Elektrikte patronlara imtiyaz tasarısı!

Hani filmlerde olur ya assoliste jönümüz peçeteye ile şarkı gönderir. Aslında hiç jön bir hareket gibi gelmez bu bana ama bu tasarılar da bundan pek farklı değil. İlgisiz, özensiz sanki. Çünkü tasarıda 9 yıl evvel kapatılan kurumun adı yeni değiştiriliyor, 7 yıl evvel yapılan güneş enerjisi ihalesine dair şimdi karar alınıyor, 13 yıl önce yapılan rüzgar başvurularına dair düzenleme yapılıyor.

Önder Algedik oalgedik@gazeteduvar.com.tr

Geçen hafta elektrik zammının sakladığı skandalları okuduğunuz saatlerde meclise bunun kanunu geldi desem inanmazsınız değil mi? Politika o kadar açık ve net ki, üç hamle sonrasını düşünmenize gerek yok. Bütün hamleler karşınızda duruyor.

Çok basitçe özetleyelim, Elektrik Piyasasını Düzenleme ile ilgili bir tasarı 5 Ekim’de TBMM’ye geliyor. Tam adı “Elektrik Piyasası Kanununda Bazı Değişilikler Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”. Burada geçen “bazı” kelimesi çok mistik. Bu yazıda bu dört harfli kelimenin ne demek olduğunu anlayacaksınız.

Konudan haberdar olmanız mümkün değil, malum meclis halka kapalı. Zaten haberiniz olsa 10 Ekim itibariyle listede 63 kanun tasarısı olduğunu bilirdiniz. Mesela benim en çok sevdiğim “bazı kanunlarda yapılacak bazı değişikliklere dair kanun teklifi". Ondan geçen yıl 2-3 tane vardı. Bu yıl da var!

Durum böyle olunca merak ediyorsunuz, çok kısaca özetleyecek olursam kaldırım/asfaltlarımız kalitesinde bir tasarı var karşımızda. Kalitesiz, gerekçesiz ve ömürsüz desek yeridir. Metni okuyunca asgari ücretten hallice para verdiğiniz mühendise verilerek yaptırılan “kopyala/yapıştır” ÇED’lere çok benzediğini görüyorsunuz. Zaten tasarıya “enerji alanında dışa bağımlılık” diye girince bile “bir tasarı bu kadar uydurma başlamaz” diyorsunuz. Bu ülkede enerjide dışa bağımlılığı patlatanın kim olduğunu, bunun üstünden nasıl çılgın bir fosil yakıt ekonomisi kurulduğunu 20 yıl öncesinden daha kirli havamız, şişen faturamız ve değişen iklimimiz ile herkes biliyor. Ama biz devam etmeyelim, herkesin öğrendiği şeyi kimse bilmiyormuş gibi bir halde gerekçe olarak sunulması bir ayıp.

TEK TASARI İLE 11 KANUN!

Şimdi size tasarıyı anlatayım mı? Bunun için tasarıda geçen 3213, 4646, 4734, 5686, 5346, 6183, 5018, 3194, 4734, 6446, 6360 gibi 11’den fazla kanunun anlatmam lazım ki bunu becerebileceğimi düşünmüyorum. Zaten meclisin neden halka kapalı olduğunun cevabı bu bilgide var. Bu ilişkiyi ne muhalefet, ne iktidar ne de bürokratlar kuramıyor. Bilmedikleri şeyi nasıl halka açsınlar ki.

PEÇETEYE YAZILMIŞ BİR YASAMA MI?

Hani filmlerde olur ya assoliste jönümüz peçeteye ile şarkı gönderir. Aslında hiç jön bir hareket gibi gelmez bu bana ama bu tasarılar da bundan pek farklı değil. İlgisiz, özensiz sanki. Çünkü tasarıda 9 yıl evvel kapatılan kurumun adı yeni değiştiriliyor, 7 yıl evvel yapılan güneş enerjisi ihalesine dair şimdi karar alınıyor, 13 yıl önce yapılan rüzgar başvurularına dair düzenleme yapılıyor.

Çok acayip. Başka bir bakanlığı ile ilgili bir Kanun Hükmünde Kararname içine koyarak kapattığınız Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nin adını bu kanunda değiştirmeyi unuttunuz mu? Ya da 7 yıl evvelki ihalede o kadar ortalığı karıştırıp yaptığınız işi batırdınız ve onlar yatırıma dönüşmedi mi? Ya da 13 yıl önceki rüzgar başvuruları hâlâ kenarda duruyor mu?

Sevgili okuyucu, burada ben bir yasal düzenleme yerine açık bir sorumsuzluk itirafı görüyorum. Görevini yerine getirmeyen, getirmeme nedenini yasal düzenleme diye topluma sunan bir anlayış var ortada. Ne demek 9 yıldır kapatılmış bir kurumu unutmak, 600 MW’a yakın kazanmış güneş projesini kenarda yatırıma çevirtmemek ve de 70 bin MW’dan fazla başvuru arasında sıyrılan rüzgar projelerine işlem yapmamak.

ABİ ŞU BİZİM İŞ NE OLDU?

