'Emek verdiğimiz her şey bir gecede onların oldu'
KHK ile kapatılan Azadi TV çalışanları bina önünde nöbet tutuyor. Yayın Koordinatörü Nurhak Yılmaz, yaşananları ve bundan sonra neler yapacaklarını anlattı.
DİYARBAKIR - Diyarbakır’da yayın yapan dört televizyon kanalının ekranları 28 Eylül akşamı karartıldı. Önce teknik bir arıza var sandılar. Ancak TÜRKSAT ve RTÜK ile yapılan görüşmelerden sonra, Kanun Hükmünde Kararname’yle kapatıldıklarını öğrendiler. 3 Ekim’de televizyon kanalları ve bir radyonun kapısı mühürlendi. Bunlardan biri de Kürtçe ve Türkçe yayın yapan Azadi TV idi.
“Kanaldaki malzemelerin tespiti yapılırken, arkadaşlara buzdolabındaki yiyecekleri çıkarmalarını istedim. Şalterler inince yiyecekler bozulacak, kokacaktı. Malzeme tespiti yapan maliye memurlarından biri teşekkür etti bana. Adam, onca emek verdiğimiz kanalı, sabahtan gece yarılarına kadar çalıştığımız binayı, kullandığımız malzemeleri benimsemişti. Bir gecede, hiç emek vermeden onun olmuştu binadaki her şey. İşte o zaman kendimi çok kötü hissettim.”
Azadi TV Yayın Koordinatörü Nurhak Yılmaz, 3 Eylül’de Azadi TV’nin kapısına mühür vurulurken hissettiklerini bu cümlelerle anlatıyor.
Televizyonun diğer çalışanlarıyla birlikte, Azadi TV’nin kapısında nöbet tutuyorlar. Haber sunucuları, kameramanlar, muhabirler, teknik servis çalışanları, işe gelir gibi sabah gelmişler kanalın önüne ve beklemeye başlamışlar. Televizyonun yöneticileri Ankara’da hem RTÜK ile hem de siyasi partilerle görüşmeye, kararın geri alınmasını sağlamaya çalışıyorlar. Sonuç alıncaya kadar kanalın önünde nöbet tutmaya devam edecekler.
MÜHÜRE GEREKÇE OHAL KHK'Sİ
Azadi TV kurulduğundan beri Kürtçe ve Türkçe yayın yapan bir kanal. Kültür sanattan tartışma programlarına, belgesel ve müzik kuşaklarına kadar geniş bir yelpazede yayın yapıyordu. Haber kuşaklarını da Kürtçe ve Türkçe hazırlayan televizyon yönetimi, yayın ilkelerini ise çok seslilik ile tarif ediliyor.
TÜRKSAT tarafından yayınlarının kesildiği 27 Eylül akşamını, “Önce arıza var sandık” diyerek anlatıyor Nurhak Yılmaz. “TÜRKSAT’ı aradık, RTÜK tarafından yayının kesildiğini söylediler. RTÜK’te yer alan MHP ve HDP’li milletvekillerini aradık. Bugün toplantı yaptıklarını ve televizyon kanallarının yayınlarının durdurulmasıyla ilgili herhangi bir kararın konuşulmadığını söylediler. Sonunda anladık ki Başbakanlığın talimatıyla alınmış karar.”
Bir yandan internet üzerinden yayına devam ederek, bir yandan da bundan sonra ne olacağını beklemeye başlamışlar. Aslında yapabilecekleri pek bir şey de yok. Kanun Hükmünde Kararname’lerle uygulanan bir durumla karşı karşıya kalınca, haklarını savunacak bir merci de olmuyor. Yılmaz, “Herhangi bir bildirimde bulunulmadığı için ne yapmamız gerektiğini bilemedik” diyor.
668 No’lu Kanun Hükmünde Kararname, öncelikle Fethullah Gülen cemaatine karşı hazırlanmış gibi görünüyor. Ancak D Bendi’nde “Milli güvenliği tehdit edebilecek yayınlara da bu kararnameyle yaptırım uygulanabileceği” belirtiliyor. Önceki gece Azadi TV’nin kapısı mühürlenirken, bu maddenin uygulandığını öğreniyorlar.
BUNDAN SONRA NE YAPACAKLAR?
Televizyon kanalları KHK ile kapatıldığı için, idari mahkemeye başvurup itiraz edemiyorlar karara. Ancak Anayasa mahkemesi’ne başvurma hakları var. Anayasa Mahkemesi’nden sonuç alınamazsa AİHM’e kadar gidebilecekler.
Nurhak Yılmaz, kapatılan diğer radyo ve televizyon kanalları ile iletişim içinde olduklarını, bir inisiyatif oluşturmaya ve birlikte karar almaya çalıştıklarını söylüyor. Yılmaz, “Diğer televizyon kanallarıyla birlikte, neler yapabileceğimizle ilgili alternatifler bulmaya çalışacağız” diyor.
OHAL YASALARI TOPLUMU KISMEN SİNDİRDİ
Tekrar Azadi TV’nin kapısının mühürlendiği geceye dönüyoruz. Jiyan TV ve Zarok TV’nin kapısı mühürlenmiş, Azadi TV çalışanları maliyecileri ve polisleri beklemişler. Sıranın kendilerine gelmesini beklemenin nasıl burukluk yarattığını şöyle anlatıyor Nurhak Yılmaz: “Diyarbakır’da yayın yapan 4 televizyon ve bir radyo aynı gece mühürlendi. Sosyal medyayı saymazsak kimseden çıt çıkmadı, kimse kayda değer bir şey yapmadı bunun önüne geçmek için. Siyasetçiler, sivil toplum örgütleri desteklerini sundular, hepsi bu.”
Nurhak Yılmaz bu eylemsizlik durumunu Olağanüstü Hal yasalarının kitleler üstündeki baskısıyla açıklıyor: “Ne içeride ne dışarıda bir açıklamanın bile yapılmasına izin vermiyorlar. Herkesi sorgusuz sualsiz gözaltına almak, tutuklamak, işsiz bırakmak tehdidiyle sindirmeye çalışıyorlar. Kısmen başarmış görünüyorlar, ama bunun böyle devam edemeyeceğini biliyoruz.”
Bir gecede 12 televizyon kanalının kapatılmasına sessiz kalan meslektaşlarına da uyarısı var Nurhak Yılmaz’ın: “15 Temmuz darbe girişiminin önüne geçtiklerini söyleyen meslektaşlarımızın suskunluğu dikkat çekicidir. 15 Temmuz’da televizyonları basıldığında ne hissettilerse biz de aynısını hissettik. Yarın öbür gün çalıştıkları kurumların kapatılmayacağının hiçbir garantisi yok. Bugün mesleki bir dayanışma göstermediler, ama yarın sıra onlara geldiğinde, onlarla dayanışma içinde olacak kimse kalmamış olacak. Bunu bilsinler istiyorum.” (DUVAR)