AKP döneminde yüksek büyüme dönemleri de işsiz bırakan, yoksullaştıran bir büyümeydi. Şimdi krizle beraber milyonlarca işsizin karşısında, milyonlarca güvencesiz, düşük ücretli emek duruyor. Birbirlerini besleyip, büyütüyorlar…
Kronik işsizlik ve hızlı yoksullaşma, krizin yarattığı toplumsal tahribatın en bariz göstergelerinden. Çözüm konusunda yaygın olarak dile getirilen düşünce; ekonominin büyümesi, yeni iş olanağı yaratılması ve eğitim-iş-kazanç arasındaki olumlu ilişkinin yeniden kurulması.
Makul görünen bir formül. Ne var ki meselenin yapısal karakterini ıskalayan bir yönü de var. Zira yoksulluk ve işsizlik, sadece yatırım yapmamanın, büyüme hızının düşmesinin ürünü değildir. Nereye yatırım yaparak büyüdüğünüzle, nasıl bir istihdam deseni yarattığınızla da ilgilidir. Dolayısıyla ülkedeki emek rejimine de bakmak lazım. Bataklığın kaynağı, buralara uzanıyor çünkü.
***
Gelin ücretli emeğin profilinin AKP döneminde nasıl bir değişime uğradığını anlamaya çalışalım…
Bunun için TÜİK’in, dörder yıl arayla yaptığı ‘Ücretle Çalışanlar Kazanç İstatistiği’nden yararlanacağız. Veriler, ekonomide yüksek büyüme oranlarının yaşandığı 2010’dan, krizin patlak verdiği 2018 sonunu kadar olan süreyi kapsıyor. Bu açıdan krizin etkilerini de görmek mümkün.
Hemen belirtelim ki veriler istihdam artışına değil, istihdam desenindeki değişimlere işaret ediyor ve sadece kentlerde, başkasının hesabına ücretle çalışanları kapsıyor.
1-SANAYİ DÜŞÜYOR, HİZMETLER YÜKSELİYOR
İlk grafik, ana iş kolları bakımından istihdamın yıllara göre değişimini gösteriyor:
Son sekiz yılda sanayideki ücretli oranı yüzde 43,6’dan yüzde 35,6’ya indi. Erime yüzde 20 civarında. Madenciliğin 2014 sonrasındaki artışının, mega projeler için açılan taş ocaklarıyla ilgisi bulunuyor. Ücretli çalışanların yüzde 43’e yakını hizmetlerde. Yani hizmet sektörü, ekonomide yatırımın, dolayısıyla istihdamın yoğunlaştığı alan olarak öne çıkıyor.
Bu genel tablonun detayı ise işsizlik ve yoksullaşma konusunda önemli bir ipucu sunuyor. Çünkü ekonominin çift haneli büyüdüğü dönem de dahil sadece üç sektörde ücretli çalışan oranı yükseldi. Onlar da hizmetlerin içinde. Kalan iş kollarının tamamında azalma var.
Dikkat çeken şey, eğitim ve sağlık elbette. Bunun kamudan kaynaklandığını söylemek gerekir. Sağlık alanında ise özel hastanelerin payı da bulunuyor tabii.
Şimdi bu ilk başlığı, cinsiyet bakımından değerlendirelim…
Sektör ayrımı yapmadan ücretlilerin genel bir tablosunu çıkarırsak eğer, istihdam içinde kadın oranının her yıl arttığı, erkeklerin ise hızla düştüğü görülüyor:
Bu, emeğin profili bakımından en önemli değişimlerden birisidir. Sermayenin ucuz, örgütsüz, güvencesiz işgücü ihtiyacı; tüketime dayalı büyüme dinamiği vb. değişimin nedenlerinden. Kuşkusuz tablo daha pek çok açıdan yorumlanabilir. Biraz daha detaylandırdığımızda değişim iyice belirgin hale geliyor.
Ücretli istihdamının neredeyse yüzde 95’ini barındıran 10 sektörün altısında kadın çalışan sayısı daha fazla. 2018 sonu verilerini içeren aşağıdaki grafik cinsiyete göre dağılımı gösteriyor:
Özellikle hizmet sektörünü oluşturan iş kollarının tamamına yakınında, kadın sayısı erkeklerin üzerinde. Yoğun işten çıkarmaların yaşandığı sanayinin kalbi imalatta ise fark azalıyor. Nitekim 2010’da kadın-erkek farkı 7.7 puanken, 2014’te 7.6’ya, 2018’de ise 6.4’e kadar düştü.
