Düşünce her zaman bir tarihselleştirmedir. Yani mevcudun kaçınılmazlığını dinamitleyen, onun başlangıç ve nihayetine nazarları eriştirebilen bir sınır koyma harekatıdır düşünme. Her tanımlama eylemine içkin bir şeydir bu hudutları görünür kılma fonksiyonu. Görünmezliğe geri çekilip, ayrımsızlığa düşen bir olguyu kavram’akla, tanı’m’lamakla vücutta tutma ve nazarın önüne getirme işlemi düşüncenin iki temel biçiminden biri olarak anlaşılabilir (misali Nietzsche, Foucault). Onun için iyi bir düşünür daha önce görünmeyen bir şeyi görünür ya da görünen bir şeyi yeni ve bambaşka bir şekilde görünür hale getirir. Düşüncenin ikinci biçimi ve sonraki hamlesi ise mevcudun ötesini düşünmek, o yoklukta yeni varlıkları yaratmaktır. Eğer birinci hamle arkasında bir aksamına ayrılmış tarih, bir cüzlerine kadar sigaya çekilmiş bir küll bıraktıysa, ikinci hamle yeni bir inşa ve icattır (Kant, Hegel). Bu da yansımasını çoğunlukla yeni kavramların takdim lüzumunda bulur.
Düşüncenin her zaman yeni kelimelere ihtiyaç duymasının nedeni, varlığın el-yetişmemiş, göz-değmemiş iç kıvrımlarından birine ulaşmanın dile dökülme zorunluluğudur. Onun için bütün büyük düşünürler az veya çok kendi kavramlarını da üretirler. Onların gördüğünü görmek için onların ayak izlerini tanımak, takip edebilmek gerekir. Onların o yolculukta adını koyup kelimeleştirdikleri nazarı yakalamak ve keşfiyat/egemenliklerinin nişanı olarak para gibi darp ettikleri sözcükleri düşüncenin dövizi olarak kullanmak, düşüncelerini anlamak için gerekli hale gelir. Çoğu özgün düşünür bu yüzden bir idiolekt üretmiştir. Büyük düşünürler ya mevcut dilden veya daha ziyade yeni kelimelerden kendilerine özgü bir dil, bir sözcük dağarcığı icad ve takdim ederler (Heidegger). Bunu isteyerek yapmazlar. Bazan hatta bilmeyerek yaparlar. Çünkü bir ihtiyaçtan kaynaklanır ve düşünmenin dilde açtığı yeni ayak izleri ve nihayet patikalardır.
Fakat şunu eklemek gerekir: Amaç hiçbir zaman anlaşılmaz olmak veya sebepsiz bir obskürantizm değildir. O tarz ürünleri düşünceden sayamayız. Bir düşünürün sözlerinde eğer varsa kaçınamadığı kesafet (opaklık) anlamın yeniliği veya düşünmenin derinliği (katmanlılığı) ile ilgili olmalı ve ondan kaynaklanmalı istemeyerek. Anlaşılmazlık tek başına bir değer değildir. Hatta bir nakısedir. Basitçe laf kalabalığı olarak tarif edebileceğimiz, terminolojik karambolle muhatabına başka bir anlaşılmazlık, sahte bir nüfuz edilemezlik sunanların yaptığı şey düşünce değil şarlatanlıktır. Sağduyu ve genel kanıdan uzağa düşmek noktasında benzerlik gösterseler de bu tarz teknik terim terörü uygulayan şarlatanlıklar ile nüfuz etmesi zor bir düşünce metni arasında derin bir ayırım olduğu açıktır. Bu da temyiz edici bir bakışa ve anlayarak okuma kabiliyetine sahip olanların gözünden kaçmayıp, fark edilecektir.
Bu bahsini ettiğimiz sebeplerden dolayı, bir düşünürün neyi düşündüğünden çok o şeyi düşünme biçimi belirleyicidir diyebiliriz. İyi bir düşünür basit şeyler üzerine de önemli şeyler söyler. Kültüre ve gündelik kabullere gömülü olan düşünsel nesnelerin veya varsayımların birer kalıntı olarak açığa çıkarılması, onların söykütüğüne nüfuz edilmesi düşüncenin başlangıcıdır. Düşünce geleceği doğurabilmek için şimdideki gömülü tarihi -bu kronolojik bir tarih değil, kavramsal kökenleri- ortaya çıkarır. Şimdi, geleceğin ışığında yenilenir.
Düşünce ayrıca her zaman mevcuttan bir kopma olduğu için düşünce sağduyunun coğrafyasında büzülme ve genişleme yapar. Böyle bir düşünce açısından bakıldığında güncel olan ile olmayan arasındaki fark da önemini yitirir (Marx). Yani düşünürlerin güncelle ilgilenmeme gibi bir lüzumu yok (Zizek’in şaklabanlıklarında bile pırıltılar mutlaka oluyor). Aradaki fark seçilen muhatap kitle noktasındadır yoksa ele almanın niteliği açısından değil. Şu kadarını teslim etmek gerekir: Bir toplumun eğitim ve eleştirel düşünme kabiliyeti arttıkça o toplumda düşünür de yetişir. Bu biraz da bir iklim meselesidir ve çoğu kez olduğu gibi bunda da marifetin önemli bir kısmı iltifata tabidir.
NOT: 15 Mayıs 1932’de ilk sayısı çıkan HAWAR dergisi modern Kürtçe’nin standartlaşmasında büyük bir rol oynadı. Bu sebeple 15 Mayıs Kürtler arasında Kürtçe Dili Günü olarak kutlanıyor (Cejna zimanê Kurdî). HAWAR’ın yayıncısı ve modern Kürtçenin temellerini atan Mîr Celadet Ali Bedirxan’ı rahmetle anıyoruz. Onun ruhu şad, emek verdiği Kürtçe dili de her türlü inkar ve baskıdan azad olsun.