Yolumun üzerine gördüğüm emlak ofislerinin ilanlarına şöyle bir
bakmadan geçemiyorum. Her baktığımda da bir saçmalıkla
karşılaşıyorum. Ne satın alma gücü paritesiyle, ne kişi başına
GSYİH ile bu durumu açıklamanın imkânı yok, ama diğer herhangi bir
parametreyle de mantıklı bir sonuca varmak mümkün görünmüyor. Tabii
ki inşaat maliyet endeksi, toplam konut arzı ve talebi çok temel
göstergeler, ama bunlar bile anomaliyi açıklamak için yetersiz
kalıyor. Göçmenlerin emlak fiyatlarını şişirdiğine ilişkin genel
kanının tek başına bir karşılığı olması pek mümkün değil, ama tabii
bu iktidarın işine gelen, bir topu taca atma fırsatı olarak pek
kullanışlı...
Sorun şu... Emlak fiyatlarının üç aşağı-beş yukarı bir mantığı
olması gerekir. Söz gelimi, aynı ilçede, aynı mahallenin bir
sokağında benzer metrekarelerdeki iki konutun fiyatları arasında
yüzde 50 ila yüzde 70 fark olabilir mi? Oluyor işte! Beşiktaş’tan
örnek vereceğim... Aynı metrekare, aynı yaşta, aynı sokakta bir ev
6 milyon TL, diğeri 4 milyon 500 TL... Bu ender bir durum değil, bu
mantıksız fiyat aralıklarına sıkça rastlanıyor. Kiralar için de
durum pek farklı değil, benzer evlerin kiraları yüzde 50 sapma
gösterebiliyor. Konutun satış fiyatının kaç aylık kiraya karşılık
geldiği de ayrı bir mesele... Şu anda bu fiyatlara bile bir konut
satın almak kira ödemekten daha avantajlı görünüyor. Zira kiraların
artış oranı satış fiyatlarının artış oranının çok üzerine çıkmış
görünüyor. Tabii ki paranız varsa, zira konut kredisi almak artık
hiç kolay değil, alsanız da çok yetersiz kalıyor.
EMLAK BALONU SÖNECEK GİBİ...
Şimdi izlenimleri bir kenara bırakıp, veriler üzerinden gidelim,
ama önce küresel ölçekte bir emlak balonu olduğunu, Türkiye’nin
enflasyonist ortam sebebiyle daha ciddi bir sorun yaşadığını
belirtelim. Ve bu emlak balonunun sönmesi, hatta patlama ihtimali
olduğunu iddia eden uzmanların sayısı hiç de az değil. Tabii burada
hatırlatmak gerekir ki, her emlak balonunun patlama riski ciddi
finansal krizlerin ortaya çıkmasının tetikleyicisidir.
Avustralya ve Kanada gibi balon oluşturan emlak piyasaları
şimdiden hızlı fiyat düşüşleriyle karşılaşıyor. Uzmanlar dünya
çapındaki düşüşün daha yeni başladığını ileri sürüyor. Artan kredi
ödemeleri, alıcıları konut pazarına girmekten vazgeçirirken, bu
durum da emlak satışlarını baskılamaya neden
oluyor. Sözgelimi, Avustralya’da ağustos ayında konut
satışları son 40 yılın en büyük aylık düşüşünü kaydetti.
KREDİ KULLANANLARIN REEL ÜCRETLERİ DÜŞERSE...
IMF uzmanlarından Hideaki Hirata, “2023 ve 2024’te küresel
olarak senkronize bir şekilde konut piyasasında düşüş
gözlemleyeceğiz” diyor. Tabii bir önemli mesele de faiz
artırımlarının yansımaları... Nomura Holding Küresel Pazar
Araştırması Bölümü Başkanı Rob Subbaraman bu soruna dikkat çekerek,
“Borç almış genç ailelerin reel ücretlerinin düştüğü bir dönemde
faiz oranlarında yaşanan artış şok edici olabilir” tesbitini
yapıyor. Şu an için gelişmiş ülkelerdeki pek çok tüketici
geçmiş yıllarda sabit faiz oranlı kredilerle konut aldığı için bu
artırımlardan etkilenmeyecek. Ancak olası bir resesyon ve
stagflasyon riskinden herkes etkilenecek. Doğal olarak bu da kredi
geri ödemelerinde sıkıntı yaratacak.
Faiz oranlarının yeni kredi almayı düşünenlerin bir bölümünün bu
kararını erteleyeceği kesin. Diğer taraftan Kanada, Yeni Zelanda
gibi ülkelerde değişken faizli kredilerin payı fazlaca yüksek.
