Türkiye’de en çok tartıştığımız şey hakemler. Belki de kurtuluş, yabancı değil de kadın hakemde. Ama bu tartışmalar arasında hiç kimsenin aklına kadınlara güvenmek gelmedi. Çünkü şimdiye kadar kadınların hakem olması konusunda pek de kolaylık göstermedik. Ama kadınlar artık ekibi topluyor. Umarım Steinhaus’un futbolda, Nievas’ın da rugby’de açtığı patikalar, kadınlar için bir otoyola dönüşür. Türkiye de bundan nasibini alır.
Spor, normal hayattan bağımsız değil. Ataerkil toplum düzeni hayatımızı nasıl sarıyorsa, sporu da o kadar sarmış. Erkek bedeni ile kadın bedeni arasında bir atletiklik kıyaslaması yapan modern insan, içinde bulunduğu toplumun dinamiklerini de göz önüne alarak erkeğin bu anlamda daha avantajlı olduğunu öngörmüştür. Bu nedenle, birçok spor disiplini erkeklerin tekelinde kalırken, kadınların o spor dalına girişleri hiç de kolay olmamıştır.
Diğer sporlara göre çok daha popüler olduğu için tenis örneği çok belirgindir. Yıl olmuş 2017. Halen para ödülü tartışmalarında erkeklerle kadınların aynı seviyede olamayacağını savunan ataerkil toplumun tam da hayal ettiği sporcular mevcut. Google’da kısa bir araştırma, bu listenin pek de kısa olmadığını size gösterecektir. Billie Jean King’in mücadelesi olmasa şu an bu durum bize alelade gelebilirdi. Lakin artık spordaki cinsiyetçi yaklaşımı o kadar da normal görmek mümkün değil.
Futbol zaten ataerkilliğin en yoğun yaşandığı alan. Çünkü futbol erkek sporu. Çünkü futbol ataerkil bir spor. Çünkü futbol küfür çağrıştırıyor. Çünkü futbol şiddet içerir. Çünkü futbolda kadına yer yok, çünkü futbol… Son cümle bununla mücadele eden Karşı Lig’in manifestosundan. Onlar endüstriyel futbola, ırkçılığa, milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe, her türlü nefret söylemi ve ayrımcılığa karşılar. Türkiye’deki en önemli ataerkillik karşıtı hareketlerden biri olarak kayıtlara geçebilir. Futbol-kadın-erkek üçgenini ise en kısa yoldan en iyi şekilde özetler.
Spor üzerindeki ataerkilliği derinlemesine değil ama yüzeysel olarak ortaya koyabilecek iki örnek bunlar. Derinlere inmek aynı zamanda sosyal ve bilimsel bir araştırmanın konusu olur. Zaten o zaman işin içine başka bileşenler de dahil olur. Amacımız şimdilik durumun küçük bir fotoğrafını çekmek. Kısaca kadının spor dünyası içinde var olmasının ne kadar zor olduğunu bir kez daha söylemek.
Kadının spora girişi ne kadar zorsa, kadının sporda yöneten olması da o kadar hatta ondan daha zor. Yani spor dünyasında erkeklerin maçlarını yönetecek kadar donanımlı (!) kadın hakem bulmak zor. Çünkü bu sefer işin içine atletiklik dışında ataerkil dünyanın erkeklerin üstün olduğu iddia edilen zeka ve otorite değerleri de giriyor. Tabii bu değerler halen daha sadece beyaz erkeklerde var. Zira siyah bir hakem bulmak da kadın bir hakem bulmak kadar zor. Ancak bu düzen yavaş yavaş kırılıyor. Hollanda’nın başı çektiği futbol hakemliğinde bir kadın jenerasyon geliyor. Ama müjde futbolun yanı sıra rugby’den de geliyor.
1
Futbolun beş büyük liginden biri olarak gösterilen Almanya Bundesliga’da bir kadın, ilk kez orta hakem olarak maç yönetti. Berlin Olimpiyat Stadı’nda oynanan Hertha Berlin-Werder Bremen maçında 38 yaşındaki kadın hakem Bibiana Steinhaus düdük çaldı ve lig tarihinde bir ilke imza attı. Durum o kadar garipti ki hepimiz için, maçtan sonra Steinhaus "Dürüst olmak gerekirse maçın bitmesi beni rahatlattı. Yarından itibaren normal hayatıma dönmeyi iple çekiyorum" demekten kendini alamadı. O, futbolda çok önemli bir yol açtı ve bundan sonra o yol daha çok kadınla dolacak. Bunu rahatlıkla söyleyebilmemizin bir nedeni var. İlk adımın Almanya gibi bir spor ülkesinde atılmış olması.
İşin futbol ayağı bir yana, algısı sertlik olsa da aslında dünyanın en önemli taktik oyunlarından biri olan rugby de ilk kez düdüğünü bir kadına emanet etti. Granada doğumlu 34 yaşındaki Alhambra Nievas, Finlandiya ile Norveç arasında oynanan karşılaşmanın hakemliğini üstlendi. Nievas, geçen sene ABD ile Tonga arasındaki karşılaşmada yardımcı hakemlik yapmıştı. Ancak bu sefer başrol onundu. Oyuncu olarak kariyerini noktaladıktan sonra hakemliğe geçiş yapan Alhambra Nievas, Steinhaus gibi ama başka bir noktadan bir yol açmayı başardı.
Lale Orta da Türkiye’de kadın hakemlerin önünü açmaya çalışmıştı. Ancak tek kaldı. Devamı gelemedi. Türkiye’de en çok tartıştığımız şey hakemler. Belki de kurtuluş, yabancı değil de kadın hakemde. Ama bu tartışmalar arasında hiç kimsenin aklına kadınlara güvenmek gelmedi. Çünkü şimdiye kadar kadınların hakem olması konusunda pek de kolaylık göstermedik. Ama kadınlar artık ekibi topluyor. Umarım Steinhaus’un futbolda, Nievas’ın da rugby’de açtığı patikalar, kadınlar için bir otoyola dönüşür. Türkiye de bundan nasibini alır.