Fenerbahçe’nin her kanat atağı, ceza sahasına kesilen ortalarla sonlandı. Başka bir deyimle, Galatasaray, Fenerbahçe’nin hiçbir kanat atağını ikinci bölgede kesme becerisi gösteremedi. Oysa iki takım teknik direktörünün planına göre oyun, Galatasaray saldıracak, Fenerbahçe karşılayacak gibi tasarlanmıştı. Fatih Terim’in hücumcu bir oyun kurguladığı da doğruydu. Falcao, Arda Turan, Emre Kılınç, Belhanda ve Feghouli’den oluşan beşli, sadece hücum aksiyonları için sorumluluk alınca, kelimenin tam anlamıyla Taylan yalnızları oynadı. O kadar geniş alanı Taylan’ın tek başına kontrol etmesi mümkün olamazdı. Nitekim olamadı da.
İlk yarı da Erol Bulut, Galatasaray'ı ikinci bölgede karşılayıp, ikinci toplarla ve Ozan Tufan aracılığıyla Luyindama'nın sarsaklığından faydalanmak istedi. Bu taktik bana inanılmaz geldi, çünkü Ozan Tufan belki top kapma becerisi gösterebilirdi, ama kaptığı toplarla ne yapacağını ancak tanrı bilebilirdi. Kısmen de, söz konusu taktiğin Luyindama'yı oyuna sokmamak üstüne bina edildiği de söylenebilir.
Genel olarak Fenerbahçe’nin yeni iki stoperi de sağlam bir görüntü verdi. İki stoperin neden Sosa ve Gustavo ile oynamadıkları ve sürekli kenarlara top attıkları ayrıca izaha muhtaçtı. Oysa hem Sosa hem de Gustavo'nun, kenarlara şiddeti ve yönü iyi ayarlanmış toplar atma ihtimali daha yüksekti.
Bence bu maçın en ilginç duyusu şuydu; Fatih Terim, bir hafta gibi kısa sürede Erol Bulut’un böyle dirençli bir takım yaratabileceğine inanmamıştı. Hatta maç bitinceye kadar da buna inanmamakta ısrar etti. Eğer inanabilseydi, ilerde hücum setlerine bu kadar genişlik verilmesine seyirci kalmazdı. Basit bir talimatla ikinci bölgeyi Emre ve Belhanda ile daha güçlendirebilir ve Fenerbahçe’nin kenar ataklarını kademeli olarak engelleyebilirdi.
Erol Bulut’un 85. dakikada Ozan Tufan’ı değiştirmesi, onun yenilmemek üzere sahaya çıktığını kanıtlar. Eğer Erol Bulut, kısa sürede bir hücum planı organize etmezse, ilerideki maçlar da Ozan Tufan’ın mucizelerine mahkum olmak durumunda kalabilir.
Fenerbahçe, neredeyse sorunsuz biçimde kenarlara kadar taşıdığı topları, kör ortalara emanet etti. Ceza sahasının içine kadar girebilecek, üç dört paslık opsiyonları yapılandıramadı. Belki bunun için zamana ihtiyaç var ama en azından böyle düşündüğünü kanıtlayacak kimi denemelere de fırsat verebilirdi.
Galatasaray hücum etmeyi beceremeyince maç golsüz bitti. Fenerbahçe, maçı kazanmayı düşünmeyince maç berabere bitti.
Bir tespit olarak söylemek gerekirse, artık Türkiye Süper Ligi'nin seviye çıtasını İstanbul takımları temsil etmiyor. İstanbul takımlarının oynamaya çalıştığı oyunu, Alanyaspor ve Hatayspor çok daha ileri seviyede oynayabiliyor.
Kısaca düşük yoğunluklu bir derbi izledik ve doğrusunu söylemek gerekirse, ne futbol doğruları adına ne de oyun estetiği bakımından hiç zevk vermedi.