Eldeki veriden ikiyüzlü politikacılar korksun!

Cambridge Analytica eğer gerçekten insanların zihinlerini okuyor ve onların ne istediğini biliyor ise durumun ikiyüzlü politikacılar açısından korkutucu olduğunu söylemek gerekiyor. Çünkü insanların ne istediği açık, eninde sonunda istediklerini almanın bir yolunu bulacaklar gibi görünüyor.

Funda Başaran fundabasarano@gmail.com

Bugünlerde, 2016’nın iki önemli oylaması, İngiltere’de Avrupa Birliği’nden ayrılmayı savunan Brexit yanlılarının kazandığı referandum ve ABD’de Donald Trump’ın kazandığı başkanlık seçimi yeniden gündeme yerleşti. Zaten başından beri Kremlin, sahte haberler, troller, gizli servisler, gizemli süper-zenginler üzerinden bir tartışmanın konusu olan bu iki seçim, bugünlerde büyük veri, Cambridge Analytica ve Facebook üzerinden tartışılmaya devam ediliyor.

CAMBRIDGE ANALYTICA

Cambridge Analytica, Londra merkezli bir şirket; hükümete ve orduya taşeronluk yapan ve gıda güvenliği araştırmalarından, narkotik karşıtı siyasi kampanyalara kadar pek çok alanda etkinlik gösteren SCL Grup isimli bir şirketin yan kuruluşu olarak biliniyor. 2013 yılında Donald Trump’ın en büyük destekçilerinden birisi olan Robert Mercer isimli ABD’li bir milyarder ve daha sonra Trump’ın Beyaz Saray danışmanı olan Steve Bannon tarafından kurulmuş. 2013’de Cumhuriyetçi Senatör Ted Cruz’un kampanyasında çalışmış ve çalışanlarının büyük bölümü İngiltere vatandaşı.

Cambridge Analytica, tüketici araştırmaları, hedeflenmiş reklamlar ve diğer veri temelli hizmetleri veriyor. Yani, “büyük veri” içinde “veri madenciliği” yapıyor ve bu veri madenciliğinden elde ettiği analiz sonuçlarıyla hem şirketler için, hem de politikacılar için stratejik iletişim danışmanlığı yapıyor. Müşterilerinin kim olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte, aralarında Arjantin, Nijerya, Kenya, Hindistan ve Çekya'nın olduğu pek çok ülkede 200 seçim kampanyasında rol aldığı söyleniyor. Son zamanlarda Türkiye’den de AKP ile 30 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladığı geçtiğimiz aylarda iddia edildi.

Cambridge Analytica, 2016 yılında az bilinen küçük bir şirketken, Trump’ın başkanlığı kazandığının açıklandığı gün yaptığı basın açıklamasında, “veriye dayalı iletişim alanındaki devrimci yaklaşımımızın, başkan seçilen Trump’ın olağanüstü başarısında oynadığı rol bizi heyecanlandırdı” cümlesi ile dikkatleri üzerine çekti. Bu açıklama sonrasında müşteri sayısı artan şirket, yıllardır speküle edilen tüketicilerin ve seçmenlerin psikolojik profillerinin geliştirilmesi yoluyla reklamcılığın/propagandanın çok daha etkin kullanabileceğinin kanıtı haline geldi.

PSİKOMETRİK ANALİZ VE BÜYÜK VERİ 

Cambridge Analytica kendi iddialarına göre psikometrik analiz denilen bir yöntem kullanıyor. Psikometri, ya da diğer adıyla psikografikler insanların psikolojik özelliklerini ölçmeye odaklanıyor. 1980’lerde bu konuda yapılan bir takım çalışmalar, insanların beş farklı kişilik tipi gösterdikleri iddiasını ortaya atmış. “Büyük Beş- Big Five” olarak tanımlanan bu kişilik tipleri duygusallık, sorumluluk, geçimlilik, açıklık ve dışa dönüklükten oluşuyor. Bu modelle, bu beş bağımsız özellik incelenerek bir bireyin kişiliğinin tanımlanabileceği ileri sürülüyor. Ancak açıktır ki bütün bu özelliklerin ölçülmesi için veri toplamak hayli zor bir iş. İşte burada imdada “büyük veri” yetişiyor.

