Ekonomide kriz: Aşırı sağa gün doğdu!
2008 finansal krizinin ardından aşırı sağ popülizmi birçok ülkede yükselişe geçti. Öncekilerden farklı olarak daha uzun süren ve daha yıkıcı sonuçlar yaratan bu dalga, toplumsal kutuplaşmayı artırmakta, denge-denetleme sistemini aşındırmakta ve medyanın iktidar tarafından kontrol edilmesini beraberinde getirmektedir. Göçmen krizi, terör saldırıları ve ekonomik kriz gibi sorunların devam etmesi halinde ise popülizm dalgasının daha fazla ülkede aşırı sağ partileri iktidara taşıması olası görünüyor.
DUVAR - Manuel Funke, Moritz Schularick ve Christoph Trebesch tarafından kaleme alınan ve Foreign Affairs dergisinin internet sayfasında yayınlanan "Finansal kriz hâlâ aşırı-sağ popülistlerini güçlendiriyor" başlıklı yazıda, 2008 finansal krizi sonrasında ortaya çıkan aşırı sağ popülizmine ilişkin çarpıcı bir analiz ortaya konuluyor. Söz konusu çalışmada yazarların şu tespitleri öne çıkıyor:
- 2008 finansal krizinin siyasal maliyeti dünya çapında artan popülizm dalgası oldu. Bu dalga siyasal sistemleri altüst etti, aşırılıkçıları güçlendirdi ve yönetişimi zorlaştırdı. Finansal krizler düzenli olarak siyasal kutuplaşmayı ve popülizmi beraberinde getirir. Ancak, bu son popülist dalganın, öncekilerden daha uzun sürdüğü ve daha fazla hasara yol açtığı görülüyor.
- 2008'deki kırılma ve ardından gelen euro bölgesindeki borç krizi, Batı'daki siyasal sistemlere ciddi bir darbe indirdi. Fransa ve İspanya'da uzun süredir var olan iki partili sistemler ortadan kaldırıldı, popülist aşırı sağ güçler ortaya çıktı ve bunlar bazen büyük seçim zaferleri kazandı.
- İnsanlar bu finansal krizleri önleyemediği için siyasal elitleri suçluyor. Zenginler ve güçlülerin başarısız siyaseti ve kayırmacı uygulamaları siyasal sisteme olan güveni sarsıyor. Ancak, finansal krizlerden sonra elitleri suçlama eğilimi aşırı sol partilere, aşırı sağ partilere olduğu kadar fayda sağlamıyor. Araştırmalar, krizden sonra aşırı sol oy oranının hemen hemen aynı kaldığını gösteriyor. Bu da toplumsal grupların çöküşten ve zenginliğin kaybından korktukları zaman kendilerine istikrar ve kanun ve nizam vadeden sağ kanat partilere yöneldiklerini gösteriyor.
- Sağ kanat popülistleri, kültürel çatlakları istismar etmeye ve ekonomik sorunların suçunu yabancılara ve güya kendi vatandaşlarının çıkarlarını küresel elitlerinkinin üstüne koyanlara yıkmaya daha istekliler. Bunun aksine sol, geleneksel olarak uluslararasıcı bir bakış açısı benimsemekte ve genellikle yabancılar ile azınlıklara karşı kaba bir söylem benimsemekten kaçınıyor. İnsanlar suçu birilerine yüklemeyi isterler ve sağ da göçmenler, Çin veya Avrupa Birliği gibi günah keçileri sunmaya isteklidir.
- Aslında finansal krizlerden sonraki birçok siyasal çalkantı geçicidir. Oy verme kalıpları beş yıl sonra kriz öncesi statükoya döner, parlamentolardaki hizipleşmeler azalır ve aşırı sağ ivme kaybeder. Ancak bu sefer durum farklı. Aradan on yıl geçmesine rağmen hizipleşme, kutuplaşma ve aşırı sağ oyları hâlâ canlı ve iyi durumda. Kurulu siyasal sistemler bir şoktan diğerine doğru tökezlemeye devam etmekte ve son zamanlara kadar aşırı sağ parti siyasetinden etkilenmeyen ülkeler bile artık bu dalgaya dayanamamaktadır.
- Sağ kanat popülizminin önceden güçlü olduğu ülkelerdeki oy oranlarının daha fazla artması popülist partilerin hükümete girmesini sağladı. 2014'te Hindistan'da milliyetçi Hindistan Halk Partisi, 2015'te Polonya'da sağ kanattaki Hukuk ve Adalet Partisi, 2016'da Filipinler'de Rodrigo Duterte ve ABD'de Donald Trump seçimleri kazandı. Bu yıl Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığını ikinci kez ve Macaristan'da Başbakan Victor Orban seçimleri üçüncü kez kazandı, Avusturya'da aşırı sağ Özgürlük Partisi iktidar koalisyonuna girdi, aynısını İtalya'da sağ kanat popülisti Lega Nord yaptı. Daha önce hiçbir zaman bu kadar çok popülist lider aynı anda iktidarda değildi.
- Popülist liderler birbirlerine televizyon ve sosyal medyanın kutuplaşma ve bölünmeler yaratma konusunda nasıl kullanılacağını öğretiyorlar. Nitekim kutuplaşan toplum, popülizmin başarısının ön koşuludur. Popülistler milliyetçiliğe vurgu yaparlar, hoşnutsuz seçmenlere kimlik duygusu verirler ve onlarla yakınlık yaratacak basit bir dil kullanırlar. Popülistler iktidarda kalma konusunda daha iyilerdir ve çoğu, birçok kez yeniden seçilir. Konu siyaset ve iş dünyasına hükmetmeye geldiğinde ise kendi imajlarını "dışardaki" olarak yaratır. Popülist liderler denge denetlemeyi tedricen aşındırır ve medyayı "tüm halk adına" ele geçirir. Daha Ortodoks ekonomi politikaları uygular. Fütursuzca para harcayan seleflerinin aksine çoğu büyümeyi besleyecek olan ve iş dünyası dostu politikaları seçer ve hayatta kalmalarını tehlikeye sokacak hiperenflasyon şoklarından kaçınır.
- Popülistlerin süregelen başarılarının en önemli nedeni büyük olasılıkla yapısaldır. Siyasetçiler terör saldırılarını ve yükselen mülteci akışını kültürel ayrışmaları genişletmek için değerlendirir. Çin ve Rusya, Batı'nın açık toplum ve serbest piyasa modeline bir otoriteryen alternatif sunarken Batı dünyasındaki ortalama gelir durgun düzeyde ve eşitsizlik de artıyor. Birçok ülkedeki cansız ekonomik performans ise finansal krizin yok ettiği siyasi güvenin yeniden kazanılamadığı anlamını taşıyor.
- Mevcut siyasal istikrarsızlığın ne kadar süreceğini söylemek zor. Nitekim popülistlerin görevde nasıl bir performans sergileyeceği, neden sıklıkla yeniden seçildikleri ve ülkeleri popülizme karşı nelerin bağışık hale getirdiği hakkında henüz yeterince bilgi sahibi değiliz. Ancak açık olan şey, bir diğer finansal krizin muazzam bir hasar yaratabileceği, muhtemelen popülist dalgayı tetikleyeceği ve aşırı sağı daha fazla ülkede iktidara getirebileceğidir.
(Çeviren: Enes Kücet)
Yazının orijinali Foreign Affairs'te yayınlanmıştır.