Emirali Yağan: Mehmet Çetin’in gidişi bir krater boşluğu bıraktı

Kasım 2020'de vefat eden şair Mehmet Çetin’in dostları 1. Dersim Mehmet Çetin Kültür ve Sanat Buluşması’nda bir araya geldi. Etkinliklerde Çetin’in yaşamı, düşünceleri ve şiirleri paylaşıldı.

Abone ol

DERSİM- Şair Mehmet Çetin, 9 Kasım 2020’de İstanbul’da vefat etti ve Dersim’in Ovacık ilçesine bağlı Kurederşi mezrasında toprağa verildi.

Bu yıl ilki düzenlenen “Mehmet Çetin Kültür ve Sanat Buluşması”na katılan dostları, önce Kurederşi’de Mehmet Çetin’i ziyaret ettiler. Mezarı başında Mehmet’i andılar ve şiirlerini okudular.

İki gün süren buluşma etkinliğinin ilki Ovacık’ta, Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün de katılımıyla gerçekleşti. Dostları Çetin’in hayatlarıyla temasını, anılarını, düşüncelerini ve düşlerini anlattılar, onu ifade ettiğini düşündükleri şiirlerden örnekler okudular. Müzisyen dostları Mehmet Çetin’in şiirlerinden yapılan besteleri ve sevdiği türküleri seslendirdiler.

İkinci etkinlik Dersim’de yapıldı. Belediye Başkanı Mehmet Fatih Maçoğlu, burada yaptığı konuşmada, “Politik duruşundan kaynaklı doğasına, toprağına, buradaki kültüre olan düşkünlüğüydü Mehmet Çetin’i Mehmet Çetin yapan. Bizler onu küçük yaşımızdan beri tanıyorduk çünkü onun mücadele ardıllarıydık” dedi.

'RİTSOS’UN YOLDAŞLIĞIYLA'

Şair Önder Kızılkaya hem Sanat Hareketi tartışmalarının içinde hem de Piya Kolektifi’nin bütün süreçlerinde yer almıştı. Dersim’de, Piya Kolektifi sürecinde Mehmet Çetin ve diğer arkadaşlarıyla yapmaya çalıştıklarını şöyle anlattı:

“Bir ‘şair’/’yazar’ olarak, egemenlik ve eşitsizlik üreten her türlü etkinlik ve düzenekten uzak durmaya çalıştım/çalıştık. Yıllar önce, 1990’lı yılların başında, ‘Sanat Hareketi’ adı altında yaptığımız toplantılarda ‘Her türlü egemenlik, eşitsizlik ve sömürü ilişkisinin meşruiyetini ret temelinde sanat yapılabilir mi?’ diye kendimize sormuş ve ‘Evet’ diyerek denemeye karar vermiştik. Bu doğrultuda kendimize sanatsal/yaşamsal bir yol oluşturmaya çalışmıştık. Önce ‘Sanat Hareketi’, sonra ‘Piya Kolektifi’. Heyecanlı ve öğretici bir süreçti. Yola, yoldaşlığa ve yoldaşlara minnettarım. Oluşturduğum dil ve duruşta, bu süreçte edinip öğrendiklerimi önemli buluyorum.

Sanatın da dünyayı değiştirme, bazen de muhafaza etme, yollarından biri olduğuna inandık, inanıyoruz.

Ritsos, sanatın amacının ‘yeni yaratıcılar yaratmak’ olduğunu söylemişti. Yannis Ritsos’un ‘Kararmış Çömlek’ şiirinin her zaman paylaştığımız o bölümünü burada da paylaşmanın hoş olacağını düşünüyorum.

“…
İşte bak, kardeşim, sonunda öğrendik konuşmayı
tatlı tatlı ve yalın konuşmayı.
Anlaşabiliyoruz şimdi-fazlası da gereksiz.
Ve yarın diyorum, daha da yalın olacağız
tüm yüreklerde, tüm dudaklarda aynı ağırlığı edinen sözleri bulacağız
adıyla anılacak her şey,
ve ötekiler gülümseyip ‘böyle şiirleri
biz de yüzlerce yazabiliriz’ diyecekler.