Şu grafikler de 2010-18 arasında istihdam oranı düzenli artan sektörlerle ilgili:
Yine sadece üç iş kolu bulunuyor. Hepsi de hizmet sektörü içinde. Eğitimdeki artış erkek ve kadınlar açısından dikkat çekici. Ama bir önceki genel grafikte erkeklerin üç katına yakın kadın çalışanın bulunduğu sağlıkta, kadın istihdamı eriyor. Bunun yerine konaklama ve yeme içme ön plana çıkıyor.
2- YÜKSEK EĞİTİM ALMIŞ İSTİHDAM ORANI ARTIYOR
İkinci başlığımız ise eğitim ile istihdam arasındaki ilişkinin nasıl değiştiği.
Sekiz yılda en alt eğitim düzeyi ile meslek lisesi mezunlarının istihdamında kayıp fazla. Orta düzey ve lise eğitiminde ise 2014’teki kıpırdanmaya karşın, krizle beraber ciddi oranda erime yaşanıyor. Esas önemli olan ise yüksek eğitim görmüş ücretli istihdam oranındaki artış.
Peki bu neyi gösteriyor?
Üniversite mezunu işsizler düşünüldüğünde, istihdam eğilimi sanki ters gibi görünüyor. Oysa biraz detaylandırıldığında, niye sadece yüksek okul ve daha üzeri eğitim almış kimselerin oranının arttığının yanıtı bir nebze aralanıyor.
İstihdam yükünün fazla olduğu mesleklere bir bakalım:
Burada istikrarlı artan yegane meslek, profesyoneller. Yani doktor, mühendis, öğretmen, polis vb. belli bir alanda eğitim görmüş kimseler. Kamunun burada etkisi hayli fazla. Bu grafiği de cinsiyete göre ayırdığımızda, şöyle bir tablo çıkıyor karşımız. Veri olarak 2018 alındı. Ama eski yıllardaki eğilim de aynı.
Yüksek okul ve üstü eğitim gören kadın istihdamı profesyonel mesleklerde yoğunlaşıyor. Bunun yanında hizmet ve satış elemanı ile büro elemanında da kadın istihdamı erkeklerden fazla.
Şimdi gelelim ücretli emeğin sekiz yılda nasıl yoksullaştığına…
3- EĞİTİM YÜKSELDİKÇE KAZANÇTAKİ KAYIP BÜYÜYOR
Bu grafik çok şeyler anlatıyor aslında. 2010-2014 arası, yani ekonominin büyüdüğü yıllarda lise ve meslek liseliler hariç yıllık brüt kazançlar dolar bazında küçük oranlarda yükseldi. Ancak 2014-2018 arası, yani ekonominin daralmaya başladığı yıllarda kayıp muazzam. Burada son kur şoku belirleyici.
Söz konusu tabloyu kadın-erkek istihdamına göre ayırdığımızda, cinsiyet eşitsizliği hayli çarpıcı biçimde ortaya çıkıyor.
İlköğretim ve orta öğretim hariç bütün eğitim düzeylerinde kadın ücretli çalışanların kazançlarındaki erime, ortalamanın üzerinde. Yüksek eğitim almış olanlarda kayıp büyük. Burada da yine kadınlar daha fazla yoksullaşmış durumda. Her sektör ve eğitim düzeyinde kadın-erkek çalışanlar arasındaki ücret farkının da yüzde 15-25 arasında değiştiğini ekleyelim.
***
Elbette bu rakamlar sadece genel eğilimleri gösteriyor. Ama AKP döneminde büyüme yıllarında dahi istihdamdaki kaymalar, bugün yoksulluk ve işsizliğin niye bu denli hızlı arttığı konusunda fikir veriyor. Nitekim yüksek büyümede dahi sanayide istihdam oranı azaldı. Büyümenin karakterinden dolayı istihdam, hizmetlerde yoğunlaştı. Yani; düşük ücretin, örgütsüzlüğün, işten atmanın ve esnek çalışmanın yaygın olduğu güvencesiz bir alanda. Eğitim düzeyi ise ne iş garantisi sağlıyor, ne de kazanç.
Dolayısıyla krizden önceki büyüme; işsiz bırakan, yoksullaştıran bir büyümeydi. Bu denli ağır bir krizden çıkacak büyümenin de farklı sonuçlar doğurması mümkün mü?
NOT: TÜİK’in verileri sadeleştirildi. Aynı sektördeki benzer iş kolları birleştirildi. Kazanç istatistiği ek ödemeleri vb. kapsayan yıllık brüt ücret kullanıldı. Kazanç erimesini görmek için de, her yılın Merkez Bankası ortalama dolar kuru dikkate alındı.