Emine Bulut videoları, Andrea Kowch resimleri...

Görüntü temeline dayalı her şeyi 'okumak' gibi bir illet var bizde. Halbuki görüntü zaten damardan alınmışcasına yayılıyor ılık bir acıyla, iç yanmasıyla çoğu zaman. Tıpkı Emine Bulut videosu, tıpkı Andrea Kowch resimleri gibi... Bir tarafta vahşet videoları konuşulurken diğer tarafta cetvelle şort boyu ölçümü yapılıyor, Andrea Kowch’un turtalarından kırmızılar akıyor.

Abone ol

Bazı görüntüler var zihinden ne yaparsan yap çıkmıyor. Olmaması gerektiğine inanıyorsun üstelik, doğru olmadığına ama bir taraftan da olmasaydı bu kadar ses getirir miydi diyorsun. Bir sesin gelmesi gerektiğini düşünüyorsun. Blurlamak yetmiyor bazen, bazen de blurlanmaması gerekirmiş gibi geliyor. Ve her şeyin bir uzmanı oluyor mutlaka okuyan, yazan, uzun uzun konuşan. Bir tarafta vahşet videoları konuşulurken diğer tarafta cetvelle şort boyu ölçümü yapılıyor, Andrea Kowch'un turtalarından kırmızılar akıyor.

Gün geçmiyor ki yeni bir rezillik patlak vermesin, 'tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkem'*de. Yazıya başladığım sabah bir cinayet videosuyla karşılaştım gözlerimi açar açmaz. Arkasından bir twitter kullanıcısı Andrea Kowch resimlerini paylaştı, arada birkaç gün var. Günlerimi neredeyse tamamen resimlere bakarak geçirdim öyle bir ruh hali. Arkasından bir 'ünlü' - ki kendisini search etmem gerekti Google'da- Lisedeki müdürüm misali -bu gerçekten yaşandı-  alıp eline cetveli etek, şort boyu ölçmeye kalkıştı. Ne terimler öğrenmedik ki o tweet yığınından, gstring'ler falan havalarda uçuştu. Kadınlık dersleri verildi. Bir AVM'de gördüğü her şeyi bir bir izah etti bu kadın arkadaş, okudu öğretti.  Sonra 'geri vites' dedikleri bir takım olaylar vuku bulmuş ama konumuz bu değil. Konumuz tam olarak;

Görüntü temeline dayalı her şeyi 'okumak' gibi bir illet var bizde. Fotoğraf okumak, film okumak, video okumak, enstelasyon okumak, resim okumak ve hatta önümüzden geçen kadını, erkeği-çocuğu okumak.

Halbuki görüntü zaten damardan alınmışcasına yayılıyor ılık bir acıyla, iç yanmasıyla çoğu zaman. Bir daha okumaya, okutmaya ne hacet. Tıpkı Emine Bulut videosu, tıpkı Andrea Kowch resimleri gibi. İkisini birbirine bağlayan çok kalın bir bağ var bence, halat. Birbirinden ayıramayan bir düğüm. Okunmaya gerek olmaması belki bu, görüntünün karşılaşıldığı anda zaten kana karışıyor olma hali. İnsan olma hali, kadın olma hali, anne-çocuk olma hali, eş-partner olma hali. Hepsinden vazgeçme hali. Durma, akışına bırakma hali. “Ne olacaksa olsunmuştu artık” hali. “Hiçbir şeyin böyle olmasına izin vermiyorum” hali. Nilgün Marmara'nın deyimiyle "Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi! Yiten bu işte” hali. Yiteni hatırlama hali. Karşı karşıya kaldığında zihne koca kara bir bulutun çökmesi hali. Yavaşlamaya ihtiyacın olduğunu hatırlama hali. Ellerin özerkliğini ilan etmesi, zangır zangır titremesi hali. Sanki her adımında zaten peşinde değilmişcesine, sanki kadınlar arasında, erkekler arasında, çocuklar arasında, mahallede, iş yerinde, otobüste, trende yanında durmuyormuşcasına, sanki el alem olup evinin baş köşesinde oturmuyormuşcasına gece gündüz 'erkekliği' iliklerinde hissetme hali.

Bir kısmımız öldürülüyor. Boğazı kesiliyor, yakılıyor, kimliği yok sayılıyor, görmezden geliniyor. Bir kısmımız ne yapacağını bilmiyor. Bir kısmımız sürekli bağırıyor. Her şeye, herkese. Bir kısmımız yer açmaya çalışıyor kendine. Bir kısmımız her şeyi haklı görüyor, bir diğeri başkalarının rolünü üstlenip kendini ipin ucuna götürüyor. Bazı kadınların bazı kadınlara yaptıklarını erkekler bile yapmıyor hatta bazen.

Andrea Kowch resimlerine bakıyorum ben. Pencerelerin açılmasına, rüzgarın dışarıda ve içeride başka yönde esmesine. Samanların yanmasına, kelebeklerin uçmasına, kargalara, birbirlerini parçalayan köpeklere. Kaosa, 'Her şeyde yanıp sönen bir kıyamet algısı'**na... Kowch'un masalarından birinde beşinci kadın oluyorum. Şaşırıyorum her şeyin bu kadar gerçek ve bu kadar yakınımda oluşuna. Tabaktan damlayan turtanın kırmızısı kanıma karışıyor.

Ve anıtsayaç saymaya devam ediyor 1,2,3....258

*Nuri Bilge Ceylan; Cannes Film Festivali konuşması, 2008.

**Cahit Zarifoğlu-Mavi Gök Orda Mı

Notlar:

  • Resimde imzanın yer aldığı şablon kasti olarak sol başta yer alan kadın figürün gözlerinde yer almaktadır.
  • UmbertoArte isimli Twitter kullanıcına Andrea Kowch paylaşımları için teşekkürler