Avrupa’nın en sıcak pazarlarından biri olan İsveç’te konut
fiyatları ilkbahardan bu yana yaklaşık yüzde 8 gerilemiş durumda...
Bu düşüşün yüzde 15’e ulaşabileceğini tahmin edenler var.
Britanya’daki veriler de bu eğilim teyit eder nitelikte, fiyat
düşüşleri hız kazanıyor. Londra’da konut değerleri sabit kalıyor ya
da geriliyor. Kimi uzmanlara göre, Britanya’da talep gelecek sene
yüzde 20 gerileyecek. ABD’de ev fiyatlarının 2023 yılında
sabit kalacağı öngörülüyor, ama bazı bölgelerde şimdiden düşüşler
başlamış.
YÜKSEK ENFLASYON VE ARZ-TALEP DENGESİ
Türkiye’de de benzer bir gelişmenin yaşanacağı tahmin ediliyor.
Zaten temmuz ayından itibaren satışlarda düşüş yaşanıyor. Konut
satışlarındaki düşüşün en önemli sebebi, yükselen fiyatlar
nedeniyle talebin azalması. Türkiye genelinde konut fiyatları
temmuz ayında, bir önceki aya göre yüzde 8, 2021’in aynı dönemine
göre ise yüzde 173.8 yükseldi. Bir konutun metrekare başı fiyatı
temmuzda 13,936 TL oldu. Böylece 100 metrekarelik bir konutun
fiyatı ülke genelinde ortalama 1.3 milyon TL’yi aştı. Fiyatların
astronomik bir yükseliş gösterdiğini belirten bizzat İstanbul
Emlakçılar Odası Başkanı.
KREDİ FAİZİ VE MİKTARI TALEBİ
OLUMSUZ ETKİLİYOR
Fiyatların yüksekliğinin yanı sıra, konut kredilerinde yaşanan
sorunlar da talebin gerilemesinde önemli bir etken. Zira yüksek
kira fiyatları sebebiyle, daha hesaplı olabilecek konut satın alma
eğilimini engelleyen en temel mesele bu. Düşük faiz, yüksek
enflasyon sarmalında, bankalar kredi musluklarını iyice kıstı.
Vatandaş, istediği miktarda konut kredisi kullanamıyor; bankaların
kredi kullandırımı en fazla 500 bin TL.
Kamu bankalarının konut kredi faiz oranları düşük olsa da özel
bankalardaki oranlar yüksek. Kamudaki konut kredi faizleri yüzde
1.29, özel bankaların konut kredi faizleri ise yüzde 2.03 ila 3.75
arasında değişiyor. Kamu bankalarındaki düşük kredi faiz oranlarına
rağmen, 2022 Eylül ayında kredili konut satışlardaki düşüş yıllık
olarak yüzde 43 oldu.
AYLIK 30,000 TL KREDİ ÖDEMESİNİ KAÇ AİLE
KARŞILAYABİLİR?
Bunun yanı sıra, artık tüketici açısından uzun vadeler bile
aylık ödemeleri karşılamak açısından yetersiz kalıyor. Konut
kredisi kullananların ödemeleri gereken aylık taksit tutarları kamu
bankalarında en az 21,000 TL’den başlarken, özel bankalarda 30.000
TL’yi aşıyor. Kredi eğer özel bir bankadan kullanıldıysa da toplam
ödeme miktarı 10 senede 3.7 milyon liraya ulaşıyor. Bu durumda,
satın alınan konutun tutarından bile daha fazla faiz ödemesi
anlamını taşıyor.
ENFLASYONUN ÇOKLU ETKİSİ
Emlak fiyatlarındaki artışın temelinde enflasyonun çoklu
etkisinin olduğunu biliyoruz. TL’deki değer kaybına karşı korumak
amacıyla gayrimenkule akının hızı kesilmiş gibi... Bunun sebebi
enflasyonist ortamın sona ermesi değil tabii ki, parası olanların
parasını konuta yatırmaları ve bu kesimde bir doygunluk
yaşanması... Amaç serveti korumaktı ve gayrimenkulü tercih
edenlerin karlı çıktığı bir gerçek. Ama bu eğilimdeki kişilerin
talebinde de düşüş yaşanıyor. Parası olanlar zaten bu yatırımı
2022’nin ilk yarısında yaptı.
