Emniyet-Sen Başkanı Faruk Sezer: 'Mobbing ve baskı yok' diyen yalan söylüyor
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün hakkında suç duyurusunda bulunduğu Emniyet-Sen Genel Başkanı Sezer ile sendikanın kuruluşunu, mobbing iddialarını ve gündemden düşmeyen polis intiharlarını konuştuk.
İZMİR – Son iki yıldır gündemden düşmeyen polis intiharları, TBMM'de defalarca soru önergelerine konu oldu. 2021 yılında resmi olmayan rakamlara göre 109 polis çeşitli sebeplerle intihar ederken, 2020 yılına göre intihar sayısının ikiye katlanması dikkat çekti. Bu yılın daha ilk aylarında ise polis intiharlarının sayısı 30'u aşmasına rağmen yetkililerden halen resmi bir açıklama gelmedi. Öte yandan Emniyet Teşkilatı içerisindeki mobbing ve amir baskısı iddiaları da gündemdeki yerini koruyor. Söz konusu iddiaları ve intiharları araştıran isimlerden biri de Emniyet-Sen Genel Başkanı Faruk Sezer.
Son olarak 17 Mart'ta çıkarılan atama ve yer değiştirme yönetmeliğine tepki gösteren Sezer, birçok çevrenin hedefi oldu. Sezer hakkında açıklama yapan Emniyet Genel Müdürlüğü, Sezer'in "mesnetsiz ithamlarla dezenformasyon" yapmaya çalıştığını belirterek suç duyurusunda bulundu. İlk olarak Emniyet Teşkilatı içerisindeki 'FETÖ' baskısına karşı 2012 yılında kurulan Emniyet-Sen'in kapatılması için açılan dosya ise halen AYM'de.
Trabzon Polis Okulu'nda eğitim gören Sezer, daha sonra ülkenin dört bir yanında görev yaptı. Meslek hayatı boyunca Trafik, İstihbarat ve TEM Şube hariç hemen hemen tüm birimlerde çalışan Sezer, henüz polis okulunda eğitim gördüğü 1990'ların başından itibaren emniyet teşkilatında birçok uygulamada yanlışlıklar olduğunu gördüğünü dile getiriyor.
'MESLEĞİMİN İLK ANINDAN İTİBAREN...'
Sezer'in daha o günlerde başlayan polis hakları savunuculuğu daha sonra ise kuruluşunda bile birçok engel çıkarılan Emniyet-Sen ile devam ediyor. Sezer, gördüklerini şöyle anlatıyor:
"Kendi memurunu, kendi personelini, kendi teşkilatını yüceltecek şeyleri değil de, zor duruma düşürecek şeyleri daha çok yaptıklarını gördüm. Adaletsizlikler, liyakatsizlikler ile kendi görev alanında olmayan şeyleri, angarya tabir ettiğimiz görevleri üzerine almak zorunda olan bir teşkilat olduğunu gördüm. Bütün bunları gördükten sonra daha mesleğe başlamış yeni bir memurken aslında bu teşkilat için bir şeyler yapmak, bir ses çıkarabilmek gerekliliği olduğunu düşündüm. Mesleğimin ilk anından itibaren de bu aksaklıkları, bu yanlışları kendimce dillendirmeye, konuşmaya, yazmaya ve çözülebilecek bir durum var ise çözebilmeye odaklandım."
Sezer ile Emniyet-Sen'in kuruluşunda neler yaşandığından bugüne kadar dile getirilmemiş haksızlıkları, mobbing iddialarını ve gündemden düşmeyen polis intiharlarını konuştuk.
'BAŞKAN SEÇİLDİKTEN SONRA DÖRT DEFA MESLEKTEN ATILDIM'
İlk olarak 2012 yılında kurulan ve sizin de yönetiminde yer aldığınız Emniyet-Sen sürecine dönelim. Sendikanın kuruluş sürecinde ve sonrasında bir hayli zorluk yaşandığı görülüyor. O süreci sizden dinleyebilir miyiz?
9 Kasım 2012 tarihinde yedi kişi emniyet teşkilatında ilk defa sendika kurmak için bildirimde bulunduk. Ankara Valiliği bildirimimizi müracaat gibi değerlendirerek hukuksuz bir şekilde almadı. Biz de kargo yoluyla bildirimimizi gönderdikten sonra yasal olarak resmen kurulmuş olduk. Daha sonra genel kurulumuzu yapmak istedik. Ankara Valiliği yine "Böyle bir sendika yoktur, genel kurul yapamazlar" diye seçim kuruluna itiraz etse de Ankara İl Seçim Kurulu Valiliği reddetti ve genel kurulumuzu yapmamıza izin verdi. 2-3 Mart 2013 tarihinde genel kurulumuzu yaparak Türkiye’nin dört bir yanından gelen çalışan polislerin oy kullandığı bir genel kurulda seçilmiş genel başkan oldum. Tabii bunun üzerine bir buçuk ay sonra dört defa mesleğimizden atıldık. 2013 Mayıs ayında Ankara Valiliği sendikamızın kapatılması için dava açtı. Uzun ve meşakkatli bir süreçten sonra mahkemeyi kazandık ancak bu defa Yargıtay’da kazandığımız davayı kaybettirdiler. Ondan sonra bizim itiraz sürecimiz başladı ve şu an Anayasa Mahkemesi'nde itirazımızın görüşülmesini bekliyoruz.
