Bundan 104 yıl önce, “dinibir uğruna” kıyılan yüzbinlerce candan sadece biriydi Ermeni şair Taniel Varujan. Büyük felaketten sevginin gücüyle kurtarılmış dizeleri, kaybın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor bize.
Bugün şiirden bahsedeceğiz. Hem çok yakın hem çok uzak bir şiirden. Taniel Varujan’ın “Ekmeğin Şarkısı”ndan.
“Kazasız-belasız hiçbir şiir yoktur, yara gibi açılmayan bir şiir olamaz, aynı zamanda yaralamayan şiir de yoktur.” (Jacques Derrida, Şiir Nedir, çeviri: Ahmet Sarı-M. Abdullah Arslan.)
“Ekmeğin Şarkısı” o kadar güzel ki. Ekmek gibi gerçekten. “Ekmeğin Şarkısı” o kadar acı ki ve o kadar acıtıcı ki. Üstelik ekmeğin şarkısı kayıp aslında. Zehir edilmiş ekmek, aslında.
İŞKENCEYLE ÖLDÜRÜLDÜ
Kimse
Tanıklık etmedi
Tanıklara (Paul Celan)
Taniel Varujan. Diğer adıyla Taniel Çubukkâryan. Bugün, 105 yıl önce bugün evinden alıp götürdüklerinden biri de Taniel Varujan idi. İstanbul’dan götürdüler. “Dinibir uğruna giden Ermeni.” Götürdüler ve geri vermediler. Çankırı’da, dört kişi tarafından dört kardeşiyle birlikte katledildi. Çırılçıplak soyularak. İşkenceyle öldürüldü. Bıçakla. O yakıcı Deyrzor ağıtında denildiği gibiydi durum: “Bir Allah’tan gayri kimsem yoktur.”
Öldürdüler ve çekip gittiler. Ne mezarı var ne anıtı var. Sanki hiç burada yaşamamış gibi. Sanki hiç buralarla ilgisi yokmuş gibi. Uzak bir diyardaki bir yabancı gibi.
TUTSAK ALINMIŞ ŞİİR DEFTERİ
Susku, eriyik altın gibi
kömürleşmiş, kömürleşmiş
ellerde. (Paul Celan)
Oysa buralıydı Taniel Varujan. Benim hemşerim. Hafik’li. 1884 doğumlu. Köyünün adı Pirkinik. Canı alan adı da alır, 1960’ta Çayboyu olmuş adı, 1990’larda Dörteylül adı verilmiş. Eski isim unutulmuş değil, bir hamam harabesi hâlâ duruyor orada. Bir ara onarılacağı ilan edildi, devamı gelmedi. Ermeni elinden çıkmış, kim niye onarsın?
Taniel Varujan 12 yaşında İstanbul’a geldi. Beyoğlu ve Kadıköy’de okudu. Üniversite için Brüksel’e gitti. İkinci meşrutiyetin ilanıyla geri döndü. Öğretmenliğe başladı. Bir yandan da şiir yazıyordu. Kısa sürede Ermeni edebiyatının en güçlü isimleri arasına girdi.
İşkenceyle öldürüldüğünde bir kitap üstünde çalışıyordu. “Hatsin Yerkı.” Kitabın dosyası, Pangaltı’nda alındığı evinde el konulan evrak arasındaydı. Sadece Taniel değil, şiirleri de tutsak alınmıştı anlaşılan. Karısı ve dostları, bir yolunu bulup şiir defterini polisten almayı başardılar. 1921 yılında kitap basıldı; baskının üzerinden 98 yıl geçtikten sonra geçen yıl Aras Yayınları tarafından, Ohannes Şaşkal çevirisiyle Türkçesi yayımlandı. “Ekmeğin Şarkısı.”
ALTI KAYIP ŞİİR
Tanrı böldü ekmeği
Ekmek böldü Tanrı’yı. (Paul Celan)
Kitapta 29 şiir var. “Ekmeğin Şarkısı” son şiir olacakmış, o kayıp; diğer beş kayıp şiir: Un, Ahır, Maya, Fırın, Memleket Sofrası.
Çift sürmekten sofraya kadar ekmeğin öyküsünü yazmaya koyulmuş Taniel Varujan. ‘İçindekiler’e bakarsak, bir şiir kitabı değil de bir ekmek üretim rehberi sanabiliriz elimizdekini.
Kitap, ‘İlham Perisine’ şiiri ile açılıyor; bir tür dua bu, bir tür besmele. Dua, bir yanıyla şairin lirinde (ozanın sazında da diyebiliriz) ezgilerin can bulması için dua, bir yanıyla çiftçinin işinin tamam olması, ekmeğin sevinç yayan kudretine ulaşması için dua. Bu kısa şiirde belirmeye başlayan imajlar, hareketler ve temalar, ikinci şiirden ‘Tarlaların Çağrısı”ndan itibaren her şiirde tekrar tekrar, kimi aynı kimi farklı kelimeler eşliğinde yoğuruyor kitabın hamurunu. Taniel Varujan o dönem sadece Osmanlı topraklarında değil, dünyanın birçok yerinde etkili olan yol gösterici ve yönetici olmaya yazgılı olduğunu düşünen aydın kimliğinin öğretici ve talimatçı tavrından çok, süreci içeriden bilen bir kır insanının tarif ve tasvir gücüyle yazıyor. (Örneğin, Ziya Gökalp’in 1918 tarihli Köy şiiri ya da Abdülhak Hamit Tarhan’ın 1897 tarihli Sahra (İlk Türk pastoral şiir örneği sayılıyor müfredatta) adlı şiiri, şairin hayli dışarda durduğu örneklerdir.)