YABANCILARIN TALEBİ DE DÜŞÜŞTE
Etkisinin ne düzeyde olduğu tartışmalı, ancak satışların
düşmesinde bir diğer etken de Çevre, Şehircilik ve İklim
Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan 81 kentte Sosyal Konut
Projesi... 500 bin konut ve 250 bin konutluk arsa ve 50 bin iş
yerinden oluşacak projenin açıklanmasından sonra, talepte bir
çekilme olduğu görülüyor. Bunu da yan bir etken olarak
değerlendirmek mümkün.
Yabancıların konut fiyatlarının artışındaki etkisini hesaplamak
mümkün değil, ancak inşaat maliyetleri endeksi ve belli
bölgelerdeki arz yetersizliği gibi etkenlerin yanında çok düşük bir
etkisi olduğunu söylemek mümkün. Söz gelimi, 2022’nin ilk üç
çeyreğinde satılan yaklaşık 1 milyon konuttan 50 bini yabancıya
satıldı. Temmuz ayından bu yana ise yabancılara yapılan konut
satışlarında da düşüş gözleniyor. Yabancıya satışlar haziran ayında
rekor kırmış ve 2021’in aynı ayına göre yüzde 81.8 artarak 8 bin
630’a yükselmişti. O günden bu yana ise düşüş eğilimine girdi. TÜİK
verilerine göre, yabancıya yapılan satışlar haziran ayındaki yüzde
81.8’lik yükselişten sonra, temmuz ayında yıllık yüzde 12.4;
ağustosta yüzde 10.1 geriledi. Eylül de ise yüzde 23.8 oranında
azalarak 5 bin 49 oldu.
KİRALARDA AKILDIŞI EĞİLİMLER
Şimdi servetini korumak isteyenleri, yabancıları ve spekülasyon
yapanları bir kenara bırakıp, toplumun çok büyük kesimini oluşturan
orta ve alt gelir grubundaki vatandaşların emlak piyasasındaki
gelişmelerden nasıl etkilendiklerine bir bakalım... Yani artık bir
ev sahibi olmanın çok uzak bir hayal olduğu kesimlere... Onların şu
andaki en büyük derdi, kiralar. Kiralardaki artış konut
fiyatlarının da ötesine geçmiş durumda ve bırakın ekonomik
saikleri, bir histeri görünümü çiziyor. Tabii bu irrasyonelliğin
sürdürülebilir olması mümkün değil. ‘Emsal sarmalı’ diyebileceğimiz
bir hesap kitap bilmezlik, kiralık konut fiyatlarını belirliyor.
“Yan daire 15.000 TL mi, ben 20.000 TL isteyeyim” gibisinden bir
ruh hali...
KİRA FİYATLARINDA REEL ARTIŞ YAVAŞLIYOR
Bahçeşehir Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin
(BETAM) yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye genelinde ortalama
kiralık konut ilan metrekare fiyatındaki yıllık artış oranı ekim
ayında yüzde 159.2 olurken, ortalama kiralık konut ilan metrekare
fiyatı 62.2 TL’ye yükselmiş. Öte yandan, yıllık kira artış oranı
İstanbul’da yüzde 145.6, Ankara’da yüzde 168.4, İzmir’de ise yüzde
158.6 olmuş. Ortalama kiralık konut ilan metrekare fiyatları
İstanbul’da 88.4 TL, Ankara’da 42.9 TL, İzmir’de ise 62.1 TL.
Enflasyondan arındırılmış kira fiyatları ülke genelinde ve
İstanbul’da artmış, Ankara’da azalmış, İzmir’de ise değişmemiş.
KİRALIK KONUT TALEBİ DE
DÜŞÜYOR
Doğal bir sonuç olarak, kiralık konut talep göstergesi eylül
ayına kıyasla yüzde 15.3 azalmış. Bu azalışta mevsimselliğin etkisi
söz konusu. Buna karşılık kiralık konut talebi geçen yılın aynı
ayına kıyasla yüzde 9.1 yüksek. Kiralık konut piyasasında bir
canlılık göstergesi olarak kullanılan "kiralanan konut sayısının
kiralık ilan sayısına oranı" ülke genelinde ve üç büyük ilde
azalmış. Kiralık konut piyasasındaki bir diğer canlılık göstergesi
olan ve kiralık ilanların ne kadar süre yayında kaldığını ölçen
"kapatılan kiralık ilan yaşı" ülke genelinde ve üç büyükşehirde
artmış. Bu son iki gösterge kiralık konut piyasasında geçen ay
olduğu gibi durgunlaşma sinyalleri veriyor.
