EMEP'ten CHP'ye: Buyurun gelin, demokrasi ittifakı burada

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, solda ‘üçüncü cephe’ için CHP’ye çağrı yaptı, “Savaş tezkerelerine hayır diyen demokrasi güçleri neden demokrasi ittifakında buluşamıyor?” diye sordu.

Abone ol

ANKARA - Emek Partisi, Sol Parti ve Türkiye Komünist Partisi, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın dışında, solda üçüncü bir ittifak için çalışma yürütüyor. ‘Üçüncü Cephe’ adıyla süren ittifak çalışmaları kapsamında geçtiğimiz günlerde HDP ile Emek Partisi olarak görüşüldü. Önümüzdeki hafta da Türkiye İşçi Partisi Emek Partisi’ni ziyaret edecek.

‘DEVRİMCİ, DEMOKRATİK HALK SEÇENEĞİ’

Türkiye’nin, Cumhur İttifakı ile Millet ittifakı arasında, iki burjuva kutuplaşmaya sıkıştırılmış olduğunu söyleyen Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, ‘Halk Seçeneği’ olarak da adlandırdıkları ittifak çalışmasına CHP’nin de katılması çağrısında bulundu. CHP’ye, “Buyurun gelin, demokrasi cephesi burada” ifadeleriyle seslenen Akdeniz, sorularımıza şu şekilde yanıt verdi:

Gaziantep’te hafta sonu yaptığınız açıklamada, "Türkiye, Cumhur İttifakı ile Millet ittifakı arasında sıkışmak zorunda değil. Üçüncü cepheyi kuracağız" dediniz. Bu ifade üçüncü bir ittifak yolu olarak değerlendiriliyor. Bu ‘üçüncü cephe’ nasıl şekillendi, şekilleniyor?

Partimizin dokuzuncu kongresini on ay önce yaptık. O zaman aldığımız bir karardı. O günden bu yana bu çağrıyı yapıyoruz. Türkiye, Cumhur İttifakı ile Millet ittifakı arasında, iki burjuva kutuplaşmaya sıkıştırılmış durumda. Bu, Türkiye’nin çıkışı için bir seçenek doğurmaz. Biz üçüncü bir seçeneğin olması gerektiğini ortaya koyduk. Bu da devrimci, demokratik bir halk seçeneği. Ne Cumhur İttifakı’nın ne de bunun karşısına konan ve ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ diye ifade edilen yaklaşımın Türkiye’nin, ekmek, demokrasi, özgürlük, Kürt sorunu gibi çok köklü sorunlarını çözebilecek bir yol açmayacağını ortaya koyuyoruz.

‘HALK SEÇENEĞİ OLARAK TANIMLIYORUZ’

Hepimizin öncelikli görevi tek adamı göndermek. Başkanlık seçimi açısından burada bir problem olabileceğini düşünmüyoruz. Emek Partisi olarak burada bize düşen sorumluluk neyse onu yerine getiririz. Ama bunun yerine ne konacak diye baktığımızda biz, beş sağ partiyle bloklaşmış bir Millet İttifakı’nın da bir seçenek olmadığını düşündüğümüz için böyle bir çağrı yaptık. Bu ittifakı da cephe isminden daha ziyade bir seçenek, bir halk seçeneği olarak tanımlıyoruz.

‘ÜÇLÜ YAPI UZUN SÜREDİR GÖRÜŞMELER YAPIYOR’

‘Üçüncü cephede’ EMEP’in yanı sıra hangi siyasi partiler var? Buna dönük sizin çalışmalarınız nelerdir? Hangi siyasi partilerle bu çerçevede temas halindesiniz?

Yaklaşık dört, beş aydır sol sosyalist partiler ve sendikalarla ikili görüşmeler ve toplantılar yapıyoruz. Burada daha somut söylersek Emek Partisi’nin görüştüğü, Sol Parti, Türkiye Komünist Partisi var. Bu üçlü yapı uzun süredir toplantılar ve görüşmeler yaptı. Seçenek oluşturma yönünde önemli mesafeler kaydediyoruz. Halkevleri, Türkiye Komünist Hareketi gibi yapılarla da görüşmelerimiz oldu. Olmaya devam ediyor. Türkiye İşçi Partisi’yle de görüşmelerimiz olacak. Emek Partisi’ni ziyaret edecekler. Bu çerçevede iki cephe dışında kalan herkesi, tüm demokratik, ilerici, devrimci partileri, örgütleri toplayan bir çalışmadan söz ediyoruz.

‘HDP İLE İKİLİ GÖRÜŞME YAPTIK’

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ‘üçüncü cephenin’ neresinde duruyor?

