Derdimiz artık yüksek zamlar değil, katlanan faturalar. Yüzde 35
yüksek bir zamdı. Yüzde 127’ye zam diyebilir miyiz? Elektrikte
tarımsal sulamaya yüzde 92, meskende üst kademeye, ticarethane ve
sanayiye yüzde 127-128 civarı zamma zam demek kolay değil!
Asıl mesele ise artan enerji faturası. Enerji faturamızın
yükselişinde artan enerji bağımlılığı, artan fosil yakıt
bağımlılığı ve ülkemizin bu nedenlerle artan ithalat bağımlığı var.
Bu yüzden enerji verimliliğini hükümet erteliyor, bu yüzden kömür,
gaz ve petrole yükleniyor ve haliyle dünya enerji fiyatlarına
bağımlı hale geliyor.
Dile kolay, Türkiye 2000-2019 arasında 665 milyar dolar yaktı.
Ama dördüncü bir bağımlılık daha var ki, son zamların
katlanılmaz olmasının müsebbibi. Özelleştirme diyeceğim ama
pastanın paylaşımına bakınca “tekelleşme” diyeceksiniz.
ÖZELLEŞTİRMENİN ANLATILMAYAN TARİHİ
AK Parti'nin iktidara gelir gelmez yaptığı ilk işlerden biri
elektriği özelleştirmek oldu. 2004 yılında “Elektrik Enerjisi
Sektörü Reformu ve Özelleştirme Stratejisi Belgesi” hazırlandı.
2005 yılında IMF ile imzalanan “19. Stand-By anlaşması” ile
birlikte elektrik üretim ve dağıtım şirketlerinin de
özelleştirilmesine söz vermişti (ÖİB, 2013, sf:40). Verilen söz
ile 2008-2013 arası enerjide üretim ve dağıtım özelleşti.
Böylece, 2002 yılında Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ)
elektrik üretimimizin yüzde 60’ına sahipken, bu oran 2008’de yüzde
48’e düştü ve 2013’te yüzde 33 gibi düşük bir seviyeye geldi. O yıl
üretim ve dağıtım özelleşmeleri neredeyse tamamlanmıştı. Kamu bir
avuç kalmış, yatırımları yerinde saymış, elindekilerinin bir kısmı
da satılmıştı.
2020 yılına gelindiğinde EÜAŞ’ın üretimi yüzde 20’nin altında
düştü. Şimdilerde ise yüzde 16-17 bandında olduğu tahmin
ediliyor.
AK Parti iktidara geldiğinde üretimin yüzde 60’ı, dağıtımın ise
tamamı kamunun elinde idi. Bugün üretimin altıda biri elinde
kalırken, dağıtım birkaç şirketin eline geçti.

UCUZ KAMU, PAHALI ÖZEL!
EÜAŞ ürettiği elektrik ile piyasadan haliyle daha ucuzdu.
Elektrik üretimi zamanla iyice çeşitlendi, alım garantisi, YEKDEM,
ikili anlaşmalar, piyasa araçları gibi modellerle genişlemişti.
Hepsinin rakamlarını tek tek karşılaştırabiliriz ama daha pratik
bir yöntem olarak, bunlara göre tarife hazırlayan EPDK kararlarına
bakalım. EPDK her dönem için EÜAŞ toptan satış bedeli, dağıtım
bedeli ve elektrik bedelini tek tek açıklar. Dağıtım bedeli ve
elektrik bedeli bu kalemlerin bize maliyetidir ve EÜAŞ toptan satış
bedeli ise bize asla gelmeyen ama güzel bir ölçüt olarak durur.
EPDK kararlarına göre 2013 yılında EÜAŞ’ın toptan satış bedeli
17,73 kuruş iken, bizim faturada dağıtım bedeli 5 kuruş, enerji
bedeli 23,39 kuruş imiş.