Bizim de istediğimiz bu işte.
Çünkü şarkımız insanlardan ayrı sivrilmek için değil, kardeşim,
İnsanları birleştirmek içindir şarkımız.
…”

'MESELE DEVRİM OLMAKTIR'

Sanat Hareketi sürecindeki tartışmaları, Zazaca’nın Türkçenin bir lehçesi olduğu iddiasından yola çıkarak anlatan sanatçı Burhan Özkan ise, konuşmasında şunları söyledi: “Bu toplumun büyük bir kısmını, yani birlikte yaşadığımız Türk ve Kürt toplumundan söz etmiyorum, işin Türk tarafından söz ediyorum. Bunun Türkçenin bir lehçesi olduğunu iddia etti ve inandırdı Türkiye’nin resmi ideolojisi. Milyonlarca kişi de inandı buna. İnsan tehlikeli bir varlıktır. Büyük bir potansiyel taşıyor ve korkunç şeyler yapabiliyor. Umutla korkuyu, iyilikle kötülüğü, doğru ile eğriyi aynı anda aynı güçle içinde taşıyabiliyor. O yüzden dedik ki, mesele devrim yapmak değil, devrim olmaktır. Çünkü ancak ve ancak devrim olmak, kendi kurduğumuz cümleyle, kendi ruhumuz ve kendi bütünlüğümüz arasındaki bağlantıyı kurmanın tek yoludur. Yarına ertelenemeyecek bir gerçeğin peşinde koşmaktır devrim olmak. O gerçek her türlü egemenlik ve eşitsizlik ilişkisinin meşruiyetinin reddetmeden bu hayatın içinde mutlu, doğru bir insan olunamayacağı gerçeğidir.”

'MEHMET’İN ŞİİRİ BUNDAN SONRA TARTIŞILACAK'

Etkinliğin koordinasyonunda önemli emeği olan şair Namık Kuyumcu, Mehmet Çetin’in şiiri hakkında kısa bir değerlendirme yaptı ve şunları söyledi: “İnanıyorum ki Mehmet Çetin’in şiiri bundan sonra konuşulacak ve tartışılacak. İki üç dil arasında gidip gelen bir arkadaşımızdı. 8 yaşından sonra öğrenmişti Türkçeyi ve kekeme olmuştu. Buralardan Adana’ya göçtüğünde Türkçe konuşamadığı için kekeme kaldı. ‘Kekemece’ kitabı da 40-50 yıllık hayatının hesaplaşmasıdır. Yani bu coğrafyadaki insanların dilinin üzerindeki baskı ve zulmün, birçok alandaki baskı ve zulümle buluştuğu bir tarihin içinden şiirle yapılan bir itirazdır Kekemece. Buralardan gelip Türkçeyi çok iyi kullanan bir şair olarak kendine ait imge sözcükleri yaratmış bir şairdi. Düş gücüyle yaptı bunu ve düş gücünün dille ilgisi vardır. Bu bakımdan da yenilikçi ve devrimci bir insandı. Şiirlerinde Türkiye’de ve Türkçede birçok insanın bilmediği, farkına varamadığı, kavrayamadığı ilkleri başlatmıştır. Türkçe şiirin kalıplarını zorlamış, dili paramparça etmiş ve yeni bir şiir dili yaratmıştır. Bu çok devrimci bir şeydir.”

Mehmet Çetin’in Zazaca yazdığı ‘Suredar’ kitabıyla ilgili, sezgilerim dışında, bir fikrim yoktu. Varto’dan etkinliğe katılan Daimi Bingöl Mehmet Çetin’in Zazaca şiirleriyle ilgili bir sunum yaptı. Ancak sunumdan önce, kişisel merakım nedeniyle Bingöl’e, Mehmet Çetin'in Zazaca yazdığı şiirlerin Zazaca şiir içindeki yerini sordum. Daimi Bingöl, “Mehmet’in şiiri Zazaca’da doruktadır” cevabını verdi. Bu cevap, Mehmet’in kardeşi ve dostu olarak elbette çok sevindirdi beni.

