Edebiyat dergilerini seviniz!
Popüler dergiler eleştirilirken ya bilerek ya da bilinçli olarak gözden kaçırılan birçok nokta var. Makul görme biçimi nedir?
Mustafa Orman
Son dönemlerde giderek keskinleşen popüler dergiler ve edebiyat dergileri tartışmalarında, olgunlaşan bir eleştiri olmadığı gibi, eleştirinin nasıl yapıldığı, neye işaret ettiği de muallak. Bu saydığımız dergiler aynı ay içinde neredeyse aynı kapakla çıkıyor. Popüler dergiler eleştirilirken ya bilerek ya da bilinçli olarak gözden kaçırılan birçok nokta var. Makul görme biçimi nedir? İzaha meyleden noktaların kenarında gezinmediğimiz müddetçe hiçbir yere varamayacağız. Çünkü o dergileri çıkaranları suçluyor, o dergileri okuyanlara da aptal muamelesi yapmaktan öteye gidemiyoruz. Oysa adını söyleyemeyeceğim dergiyi almadıkları için arkadaş ortamında dışlanan insanlar var. Diğer yandan, sosyal medyada üzerine basa basa paylaşacağı bir fotoğrafın olma zorunluluğu da baş gösteriyor. Tam da bu sebeple o insanlara 'aptal' muamelesi yapacağımıza oturup biraz da kendimizi oldurduğumuz koşullar içinde hesaba çekmeliyiz. Popüler dergileri 'çerez, kuruyemiş' niyetine tüketen bir okuyucu kitlesinin varlığı da ortada. Ve yaklaşık olarak her popüler derginin kırk bin okuyucusu olduğu söyleniyor. Diğer taraftan popüler dergiler çok satılıyor diye yakınan kesim, popüler dergileri eleştirirken edebiyat yapıldığı öne sürülen dergileri de alıp okumuyor. Böyle bir gerçeklik de yok sayılamaz.
Popüler dergileri sermaye, günümüz koşulları içinde ele alırken o dergilere yazan yazarların hiç mi kabahati yok? Özellikle 'sol ahlak', 'özgürlük', 'vicdan' çerçevesi etrafında döneduran yazarlar zannediyorlar ki sadece yazdıklarından sorumlular, oysa hayatınızdan da sorumlusunuz. "Güneydoğu'da çanak anten terörü" başlıklı yazısında Kürtlere yönelik ırkçı ve asimilasyon voltajlı cümleler kuran -adı lazım değil- köşe yazarının dergisinde 'sol ahlak', 'özgürlük', 'vicdan' çerçevesinde cümleler kuran, slogan atan yazarların yakasına neden yapışmıyorsunuz, bu dergileri çokça eleştiren arkadaşlar? İktidar ehlinin bütün nimetlerinden yararlanan, onlarla yan yana gelmekten hiçbir beis görmeyen bu kişinin yanında durmak da 'sol ahlak'a sığar mı? Aslında bütün mesele, bu dergilerin her sayıda kapaklarında bir rahmetlinin fotoğrafıyla çıkması değil, mesele edebiyatın tavır gösterip göstermediğidir. Çünkü bu dergiler, vasat olarak nitelendiriliyorsa orada yazanlar daha vasat değil mi?
ÖYKÜLEM
2015 yılının Haziran ayından beri, kendi imkanlarıyla 3 aylık periyotlarla çıkan öykü dergisi Öykülem, ilk sayısından son sayısına dek çeşitlilikle okuyucunun karşısına çıktı. Öykülem, öykü çerçevesinde çizdirdiği yolla 5. sayısıyla da yürümeye devam ediyor. Söyleşiden öykü eleştirisine, çeviriden yazarların ilk kitaplarının öyküsüne kadar birçok konu dergide yer alıyor.
Öykülem, birçok dergide görülen dağıtım sorunu, maddi kaynak açısından kısıtlı olmasına rağmen yine de iyi ürünler vermenin üstesinden geliniyor, bir yandan da ayakta durmaya çabalıyor. Bu yüzdendir ki, bu tür dergiler hem takdiri hem de desteklenmeyi fazlasıyla hakkediyor.
Öykülem'in 5. sayısında, Seval Şahin'in Ahmet Hamdi Tanpınar öykülerini 'masal, mit ve zaman' çerçevesinde ele aldığı yazısı, Oğuz Demirel'in İngilizce'den çevirdiği Herta Müller söyleşisi, Mehmet Hakkı Suçin'in Arapça'dan çevirdiği Yusuf İdris'in Etten Bir Ev öyküsü, Eyüp Tosun'un Hiçbir Şeyin Hiçbir Şeyi öyküsü, Orçun Ünal'ın Zemin'i Beklerken öyküsü dergide güçlü bir şekilde kendini fark ettiriyor.
Öykülem'in iletişim kanalları şöyle:
oykulemdergi@gmail.com
facebook.com/Öykülem
Twitter/ @oykulemdergi
HOŞ GELDİN ÖYKÜ GAZETESİ
Julia Cortazar'ın "Roman hep sayıyla kazanır, oysa öykünün bu maçı nakavtla alması gerekir" mesajıyla okurun karşısına ekim ayında ilk sayısıyla çıkan Öykü Gazetesi, çıkmadan önce sosyal mecralarda sıklıkla konuşuldu.
Öykü Gazetesi, kapanan onca önemli derginin ardında ayakta kalabilecek mi? Doğrusu okur, bu tür dergilerden desteğini esirgemezse fazlasıyla yaşar ve hepimiz için soluk yeri olur. Dergi çıkarmak belki de yeryüzünde yapılan en kıymetli işlerin başında geliyor.
Öykü Gazetesi, Erdal Öz'ün İkilem öyküsüyle açılıyor. İlk sayı için beklentilerinizi yüksek tutmazsanız iyi olur. Çünkü benim de beklediğimden farklı bir muhtevayla çıktı. Öykü Gazetesi, baştan sona sadece öykülerden oluşuyor. Oysa böyle büyük bir solukla çıkacağını haber eden Öykü Gazetesi'nde çeviri öykülerin, söyleşilerin, öykü üzerine yazıların, yazar dosyasının hazırlanmasını beklerdim. Eğer sadece öykü yayınlacaksa derginin uzun ömürlü olabileceğini düşünmüyorum. Derginin önümüzdeki sayıda hem görsele yönelmesi hem de çeşitlilik sağlaması, piyasadaki bir boşluğu daha kapatabilir düşüncesindeyim.
Öykü Gazetesi'nde İsahag Uygar Eskiciyan'ın Şant Belki Şair, Deniz Tarsus'un Diyet, Muzaffer Kale'nin Sıradak ve Hasan Özkılıç'ın Köpeğin Kokladığı Adam öyküleri göze çarpıyor.
Öykü Gazetesi'nin iletişim kanalları şöyle:
oykugazetesi@gmail.com
Twitter/@oykugazetesi