarak onları kullanmıyoruz. Okulun ilk günü bize veriliyorlar, biz sadece müfredatı takip etmek için bunları inceliyoruz. Onun dışında başka kaynak kitaplardan çalışıyoruz. Ne işe yarıyorlar. Bilmiyorum.”