Emine Bora: Tasarımcının okuyucuya karşı bir sorumluluğu var

Uzun zamandır Metis Yayınları’nda kapak tasarımcısı ve editör olarak çalışan Emine Bora ile kapak tasarımını, tasarımın sanatla ilişkisini ve beslendiği kaynakları konuştuk. 

Abone ol

DUVAR - “Formel bir grafik tasarım eğitimi almadım, asıl olarak ressam ve çocuk kitapları illüstratörüyüm” sözleriyle kendini tarif eden Emine Bora, MSÜ Güzel Sanatlar Resim mezunu. Üç kişisel resim sergisi açtı ve bazı karma sergilere katıldı. Uzun zamandır Metis Yayınları’nda kapak tasarımcısı ve editör olarak çalışan Bora, çeşitli yayınevlerine çocuk kitapları resimliyor. Son zamanlarda “yapmaktan büyük keyif aldığım işlerden biri” diyerek bahsettiği Pokrig.org sitesi için de resimleme ve animasyon olarak masal yayımlayan Bora ile bir araya geldik ve tasarımcılığı, imge meselesini ve beslendiği kaynakları konuştuk.

Emine Bora

'KİTAP KAPAĞI YAPMAK KENDİNE HAS BİR MATEMATİK İŞİ'

Her kitap tasarım süreci bir yolculuktur da aslında… Nasıl gelişiyor süreç? Bu süreçte değişen ve dönüşen şey ne oluyor?

Çevirmen nasıl farklı bir dilden diğer dile aracılık ediyorsa kapak tasarımcısı da aynı işlemi tersinden yapıyor denebilir. Tasarımcı çeşitli enstrümanları kullanarak bir kitabı okuyucu için en doğru şekilde çevirmeye çalışır. İçerik açısından yanıltıcı olmayan, metni iyi temsil eden, estetik ölçütleri haiz bir kadraj imal eder.

Kitap kapağı yapmak da güzel sanatların tüm dalları için olduğu gibi bir matematik işi elbette ama fazla da abartmamak lazım. Kendine has bir matematik bu. İşin içinde bir parça zekâ da olması gerekiyor, duygu da. Süreç her zaman böyle yüksek bir bilinç, kararlılık ya da ne yaptığını bilirlik içinde gitmiyor tabii. Denk gelişler, rastlantılar zaman zaman sürpriz yapabiliyor.

Bazen kendi kafanızda uyanan fikri uygulamanız, bazen de pek fikriniz olmayan bir kitap hakkında bir başkasının fikrini uygulayabilmeniz gerekiyor. Bazen, bir kapak için, saatlerce, günlerce uğraştığınız versiyonlar değil de neredeyse “bedavadan” bulduğunuz, çiziktirdiğiniz bir versiyon kabul görüyor. Çok başıma gelmişliği var.

Tasarım, özü itibariyle görsel sanatların bütün öğelerinin de bir sonucu nihayetinde… Özellikle resim, fotoğraf ve grafik bu ilişkinin en gözdeleri… Sanat geçmişi ve tasarımcı arasındaki bağlamı nasıl yorumluyorsunuz? Gelenek ve sanat anlayışı tasarımcıya nasıl katkı sağlıyor?

Kapak tasarımı işinde hiçbir grafiker yalnız başına değildir: Yazar, editör, çevirmen, çizer, diğer grafiker, iş arkadaşları, öteki kişiler... Ne kadar geniş bir görsel arşiviniz, hafızanız varsa, ne kadar fazla resim, heykel, fotoğraf, reprodüksiyon, illüstrasyon, desen, baskı görmüşseniz; roman okumuş, film izlemiş, kitapçı/sahaf/antikacı gezmişseniz bunlar uzun vadede işinize yarayabilir.

İmge, denilen olgu, çağa ve o çağın insanlarına göre yeni yeni anlamlar kazanabiliyor. Siz, dünyadaki yeni gelişmeler ve yerli okur nezdinde bu hususu nasıl açıklıyorsunuz? Bir fikir somut bir tasarıya bürünürken, dönemsel kriterleriniz oluyor mu?

Metis dizilerle çalışan bir yayınevi olduğu için genellikle var olan dizi tasarımlarına sadık kalıyoruz. Edebiyat, Bilim, Eleştiri, Ötekini Dinlemek, Diyaloglar vd... Kimi için kolaj, kimi için fotoğraf, kimine grafik kimine de resim gerekiyor.

