Ekinci Köyü'nde bir bayram havası: Servas Barış Okulu
Antakya Ekinci Köyü’nde her yıl bir festival havası estiren Servas Barış Okulu, 9. kez düzenlendi. Türkiye’den ve dünyanın farklı yerlerinden gönüllülerin desteği ile oluşturulan programda, geri dönüşüm, heykel, yerel oyuncaklar ve astronomi gibi pek çok konuda atölye yapıldı.
DUVAR - Her yıl 6-16 Temmuz tarihleri arasında Antakya’nın Ekinci Köyü’nde düzenlenen Servas Barış Okulu’na, bu yıl da 50’den fazla çocuk katıldı. Dünyada 100’ü aşkın ülkede faaliyet gösteren sivil toplum örgütü Servas, kültürler arası diyalog ve dünya barışı üzerine çalışmalar yapıyor. Örgütün Türkiye temsilciliği tarafından düzenlenen barış okulu, farklı kültürleri bir araya getiriyor ve farklı bir yaşam deneyimi üzerine kafa yoruyor. Okulun kurucusu Mehmet Ateş, uluslararası bir kültür paylaşım platformu olan Servas’ın aktif üyelerinden. Uzun yıllardır yurt dışından gelenlere evini açıyor, hem Türkiye’yi hem de Antakya’yı tanıtıyor. Ateş’in barış okulu fikri de bu deneyim üzerinden şekilleniyor: “Köyüme ve Antakya’ya dünyanın farklı yerlerinden kültür ve bilgi birikimini taşımak istedim. Ve tabii bu coğrafyanın özgün zenginliklerini dünyaya tanıtmak amacıyla da yola çıktık.”
9 yıl içerisinde Meksika, Belçika, Avusturalya, Kanada, Mısır ve İran gibi pek çok ülkeden ve Türkiye’nin farklı yerlerinden gelen gönüllüler, köy sakinlerinin evinde konaklıyor. Mehmet Ateş, bu durumun hem köy sakinleri hem de gönüllüler tarafından önemsendiğini ifade ediyor ve şöyle diyor: “Gönüllerin yerli ailelerle beraber kalması, ailelerin ufkunu genişletiyor. Aileler, farklılıklara ve yeniliklere daha açık hale geldiler. Kendi çocuklarının özgürlük alanlarını genişlettiler. Köy halkı bir yandan yerelin ve Antakya’nın zenginliklerini gelen misafirlerle paylaşırken diğer bir yandan kendi kültürleri hakkında bir farkındalık oluşturuyor.”
PARA GEÇMİYOR
Köyün öz kaynaklarıyla ve tamamen gönüllülük esasıyla düzenlenen barış okulunda, tüm işler imece usulü yürüyor. Okulda para geçmiyor, standart bir program uygulanmıyor. Konular, sınıflar, oyun ya da atölye çalışmaları, her gün gönüllülerle beraber planlanıyor ve anlık değişiklikler yapılabiliyor.
Yurt dışından gelen gönüllüler, ilk etkinliklerine barış sözcüğünün kendi dillerindeki karşılığını öğreterek başlıyor. Çocuklar 10’a yakın dilde barış yazabiliyor. Ateş, erken yaşlarda çok kültürlü bir ortamda bulunmanın çocukların bakış açısını değiştirdiğini belirtiyor: “Farklılıkları sevmeyi, onları oldukları gibi kabul etmeyi ve toleransı öğrendiler. Çocuklar farklı ülkelerin sanatını, coğrafyasını, danslarını, dillerini, kıyafetlerini ve filmlerini tanıdılar. Gelen gönüllülerle yemekler pişirdiler ve oyuncaklar tasarladılar.”
DÜNÜN ÇOCUKLARI BUGÜNÜN TERCÜMANLARI
Okulun öne çıkan özelliklerinden biri de sürdürülebilir olması. En basitinden 9 yıl önce okulun faydalanıcısı olan çocuklar, şu sıralar aynı okul için gönüllü tercümanlık yapıyor. Okul sayesinde yabancı dillere aşina olan çocuklar, bu beceriyi zamanla geliştirmiş ve üniversitede dil bölümünü seçmiş. “Bahçede, sokakta ve doğanın her yerinde hayat bulan Servas Barış Okulu köyde ve çocukların hayalinde dünya vatandaşlığı fikrini geliştirdi” diyen Ateş, hem çocukların hem de ailelerinin sınır fikrini sorgulamaya başladığını söylüyor. Ateş, “Ayrıca yurt dışından ve içinden gelen gönüllüler de köyün ve Antakya’nın kadim ve çok kültürlü halini tanıdılar ve farklılıklarla beraber yaşamanın bu memlekette ne kadar kadim olduğunu gördüler” diyor.
ANTAKYA’DAN KOLOMBİYA’YA BARIŞ
Okulun en büyük hedefi, farklı coğrafyalara yayılmak ve dünya barışı için yeni projeler üretmek. Hedefin ilk adımını, geçen yılın gönüllülerinden Kolombiyalı Ana Maria gerçekleştirmiş. Ana, Ekinci köyünden aldığı ilhamı kendi ülkesine götürmüş ve çocukları bir barış okulu etrafında toplamış.
'YENİ SİNEMACILAR GELİYOR'
Bu sene özelinde okulun en üretken etkinliklerinden biri de tam 14 kısa filmin çekildiği sinema atölyesi olmuş. Atölyeyi düzenleyen Hazal Orhon, Ömer Faruk Güler ve Evrim İnci film yapımının tüm süreçlerinde çocukların karar almasını sağlamaya çalışıyor. Hazal Orhon, iki yıldır Ekincik Köyü’ne gidiyor ve gelecek yılın barış okulu için en az çocuklar kadar sabırsızlanıyor. Okulda geçirdiği her günün kendisine umut verdiğini belirterek şöyle konuşuyor: “Çocuklar, bir film yapımının tüm aşamalarını birlikte deneyimliyorlar. Şunu söyleyebilirim ki yeni sinemacılar geliyor. Hepsinin çok farklı bir bakış açısı ve isteği var. Önceki yıldan senaryo yazıp bu okulu bekleyen çocuklar var, mesela. 14 kısa film çekildi bu sene ve filmlerin gösterildiği bir gece düzenledik. Zaman zaman ailelerin ağladığına ya da çok mutlu olduğuna şahit oluyorsunuz.”
Okula gelen gönüllüler, yalnızca bir şey öğreten konumunda değil. Daha çok süreci paylaşmak ve birlikte öğrenmekten yanalar. Hazal Orhon, tam da bu sebeple birlikte üretmekten ilham alanlardan: “Bir sene boyunca kalbimin bir parçası hep orada yaşadı. Çocuklara ve köye çok bağlandım. Evime gidiyormuş gibi hissettim. Sokağa çıkıyorum yürümeye herkese selam veriyorum, sanki kendi mahallemdeymişim gibi. Çok ilham veren bir şey. Ben iki yıldır gözlerim dolu dolu ayrılıyorum köyden ve bir sonraki seneyi iple çekiyorum. Çok şey öğreniyorum, birlikte üretiyoruz. Fikirle dolup taşıp öyle geliyorum.”