Emine Akşahin: Kentlere özgü eğitim programı hazırlanmalı
Milli Eğitim Bakanı okulların açılacağını açıkladı ancak eğitimin hangi yöntemle yapılacağı hakkındaki belirsizlik devam ediyor. Korona virüsü vaka sayısının artış gösterdiği illerden biri olan Diyarbakır’daki veliler ile eğitimciler endişeli. Okulların hangi koşullarda açılması gerektiği tartışılırken Diyarbakır Eğitim-Sen 1 No’lu Şube Başkanı Emine Akşahin, “Bölgesel, hatta kentlere özgü eğitim programları hazırlanmalı” dedi.
DİYARBAKIR - Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, özel okulların 15 Ağustos’ta, devlet okullarının ise 31 Ağustos’ta açılacağını duyurdu. Bakanlık, okulların açılacağı tarihi açıkladı ancak eğitimin hangi şekilde yapılacağıyla ilgili kararı açıklamayı ileri bir tarihe erteledi. Sağlıkçıların bu konudaki önerilerini aldıktan sonra örgün, uzaktan ya da hibrit eğitim seçeneklerinden birisi tercih edilecek.
Öte yandan korona virüsü tehlikesinin artarak devam ettiği koşullarda okulların açılacak olması, veliler ile öğretmenleri endişelendiriyor. Diyarbakır ve bölgenin diğer illerinde pozitif vaka sayısındaki artış nedeniyle hastanelerde yer bulunmuyor. Dolayısıyla veliler ile öğretmenlerin endişelerinde haklılık payı olduğunu söylemek mümkün.
Korona virüsü hızla yayılırken Diyarbakır Eğitim-Sen 1 No’lu Şube Başkanı Emine Akşahin ile 2020-2021 eğitim yılını konuştuk. Akşahin’e, Diyarbakır Eğitim Sen şubeleri, Diyarbakırlı öğrenciler için hangi eğitim koşullarını uygun görüyor?” diye sorduk.
“Bölge bazında eğitim ve öğretimin özgün koşullar oluşturularak uygulanması gerektiğini düşünüyoruz” diyen Akşahin, şunları söyledi:
“Covid-19 salgını tüm dünyada ve ülkemizde hızla yaygınlaşmaya devan ederken eğitim öğretim kurumlarının durumu ve okulların ne zaman açılacağı tartışmaları da sürmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı okulların açılma kararını alırken kolektif bir çalışma yürütmemiş, sendikaları, eğitim kurumlarını, öğretmen, öğrenci ve velileri sürece katıp ortaklaşmadan tek başına hareket etmiştir. MEB yayınladığı genelge ile özel okulların 15 Ağustos’ta, devlet okullarının ise 31 Ağustos’ta açılacağını duyurdu. Uygulanması muhtemel eğitim modelleri ve programı halen netlik kazanmamakla birlikte sınıf mevcutlarının azaltılması, sabahçı-öğlenci öğrencilerin karşılaşmaması, teneffüse çıkacak öğrenci sayısının ayarlanmasını sağlayacak şekilde yüz yüze ve uzaktan eğitim modellerinin beraber uygulanacağı belirtmektedir. Ülke şartlarında uygulanması mümkün görünmeyen formülleri üretmeye çalışan MEB, toplumsal faydayı, öğrenci, öğretmen ve eğitim kurumlarının tüm çalışanlarının sağlığını dikkate alarak hareket etmesi gerektiğini belirterek, Amed Eğitim Sen şubeleri olarak uygulanması öngörülen eğitim modellerinin kentimiz profiline uymadığını ifade ediyoruz. Diyarbakır’da bulunan pek çok okulda sınıf mevcutları fazla, fiziki mesafe alanı yok denecek kadar az, birçok okul bahçesinde oyun alanı az veya yoktur. Kent merkezinde okul sayıları mevcut durumda ihtiyacı karşılamazken uygulanması öngörülen modelde derslik sayısı ve öğrenci sayısı arasında uçurum oluşmaktadır. Bu durumda kalabalık sınıfların durumu ne olacaktır? Birçok öğrenci okula toplu taşıma aracı ve servis aracı kullanarak gitmektedir, bu ortamda öğrencilerin fiziki mesafeyi koruma durumları olmayacaktır. Kentimizde yoksul ailelerin çocukları, gene kalabalık ailelerin çocukları her gün maske takacak maddi güce sahip değilken, maske satışlarını para ile sağlayan ve okullara maskeyle gelinmesi şartını koyan hükümet bu durumu nasıl çözecek? Bu durumda öğretmen ve öğrencilerin sağlığı riske atılmaktadır. Diyarbakır’ın özgün koşulları, vaka sayılarındaki artış, nüfusun kalabalık oluşu, okul sayılarının yetersizliği ve öğrencilerin durumu göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bölge bazında eğitim ve öğretimin özgün koşullar oluşturularak uygulanması gerektiğini düşünüyor ve uygulanması gerektiğini belirtiyoruz.”