'SENDİKA KURMAK DİYE BİR SUÇ OLMADIĞINI DEFALARCA DİLE GETİRDİK'
Hakkınızda açılan soruşturmalar neticesinde defalarca meslekten ihracınız söz konusu oldu. Bugünden baktığınızda bu soruşturmaları ve verilen kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz sendikayı kurduktan sonra öncelikle soruşturma açıldı. Açılan soruşturmaların hiçbirinde ne için soruşturma açtıkları yazmıyordu. Sadece on soru sormuşlardı. Bize sordukları bu soruların hangi soruşturmayla ilgili olduğunu, hangi madde ile yargılandığımızı açık bir şekilde tarafımıza bildirmelerini istediğimiz halde yapmadılar. Yani en baştan hukuksuz bir soruşturma geçirmiştik. Daha sonra il disiplin kurulunda da Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü'nün hiçbir maddesinde 'sendika kurmak' diye bir suç olmadığını, ne ile bizi yargıladıklarını, soruşturduklarını açıklamaları gerektiğini bildirdik.
Bizi atacak, mesleğimizden çıkartacak herhangi bir belgeleri, delilleri olmadığını kendileri de biliyordu. Buna rağmen atmak için talimat almışlardı ve yetkisiz olmasına rağmen İstanbul İl Disiplin Kurulu bizleri meslekten ihraç talebiyle Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk etti. Yüksek Disiplin Kurulu'na gittiğimizde bizi hangi maddeden atacaklarını, Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü'nde 'sendika kurmak' diye bir suç olmadığını söylememize rağmen yine meslekten atmak için talimat almış kişiler olduğunu gördüğümüz Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri tarafından dört defa mesleğimizden atıldık.
'HİÇBİR BASIN AÇIKLAMASI YAPMAMIŞ OLMAMIZA RAĞMEN 'BASIN AÇIKLAMASI YAPMAK' SUÇUNDAN ATTILAR'
Meslekten atılmanıza gerekçe olarak size ne sunuldu?
O tarihe kadar hiçbir basın açıklaması yapmamış olmamıza rağmen 'basın açıklaması yapmak' suçundan meslekten attılar. 'Sendikal faaliyette bulunmak'tan attılar. 'Amirin emrini yapmamakta ısrar etmek'ten meslekten attılar. 'Mesleğin onur ve saygınlığını zedeleyici iş ve işlemlerde bulunmak' diye bir suçtan meslekten attılar. Yani sendika kurarak mesleğin onur ve saygınlığını zedeleyici iş yaptığımızı iddia ettiler. Davaları kazandıkça tamamı bu dört maddeden olmak üzere toplamda on defa meslekten attılar.
'KURUL ÜYELERİNE 'BEN DÖNECEĞİM AMA SİZLER BURADA OLMAYACAKSINIZ' DEMİŞTİM'
İlk defa Yüksek Disiplin Kurulu'na gittiğimde kurul üyelerinin gözlerin içine bakarak "Bu teşkilat bizim. Bu maddelerin hiçbiri benim atılmamı gerektirecek bir madde değil. Ben hiçbir suç işlemedim. O sebepten davalarımı kazanıp geri döneceğime eminim. Ancak ben de döndüğümde sizler burada olamayacaksınız" dedim. İkinci defa Yüksek Disiplin Kurulu'na atılmak için çıktığımda, kurul başkanı olan Emniyet Genel Müdürü hariç herkes değişmişti. Genel müdüre "Görüyorum ki kurul üyelerinin hiçbiri burada değil, siz hariç" dediğimde genel müdür "Belki de bir dahakine ben de olmam" dedi. Nitekim daha sonraki dönemde de genel müdür oradan alınmıştı ve biz haksız bir şekilde atıldığımız mesleğimize geri dönmüştük.
Şimdi dönüp baktığımızda o kurul üyelerinin tamamı cezaevinde. Genel müdür olan kişi kızakta. Bize soruşturmalar açan muhakkiklerin tamamı meslekten atıldı, rütbeleri söküldü. Hatta ifademizi alan memurlar bile şu an meslekte yok. Birçoğu ya cezaevinde ya firari. Ama biz şerefimizle mesleğimize geri döndük, mesleğimizi ifa ettik. Şerefimizle de ben dahil birçok sendika kurucusu arkadaşım hakkımızla emekliye ayrıldık.
'FETÖ BASKISINA KARŞI SES OLABİLMEK İÇİN SENDİKA MÜCADELESİNE GİRİŞTİK'
Emniyet teşkilatı içerisinde 'FETÖ'cü olduğu iddia edilen polislerin kendinden olmayan meslektaşlarına birçok zorluk çıkardığı defalarca basına yansıdı. Sizin o dönemde karşılaştığınız ve unutamadığınız bir durum oldu mu?