EV SAHİBİ OLMA HAYALİ BİLE UNUTULDU
BETAM’ın yaptığı bir diğer araştırmanın sonuçları da çok
önemli... Araştırmaya göre, Mayıs 2020’de bir asgari ücretlinin
konut sahibi olabilmesi için yaklaşık 61 ay, yani beş yıl boyunca
birikim yapması gerekiyordu. Bu süre Haziran 2022’de 121 ayla
zirveye ulaştı. Temmuz 2022’de asgari ücrete yapılan zammın
ardından bile ancak 108 aya yani dokuz yıla düşebildi. Asgari
ücret 2,800 TL’yken bu ücretin yarısıyla konut kiralamak mümkündü.
Ancak şimdi 5,500 TL’lik asgari ücretin yüzde 92’si kiraya gitmeye
başladı. Araştırmaya göre, iki sene önce ucuz konut
piyasasında 90 metrekarelik bir konutu yaklaşık 65 aylık asgari
ücret ile satın alabilme imkânı bulunuyorken, bugün aynı konut için
en az 110 aylık asgari ücret gerekli.
Aralık 2021'de kira bedelinin asgari ücrete oranı yaklaşık yüzde
83’e ulaştı, 2022’ye girerken yapılan büyük oranlı asgari ücret
artışı kira payını düşürse de bu yılın nisan ayında kira payı yüzde
100’ü aştı. Kira bedelinin asgari ücrete oranı nisan ayında yüzde
103'e, mayısta yüzde 119’a, haziranda ise yüzde 120’ye ulaşmıştı.
Yani asgari ücretlilerin 90 metrekarelik bir konutu kiralamakta
tamamen aciz kaldıkları ortada.
BARINMA KRİZİNE GİRDİK
Tabii ki konut fiyatları durduk yere artmıyor, 2022 yılı için
geçerli olan inşaat maliyet bedelleri, mesken binalarında, yapı
özelliğine göre; lüks yapılar için 4,950 TL ila 7,800 TL, 1. sınıf
yapılar için 425 lira ila 640 lira, 2. sınıf yapılar için 1,050
lira ila 1,700 TL, 3. sınıf yapılar için 2,250 TL ila 3,000 TL.
İnşaat maliyet endeksi, 2022 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre
yüzde 3.44, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 117.07 arttı. Bu
artışın azalarak da olsa sürmesi bekleniyor. İşin bir yanı
bu...
Şimdi emlak piyasası için sorun şu... Bu fiyatlarla talebin
düşeceği aşikar, talep düşmesi karşısında konut fiyatları da bir
yere kadar gerileyebilir. Ama bunun sınırını inşaat maliyet endeksi
belirleyecek. Zira kimse zararına konut üretmez. Arz azaldığında
talep artar kuralı, emlak piyasasında bire bir geçerli işlemez.
Zira satınalma gücü buna yetmez, kredi iklimi de negatif yönlü...
Bu durumdan kira fiyatları da etkilenir. Zira artış da bir yere
kadar... Zaten şimdiden yüksek kira kontratlarını imzalayanlar kira
ödemelerini aksatmaya başladı bile... Buna ‘barınma krizi’
diyelim.
YA PATLARSA?!
Bu veriler ışığında, bu fiyatlarla konut piyasasının ciddi bir
durgunluğa gireceği görünüyor. Kiracılarla ev sahipleri arasında
bir sosyal krizin ödeme krizine dönüşme ihtimali ve milyonlarca
dava dosyasının ortaya çıkması da pek muhtemel. Ama iş bununla da
bitmiyor. Türkiye’de emlak sektörü, hala ekonominin
belkemiklerinden biri ve eğer emlak balonu patlarsa, var olan
ekonomik kriz korkunç bir hal alabilir.
Küresel ölçekte ise durum daha da ciddi sonuçlara yol açabilir.
Zira ülkemizde hala sabit mortgage uygulaması var, dünyada ise,
özellikle gelişmiş ülkelerde değişken mortgage... Emlak piyasası
pek çok finansal enstrümanın kaynağı ve daha önce yaşanan mortgage
temelli krizler aklımızda... Zincirleme reaksiyon için en tehlikeli
nokta bu. Emlak balonu patladığında, türev piyasalardan başlayarak
tüm menkul kıymet piyasaları büyük yara alır. Böylesi bir şey,
küresel ekonominin şu geçtiği evrede kâbus senaryosu gibi bir
şey!
Şimdi hepimizin gündelik derdi kirayı denkleştirmekken, kim bunu
düşünecek değil mi?