Ekonomi Dünyası: Zengin, eti daha ucuz yerken Dünyayı bekleyen 10 mega tehdit
Kıymanın kilosu 300 lira oldu, bir yılda üçe katlandı. Kişi başı milli geliri 100 bin dolar olan İrlanda’da bir kilo et 10 dolar. Zengin ülkelerde de et fiyatları bizden ucuz.
Çanakkale’de her zaman gittiğim bir kasap var. Kıyma fiyatlarını geçen yıldan beri takip ediyorum. Her gidişimde 10 ya da 20 lira zamlanıyor. Genç bir arkadaş kasaplık yapıyor; Furkan… Fanatik Galatasaraylı, muhabbet ediyoruz; futboldan, Çanakkale’den, hayat pahalılığından… Ve tabi et fiyatlarından. “Kıymanın kilosu geçen yıl Ramazan’da 100 liraydı, Ocak ayında 180-200 lira oldu” diyor.
Bir önceki gidişimde 280 liraydı. Gülüştük…
“300 olur mu?” dedim. “Olur abi, hiç merak etme” dedi. Son gittiğimde, daha dükkana girer girmez, “300” dedi. Hemen dükkandaki fiyat listesinin fotoğrafını çektim. Geçen pazartesi günüydü.
ET FİYATLARI BİR YILDA ÜÇE KATLANDI
İşte durum bu; Türkiye’de et fiyatları bir yılda üçe katlandı. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Kim, nasıl beslenecek bu fiyatlardan… Bir haber vardı; kasaptan 10 liralık kıyma istiyorlarmış, adam “100 gramı 27 lira zaten. Ne diyeceğimi bilemiyorum” diyor.
Eve geldim, Mart ayı enflasyon verileri açıklanmış. İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, yıllık enflasyon yüzde 50.5’e düşmüş. Tabii resmi veri… Enflasyon Araştırma Grubu’na göre (ENAG) ise yüzde 112.5…
DİSK-AR ise farklı hesaplıyor. DİSK-AR'a göre, en yoksul yüzde 20'lik gelir grubunun yıllık gıda enflasyonu yüzde 100.2, ikinci yüzde 20'lik grubun da yüzde 87.5 olarak gerçekleşti.
TÜİK'e göre, Mart ayında zam şampiyonu yüzde 20 ile dana eti oldu. Yani et fiyatları 30 günde beşte bir oranında arttı. Şubat ayında da yüzde 10 artmıştı.
BİZDEN ÇOK DAHA ZENGİN ÜLKELERDE ET DAHA UCUZ
Türkiye’de et fiyatları, kişi başı milli geliri bizim 8-10 katımız olan birçok gelişmiş ülkeden daha pahalı hale geldi. Tabi sadece et fiyatları değil, hayvancılık ile ilgili tüm ürünlerin fiyatları yükseldi.
Bizden çok daha zengin; Avustralya, Britanya, Finlandiya, Kuveyt, İrlanda gibi ülkelerde et fiyatları daha ucuz. Örneğin İrlanda’nın kişi başı geliri 102 bin dolar seviyesinde, bir kilo et ise 10,6 dolar…
Çevremizdeki çoğu ülkede de et fiyatları bizden ucuz; Sırbistan’da 11,6, Romanya’da 10,27, Azerbaycan’da 9.13, Rusya’da 8.83 dolar.
İRLANDALI YILLIK GELİRİYLE 9 BİN 625 KİLO, BİZ İSE 710 KİLO ET ALABİLİYORUZ
Bir de kişi başı milli gelire oranladığımızda Türkiye'de et fiyatlarının ne kadar pahalı olduğu iyice ortaya çıkıyor. Biz bir yıllık kişi başı milli gelirimizle sadece 710 kilo biftek alabiliyoruz.
Oysa bir İrlandalı tam 9 bin 625 kilo, Amerikalı 5 bin 261, İngiliz 3 bin 571, İtalyan 2 bin 137, Rus 1,661 ve bir Yunan 1,429 kilo et alabiliyor. Türklerden daha az et alabilenlerin hepsi bizden daha yoksul ülkeler...
Soru şu: Türkiye’de et fiyatları neden roket gibi yükseliyor?
Kısaca sıralayalım:
- Arz sıkıntısı var. Büyükbaş hayvan sayısı geçen yıla göre yüzde 6 azaldı. Bunun en önemli nedeni küçük çiftçinin piyasadan çekilmesi... Küçük üretici yok, devasa çiftlikler ve karteller var.
- Girdiler artıyor. Yem fiyatları yüzde 300, akaryakıt yine üç kat yükseldi. Kira, işçilik, elektrik maliyetleri de arttı.
