Ege Roman Derneği Federasyon Başkanı Özcan Çayırlı: Romanları akvaryumdan çıkartırsanız ölürler!
Romanlar, 'Kakava' dedikleri Hıdrellez'i kutlarken Ege Roman Derneği’nin Federasyon Başkanı Özcan Çayırlı ile konuştuk. Ege'de yaşayan Romanların yaşadıkları zorlukları anlatan Çayırlı; "Bizi bu akvaryumdan çıkarıp nefes aldırmaya çalışıyorlar. Ama insanlarımız o akvaryumdan çıktığı zaman nefes alamayıp ölecek" diyor.
İZMİR - 17 yıl önce kurulan Ege Roman Derneği’nin Federasyon Başkanı Özcan Çayırlı ile derneğin çalışmalarını, kentsel dönüşüme karşı verdikleri mücadeleyi, Romanların yas günü 8 Nisan etkinliklerini ve 6 Mayıs şenliklerini konuştuk. Derneğin kuruluş yıllarında uzun bir süre derneğe üye bulamadıklarını söyleyen Çayırlı, “Dernekler Müdürlüğü’ne yaptığımız başvuruda tüzüğümüzde ‘Roman’ ibaresi geçince devlet bize ayrımcılıktan dava açtı. İki arkadaşımız bu yüzden cezaevinde yattı. Sonra bu ibarenin ayrımcılıkla ilgisi olmadığı anlaşıldığında arkadaşlarımızı serbest bıraktılar. Biz de onların bıraktığı yerden devam ediyoruz” dedi.
'MESLEĞİMİZİ FAYTONLARLA CANLANDIRMA ŞANSI BULDUK'
Derneğin tüzüğünde yer alan 'Roman olmayanlar derneğe katılamaz' koşulunu ilk olarak Ege Roman Dernekleri Federasyonu olarak kaldırdıklarını belirten Çayırlı, “Çünkü bu ibare ayrımcılık olarak anlaşılıyordu” diyor ve ekliyor: “İnsanlar eskiden Roman mahallesine girmeye korkarlardı. Şu anda Kürdü, Lazı, Çerkezi herkes bizim derneğimize üye oluyor. Bu halklar arasında da çok güzel bir kaynaşma sağladı. Çünkü bu sayede karşılıklı olarak birbirimizin kültürünü, geleneğini öğreniyoruz.” Derneğin kurulduğu günden beri pek çok çalışma ve projeye imza attıklarını söyleyen Çayırlı yaptıkları çalışmaları şöyle özetliyor: “Dernek olarak asla ayrımcı olmadığımız, bu ülkenin asli unsurlarından biri olduğumuzu göstermeye çalışıyoruz. 17 yıldır devlet kurumlarıyla istişare yaparak halkımıza pek çok alanda istihdam yarattık. Çocuklara Milli Eğitim Bakanlığı'ndan burs olanakları sağlamaya çalışıyoruz. Bir fayton projesi yaptık belediyeyle birlikte. Bu sayede mesleğimizi faytonlarla kordonda canlandırma şansı bulduk. İş kur vasıtasıyla Türkiye’deki okullara da hademe olarak Romanları sokuyoruz.”
Çayırlı şöyle devam ediyor: “Balıkesir’de yapılan bir toplantı sonrası gazetecilerden biri ‘Romanlar kırk kiremitle yıkansa yine de temizlenemez’ diye bir yazı yazdı. Dernek olarak bu sözlere dava açtık. Aynı zamanda bu söze karşılık olarak Romanların ne kadar temiz olduklarını göstermek için tüm camilerin temizliğini Roman çocuklarımız yapsın diye bakanlığa başvurduk. Şimdi çocuklarımız camilerde temizlik yapıyor. Bunun dışında çeşitli etkinlikler yaparak, resim sergileri açarak halkımızı diğer insanlarla kaynaştırmaya çalışıyoruz.”
'HIDIRELLEZ NEŞELİ GÜNÜMÜZSE 8 NİSAN YAS GÜNÜMÜZ...'
Dernek olarak gerçekleştirdikleri faaliyetler arasında kültürleri gereği anlam ve öneme sahip günlere yönelik etkinliklerin de yer aldığını hatırlatan Çayırlı, “Bu etkinliklerimizden birisi 8 Nisan’dır. Hıdırellez nasıl bizim neşeli günümüzse 8 Nisan’da yas günümüzdür. Roman mahallelerinde o gün müzik çalınmaz, eğlence yapılmaz. Herkes nasıl cenazesini gömdükten sonra mevlidini okutup lokmasını döktürüyorsa biz de öyle yapıyoruz. Lokma dökeriz, Kuran okuruz... Böyle şeyler yaparız” diyor.
