EMEP'ten Mülteciler Günü açıklaması
Emek Partisi, Mülteciler Günü nedeniyle yaptığı açıklamada Türkiye'deki mültecilerin yaşama ve çalışma koşullarına dikkat çekti.
DUVAR - Emek Partisi Genel Merkezi, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü nedeniyle yazılı bir açıklama yayınladı.
"20 Haziran’da Yerli ve Mültecilerin Ortak Mücadelesini Büyütelim!" başlıklı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nü, yoksulluğun, savaş ve şiddetin, göç yolunda batan mülteci botlarında ölümlerin arttığı koşullarda karşılıyoruz. Bir yandan emperyalistlerin savaş yatırımları artarken diğer yandan sınırların mültecilere kapatıldığı günlerden geçiyoruz. Sınıra yüksek güvenlikli duvar örmenin çözüm getirmeyeceğini ABD’nin Meksika sınırında gördük. Yaşanan mülteci düşmanlığının sonuçları milliyetçilik ve yabancı düşmanlığı olarak ortaya çıkıyor. Avrupa ülkelerindeki seçim sonuçlarında aşırı sağın ciddi oylar alıyor olmasında mülteci düşmanlığının da etkisi büyük. Bu düşmanlığın emekçilerin çıkarına bir gelişme olmadığı yaşanan yoksulluktan görüldüğü üzere açıktır. Örneğin, Fransa parlamentosunda emekçilerin ücretlerinin artması, zenginlik vergisi, işsizlik maaşı yasa tasarılarına ilişkin aşırı sağ hep ret oyu kullanmıştır. Bu da ırkçılığı yoksullaşma demagojisi üzerinden yürütenlerin iki yüzlülüğünü çok net ifade etmektedir. İngiltere’nin Ruanda planı da sermayenin planlı vahim örneklerindendir. Türkiye’de emekçiler orta vadeli ekonomik saldırı programının yükü altında ezilirken, mülteciler ücretleri baskılamanın aracı olarak öne sürülmeye devam ederken, Türkiye’de yerli ve mülteci emekçiler aynı sömürü çarkının altında eziliyor. Ortadoğu’dan Türkiye’ye, Türkiye’den Avrupa ve Amerika’ya göç akışı devam ediyor. 2022'de Türkiye'den başka ülkelere göç yüzde 62,3 arttı. 2022'de Türkiye'den yurt dışına göç edenlerin sayısı 466 bin 914'e ulaştı. Göçmenler için çalışma ve yaşama koşulların ağırlığı, milliyetçi ve ırkçı politikalar, AK Parti’nin iç ve dış politikaları bu tablonun birincil kaynağıdır. İnsanca yaşamın koşullarını sağlamak bu akışa kapılmak ya da düşmanlaştırmaktan değil savaş ve yoksulluğa karşı emekçilerin enternasyonal mücadelesini örgütlemekten geçiyor.
SAVAŞA KARŞI ENTERNASYONALİST MÜCADELEYİ SAVUNMAYA DEVAM EDİYORUZ
Bu yıl 20 Haziran’ı aynı zamanda İsrail’in Filistin üzerindeki soykırımı ile karşılıyoruz. Emperyalist devletlerin İsrail’e verdiği destek daha çok, ölüm ve zulüm yaratıyor. 75 yıllık işgalin sonucu Filistinliler, Ürdün, Lübnan, Gazze ile Batı Şeria’daki kamplarda insanlık dışı koşullarda kalıyor. Ortadoğu ve Filistin’in kaderi emperyalist güçlerin eline bırakıldığı göç ve acı kaçınılmazdır. Dünya genelinde emekçiler ve gençler, Siyonist işgallere karşı ayağa kalkmalı, işgalcilerin çekilmesini ve bölge halkının kendi geleceğine karar vermesini savunmalıdır.