- Yeterli önlem ve düzenleme yok. Küçük üreticiye yeteri kadar destek yok, üretimi bırakmasının önüne geçecek politikalar eksik. Fiyatları terbiye edecek ithalat yapılmıyor.
- Son haftalardaki yükselişte büyük Kahramanmaraş depreminin de etkisi var. Bölgenin toplam et üretimine katkısı yüzde 20 seviyesinde, 7-8 bin büyükbaş hayvan öldü. Amik Ovası, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adıyaman gibi önemli hayvancılık merkezlerinde üretim aksadı.
Özetin özeti: Arz eksik, üretim maliyetleri inanılmaz yükselmiş durumda, üretici piyasadan çekiliyor, üretime destek yok, arz sıkıntısına rağmen dışardan tedarik yapılmıyor.
Sadece et fiyatları değil, işte; soğanın kilosu 30 liraya yaklaşıyor. 200 lira ile 27 adet soğan alınabiliyor. 2018 yılında bir litre süt 2.2 liraymış bugün 23 lira, ayçiçek yağının litresi 7 liraymış bugün 45 lira. DİSK-AR açıkladı; AKP döneminde gıda enflasyonu yüzde 1.749 artmış.
ÇALIŞANA, EMEKLİYE OLUNCA POPÜLİZM, SANAYİCİYE, MÜTEAHHİDE TEŞVİK OLUNCA YAPISAL REFORM
Nefes alabilsin diye emekliye, yılda iki kereye mahsus olmak üzere 15 bin lira ikramiye vereceğim diyen muhalefet liderine "popülizm" suçlaması yapılıyor. Ancak, ihracatçıya, yatırımcıya teşvik verirken, bankalardan vergi almazken kimse kaynağı sorgulamıyor.
Evet, Türkiye'nin kaynak sorunu var ancak maliye politikaları çok yanlış. Vergi gelirlerinin milli gelire oranı Fransa'da yüzde 45, OECD ortalaması yüzde 34 iken, Türkiye'de bu oran sadece yüzde 23. Bir an önce servetten, ranttan, sermaye kazancından, finans kesiminden daha fazla vergi alınması, çalışanların sırtındaki dolaylı vergilerin azaltılması gerekiyor.
"Popülizm" diyenlere en güzel cevabı ekonomist Mustafa Sönmez verdi. Şöyle dedi:
“Yüzde 85'i geçmiş enflasyon yangınında kavrulmuş ücretliye, çiftçiye, yoksullaşmış emekliye merhem olacak kaynak tahsisi önerilerine ezber itiraz hazır: Popülizm! İyi de o kaynağı iş alemine, tüccara, müteahhide, sanayiciye teşvik adı altında aktarmanın adı ne? Yapısal Reform mu?”
ÇOK ÖNEMLİ İKİ KİTAP VE SİSTEMİ SAVUNAN YAZARLAR BİLE SON DERECE ENDİŞELİ…
Ne Türkiye ne de dünya ekonomisi iyiye gitmiyor. Çok ciddi uyarılar yapılıyor. Henüz Türkiye’de yayımlanmayan iki önemli kitaptan söz edeceğim. Biri, isabetli tahminleri nedeniyle “Bay Kıyamet” olarak bilinen Nouriel Roubini’nin…
Kendisi İstanbul doğumlu, bir yaşına kadar kalmışlar, Türk değil… Roubini 2008 Küresel Finansal Krizi’ni, konut sektöründeki çöküşü vd. öngörmüştü. Yeni kitabında önümüzdeki dönem için ürkütücü tahminlerde bulunuyor.
Henüz Türkçe’ye çevrilmeyen yeni kitabında (Mega Tehditler: Geleceğimizi Tehlikeye Atan On Tehlikeli Eğilim ve Onlardan Nasıl Kurtulabiliriz?) dünyamızı bekleyen birbiriyle bağlantılı on büyük tehdidi analiz ediyor ve bunlara “mega tehditler” adını veriyor. Gereken önlemler alınmazsa, dünyamızın en kötü ekonomik felakete doğru gittiğini savunuyor.
Daha önceki kitabı da "Kriz Ekonomisi: Dünya Ekonomisinin Çöküşü ve Geleceği" başlığıyla 2017 yılında Türkçe'ye çevrildi.
Roubini'ye göre, dünyanın gördüğü en kötü borç krizi, çok fazla para pompalayan hükümetler, işçilere ve birçok mal ticaretine kapatılan sınırlar, Çin ile ABD arasında yeni bir süper güç rekabetinin yükselişi ve doğrudan en kalabalık şehirlerimizi vuran iklim değişikliği gibi felaketlerle karşı karşıyayız.