'BİZİ BİZDEN GÜZEL TANIYAN YOKTUR'
Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş'ın katıldığı belediye tarafından düzenlenen 8 Nisan etkinliklerinde 8 Nisan'ın ruhuna aykırı hareket edildiğini savunan Çayırlı, bu konuda sitem ediyor: “Ne yazık ki pek çok insan 8 Nisan’ın anlamını bilmiyor. Bu yıl Konak Belediyesi yaptığı etkinlikte önce denize karanfil bırakıp arkasından eğlence yaptı. Ne güzel karanfil bırakmışsınız, buna sevindik, ama ardından oraya getirdiğiniz Romanlara göbek attırmanız affedilir gibi değil. Sema Hanım’ın annesi vefat ettiğinde cenazeyi toprağa verdikten sonra acaba müzik yapıldı mı yoksa bir mevlit mi okuttu? Bunları araştırmadan bir belediye başkanı kalkıp bunu nasıl yapar? Bizi bizden güzel tanıyan yoktur. Romanlarla ilgili bir etkinlik yapacaksanız bize bir telefon açıp konuşup da yaparsanız daha güzel olur.”
6 MAYIS ROMANLAR İÇİN NE İFADE EDİYOR?
6 Mayıs Romanlar için ne anlama geliyor? Çayırlı bu soruya şöyle yanıt veriyor: "Romanların en önemli günlerinden birisinin başında Kakava gelir. Trakya’da Kakava adıyla bilinen 6 Mayıs kutlamaları, Anadolu’da Hıdırellez olarak biliniyor. Romanların yaşadıkları coğrafya değiştikçe Kakava’nın inanç kaynağı zenginleşerek yeni figürler ve yeni ritüellerle bugünlere gelmiştir. 6 Mayıs romanların şenlik günüdür. Bu yüzden her coğrafya o günü kendi inanışına göre kutlar. Bizim atalarımızın inancına göre 8 Nisan’da insanlar kurtulunca 6 Mayıs’ı buluşma günü yapmışlar. Bu gün halkımızın birbiriyle buluşma, kavuşma günü olarak kabul edilir. Birbirini kaybeden insanlar kendi aralarında işaret olarak papatyaları bağlayarak buluşma kararı alıyorlar. Bir yere gidecekleri zaman hangi köşeden döndüyse ağaca, tel örgüye ya da herhangi başka bir yere papatyayı bağlayıp hangi tarafa döndüğünün işaretini veriyor. O gün herkes orada buluşur. Birbirini bulan insanlar sevinir. Bu yüzden bir sevinç günüdür”
Çayırlı, 6 Mayıs'ın diğer bir anlamını da şöyle anlatıyor: "Bir de Romanlar çadırda yaşadığından baharın gelmesi havaların ısınmasıyla sulak yerlerde çadır kurup orada meslekleri olan hasırcılık, sepetçilik yaparlar. Bunlar su isteyen şeylerdir. Dereye yatırıp birkaç gün bekletmen gerekir. Suda bekletildiği için işlem sırasında dönmesi rahat olur. Ağaç yaşken eğilir derler ya işte aynı öyle. Havaların ısınmasıyla dere boylarında çadırlar kuran hasırcılar, sepetçiler çalışmaya para kazanmaya başlar. 6 Mayıs’ın Romanlar için anlamı budur."
'KENTSEL DÖNÜŞÜM ADI ALTINDA BİZİ YOK EDİYORLAR'
Çayırlı bulunduğu mahallelerde şu anda kentsel dönüşüm olduğunu söylerken; "kentsel dönüşüm altında bizi yok ediyorlar" diyor: "Kentsel dönüşüm adı altında yapılan bu uygulamanın bizim halkımız için çok kötü sonuçları var. Burada 770 haneydik. Kentsel dönüşüm nedeniyle evlerimiz birer birer yıkılıyor. Belediye bir kargaşa çıkmaması için bu yıkımı topluca değil yavaş yavaş yapıyor. Bizi azar azar yok ediyorlar. Bu yıkımların durdurulmasını istiyoruz. Bizlerin ataları burada yaşadı. Burada oturanların çoğunun tapusu yok diye bizi işgalci olarak gören bir zihniyetle karşı karşıyayız. Oysaki geçmişte çoğu kişinin evlerini yıkıp size ev vereceğiz diye yeni binalar yapıp tapuları vermediler. Burası büyük bir rantın göbeği şu anda. Amaçları kenti soylulaştırmak adına onlara göre kentin asileri, işgalcileri olan kesimleri kent merkezinden göndermek. Hikayenin asıl sebebi budur. Oysaki bugüne kadar biz bu devlete baş değil, kaş bile kaldırmadık.”
'ROMANLARI AKVARYUMDAN ÇIKARTIRSANIZ NEFES ALAMAZLAR'
Çayırlı son olarak şöyle konuştu: "Bizim insanımız bir akvaryum içinde yaşıyor. Bizi bu akvaryumdan çıkarıp nefes aldırmaya çalışıyorlar. Ama insanlarımız o akvaryumdan çıktığı zaman nefes alamayıp ölecek. İyilik yaptıklarını sanırlarken ortaya çok büyük bir vahşet çıkacak. Çünkü işi olmayan, okumamış; kendisini ifade edemeyen bir halkla karşı karşıyayız. Burada herkes kendi mahallesinde tezgahını açar. Kimisi köfte satar, kimisi evinde yaptığı sandviçlerini... Herkes kendi akvaryumu içinde geçimini sağlıyor. Çıkarttığınızda ölür, ama ölürken de saldırır ve bu büyük bir kaosa neden olur. Biz yeni yapılanmaya karşı değiliz. Burada ille de bir şey yapılacaksa yerinde yapılandırma diye bir şey var. Devletten tek isteğimiz: Bizi bizden koparmasınlar."