EMEP olarak bizim on aydır yaptığımız çağrı, tek adam rejimine karşı demokrasi güçlerine ve HDP’ye de yönelik bir çağrıydı. HDP, henüz yeni bir tutum belgesi yayınladı. O vakte kadar ittifak görüşmelerini gerçekleştirme şansımız olmamıştı. Fakat tutum belgesi önemli bir çıkış oldu. Demokrasi ittifakı çağrısı da bunun arkasından geldi. HDP tutum belgesi üzerine partilerle görüştü. Biz bu çerçevede Emek Partisi olarak ilk defa HDP ile ikili görüşme yaptık. Bu ilk görüşmeyi genel başkan yardımcıları yaptılar. Ve olumlu geçti. Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı dışında bir halk seçeneği, bir üçüncü seçenek vurgusu çok net bir şekilde görüşmeci iki heyet tarafından ortak bir beyan şeklinde bildirildi.

‘ÖNEMLİ BİR VİRAJIN GEÇİLMEYE BAŞLADIĞINI GÖRÜYORUZ’

Bu bizim için önemli bir eşik. Çünkü demokrasi ittifakı diye kast edilen şey ‘Millet İttifakı’ ile devrimci demokratik güçler arasında bir ortak şemsiye değil. Bu artık netleşmiş oldu. Dolayısıyla HDP ile bir ittifak seçeneğini oluşturmak yönünde önemli bir virajın geçilmeye başlandığını görüyoruz. Sol sosyalist partilerle görüşürken bazı partiler ve örgütler şunu ifade ediyorlar: Sadece sol, sosyalist bir seçenekle çıkış yapalım. Bu noktada toplantılara devam ediyoruz. Emek Partisi olarak görüşümüz, sol, sosyalist örgütler bir çekirdek olabilir ama iki blok dışındaki bütün demokrasi güçlerini kapsayan ittifakın halk seçeneği olabileceğini düşünüyoruz. Burada da hiç kimseye bagaj ya da rezerv konamayacağını hep belirttik. HDP’siz de böyle bir ittifakın olması bizim arzuladığımız bir şey olmaz. Bu açıdan her iki cephede de yapılan görüşmelerin ortak bir sonuca doğru olgunlukla ilerlediğini görüyoruz. Umarım bu kırılmaz.

‘İKTİDARIN ELİNDEN BİR KOZ ALINMIŞ OLDU’

Sıcak gündemin başında, CHP’nin Cumhurbaşkanlığı tezkeresine ‘Hayır’ oyu verme kararı yer alıyor. Bu adım “sürpriz” olarak da yorumlandı. Siz CHP’nin bu kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? CHP’nin bu tutumu sola nasıl yansır?

CHP’nin tezkereyle ilgili kararı doğru bir karar. HDP ve TİP’in de Meclis’te ‘Hayır’ vermeleri iyi olmuştur. Hayır oyu veren milletvekillerini de kutluyorum. Gücünü kaybeden AKP-MHP bloğu, böylesi dönemlerde sınır ötesi operasyonlara ya da savaş ihtimalini devreye sokarak seçimlere doğru Olağanüstü Hal havası yaratmaya çalışıyor. Kanımca bunu CHP de gördü, bu sefer önceki hatasına düşmedi. En azından iktidarın elinden bir koz alınmış oldu. Bu açıdan doğru bir karar verdi CHP.

‘CHP, AKP’NİN İÇİNDEN ÇIKMA PARTİLERLE İTTİFAKTA ISRAR EDİYOR’

Ama burada iki problem var. Birincisi şu: Savaş tezkerelerine hayır diyen güçler neden demokrasi ittifakında buluşamıyor? Neden buna rağmen HDP, EMEP, Sol Parti, TKP ya da diğerleriyle değil de, İYİ Parti ve AKP’nin içinden çıkma partilerle ittifakta ısrar ediliyor. Bu büyük bir çelişki olarak duruyor. İkinci problem ise şu: Savaş tezkeresine ilişkin kararı doğru olmakla birlikte CHP’nin, gerekçeleri olarak sunulan 14 soruda doğru sorular var ama koşulsuz barış fikri açısından da hala problemli görülen yanlar var.

‘CHP, MİLLET İTTİFAKI’NI OLUŞTURAN PARTİLERE NEDEN BU KADAR MECBUR?’

CHP’yi, İYİ Parti ve diğer partilerle birlikte kurduğu Millet İttifakı üzerinden eleştiriyorsunuz. Sizin CHP’ye yönelik çağrınız tam olarak nedir? CHP Millet İttifakı’ndan ayrılıp, sizin üzerine çalıştığınız ittifakla birlikte mi yol yürümeli?