İŞTE DÜNYA EKONOMİSİNİ FELAKETE GÖTÜRECEK 10 MEGA TEHDİT…
Ünlü iktisatçı birbiriyle bağlantılı 10 mega tehdidi şöyle sıralıyor:
1-Bütün borç krizlerinin anası; büyük borç tuzağı: Roubini, borçlanmadaki hızlı artışın finansal istikrarsızlığa yol açacağını, buna bir de nüfusun yaşlanması eklendiğinde ciddi sorunların gündeme geleceğini vurguluyor. 2021'in sonunda, hem kamu hem de özel küresel borç, gezegenin gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 350'sini aştı. 1970'lerde bu oran yüzde 100'den azdı. Tüm Borç Krizlerinin Anası ya bu on yılda ya da bundan sonra kaçınılmaz görünüyor.
2-Kamu ve özel sektörde iflaslar: Borç felaketi iflasları ve diğer sıkıntıları beraberinde getirecek. Kâr payı kaosu, şirket kurtarmanın ahlaki tehlikesi, servet veya emeğe vergi ve alacaklıları yok eden enflasyon.
3-Demografik zaman bombası: Nüfusun hızla yaşlanması demografik saatli bombayı yaratıyor. Emeklilik yükümlülükleri, yakın gelecekte hükümetler için büyük bir sorun haline gelecek. En büyük 20 ekonomide emekli maaşı yükümlülükleri şaşırtıcı bir şekilde 78 trilyon doları buluyor.
4-Kolay para tuzağı ve patlama-çöküş döngüsü: Hükümetlerin yıllar boyunca parasal genişlemeye gitmesi ardından faiz oranlarını hızla artırması bir başka mega tehdit.
5-Yaklaşan büyük stagflasyon: Roubini'ye göre, 1970'lerdeki stagflasyon bir ısınma eylemi. Ona göre, durgun büyüme ve artan fiyatların acı verici birleşimi kaçınılmaz olarak yaklaşıyor. Durdurmak için hiçbir şey yapmayacaklar ve bu Büyük Stagflasyonist Borç Krizine yol açacak.
6-Para birimlerindeki erime ve finansal istikrarsızlık: Stagflasyonu daha fazla para birimi erimesi ve ekonomik istikrarsızlık takip edecek. Yunanistan ve İtalya'nın mali zayıflığı Avrupa para birliğinin çöküşünü tetikleyebilir. Mali çalkantı aynı zamanda daha fazla korumacılığa ve endüstriyel üretimin yeniden canlanmasına yol açacak. Bu, küreselleşmeden uzaklaşmayı ve birbirine bağlı dünyamızın daha fazla parçalanmasını hızlandıracak.
7-Küreselleşmenin sonu?: Roubini, uluslararası ticarette engellerin sürekli yükselmesiyle küreselleşmenin de en iyi ihtimalle askıya alındığına inanıyor.
8-Yapay zeka tehdidi: Roubini'nin dikkat çektiği başka bir sorun ise: Yapay zeka birçok işçiyi işten çıkaracak. Yığının tepesindeki az sayıdaki bilgi işçisi "globotik devrim"den sağ çıkacak. Diğerlerinin çoğu rekabet edecek becerilere sahip değil, bu nedenle hem işsizlik hem de gelir eşitsizliği keskin bir şekilde artacak. “Otomasyonun kaptığı işlerin yerini yeni işlerin aldığı mutlu bir gelecek görmüyorum. Bu devrim ölümcül görünüyor” diye yazıyor.
9-Yeni soğuk savaş: ABD ile Çin arasındaki teknolojik üstünlük mücadelesi, mevcut jeopolitik gerilimleri daha da artıracak. Bu, iki rakip süper güç arasında bir savaşı tetikleyebilir. "Çin dünyanın en büyük ekonomisi olacak, buna hiç şüphe yok, bu sadece ne zaman olacağı meselesi" diye yazıyor.
10-Gezegenimizin akıl almaz geleceği: İklim değişikliği sorununu ele almaya çalışan küresel karbon vergileri gibi tüm ekonomik veya teknolojik düzenlemeler ya politik olarak imkansız ya da engelleyici derecede maliyetli.
DEMOKRASİ VE KAPİTALİZM ARASINDAKİ EVLİLİĞİN BOZULMASI BİR FELAKET HABERCİSİ
Diğer kitap, neo-liberal dünyanın belki de en saygın, en ciddiye alınan, okunan ekonomisti; Financial Times’ın baş ekonomi yorumcusu Martin Wolf’a ait… O da hiç umutlu değil. “Eskiden sorunları ortaya koyardı ama iyimserdi şimdi fazlasıyla karamsar ve endişeli” deniliyor.
Wolf'un yeni kitabı, “Demokratik Kapitalizmin Krizi”, demokrasi ve kapitalizm arasındaki evliliğin nasıl ve neden bozulduğunu sorguluyor. Demokratik düzen için felaket kehanetinde bulunan yazar, “Liberal demokrasi ile serbest piyasa kapitalizmi arasındaki “zor ama değerli evlilik” -biz onu durdurmak için bir şey yapmazsak- boşanmaya doğru gidiyor” tespitinde bulunuyor.