KRİZİ YARATANLAR FONLA KURTULAMAZ
2013’te AB ile Türkiye arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşmasıyla Türkiye mülteciler için güvenli olmayan bir hapishaneye döndü. AB mülteciler için 6 milyar avrodan fazla fon sağladı. Avrupa Sayıştayı 2023’te paranın nasıl harcandığına ilişkin soruların yanıtsız kaldığını bildirdi. 2016-2024 yılları arasında üçüncü ülkeye gönderilebilen Suriyeli sayısı sadece 66 bin 876’dır. Diğer yandan sadece 1 yılda 141 bin 187 mülteci sınır dışı edildi. Emperyalist devletler sorumlu oldukları yoksulluk ve ölümlerden, kan parası vererek kurtulamazlar. ‘Milli servetimizden önemli pay alıyorlar’ demagojisinin ardında gizlenen tabloda patronların kayıt dışı sömürüsü, devlet bütçesinden aldıkları milyarlarca dolarlık teşvikler ve iş cinayetleri düzeni yatmaktadır.
OVP’DE KAYITLI SÖMÜRÜ
Orta Vadeli Program’ın istihdam başlığı altındaki ‘Politika ve Tedbirler’ bölümünde iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına göre göç ve istihdam politikalarının sağlanacağı, mültecilerin ihtiyaç duyulan alanlarda kayıtlı biçimde çalışmalarının tesis edileceği söylenmektedir. Hazineyi boşaltan hükümet büyük sermaye sahipleri hariç her alandan gelecek vergilere kucak açmaktadır. Kayıt dışı çalışmaya dönük tedbirse kayıt dışı sömürüyü önlemek değil sömürüyü kayıt altına almak üzeredir. Maaşın bir kısmının geri ödendiği örnekler yerli işçiler açısından da mevcuttur. Yeni istihdam yaratılmayacak, kayıt dışı çalışan mülteci kayıt altına alınarak AB’ye mülteci istihdam edilmiş gibi gösterilecektir. Mültecilerin çalışma ve yaşama koşulları AB gibi emperyalist ülkelerin istediği biçimde değil, çalışma koşulları ve sorunları eşit koşullarda insan onuruna yaraşır biçimde çözülmelidir.
İŞ CİNAYETLERİ VE SENDİKALAŞMA SORUNU
Mülteci işçilerin çalışma ve yaşama koşulları giderek ağırlaşırken, 2013 ile 2022 yılları arasında en az 828 göçmen/mülteci işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Mülteci işçiler konusunda sendikalar ‘Kayıtlı değil üye olamıyor’ veya ‘Bizim iş kolunda mülteci çalışmıyor’ diyerek mülteci işçileri de örgütleme mücadelesine girişmiyor. Oysa sermayenin mülteci işçiler üzerindeki planı onları da formel sektörlere kayıtlı biçimde sokmak ve yerli işçilerden daha ucuza çalıştırmak üzeredir. Sınıf mücadelesinin bir bütün olarak düşünmeyen ‘Öncelik yerli işçi’ diyen sendikacılar açısından bile yerli işçinin hakkını korumak bu uzun vadeli sömürü planına karşı harekete geçmek elzemdir. Mülteci işçileri de fiili ya da resmi sendikal mücadelenin içinde tutmak, yerli ve mülteci işçilerin birlikte hareket etmesini sağlayacak mekanizmalar geliştirmek patronların sınıfı bölme girişimine karşı atılması gereken adımlar arasındadır.
Dünya’da ve Türkiye’de giderek derinleşen ekonomik koşullar altında mültecileri, göçmenleri yerlilere karşı bir tehdit olarak gösterenlere karşı, enternasyonalist mücadeleyi büyütmek başta işçi sınıfı olmak üzere tüm halkların ortak görevi olarak karşımızda durmakta, bu yıl savaşın ve yoksulluğun gölgesinde karşıladığımız 20 Haziran’da mücadeleyi büyütmek için örgütlenme çağrımızı yineliyoruz."