Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kasım ayında çalışmayan emeklilere 5 bin liralık bir ikramiye verileceğini açıkladı. Bu durumda yaklaşık 16 milyon emekliden 12 milyonu 5 bin liralık ikramiye almaktan yararlanacak, 4 milyonu ise çalıştığı için bu ikramiyeden yararlanamayacak.
Zaten 9 milyon dolayındaki emekli, 7 bin 500 lira gibi çok düşük bir emekli aylığı aldığı için önemli bir bölümü çalışmak zorunda kalıyor. Çalışan emeklilere yapılan bu haksızlık, adaletsizlik büyük tepki çekti.
Öte yandan açlık sınırının 13 bin, yoksulluk sınırının da 43 bin lira olduğu bir ülkede 7 bin 500 liralık emekli maaşı sefaleti oynamak demektir. Emeklilerin ortalama aylıkları da 8.500-9.000 TL dolayındadır.
Bu kadar düşük emekli aylıkları karşısında bir de 5 bin liralık “sadaka” niteliği taşıyan ikramiyede ayrım yapmak büyük bir haksızlık ve adaletsizliktir.
Ayrıca dul ve yetimler ise, 5 bin liradan da daha düşük bir ikramiye almak durumunda kalıyorlar. Ölen emeklinin dul eşine 3 bin 750 lira, yetim çocuğuna da 1.250 liralık bir ikramiye verilecek.
ANAYASA'NIN EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI
Emeklilere yapılacak ikramiye ödemesinde çalışan, çalışmayan diye bir ayrımın yapılması öncelikle Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bir durum yaratıyor. Bayram ikramiyelerinde böyle bir ayrım yapılmıyor.
CHP, 5 bin liralık ikramiye konusunun TBMM’de görüşülüp yasalaşmasından sonra eşitliğe aykırılık gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini açıkladı.
Aslında emeklilerin nerdeyse yüzde 45’i çalışmak zorunda kalıyor. Bu çalışan emeklilerin bir bölümü kayıtlı bir çalışma içinde olup SGDP (Sosyal Güvenlik Destek Primi) ödüyor. Özal zamanında, 1986 yılında emeklilere çalışması halinde böyle bir prim ödeme yükümlülüğü getirildi.
Düşük emekli aylığı ve güç ekonomik koşullar nedeniyle çalışmak zorunda kalan emeklilerden “haraç” niteliğinde böyle bir prim kesildiği halde bu kesinti nedeniyle emekli aylıklarında bir artış söz konusu olmuyor.
SGDP ödeyen emekli, zaten daha önceki çalışma hayatında devlete vergi ve sigorta primi ödemişti. Şimdi ödediği bu prim, emekli aylığına da yansıtılmadığı için tam bir “haraç” niteliği taşıyor.
Dolayısıyla devlet, “haraç” niteliğinde prim aldığı bu emekliyi, şimdi de 5 bin lira gibi bir “sadakadan” mahrum etmek istiyor. Her yönüyle tüm emekliler için tam bir adaletsiz durum söz konusudur.
ÖRGÜTLÜ MÜCADELE GEREK
Gerek muhalif siyasi partiler, gerekse emekli örgütleri, 5 bin liralık ikramiye uygulamasındaki ayrıma ve miktarın düşüklüğüne tepki gösterdiler. Ancak söylem düzeyindeki bu tepkiler yeterli değildir.
Asıl olan örgütlü mücadeledir. DİSK, 24 Eylül 2023 tarihinde İstanbul Kartal Meydanı’nda emeklilerin sorunlarıyla ilgili bir etkinlik düzenledi. Miting için ayrılan Kartal Meydanı o kadar geniş değildi. Buna rağmen alan dolmamıştı. Daha geniş bir kitlenin katılımı olabilirdi, DİSK ve diğer sendikalar da sadece emeklileri değil bir süre sonra emekli olacak üyelerini, çalışanları da seferber edebilirlerdi.
Mitinge, Emeklilikte Adalet Derneği (EMAD-DER) üyelerinin katılımı biraz daha fazlaydı, onlar daha etkin bir tavır gösteriyorlardı. Bu dernek üyeleri özellikle 8 Eylül 1999 yılında çıkarılan 4447 sayılı yasadan bir gün ve daha sonra sigortalı olmaları nedeniyle kadınlarda 20 yıl, erkeklerde de 17 yıl gibi geç emeklilikle ilgili bir mağduriyete uğruyorlar.