İnternet çağında insanların, web sayfaları ve sosyal medyada dolaşırken arkalarında bıraktıkları izler, neye baktıkları, neyi beğendikleri, ne aradıkları, neyi okudukları, ne dinledikleri tam da kişilik tiplerinin ölçümü için bu verileri sağlıyor. Elbette bugün “büyük veri” denilen ve insanların internette bıraktıkları izlerden oluşan devasa yığın öyle kolayca çözümlenebilir değil. Ama Cambridge Analytica’nın şirketler için ve politikacılar için verdiği stratejik iletişim hizmetinin iddiası öncelikle bu verinin bir kısmını çözümleyebildikleri, ikinci olarak da bu beş kişilik özelliğini daha da detaylandırdıkları üzerine kuruluyor.

Aslında psikometrik analiz denilen ve 1980’lerdeki psiklolojik araştırmalara dayanan bu model, sadece son yıllarda ve Cambridge Analytica tarafından kullanılan bir şey değil. Bütün reklamcılık ve propaganda teknikleri bu tür modeller üzerine kurulmuş durumda. Yani yeni bir şey yok denilebilir. Fakat Cambridge Analytica ABD başkanlık seçiminde 17 eyalete odaklanarak 32 kişilik tipi ayırt ediyor ve bunu insanların Facebook verilerine bakarak yapıyor. Böylece yine iddiaya göre Trump’ın nerede, hangi mesajı verdiğinde en iyi sonucu alabileceğini söyleyebiliyor.

Bu temsili demokrasi içerisinde, halkın egemenlik hakkını devretmek üzere temsilcilerini seçme sürecini ters yüz eden bir iddiaymış gibi görünüyor. Ama maalesef bütün bir tartışma bu noktadan çıkmıyor. Bugünlerde süren tartışmanın asıl odağını Cambridge Analytica’nın 50 milyon Facebook kullanıcısının profilinden izinsiz olarak toplanan kişisel bilgileri, ABD seçimlerinde psikolojik profillemeye dayalı bir kişiselleştirilmiş siyasi reklamcılık sistemini kurmak için kullanmış olması oluşturuyor. Ayrıca bir de şirketin o zamanki yöneticisi olan Alexander Nix’in dünya çapında seçimleri etkileyen bir takım kirli numaraları nasıl kullandıklarına dair övünürken çekilmiş kamera görüntüleri var.

YA FACEBOOK?

Facebook ise tartışmaya veri güvenliği konusu üzerinden dahil oluyor. Facebook’un kişisel bilgi veri tabanı belki de dünyanın en büyüğü. Ayrıca Facebook tam da Cambridge Analytica’nın siyasi reklamcılık için yaptığı işi şirketler için yaparak gelir sağlıyor. Bu nedenle de aslında bütün verilerini Cambridge Analytica’ya öylesine vermiş olduğunu söyleyebilmek güç. Facebook’un asıl yaptığı bir uygulama aracılığı ile kendi platformu üzerinden başka şirketlerin kişisel verileri toplamasına olanak sağlaması.

Bu Facebook’ta sıkça karşılaşılan çevrimiçi testler aracılığı ile gerçekleşiyor. Bu testler, genellikle Facebook arkadaşlarına, beğenilere, paylaşımlara erişim sağlayabiliyorlar. Cambridge Analytica da böyle bir çevrim içi testi kullanarak Trump’ın kampanyasında kullanılan veriyi edinmiş. Bu çevrimiçi teste sadece 270 bin kişi katılmasına rağmen, onların arkadaş çevrelerinin verisi de bu yolla toplandığı için izinsiz olarak 50 milyon kişinin verisine ulaşılabilmiş.