EPDK’nın 31 Aralık 2021 tarihli kararlarına göre 2022 yılında
ise EÜAŞ’ın toptan satış bedeli 31,86 kuruşa çıkarken dağıtım
bedeli 32,85 kuruşa, enerji bedeli ise 74,5 ile 134 kuruşa
çıktı.
Yani 9 yılda EÜAŞ bedeli 14 kuruş artarken, dağıtım bedeli 28
kuruş artmış. Enerji bedeli ise üst kademede 111 kuruş kadar
artmış.
Bir de oran olarak bakalım. EÜAŞ toptan satış bedeli 2013’te 1
ise 2022’de 1,8 olmuş. Enerji bedeli 2013’te bir ise 2022’de 5,8
olmuş. Dağıtım bedeli ise 2013’te 1 ise bugün 6,6 olmuş.
Yani EÜAŞ toptan satış bedeli artarken diğerleri katlanmış!
2013’deki faturalarımızdaki kalemlerdeki değerlere 1 dersek ve
buna referans olması için EÜAŞ toptan satış fiyatını koyarsak,
ortaya çıkan grafik hepimize çok şey anlatacaktır.
BAKAN NEDEN ZAMMI GERİ ÇEKEMEDİ?
Cuma günü yapılan toplantı sonrası enerji bakanı elektrik
fiyatlarına dair bir karar açıklayamadı. Çünkü karşında zammın geri
çekilmesini isteyecek kimse yoktu ve zammı sevenler ile buluşmuştu
zaten.
Toplantıya katılan Mehmet Cengiz 21 dağıtım bölgesinde dördünün
ortağı, kurulu gücü ise ilk 10’daki firmalardan biri. Yani hem
üretiyor, hem dağıtıyor, hep pazarlıyor. Bakan onu kırabilir
miydi?
Benzer şekilde Sabancı’nın sahip olduğu üç büyük dağıtım
bölgesi, kurulu gücü ilk 5’te olması itibariyle o da bir tekel.
Benzer şekilde Limak da ortak olduğu 3 dağıtım bölgesi üretim
kapasitesinde ilk 10’da yer alması ile başka bir örnek.
Bakanımız o patronları üzebilir miydi?
Enerji bakanı üretimin yüzde 80’den fazlasını ve dağıtımın
tamamını şirketlere teslim ettiği için, halktan yana karar alması
çok zor, çok.
ZAMLAR GERİ ALINACAK MI?
Geçmiş zamların arkasında Türkiye’nin artan enerji, fosil
ithalat ve tekelleşme bağımlılığı vardı. Geçmiş yazılarda ilk üçünü
bolca inceledik. Şimdi ise dördüncüsünü tartıştık.
Bu zamlar geri alınacak mı? Halk kabul etmiyor, zam olarak
görmüyor. Ciddi bir sermaye transferi olarak gören çok. Çünkü
ortada artış yok, katlanan fiyatlar var.
Biraz da hükümet tarafından bakalım. Enerji sektörünü
özelleştirmek için IMF’ye 19. Stand-By anlaşması ile söz verdiler
ve 10 milyar dolar aldılar. Enerji yatırımları için 2007-2017 arası
70 milyar dolar kredi verilmiş. Bu kredilerin bir
kısmını paramızın durduğu bankalar verdi. Ancak şirketler bu
borçları da ödememişlerdi. Yani bizden aldıkları paralar ile
borçlarını ödememişler. Bu resme bakınca zamdan çok başka bir resim
ortaya çıkıyor.
Zamlar geri alınsa bile sorun çözülmüyor. Çünkü iktidar bağımlı.
Tek yol bağımlılığı kesmek. Faturanın yüzde 560 arttığı yerde
dağıtım şirketleri hızla kamulaştırılmalı. Fatura kaleminin yüzde
466 arttığı yerde enerji bedeli için özel tekeller bitirilmeli,
imtiyaz sözleşmeleri iptal edilmeli.
Bağımlılığın faturası çok yüksek. Burada tek çare kamulaştırma
ve hatta ötesi…