PASTORAL ŞİİRİN ZİRVESİ
Çiçeksiz kalmış bahçıvanız biz
Işıyan bir yıldızda durmuş
Ağlıyoruz. (Nelly Sachs)
Yetkin bir pastoral şiir örneği olan esere temel özelliğini veren şey dile getirilen hareketlerin (çift sürme, tohum atma, tapanlama, biçme vs) anlatımına eşlik eden, yani anlatım düzleminde meydana gelen hareketlerdir: Yerle gök arasında yoğun bir alış veriş, bir geçiş vardır daha en baştan.
Güneş, sadece tarlaya yolladığı ışınlarda değildir, buğdaydaki kızıllıkta olan da güneştir, ekmeğin piştiği fırında olan da, tarlaya can vermek için akan suda da. Su ve güneş, birbirinden ayrı varlıklar değil, birbiriyle yer değiştiren, birbirine dönüşen, birbirini anlatan varlıklardır. Değerli metal ve nesneler, ışığın, yani güneşin özgül sembolleri olarak, altın, lal, yakut, gümüş, altın… bir dizede yoksa diğerinde ışıldar. Bir ışık kitabıdır bu, insan bedeninde, hayvan bedeninde, toprakta, suda, damarda, toprağın altındaki sabanın ucunda ışık vardır.
Sevinç, ışığın yayılması gibi yayılır, ekmekten yayılıyorsa, agoslara ekildiği içindir. Sevinç gibi iyilik de tanrının hasatı olarak biçilir. Bedensel faaliyet, duygusal faaliyet, ahlaki faaliyet ve dinsel faaliyet iç içedir, aynı eylemin içinde hepsi birden vardır. Doğa, solucanından cırcırböceğine, öküzünden eşeğine, kuşundan dalına, yaprağına hem faaliyetin geçtiği yer hem faaliyetin parçasıdır.
SAHNE SAHNE İÇİNDE
Ey kovulmuşları yeryüzünün!
Konuştuğumuz dil, kuyuların ve yıldızların karışımındandır (Nelly Sachs)
Durmadan sahneler kurar, tablolar çizer Taniel Varujan. Yer yer modern Türk şiirinin ustalarından Oktay Rifat’ı andırır. “Ekmeğin Şarkısı”, o kötü senede, soykırım karanlığında kaybolmamış bir ışık olarak yüz yıllık karanlığı geçip bugüne ulaştı. Kitapta, ekmeği üreten faaliyetinin kıyıcı yanı da sahnededir: Solucan ezilir. Köstebekler dehşete kapılır. Yılan parçalanır, kanı keseklere karışır. Yılan kanının yanına rençberin teri damlar. Güneşle toprak, canlılarla canlılar, doğa ile doğa arasındaki akışa kutsiyet de katılır elbette, somut olarak: Köyün çanı.
Çan susturuldu. “Dinibir uğruna” kıyılan yüzbinlerce candan sadece biriydi Taniel Varujan. Büyük felaketten sevginin gücüyle kurtarılmış dizeleri, kaybın ne kadar büyük olduğunu gösteriyor bize.
“Geyik belirir gökkuşağı altında
Bir yavru geyik, ay parçası.”
/
“ay inmiş sessiz tarlaların
Biçilmiş yüzeyine”
/
“Akçıl öküz put kesilmiş sanki, erimiş
Ayın gümüşünde.”
Pastoral şiirin bu zirvesi için daha söylenecek çok şey var, biz bir ima ile geçtik şimdilik.
NOTLAR
1
Paul Celan alıntıları, ‘Neredeyse Yaşayacaktın’ kitabından, Türkçesi Oruç Aruoba.
Nelly Sachs alıntıları, ‘Hâlâ Geceyarısı Bu Yıldızda, çeviri Melike Öztürk.
2
Atıf yapılan iki pastoral şiir:
SAHRA
Bir zamanlar karargâhım idi
Bedeviler gibi beyâbanlar;
Buna mucib de iştibâhım idi;
Nasıl imrar-ı vakt eder anlar.
Belde halkında görmedin hayfa
Gördüğün ünsü ehl-i vahşette!
Bedevîler sukûn u rahatte;
Sürdüğü daima ganemle sefâ.
Beledî muttasıl esir-i cefâ;
İntiâş aleminde zulmetde!
Biri endişeden aman bulmaz;
Biri endişeye zaman bulmaz.
Abdülhak hamit tarhan, 1897
KÖY, ZİYA GÖKALP… yeni hayat adlı şiir kitabı 1918’de yayınlanır.