UZAKTAN EĞİTİMDE ANADİL ŞARTI
Salgın nedeniyle uzaktan eğitim yöntemi bütün ülkede denendi. Bu deneyimin Diyarbakır’da verimli olup olmadığını ve eksiklikleri de sorduk Akşahin’e. Ayrıca söz konusu eksiklikler yeni eğitim-öğretim döneminde giderilebilecek mi?
Akşahin, Eğitim Sen şubelerinin verilerinden yola çıkarak eksiklikleri şöyle dile getirdi: “2019-2020 eğitim öğretim yılı ikinci döneminde uygulanmaya başlanan uzaktan eğitim, MEB’in yetersiz, eşitsiz uygulamalarından kaynaklı öğrencilerde yaşam boyu iz bırakacak haksızlığa neden oldu. Yoksul ailelerin çocukları sistemin dışına itilmiş, eğitim belli bir kesime ulaşmıştır. Bu durum defalarca tarafımızdan eleştirilse de MEB çağrılarımızı, uyarılarımızı duymazdan gelmiş, kulaklarını tıkamıştır. Nitekim sınav sonuçları bizim ne derece haklı olduğumuzu gözler önüne sermiştir. Sınavda bölgemizin başarı oranı sıralamasında sonlarda bulunmasının en önemli nedeni olan anadili sorunudur. Özellikle kırsalda yaşayan aileler eğitim dilini kullanmamakta, bu süreçte öğrencilerin uzaktan eğitime katılımını sağlayamamış ve eşitsiz bir yarışın içinde haksızlığa uğrayarak istenmeyen sonuçlarla karşı karşıya kalınmıştır. Bu durum öğrencilerimizde kendilerine ve sisteme karşı güven sorunu oluşturmuştur.”
EŞİTLİK İÇİN MATERYAL SAĞLANMALI
Uzaktan eğitimle ilgili eksikliklerin giderilmediğini söyleyen Akşahin, bu konuda önerilerde bulundu. “Yeni eğitim öğretim yılında uzaktan eğitimin uygulanması koşulları sağlanmamış, bu şekilde devam etmesi halinde öğrencilerimizin eğitimlerini ve geleceklerinin riske atmak olduğunu düşünüyoruz” diyen Akşahin, sözlerine şöyle devam etti:
“MEB, eğer uzaktan eğitime devam edecekse bütün öğrencilere eğitme eşit şekilde katılacağı materyal sağlamalı, tüm öğrencileri eğitim sürecine katmalı, eğitimin her öğrenciye eşit şekilde ulaştırma kontrolünü sağlamalıdır. Eğitim süreci ailelere ve öğrencilerin inisiyatifine bırakılmamalıdır. Bölgemizde anadilde eğitim olmaması, yüz yüze eğitimden uzak kalacak çocuklarımızın eğitimden de uzak kalmasını ve dolayısıyla akranlarının gerisinde kalma sonucunu doğuracaktır. Buna yönelik eğitim politikasının geliştirilmesi gerekmektedir.”
VELİLERİN ENDİŞESİ, MEB’İN SORUMLULUĞU
Korona virüsü tehdidi devam ederken öğrenci velileri de çocuklarını okula göndermek konusunda tereddüt yaşıyor. Neredeyse bütün veliler, çocukların okulda fiziksel mesafeyi koruyamayacağına ve hijyene dikkat edemeyeceğine inanıyor. Bu da özellikle yaşlıların ve kronik hastaların bulunduğu aileleri endişelendiriyor. Akşahin’e “Öğrenciler ve aileleri psikolojik olarak yeni eğitim-öğretim yılına hazır mı sizce? Hükümet, aileleri, eğitimcileri ve öğrencileri eğitime hazırlamak için ne yapmalı?” diye sorduk.
Akşahin, “Okulların açılıp açılmayacağı, uygulanacak eğitim modelleri, alınacak tedbirler gibi birçok sorunun devam etmesi ve bu sorulara net cevap verilmemesi gibi bir belirsizlik ortamında elbette velilerin kaygılı, psikolojik olarak da kötü hissetmeleri gayet doğal. Salgın dönemi bitmeden, aksine artış söz konusu iken okulların açılması velilerde kaygı uyandırıyor” dedi.
