Elsa Lepoivre, 'Hekabe, Hekabe Değil'i anlattı: 'İstismar konusunda sessiz kalmamalıyız'
Comédie-Française, 'Hekabe, Hekabe Değil' isimli oyunla 28. İstanbul Tiyatro Festivali’ne konuk oluyor. Oyunda başrolde yer alan Elsa Lepoivre ile oyunu konuştuk.
DUVAR - Dünyanın en köklü tiyatro topluluklarından biri olarak sayılan Comedie Française, İKSV tarafından düzenlenen 28. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında İstanbul’a geliyor. Topluluğun, prömiyerini bu yaz Avignon Festivali’nde gerçekleştirdiği ‘Hekabe, Hekabe Değil’ isimli oyun, festival kapsamında 2 ve 3 Kasım’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izlenebilecek.
Avignon Festival Direktörü Tiago Rodrigues'in yazdığı ve yönettiği ‘Hekabe, Hekabe Değil’, Euripides’in trajedisi ile gerçek olaylardan esinlenmiş bir hikâyeyi iç içe geçiriyor. Biri, Truva savaşında her şeyini kaybetmiş kraliçe ‘Hekabe’, emanet ettiği küçük oğlunu öldüren Trakya Kralı’ndan intikam almaya çalışıyor. Diğeri, günümüzde ‘Hekabe’yi canlandıran bir oyuncu ‘Nadia’, otistik çocuğunun kaldığı kurumda kötü muamele gördüğünün ortaya çıkması üzerine devlet karşısında adalet arıyor. Oyun, hem intikam ve adalet arasındaki ilişkiyi hem de çocuklara bu kadar ızdırap çektirebilen bir dünyada kurulu sistemi tartışmaya açıyor.
Oyunda başrolde yer alan Elsa Lepoivre ile oyunu konuştuk.
Comedie Française dünyada çok eski ve prestijli bir tiyatro, yollarınız nasıl kesişti? Oyunda bir anneyi canlandırıyorsunuz, bu teklif size nasıl geldi? Rolün sizi zorlayan tarafları var mı?
Nisan 2003’te o zamanın yönetmeni benimle iletişime geçti ve beni topluluğa katılmaya davet etti. Hevesle kabul ettim çünkü bu efsanevi tiyatro, merakımı uyandırıyordu. Bu oyundaki anne rolü çok güçlü çünkü engelli ve kendisini ifade edemeyen oğlu için adalet arıyor. Onu ele geçiren öfke ve çaresizlik, somutlaştırması kuvvetli hisler. Samimiyetin neredeyse zorunlu olduğu bu tarzda bir rolü tasvir etmek tabii ki zor, rolün gerektirdiği tüm kırılganlık ile birlikte.
‘Hekabe Hekabe Değil’, bir trajediyle gerçek olaylardan esinlenmiş bir hikayenin iç içe geçmiş hali. Yönetmen Tiago Rodrigues ile bu oyuna hazırlanırken rolünüz için nasıl bir çalışma yaptınız?
Tiago Rodrigues temayı önerdi. Eski trajediyi, beraber çalıştığı ve bu süreci yaşayan bir aktrisin hayatını ilham alan modern bir trajediyle karıştırmak. Sonra, beraber yaptığımız çok sayıdaki fikir alışverişinden sonra, benim kişiliğimin bazı yönlerini ekleyerek Nadia Roger rolünü yazmaya başladı.
'ADALET ARAYIŞI İLE BERABER İHANETE UĞRAMANIN YARATTIĞI SERSEMLİK...'
Oyunda iki Hekabe var. Biri Truva Savaşı’nda her şeyini kaybetmiş Hekabe. Diğeri günümüzde Hekabe’yi canlandıran, otistik çocuğunun maruz kaldığı kötü muamelenin ortaya çıkması üzerine devlet karşısında adalet arayan… Adalet arayan mı daha zor durumda, her şeyini kaybetmiş olan mI sizce?
Her ne kadar ikisi de trajedi olsa da, bu iki farklı savaş. Hekabe’nin başına geldiği gibi her şeyi kaybetmek, mutlak bir hiçtir. Hele ki kurtarabildiği tek çocuğu, koruması için bıraktığı ve güvendiği arkadaşı tarafından öldürüldüğü için. Onun intikam alma hırsı da bundan doğuyor. Nadia karakteri de çocuğunun korunması gerektiği bir kurumda yaşadığı istismara karşı aynı öfkeyi hissediyor. İki karakteri bağlayan hareket budur: Adalet arayışı ile beraber ihanete uğramanın yarattığı sersemlik. İkisi de ayrı bağlamlarda da olsa savaşçı kadınlar.
Oyunu farklı ülkelerde oynuyorsunuz. Aldığınız tepkiler ve övgüler farklılaşıyor mu?
Evet, tepkiler gittiğimiz ülkeleri yöneten devletlerin yasalarına göre değişiyor. Ancak oyunun ana teması, yani bir kadının engelli çocuğunu savunması ve onun için adalet araması, evrensel ve çok sayıda kişiyi etkiliyor. En güçlü hissettiğim yorumlama budur.
'HEDEFİM BU HİKAYEYİ EN DÜRÜST ŞEKİLDE ANLATMAK'
Oyunda bir annenin sevgisini ve hiddetini canlandırışınız büyük övgüler toplamış. Övgü ya da yergi sizi ne kadar etkiliyor?
Gösterinin içerdiği duygular paylaşılınca ve kadınlar gösterinin sonunda gelip benimle konuşunca, sadece kadınlar değil bu arada, mutlu oluyorum. Ancak eleştirilerin beni etkilemesine ya da zayıflatmasına izin vermemeye çalışıyorum. Ben işime yoğunlaşmaya devam ediyorum ve bütün performanslarda hedeflerime ulaşmaya çalışıyorum; hedefim bu hikayeyi en dürüst şekilde anlatmak.
'İSTİSMARLAR KONUSUNDA SESSİZ KALMAMALI'
Oyun, hem intikam ve adalet arasındaki ilişkiyi hem de çocuklara bu kadar ızdırap çektirebilen bir dünyada kurulu sistemi tartışmaya açıyor. Savaşlarda çocuklar istismara uğruyor, ölüyor. Bu konuda ne demek istersiniz?
Bu tür istismarlara karşı savaşmak gerekiyor. Olanların duyulması için insanların konuşmasına izin verilmeli. Çocuklar öyle kırılgan ki, onların acısı dayanılmaz. Bu istismarlar konusunda sessiz kalmamalı, kadınları bu mücadeleleri esnasında desteklemeliyiz.
Türkiye’ye daha önce geldiniz mi? Gelmeden önce bilgi aldınız mı?
Ben daha önce hiç Türkiye’ye gelmedim. Türk insanı hakkında sadece iyi şeyler duydum ve İstanbul, keşfetme hayali kurduğum bir yerdi. Bu fırsat, ‘Hekabe Hekabe Değil’in seyirciye sunumu aracılığıyla karşıma çıktığı için kendimi şanslı hissediyorum.