Wolf'a göre, refah artışının yavaşlaması ve aşırı başarılı birkaç kişi ile geri kalanlar arasındaki dağılımın da daha eşitsiz hale gelmesi, hükümetlerin fırsat ve sürdürülebilirliği geliştirmek için kamu mallarına yatırım yapmayı küçümsemeleri ve ardından gelen otokrasi seli; yöneticilerin sonunu getirebilir. Gerçi; Orbán, Erdoğan, Xi, Putin ve Trump'ın otokrasileri esasen vasat olsa da, "popülizmin ahlaksızlıklarıyla despotizmin kötülüklerini" birleştirerek, yine de galip gelebilirler. Ancak kapitalizm otarşiye (kendi kendine yeterli olma niteliği) kaymadığı ve demokrasi otoriterliğe dönüşmediği sürece, birleşik demokratik kapitalizm sisteminin, Batı için en büyük varoluşsal tehdidi temsil eden Çin'in emellerini engelleme şansı var.
Wolf, milliyetçiliği reddeden ve vatandaşlığı "özgür ve demokratik bir toplumda insanları birbirine bağlayan bağ" olarak genişleten ve gerçek eşit koşullar yaratan toplumsal sözleşmenin yenilenmesini savunuyor.
Görüldüğü gibi, neo-liberal sistemi büyük tehlikeler bekliyor ve artık sistemin kalelerini savunanlar bile endişeli ve karamsar…
GEÇEN HAFTA NELER OLDU?
Nisan ayı ilerlerken, yatırımcılar dünyanın en büyük ekonomisinin sağlığı hakkında daha fazla fikir arıyor. Geçen hafta ABD'de tarım dışı istihdam verileri umutların artmasını sağlayamadı. Veriler istihdam artışının soğuduğunu ortaya koydu. Mart ayında tarım dışı istihdam artışı 236 bin oldu. Beklenti 238 bindi. İşsizlik oranı ise yüzde 3.6'dan 3.5'e geriledi.
Bu arada Uluslararası Para Fonu (IMF), ABD ve Euro Bölgesi'ndeki ekonomik faaliyetlerde daha fazla yavaşlamaya paralel olarak önümüzdeki beş yılda küresel ekonomik büyümenin sadece yüzde 3 ile 30 yılı aşkın bir sürenin en zayıfı olacağı konusunda uyardı.
Bu arada, Rusya ekonomisi, yaptırımlar ve Ukrayna savaşının maliyeti nedeniyle 2022 yılında yüzde 2.1 küçüldü. Rus ekonomisi 2021'de yüzde 5.6 büyümüştü. Batı'nın bu kadar sert yaptırımlarına ve daha önceki yüzde 12 civarında küçülme tahminlerine rağmen, Rus ekonomisinin bu denli yumuşak bir oranda daralması ilgi çekici.
Borsalarda hava olumluydu. Dow Jones endeksi yüzde 1.9, Avrupa borsaları da yüzde 1 civarında yükselişlerle haftayı tamamladı. Dolar endeksi, FED'in gelecek ay 25 baz puan faiz artışı yapabileceği yorumları üzerine bu ay içindeki en yüksek seviye olarak 102.2'ye çıktı. ABD işsizlik verilerinin ardından altın fiyatları canlandı ve ons fiyatı 2 bin doların üzerine çıktı. Altın haftayı yüzde 2.18'lik yükselişle ons başına 2011,90 dolardan kapattı.
BU HAFTA NELER OLACAK?
Bu hafta ABD'de tüketici enflasyonu ve perakende satışlar ve ardından Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) Tutanakları, sanayi üretimi, üretici fiyatları ve Michigan tüketici güveni endeksi gibi önemli açıklamalar var.
Geçen ayki bankacılık krizinin ardından ABD'de JPMorgan ve Citigroup gibi büyük bankalar bu hafta birinci çeyrek bilançolarını açıklayacak. Gelecek hafta da Goldman Sachs, Morgan Stanley ve Bank of America bilanço açıklayacak. Krizin kâr rakamlarına yansıyıp yansımadığına bakılacak.
Öte yandan Çin, enflasyon oranını ve ticaret verilerini yayınlayacak ve Kanada Merkez Bankası ile Kore Merkez Bankası para politikasının gidişatına karar verecek. Ayrıca Hindistan, Brezilya ve Rusya'da TÜFE rakamlarını yayınlayacak.
Ayrıca, IMF bahar toplantılarında Küresel Ekonominin Görünümü raporu yayımlanacak ve büyüme ve diğer veri tahminleri yinelenecek.