ORTAK DUYGU, ORTAK ÇABA

Piya Kitaplığı’nın logosu kunduzdu ve daha sonra Kunduz Düşleri adlı şiir dergisi/kitabı yayımlanmıştı. Şair Nesimi Aday için Piya Kolektifi’ne katıldığı ilk zamanlar, “Genç Kunduz” deniliyordu bu nedenle. Genç Kunduz olmayı Akın Yanardağ’a devredeli çok zaman olmuştu ve buluşmanın koordinasyonundan sunuculuğuna kadar çok emek verdi etkinliklere. Anılarını anlattı ve Mehmet Çetin’in şiirlerini okudu.

Almanya’dan gelen Ali Rıza Güler ise ayağının tozuyla ve elindekilerle yetinmek zorunda kalarak Mehmet Çetin’in fotoğraflarından bir sergi hazırladı.

Hayal Hanoğlu program sundu, Ali Rıza Özdemir çıkıp şiir okudu, Akın Yanardağ ütüne ne düştüyse usulca yaptı, Eyüp Hanoğlu her yerdeydi.

Heykeltıraş Sercihan Alioğlu, buluşmadan çok önce gelmişti Dersim’e ve Cemal Taş’ın da katkılarıyla Beyaz Dağ’da uygun bir taş bulmuştu Mehmet Çetin’in mezarı için. Herkes döndükten sonra Dersim’de kaldı ve tonlarca ağırlıktaki taşı, kadim dostu Mehmet Çetin için yontacaktı.

EMİRALİ YAĞAN BOŞLUKTAN SÖZ ETTİ

Beyaz Dağ demişken… Yine Mehmet Çetin’le mahpushaneyi de sürgünlüğü de yaşayan ve 1938 katliamını anlatan ‘Beyaz Dağ’da Bir Gün’ kitabını yazan Emirali Yağan’dan söz etmeden geçmek olmaz. Mehmet Çetin’in cenazesine katılmak üzere Dersim’e gelen Yağan, bir süredir Fransa’da ve sağlık sorunu yaşıyor. Bu yüzden buluşmaya ancak bir video ile katılabildi.

Emirali Yağan, konuşmasının bir bölümünde Mehmet Çetin’le arkadaşlık üzerine şunları söyledi: “Bu öyle bir arkadaşlık ki kendisini yıllarla, kendisini hayatın bin bir haliyle derinleştiren, anlamlandıran çok özel bir arkadaşlıktı. Bazı insanlar dünyaya ikizleriyle gelirler. Bizim ikizimiz Mehmet Çetin’di. O çıkıp gittikten sonra hayatımızda bir alabora olma, bir sarsılma durumu oldu. Biz henüz kendimize gelmiş değiliz. Mehmet Çetin’siz bir hayatı tarif edebilmiş değiliz ve gerçekten şaşkınız. Ama bunlar artık geride kalmalı ve biz Mehmet’i şiiriyle, hayattaki duruşuyla, hayatımıza kattıklarıyla, kolektif hayattaki üretkenliği ile, bir işi yaparken o işe ilgisi olan insanları dahil etme yeteneği ile, biz Mehmet’i son Kirmanç oluşuyla hep hatırlayacağız. Ben onunla bir büyük uçuruma, bir büyük boşluğa, bir büyük kratere düştüm.”

SONRAKİ BULUŞMA NASIL OLACAK?

1.Dersim Mehmet Çetin Kültür ve Sanat Buluşması, sınırlı destekleri saymazsak, Mehmet Çetin dostlarının kolektif emeği ile gerçekleşti. İlk buluşmada, Mehmet Çetin’le anılar paylaşıldı, hayattaki duruşuna değinildi, şiirlerinden bestelenen şarkılar söylendi ve şiirleri okundu. Buluşma, bir ilkti ve bu haliyle doyurucuydu.

Buluşmanın 2’ncisi hangi koşullarda ve nasıl bir içerikle olacak? Bu soruların cevabını zaman verecek elbette. İlk buluşmanın duygusal bir boşluğu doldurmaya yönelik bir içerik taşıdığını söyleyebilirim. Kolektif bir hayatı savunan Mehmet Çetin, tiyatrodan şiire, öyküden müziğe geniş bir alanda üreten bir insandı. İkinci ve sonraki buluşmalar Mehmet Çetin’i bu yönleriyle ele almalı ve belki sempozyum şeklinde düzenlenmeli. (DUVAR)