Tasarının bir özelliği suistimalleri, görev sorumsuzluklarını örtbas etmek ise, diğer kısmı yeni suistimalleri açması. Madde 26 ile JES’ler, yani jeotermallerin önünü açarken madde 35 ise dağıtım şirketlerinin doymayan iştahına yardımcı oluyor, dağıtım şirketlerini denetlemeyi özelleştiriliyor, yetmiyor parasını da halktan alıyor. Böylece bu şirketlere yapılan sermaye transferini hem denetlenmez kılacak, hem de halka kılıfını ödetecek!

Tasarıyı inceledikçe içinde 21 dağıtım şirketi ve 8 bin 990 santral patronu gelmiş, “abi şu bizim işi halletsene” demiş gibi bir his oluşuyor, engelleyemiyorum. Tam bu hissi engellemek üzere iken Yenilenebilir Enerji Destekleme Mekanizması'nda HES, JES ve LES’e kıyak yapıldığı maddeleri görüyorum.

HES, KES, ŞİMDİ DE LES

LES mi? O da yeni çıktı, Lastikten Enerji Santrali!

Ey okuyucu, yenilenebilir enerji diyerek araba lastiğini, kaçak kesilen orman atığını yakan şirkete benim cebimden yakan şirkete 2018 yılında 80 milyon dolardan fazla para verilmesini, böylesi bir teşviki kabul etmiyorum.

Bu kanun geçen hafta yazdığım dağıtım şirketlerine yapılan sermaye transferlerine ek olarak, Giresun sel felaketinde yazdığımız HES suistimallerini devam ettiren ve üstüne kat çıkan bir düzenleme. Bu katta araba lastiği yakan çakal tüccara biyokütle lisansı ve kıyak fiyat verilmesi var, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'nün (MTA) özelleştirilmesi var, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) patronlarının Erdoğan’a bağlanması da var.

Ne yok? Halk yok tabii. Kanunda hiçbir şekilde halk yok.

MUHALEFETE DAİR

Böylesi bir tasarının meclise gelmesi imkansız. Kamu hukuku bilen birileri bile burada bir tasarı değil, suistimal itirafı görür ve yasal işlem başlatır. Ama geliyorsa, bu, yasama süreçlerinde muhalefetin ne kadar atıl olduğunun bir göstergesidir. Bu kanunu halka anlatmanız mümkün değil. Çünkü bu kadar ayıbı nasıl anlatacaksınız? İktidarın suçu var dersek bile sizin hiç mi rolünüz yok?

Ama asıl önemlisi, bu alanlarda partilerin hiçbirinin bir tane bile politika belgesinin olmaması. Konuyu bilmeden, politikası olmadan sadece tribünlere oynanabilir. Ki süreç onu gösteriyor. Zaten Aydın’ın JES’lere teslim edilmesinde CHP’nin aktif rolü belli ki iktidara güven vermiş. Öyle olmasa tasarı ile yeni JES’ler yapmaz, şu günlerde 30’dan fazla JES kuyusunu Muğla’da ihale etmezdi.

Ama araba lastiği yakmayı biyokütle diye yıllardır yutturan iktidarın partisinin burada tek başına bir suçu yok. Bilakis mahareti var. Ama ona sessiz kalan muhalefetin suçu iktidardan pek da az değil.

Sonuçta partilerimiz enerji politikalarını bilmiyorlar, çalışmıyorlar ve ilgi alanları değil.

Meclise gelen 63 tasarı için de bu geçerli zaten.

TASARIDA HALK YOK!

Bu tasarı öncelikle iktidarın günahlarının toplamı gibi. Buna cesaret etmesi hakikaten şaşkınlık verici. Ama bunda muhalefetin iktidarı şımartmasının büyük rolü var. Yasamanın bu kadar başıboş olması belli ki iktidarın güvenini arttırmış. Ama bence ikisinin de pek suçu yok. Çünkü bizler değil miyiz bu kutuplaşma siyasetinin neferleri? Bizler değil miyiz kendi partimiz yapınca ses çıkartmayan? Bizler değil miyiz oy verdiğimiz vekile hesap sormayan? O ezberleri işçi sınıfı üretmedi mi? Adına reklam, propaganda, görünürlük demedi mi?

Tasarıda halk yok, çünkü mecliste halk yok. Halkın seçtikleri nerede?. Olsa halkın olmadığı, görevi kötüye kullanmaktan işlem başlatılması gereken durumların kanunlaştığı bir tasarı nasıl karşımıza çıkıyor? Kaldı ki bu tasarı dışında bekleyen tam 62 tasarı daha var.

Ortada 21 dağıtım şirketine, 8 bin 990 santral sahibinin işini gören, onlar için araba lastiği yakmak, orman atıklarını yakabilmek, vadilere yeni HES yapabilmek, dağıtım şirketlerine denetlemeyi özelleştirmek, MTA’yı kendi birimi gibi kullanmak gibi bir dizi imtiyazlar veren bir tasarı var. Hiçbir gerekçe, rapor, veri olmadan yapıyor bunu. Yetmiyor bunları Erdoğan’a bağlıyorlar. Tabii ki bu tasarıya muhalefet en şatafatlı şekilde karşı çıkacak ve yine sonucu değiştiremeyecek. Çünkü ortada bir elektrik piyasası düzenlemesi var diye düşünecekler. Ama bir rejim sorunu, bir enerji politikası suistimali olduğunu göremeyecekler.

Ama biz görürsek işte o zaman değişmeyen şeyler değişir. Sonuçta bunun gibi 63 tasarı var ve bir yerden biz başlamalıyız.

Tüm yazılarını göster