Rusya, İran ve Türkiye Astana’da 6 Şubat’ta yeniden bir araya geldi. PYD tarafında temsil edilen Suriye Kürtleri de 15 Şubat’ta Moskova’ya davetli. Suriye ordusunun elit birlikleri güneyden Bab’a 6 km yaklaşmış durumda. Ankara destekli silahlı muhalefetten ise Astana sürecine yönelik homurtular giderek artıyor. Rakka’nın da SDG tarafından IŞİD’den kurtarılması yakınlaştıkça odak Bab’dan oraya kayıyor.
Tüm tarafların Trump’un ABD başkanlık seçimini kazanıp henüz koltuğuna oturmadığı dönemi elinden geldiğince kendi avantajına kullanacağı belliydi. Mevcut ateşkese de, Doğu Halep’in muhalefetten hükümet denetimine geçmesiyle böyle varıldı. Şimdi Trump’ın Obama döneminden devralınan Suriye harekat planlarını çöpe atıp, 30 günde Rakka’nın kurtarılmasını hızlandıracak yeni alternatifler talep etmesiyle sanki yeniden benzer bir fırsatçılık dönemine girildi.
Bu dönem bir yandan barış süreci bakımından ayakların suya ermesiyle gerçekçi arayışlara sahne olabilir. Ama silahlı muhalefetten çıkan sesler Ankara denetiminin sınırlarını zorlayacağa benzer. İlaveten cihatçıların Şam ve Tahran’a tepkileri Astana sürecini reddetmeye dek varabilir. Türkiye’nin referandum sürecine girmesiyle asimetrik cihatçı terör saldırılara hedef olma riskinin arttığı da söylenebilir.
Diğer taraftan, Astana’nın stresinde silahlı muhalefetin kendi iç savaşı şiddetleniyor. Bölünmelere eş zamanlı yeni oluşumlar da artıyor. Tüm bunlar Ankara’nın doğrudan etkisi altındaki grupları ve ülkemize sınırdaş bölgeleri kapsıyor. El Kaide Suriye şubesi önce Nusra, sonra Şam’ın Fethi Cephesi (malum Şam, “Suriye” anlamında) adını almıştı. Şimdi, ŞFC ile Ankara destekli olup Astana’ya katılmayan Ahrar Şam Hatay’a komşu İdlip’te çatışıyor.
Türkiye’nin Irak ve Suriye siyaseti sürdürülmesi mümkün olmayan yapısal çelişkilerle örülü. Suriye ordusu, IŞİD’in Bab-Rakka ikmal hattını kesmesiyle bir bakıma Fırat Kalkanı harekatının ÖSO’nun da önünde en sağlam müttefiğine dönüştü. TSK, hem Esat’a karşı savaşan ÖSO’yla hem Esat’ın ordusuyla mı işbirliği yapacak? Veyahut Ankara, Ahrar Şam’ı El Kaide (ŞFC) ile ve ÖSO’yu da IŞİD ile çatışmaya itip, desteklerken, her ikisinin de dizginlerini Esat’a karşı sıkı tutup, Astana sürecinin su almamasını sağlayacak?
Fırat Kalkanı harekatının amacı ve kapsamı halen belirsiz. Bu harekatta şehit sayısı 55’e ulaştı ve halen şehit gelmeye devam ediyor. Ve halen daha sahadaki tutarsızlıkların hesabını biz yurttaşlar kimseden soramıyoruz. Bu kadar kayıp hangi hedef uğruna veriliyor? Bunca askeri harcama ne uğruna yapılıyor? Belli değil, bilmiyoruz.
Son duruma göre Suriye ordusu Bab’ın güneyinden doğruya Münbiç’e ilerliyor. Öyleyse fiilen Esat, TSK’nın duracağı zorunlu çizgiyi haritaya çiziyor. Böyleyse, TSK kuzeyden ilerleyip Bab’ı IŞİD’den alabilir mi? Veyahut IŞİD’in cihatçıları sakallarını kesip veya kısaltıp, Cerablus’ta olduğu gibi yerel halkın arasına ya da gelen ÖSO unsurlarının arasına mı karışır?
Herhalde en güçlü olasılık Bab’ın Suriye ordusunca alınması. Zira aksi Astana’nın da bizatihi sonu demek. Ama Rusya, İdlip’te muhalefetin kendi iç savaşı tarafları yeterince yıprattığında, havadan bombardımana geri dönmeyecek mi? Böyle olunca Ankara destekli Ahrar unsurları Hatay’a yaslanmayacak mı? Yahut en azından Ahrar dışında kalan silahlı muhalefetin Astana sürecinden beklentisi kendiliğinden sıfırlanmış olmayacak mı ?
Son yazıda bıraktığımız yere dönersek, Suriye siyasetimiz vasatlığın resmi olarak orta yerde duruyor ama özellikle Fırat Kalkanı harekatımız. Derhal sona erdirmek de herhalde akıl gereği.