Sorun tek adamın durdurulması sorunuysa, yani başkanlık seçimiyse birinci turda ya da ikinci turda herkes pozisyonunu alır. Burada bir sorun yok. Aşılması gereken 50+1 barajı varsa bizler burada hep beraber ortak bir tutum alırız. CHP Millet İttifakı’nı oluşturan partilere neden bu kadar mecbur? Başkanlık seçiminde bir tutum alınıp sandıkta oylar yan yana gelebilir. Hatırlayın 12 Eylül referandumunda MHP bile ‘Hayır’ oyu vermişti. Biz de o zaman, TKP ve ÖDP’yle birlikte ‘Hayır’ çalışması yapmıştık. Bu ‘Hayır’lar aynı sandığa girdi ama ‘Hayır’larımız aynı değildi. Bu başkanlık seçiminde de olabilecek bir şey. Bunun için, başkanı göndermek için ittifak yapmak gerekmiyor. Sorun parlamento seçiminde, bir program birliği etrafında bir iktidar seçeneği oluşturmak. Siz burada bunu yapacağınıza, başkanlık seçimi adı altında sağ partilere gidiyorsunuz. Bu samimi bir yaklaşım değil. Bu samimiyetin de ötesinde bir restorasyon projesi.

CHP SEÇMENİNE ÇAĞRI

CHP’ye başından beri çağrımız şu oldu. Buyurun, gelin. Demokrasi cephesi burada. Burada bir seçenek oluşturalım. Ama CHP hiçbir zaman bu çağrılara yanıt vermedi. Ben her yerde bunu ifade ettim. Sizin vesilenizle de bu çağrıyı yapayım. Sosyal demokratlar, CHP’ye oy verenler, gönül verenler bu durumu sorgulamalı. Kapalı kapılar arkasında kabine kurulmuş, başbakan adayı Meral Akşener kendi adaylığını açıklıyor. Yani böyle giderse anlaşılıyor ki, Ekonomi Bakanı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olacak. Yani böyle bir tabloya Türkiye’nin demokrasi güçleri, sosyal demokratları nasıl ‘Evet’ diyebilir? Bu tartışılması gereken bir mesele.

TÜRKİYE’NİN İKİ TEMEL SORUNU: EKONOMİ VE ÖZGÜRLÜKLER

EMEP Genel Başkanlığı görevinize başladığınızdan bu yana sahadasınız. İl gezileri yapıyorsunuz. Saha size ne anlatıyor? Toplum ne talep ediyor?

Toplumun iki temel sorunu var. Birincisi ekonomi ve geçim derdi. İkincisi de özgürlükler, demokrasi sorunu. Bizim bu ikisini kesen bir çıkışa ihtiyacımız var. Bana Urfa’da bir köylü, “Biz her yıl ürünümüzü daha ucuza veriyoruz, ama aynı ürün pazarda tüketiciye daha pahalıya satılıyor” dedi. İşte bu Türkiye’yi değiştirmek gerekiyor. Bu da ancak sermayeden bağımsız, işçi ve emekçi programıyla olabilir.

‘HALKIN 1.5 YIL DAHA SEÇİMLERİ BEKLEYECEK DERMANI KALMADI’

Halkın 1.5 yıl daha seçimleri bekleyecek dermanı kalmadı. Çok acil olarak her yerde zamlara karşı, yoksulluğa karşı mitingler yapmalıyız. Bunu örgütlemeye çalışıyoruz. Güçlü emek talebiyle mitingler olduğunda seçimin ve sandığın da güvencesi olacak. Gezilerimizin gösterdiği sonuç şu: Aşağıda da çok güçlü bir birlik isteği var. Sosyal demokratlar, Kürtler, sol sosyalist partilerden katılanlar, AKP’ye, MHP’ye, İYİ Parti’ye oy verenlerde ortak güçlü bir irade görüyoruz. Bunu iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışacağız. Birlik meselesini yukarıya bırakmayın. Kentlerde ne kadar emek, demokrasi, özgürlük güçleri birliğini ortaya koyarsak bu yukarıya o kadar güçlü yansır.

‘ARALIK AYI ÇOK SERT GEÇECEK’
EMEP’in çalışmaları bundan sonra nasıl şekillenecek?

Şu an acil olarak bütçe sorunu var. Bütçe görüşmeleri komisyonlarda TBMM salonlarında konuşuluyor ama orada halk yok. Halkı bu bütçe tartışmalarıyla birleştirmelere çalışıyoruz. Çünkü buna bir şekilde sendikalar ve işçi hareketleri müdahil olmazsa bu yine halkın bütçesi olmayacak. Halkın bütçesinin bir avuç sermaye sahibine peşkeş çekilmesi olacak. Bir diğer çalışma konumuz asgari ücret. Kasım ayında yeniden görüşmeler başlayacak ve aralık ayı çok sert geçecek. Türkiye şu an asgari ücretliler ülkesi ve çok büyük bir yoksulluk var. Asgari ücretin iyileştirilmesi için mücadele çok büyük önem kazanıyor. Bu çerçevede kampanyamız devam ediyor.