8 Eylül 1999 ve öncesinde sigortalı olan EYT’liler, mücadeleleri sonucunda yaş şartı engelini kaldırıp emeklilik hakkını elde ettiler ancak bir gün sonra sigortalı olanlar ciddi bir mağduriyetle karşı karşıya bulunuyorlar. İşte bu kesimin kurduğu EMAD-DER, tepkiliydi, Kartal’daki mitingde “8 Eylül 43 yaş emeklilik, 9 Eylül 60 yaş emeklilik, adalet nerede” şeklindeki pankartları taşıyorlardı.
Kuşkusuz bu örgütlenme ve tepki de önemliydi ancak 1999’dan bu yana 24 yıl geçmiş bulunuyor. Bizim emekçiler, emekliler “yumurta kapıya dayandığı zaman” harekete geçiyorlar. Aslında Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT’liler) de 1999’da yasa çıktığı zaman kendilerine yapılan adaletsizliğe güçlü bir tepki vermediler, 2015’den itibaren örgütlenip mücadeleye başladılar.
1999’da çıkan 4447 sayılı yasa, mevcut çalışanlara kademeli olarak yaş ve prim gün şartı getiriyordu. O zaman bu ayrıma güçlü bir karşı çıkış olmadı, EYT’liler 40’lı yaşların sonlarına geldiklerinde iş bulma imkanları da zayıflayınca, emekli aylığı da hak etmedikleri için 2015’den itibaren örgütlenme ve mücadele sürecine girdiler.
Tüm bu koşullara rağmen yine de EYT’lilerin mücadelesi, ciddi boyutlara ulaştı. Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT), bir federasyon bünyesi içinde örgütlenip toplumda seslerini duyurdular ve güçlü bir hareket haline geldiler.
EYT MÜCADELESİ ÖRNEK ALINMALI
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, başlangıçta, 2019 yılında yaptığı bir konuşmada, EYT’lilerin yaş şartının kaldırılması yönündeki taleplerine karşı çıkıyordu. Erdoğan, “Seçimleri kaybetsem de ben bu işte yokum” diyordu.
Ancak EYT’liler, hem toplumsal düzeyde görünür olarak eylem yaptılar, haklılıklarını ve uğradıkları mağduriyeti topluma anlattılar, hem de muhalefetin de desteğini aldılar. Sonuçta AKP iktidarı da Mayıs 2023 seçimlerini de dikkate alarak 28 Şubat 2023 tarihinde çıkardığı bir yasayla EYT’lilerin haklarını büyük ölçüde teslim etti.
Ülkemizde emeklilerin bölük pörçük ve çeşitli sendika ve derneklere bağlı yürüttüğü mücadele, önemli ancak eksik kalıyor. DİSK Emekli-Sen, TÜED, Tüm Emekli-Sen, EMAD-DER gibi birçok emekli sendikası ve derneği, itirazlarını ve taleplerini ortaya koyuyor ancak daha güçlü, birleşik örgütlü bir mücadele gerekiyor.
Türkiye’de ne yazık ki emeklilerin sendikal örgütlenmesi yasal olarak mümkün değil. Ancak çalışanlar sendika hakkına sahip. DİSK Emekli-Sen, yıllardır bunun mücadelesini veriyor ama henüz bir sonuç alınmış gözükmüyor.
Bu konudaki ısrarı sürekli gündeme getirmek ve Avrupa’da olduğu gibi emeklilerin bir konfederasyon bünyesinde ayrı bir sendika olarak ya da çalışırken üyesi oldukları sendikaya emekli olduklarında da üyeliklerinin devamını sağlayarak mücadelelerini sürdürmeleri gerekiyor.
5 bin liralık ikramiye konusu önümüzdeki günlerde TBMM’de görüşülmeye başlayacak. Emekli örgütlerinin ve sendikaların bu Meclis görüşmeleri sırasında Ankara’da daha etkin bir konumda olmaları, itiraz ve taleplerini daha güçlü dile getirmeleri uygun olacaktır…