Bu hafta Rus medyasında El-Bab’da Türk askerlerinin kazaen vurulması ön plana çıkarken Türk-Rus ve Türk-Amerikan ilişkileri de tartışıldı.
Gazeta.ru’ya konuşan uzmanlar, Rus uçağının açtığı “dost ateşi” ile Türk askerlerinin ölümü ile sonuçlanan olayı değerlendirdi.
Siyasi ve Askeri Analizi Enstitüsü Müdür Yardımcısı Aleksandr Hramçihin’e göre her iki tarafın olaydan birbirini suçlu tutması, Suriye’de Rus-Türk ittifakının “gayritabii” olduğunu gösteriyor, dedi. Buna rağmen kendisine göre bu sefer durum, düşürülen Rus uçağı olayını takip eden gelişmelerden farklı olacak, çünkü darbe girişiminden sonra Batı’dan güveni kesen Erdoğan, Rusya ve İran ile beraber hareket etmeye mecbur.
Çağdaş Türkiye Araştırma Merkezinden Yuriy Mavaşov ise, Putin’in sözcüsü Dmitriy Peskov’un yaptığı, Rus uçaklarının Türk tarafınca verilen koordinatlara göre hareket etmesine dair açıklamasının “aceleci” olduğunu öne sürdü. Uzman, "Bu açıklama ile zor duruma düşen TSK Genelkurmayı 'onurunu korumak için', ters açıklamada bulunmuş. Bundan sonra her iki taraf artık birbirini suçlamak zorunda, ama iş bununla sınırlı kalacak" dedi.
'TÜRK ASKERLERİNİN VURULMASI ŞAM'IN PROVOKASYONU OLABİLİR'
Novaya Gazete’sinde yazısı yayımlanan Pavel Felgengauer, "Rus uçağının Türk askerlerini vurması Şam ordusunun provokasyonu olabilir" dedi.
Olayın hemen ardından Rusya Savunma Bakanlığı, yaptığı hatayı itiraf etmek yerine olaydan Türk tarafını sorumlu tuttu. Askeri makamlara göre Türk birlikleri mevzi değiştirirken Ruslara haberdar etmemiş. Adı açıklanmayan Savunma Bakanlığı'ndaki kaynak, gazetecilere şöyle bir tablo çizmiş: Önce bu bölgeye kuzey-doğudan giren ÖSO militanları, El-Bab’a güney-batıdan ilerleyen Şam askerlerine ateş açmış. Şam subayları Ruslar’dan havadan destek isterken ÖSO birlikleri El-Bab’a doğru ilerlemiş, yerini, bombardıman altında kalacak Türk askerleri almış.
TSK Genelkurmayı’nın versiyonu bilindiği gibi farklı idi.
Felgengauer'e göre, Rusların Türklerle karşı karşıya gelmesi Esad’ın lehine olduğu için kendi subayları olayı provoke etmiş olabilir. Felgengauer, Türk askerlerinin 9 Şubat’ta bombardıman altında kaldığını ve üstelik “nerede olduklarını anlamayan aptal gösterildiğini unutmayacağını” öne sürdü.
Yazar, gün geçtikçe IŞİD’i her taraftan zorlayan ama birbirine rakip, hatta düşman olan güçlere, Rakka’ya yaklaştıkça, operasyonlara YPG’nin de katılacağını, o zaman meydana çıkacak çatışmaların yanında El-Bab olayının “oyuncak kalacağını” iddia etti.
'AK PARTİ İÇİNDE AVRASYACI GRUP ORTAYA ÇIKTI'
EADaily Ajansı yorumcularından Sergey Manukov ABD ile Türkiye’nin ilişkilerinde “yeniden yükleme”nin olasılığını ele aldı.
İki haftadır beklenen Trump-Erdoğan telefon görüşmesi ve yeni CIA Başkanı Mike Pompeo’nun yaptığı Ankara ziyareti Türk makamlarınca Amerika’nın Türkiye’yi çok önemsediğini doğruluyor. Ne var ki 70 yıllık Amerikan-Türk ilişkileri son zamanlarda o kadar bozuldu ki El Bab operasyonunda Türk askerlerine havadan destek veren taraf Amerika değil, Rusya oldu. Sebebi, Amerika’ın Suriye’de Ankara’nın terörist saydığı YPG’ye verdiği destek ve Fethullah Gülen’i iade etmemesi.
Hatta Hürriyet yorumcularından Murat Yetkin’e göre, Türklerin Amerika’dan hoşnutsuzluğu AK Parti’nde, Doğu ülkeleri ile yakınlaşmadan yana olan “Avrasyacı” grubunun ortaya çıkışına sebep olmuş.
Yazara göre bunlara rağmen ABD, önemli jeostratejik konumunda bulunan ve NATO üyesi Türkiye ile “stratejik partnerliği” bundan sonra da sürdürecek, ama kendi çıkarlarının peşinde olan Ankara, “deniz ötesi ağabeyi”ne karşı arada sırada tepki göstermeye devam edecek.
Nerede olursa olsun siyasi boşlukları her zaman doldurmaya çalışan Çin’in bölgedeki rolü artmaktadır. Büyük çaplı projelerine finansman arayan Erdoğan da Pekin’e olumlu yaklaşıyor. 2015’te dünya devi Industrial and Commercial Bank of China (ICBC) Tekstilbank’ı satın almış, Çin medyasına göre Ocak 2017’de Çin’li ZTE firması Türk Telekom’un %49’una sahip olmuş. Akbank, Halk Bankası, Cengiz Holding, Limak ve Kolin Grubu, Çalık Holding Çin’li yatırımcılarla görüşmelere devan etmekte.
Yazıyı bitirirken Manukov, Çin ile yakınlaşma, bölgede dengeleri değiştireceğini ve Türkiye’nin bağımsızlığının, Erdoğan’ı eleştiren ABD ve başka ülkelere karşı artacağını iddia etti.
'KARADENİZ BÖLGESİ RUSYA VE TÜRKİYE'DEN İBARET'
REGNUM Ajansının sorularını yanıtlayan Ekonomi Yüksek Okulu profesörlerinden Modest Kolerov, "Karadeniz bölgesinin ana ekseni Rusya ve Türkiye’den ibaret" dedi.
Kendisine göre “sert rekabet” sahnesi olan bölgede önümüzdeki süreçte “uyum olmaz”. Buna rağmen bazı “taktik” konularda bölge ülkeleri birlikte hareket edebilir. Karadeniz havzasında Kırım yarımadasının Rusya’ya katılışı ve Abhazya ile Güney Osetya’nın bağımsızlık ilan etmesi bölgedeki gelişmeleri etkileyecek. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilere değinen Kolerov, yakında Karabağ’ın bağımsızlığa kavuşacağını iddia etti.
Türkiye’nin Kıbrıs ve Kürdistan olmak üzere iki ana sorunu ile karşı karşıya geldiğini vurgulayan bilimadamı, Türk askerlerini adadan çekmeyi reddeden Recep Tayyip Erdoğan’ın, AB Kıbrıs planına fiilen “veto” koyduğunu öne sürdü. “Bağımsız Kürdistan” projesinin de Batı tarafından lanse edildiği için gerçeklik payı yüksek olduğunu iddia etti. Kolerov, en çok bu proje Türkiye’yi Rusya ile “soru işaretli” ittifaka zorluyor diye konuştu.
Kolerov'un deyişiyle, Rus-Türk ilişkilerindeki askeri ve politik rekabet, ekonomik işbirliği ve “soğuk barış” bölgedeki gelişmeleri şekillendiren unsurlardır.