Dönemsel kriterler pek olmuyor. Tarihsel olarak kitap son tahlilde oldukça sabit bir form. Az çok standart bir ölçüsü, biçimi, boyutu var. En nihayetinde elde tutup, sayfaları çevrilen, bakıp okunan, kaldırılıp bir yere konan bir nesne. Teknolojik gelişmelere ve baskı tekniklerine paralel çeşitli arayışlar ve buluşlar var: Kapağı kürklü, kuyruklu, kadife kaplı, sesli, disketli, CD’li, karekodlu, üç boyutlu maketli, ahşaba yerleştirilmiş, samana yatırılmış, parfüme batırılmış vs.

Ne derseniz deyin ama bana kalırsa e-kitap için bile bu aynı “form” söz konusu. Tamam, e-kitap başka bir çağın icadı, teknolojik açıdan bambaşka ancak benzemeye çalıştığı da klasik kitap nihayetinde.

'BİR TASARIMCI HER ŞEYDEN BESLENİR'

Bir tasarımcı nelerden beslenir? Zihninizi diri tutan, beslendiğiniz kaynaklar nelerdir?

Hemen hemen her şeyden beslenir. Kitaplar, kendi yaptığı ve başkalarının yaptığı tasarımlar, resimler, illüstrasyonlar, sokak tabelaları, duvar resimleri, alışveriş poşetleri, kuşlar, otlar, çöpler... Neyin ne zaman işe yarayacağı belli olmuyor. Bir kapak için çalışma yaparken bulduğunuz, o an işinize yaramayan bir görsel bir süre sonra kolaj malzemesi olarak mücevher gibi parlıyor.

'ÖNEMLİ OLAN KAPAĞIN ÇARPICI OLMASINDAN ÖNCE KİTAP HAKKINDA DOĞRU BİLGİ VERMESİ'

Gerek yayınevi, gerekse de yazar açısından bakıldığında, kitabın “görünürlüğü”yle ilgili temel değerlendirmelerden biri de o kitabın kapağıdır. Bu durum size nasıl bir sorumluluk yüklüyor?

Bunlar çok tartışma götürür meseleler. İnternet çağında artık bir kitabın görünürlüğü sadece kapağı ile değerlendirilebilecek bir iş değil sanki. Çok farklı kanal ve yöntemlerle bir kitap veya yazardan haberdar olabiliyor artık okuyucu. Kitabı oluşturan diğer özneler ne kadar sorumluysa kapak tasarımcısı da o kadar sorumlu bana kalırsa. Önemli olan kapağın güzel, çarpıcı olmasından da önce kitap hakkında doğru bilgi verip vermediği. Hatta yalan söyleyip söylemediği. Örneğin rengarenk, albenili, steril, grafik olarak düzgün herhangi bir imgeyle ortalama okuyucu tarafından ilk bakışta “çok güzel” olarak değerlendirilebilecek bir kapak son derece hatalı ve yanıltıcı da olabilir. İçerikle bağlantısız hatta alakasız da olabilir. Bazen kitabın yazarı bile yanlış bir imgede ısrar edebilir. Kendi kitabına karşı çok tarafsız olamayabilir.

Bu anlamda sadece yazara, yayınevine değil okuyucuya karşı da sorumluluğumuz var.

Son olarak, zarf mazruf dengesine dikkat etmeli, diyerek bitireyim.

“Yaptığım şu kitap kapağı, kariyerimde dönük noktası oldu” dediğiniz bir çalışma var mı?

Öyle bir şey olmadı hiç. Başkalarına oluyor mu bilmiyorum. Metis’te ilk yaptığım kitap kapağını hatırlıyorum mesela, çok sevdiğim kitapları ve kapaklarını, o kadar fazla sevmediklerimi de. Her kitap kapağı bir şekilde kendi hayatını yaşıyor. Uzun süre aynı yerde çalıştığınızda elinizin değdiği herhangi bir kapağı unutmanız/uzaklaşmanız pek mümkün olmuyor. Bizim yayınevinin giriş katı tüm kitapların kapaktan teşhir edildiği bir vitrin yeri aynı zamanda. Hatalarıyla sevaplarıyla her gün görüyoruz birbirimizi. Akrabalık gibi.

Günleriniz nasıl geçiyor? Hazırladığınız yeni çalışmalardan bahsetmek ister misiniz?

Bir süredir bizim sektördeki pek çok kişi gibi evde çalışıyoruz. Hâlihazırdaki yayın programına uygun olarak sırası gelen kitapların kapakları ile ilgileniyorum. Fransız filozof Vladimir Jankélévitch’in 'İroni' kitabının kapağı tezgâhta. Bir de Caspar Henderson’un 'Hayal Bile Edemeyeceğiniz Varlıklar Kitabı'nın kapağı ile uğraşıyoruz.