Çocukların sorumluluğunun çocukları okula çağıran MEB’de olduğunu vurgulayan Akşahin, “Öğrencilerin okullarda fiziki mesafeyi koruyamayacağı, vaka sayılarının artma kaygısı, salgın bulaşma riski velileri endişelendiriyor. Çocukların sağlığından, yaşamlarından sorumlu olan velilerin bir kısmı çocuklarını okula göndermemeyi düşünüyor ve dile getiriyorken, MEB çocukları okula çağırıyor. Bu koşullarda öğrencileri okula çağırıyorsa MEB, öğrencilerin sorumluluğunu alıyor demektir. Salgın tehdidi devam ederken okullar açılacaksa eğer, başta TTB olmak üzere birçok eğitim kurumu, sendikalar, öğretmen, öğrenci ve velilerin de ortaklaştığı, sağlıklı bir eğitimin yürütüleceği bir program belirlenmeli ve uygulanmalıdır. Topluma somut ve bilimsel veriler sunulmalı, veliler ikna edilmelidir. Bölgesel, hatta kentlere özgü eğitim programları hazırlanmalı, kamuoyuna sunulmalıdır” diye konuştu.
Toplum sağlığının tehlikeye atılmaması gerektiğini belirten Akşahin, eğitim koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini, “Sınıf mevcutları düşürülmeli, öğretmen ihtiyacı giderilmelidir. Okullarda temizlik görevlileri, dezenfeksiyon görevlileri alınmalı, ateş ölçen ve gerektiğinde müdahale eden sağlık görevlisi bulundurulmalıdır. Öğrencilerin maske ihtiyacı karşılanmalı, eğitime ek bütçe ayırılmalıdır. Öğrencilerin, öğretmenlerin sağlığı her şeyin üstünde tutularak hareket edilmeli, çıkarlar uğruna toplum sağlığı ve geleceği tehlikeye atılmamalıdır. Önceliğimiz çocukların sağlığı olmalıdır” sözleriyle dile getirdi.
EĞİTİMCİLER: FİZİKİ MESAFE KORUNMAYACAK
Salgın devam ederken okullarda ders verecek öğretmenler nedense pek konuşulmuyor. Hatta salgın tehlikesine dikkat çeken öğretmenler, “Oturdukları yerden maaş alıyorlar” şeklinde eleştirilere maruz kaldılar.
Emine Akşahin, eğitimcilerin endişesini, Eğitim Sen’in yaptığı araştırmayı hatırlatarak paylaştı. Akşahin, “Eğitim Sen olarak son yapılan araştırmada ankete katılan 2 bin 231 eğitimcinin yüzde 92.7’si dersliklerde fiziki mesafenin korunmasının mümkün olmadığını belirtmiş, maske kullanımının 20 dakika ile sınırlandırılması gerektiğini savunmuştur. Eğitimcilerin yüzde 91’i çalıştıkları okullarda pandemi dönemi için yeterli eğitim alanının olmadığını, öğretmen odalarının yeterli derecede geniş olmadığını, uygulanması düşünülen ikili eğitim programına uygun olmadığını belirterek kendileri ve aileleri için endişe duyduklarını ifade etmişlerdir” dedi.
Eğitim ile ilgili son sayısal verileri de paylaşan Akşahin, şu bilgileri verdi: “571 bin 351 derslik, 15 milyon 88 bin öğrenci bulunuyor. Bu dersliklerin tamamının tekli eğitim-öğretim yaptığı düşünülürse; her sınıfta 10 öğrenci üzerinden yapılan hesaplamada tekli eğitim-öğretimde mevcut derslikler sadece 5 milyon 713 bin öğrencinin ihtiyacını karşılayabiliyor. İkili eğitim-öğretim yapılırsa, 11 milyon 426 öğrencinin ihtiyacı karşılanabiliyor. 15 milyon 88 bin örgün eğitim öğrencisinin bulunduğu tüm okulların 10 kişilik sınıflarda ikili eğitim-öğretim yapsa dahi, en az 366 bin 259 dersliğe ihtiyaç bulunduğu belirtilmiştir. MEB, tedbirleri Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği kriterlere göre açacaksa, bu ihtiyaçları gidermeden okullar açılmamalıdır.”
Emine Akşahin, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler salgın devam ederken, eğitimin ve sağlığın birbirinden ayrılmaz bir şekilde görülerek çözüm üretilmesini, başta TTB olmak üzere tüm kesimlerin bir araya gelerek toplum sağlığını, eğitimini beraber karar alınması ve en pozitif şekilde uygulanması gerektiğini belirtiyor, halkın yanında, halka karşı sorumluluğumuzu daima yerine getireceğimizi ve çocuklarımızın geleceği konusunda başta sağlık olmak üzere eşit temelde eğitim için mücadele edeceğimizi tekrar ifade ediyoruz.