İşte bu yolla sağlanan 50 milyon Amerikalının verisinin Ted Cruz kampanyası sırasında toplandığı, Facebook tarafından imhası istendiği yok edilmeyerek kötüye kullanıldığı iddia ediliyor. Ama bütün bunlar doğru olsa bile, Facebook’un kullanıcıları hakkında izinsiz ve inanılmaz büyüklükte bir veri yığınına sahip olduğuna kuşku yok. Facebook’un bu verileri hangi amaçla kullandığı ya da kullanacağı da belirsiz. Diğer yandan aynı yolla hangi şirketlere, ne amaçla veri sağladığı da bilinmiyor. Facebook her ne kadar bu konuda tüm kullanıcılarından özür dilemiş olsa da, hem kullanıcıları nezdinde, hem de borsada epey değer kaybetti.

BREXIT BAĞLANTISI

Cambridge Analytica’nın bütün bunlar dışında İngiltere’de Avrupa Birliği’nden ayrılmayı savunan Brexit yanlılarının kazandığı referandumda da rol almış olması ise tartışmanın başka bir boyutunu oluşturuyor. İngiltere’de seçim yasalarının getirdiği farklı kampanya gruplarının birbirleri ile koordine olması ve harcamalara dair kısıtlamaların ihlali, izinsiz kullanılan veriler dışında da Cambridge Analytica ve Facebook’un suçlanmasına neden oluyor. ABD’de ise seçimlerde yabancı uyruklu kişi ve kuruluşların görev almasını kısıtlayan yasaların çiğnenmiş olduğuna dair soruşturma sürüyor. Bu arada hem ABD, hem de İngiltere’de skandal olarak nitelendirilen bu tartışmanın başrolündeki Cambridge Analytica’nın başındaki Nix görevden alındı. Zuckerberg İngiltere tarafından ifade vermeye çağrıldı.

CİN ŞİŞEDEN ÇIKTI

Bütün bu tartışmadan, büyük veri ve elbette büyük veriyi analiz eden, buradan psikolojik profiller çıkaran ve hatta her profil için ayrı seçim mesajı üreten programlar, yapay zeka uygulamaları artık siyasi alanda da hayata girmiş durumda olduğu sonucu çıkıyor. Anlaşılıyor ki ABD başkanlık seçimi ve Brexit oylamasında ve Cambridge Analytica’nın dahil olduğu pek çok başka ülkedeki başka seçimlerde farklı seçmen grupları, farklı konulara karşı duyarlılıkları ile farklı mesajlar aldılar. Bir takım duyarlılıkları, korkuları, istekleri manipüle edildi. Sosyal medyadan toplanan yaşam tarzı, tüketim alışkanlıkları, sosyal ilişkilerine dair verilerle neredeyse kişisel olarak hedeflendiler.

Bu durum rahatsız edici bir eğilimi ifade ediyor elbette. Çünkü temsili demokrasi insanların manipüle edilmeden özgürce oy kullanabileceği özgür ve adil seçimlere bağlı ve tüm bunlar böylesi bir seçim olasılığını ortadan kaldırıyor. Ancak cin şişeden çıktı bir kez. Bütün bu tekniklerin siyasette kullanılmasının yasaklanması, ortadan kalkması mümkün değil. O halde belki yeni bir toplumsal konsensüs gerekiyor. Bu tekniklerin manipülasyon için değil de, demokrasiyi desteklemek, katılımı arttırmak için kullanılabileceği yeni bir zemine ihtiyaç var.

Bir de İngiltere’de Cambridge Analytica destekli Brexit yanlıları tamamen sağcı ve muhafazakar bir bağlamda da olsa “kontrolü geri al” sloganı ile oy topladı. Sonra Cambridge Analytica destekli Trump Pensilvanya’da “yoksulluk ve acıdan başka hiçbir şeyi olmayan milyonlarca işçi” adına konuşacağı vaadinde bulundu. Cambridge Analytica eğer gerçekten insanların zihinlerini okuyor ve onların ne istediğini biliyor ise durumun iki yüzlü politikacılar açısından korkutucu olduğunu söylemek gerekiyor. Çünkü insanların ne istediği açık, eninde sonunda istediklerini almanın bir yolunu bulacaklar gibi görünüyor.

Tüm yazılarını göster