Öncelikle belirtmem gerekir ki emniyet teşkilatında o dönem artık baskılar ayyuka çıkmıştı. Bütün stratejik şubeler bütün önemli birimler bu yapı tarafından adeta istila edilmişti. Zaten baktığınız zaman biz bu baskıya karşı bir ses olabilmek, bir nefes olabilmek için sendika kurma mücadelesine giriştik. Özellikle 2007 yılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nden ve 2010 Referandumu'ndan sonra emniyet teşkilatında istedikleri köşeyi kaptılar. Bizler gerek kendimize gerek arkadaşlarımıza karşı yapılmış bu sindirmeleri baskıları görüyorduk. Bir şeyler yapmak lazımdı zaten… Çünkü artık görevini yapmak isteyen polisler birçok engelle karşılaşıyordu.
BİR GAZETEDE 'MAOİST ERGENEKONCU', DİĞERİNDE 'PARALELCİ'
Şunu da belirteyim sendikamızı da ele geçirmeye çalışmışlardı. Ancak dirayetli duruşumuz ve onlara bu fırsatı vermememiz sayesinde başarısız oldular. Öyle bir bel altı oynuyorlardı ki, bir yandan gazetecilere "Ergenekoncu" olduğumu manşet yaptırıyorlardı, bir yandan başka gazetelere "sendikayı paralelciler kurdu" şeklinde dezenformasyon yapıyorlardı. Bir gazeteye bakıyordunuz "Faruk Sezer Maoist Ergenekoncu" diğer gazeteye bakıyordunuz "Faruk Sezer paralelci". O zamanki sistemde iki farklı haberi de kendileri yapıyorlardı. Bunu nereden anlıyoruz; daha sonra bu haberleri yapan kişiler FETÖ'den cezaevine girdiler. Ancak özellikle benim dışardan gelen bu baskılara karşı dirayetli duruşum ve arkadaşlarımızın da inancı sayesinde sendikayı bunlara kaptırmadık ki, zaten sendikamızı Yargıtay’da kapatan üyeler de FETÖ üyesi olmaktan daha sonra mesleklerinden atıldı.
'ANAYASA MAHKEMESİ KAPATMAYA ONAY VEREMİYOR AMA REDDEDEMİYOR DA'
Yine şu an dosyanızın AYM'de olduğunu söylemiştiniz. Bu süreçte bir gelişme yaşandı mı?
Sendikamız Yargıtay tarafından bence ve hukuk bilen herkesçe görüleceği üzere haksız ve hukuksuz bir şekilde kapatıldıktan sonra Şubat 2018’de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkımı kullandım. Dört yıl iki aydır Anayasa Mahkemesi’nin karar vermesini bekliyoruz. Anladığım kadarıyla Anayasa Mahkemesi bu hukuksuz kapatmaya onay veremiyor. Çünkü çok bariz haklıyız. Ancak reddedemiyor da... Çünkü siyasi konjonktür gereği sümen altı edip yıllarca bekletecek herhalde. Ancak biz bu yıllarca beklemeye sessiz kalmayacağız. Mutlaka bu konularla ilgili de etkinlikler yapacağız.
POLİS İNTİHARLARI: 'NE YAZIK Kİ EN BÜYÜK DERDİM BU...'
Son dönemde özellikle gündemde olan konulardan biri polis intiharları. 2020 yılına nazaran 2021 yılında 109 polis memuru intiharı ile bu sayı neredeyse iki katına çıkarak rekor kırdı. Bu yılın ilk aylarından bu yana intihar sayısı 30'ları aştı. Şu an resmi rakamı bilemiyoruz. Meslektaşlarınızın intiharlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ne yazık ki en büyük derdim bu… Emniyet teşkilatında her yıl onlarca meslektaşımız canına kıymak suretiyle hayatını kaybediyor. Emniyet teşkilatının, canına kıyan her meslektaşımız için, "psikolojik sorunları vardı, borcu vardı, gönül ilişkisi vardı, ailevi problemleri vardı" gibi sebepler söylenilerek üstü kapatılıp unutulan büyük bir derdi var.
Ben daha mesleğin ilk başlarında iken çok yakın arkadaşımı bu şekilde kaybettim. Sonraki yıllar başka arkadaşlarımızı, ağabeylerimizi bu yollarla kaybettik. Çok sevdiğim arkadaşımı, evime gelen, evine gittiğim arkadaşımı, birlikte güldüğümüz, birlikte üzüldüğümüz arkadaşımı, meslektaşımı bu yollarla kaybettim.
Basına yansıdığı şekilde gördüğünüz üzere; ardında mektuplar bırakıp "Şu kimseye hakkımı helal etmiyorum”, "Gencecik memurum hayallerim vardı, hayallerimi bitirdiler”, "Cenazeme şu hariç kimse gelmesin, teşkilattan kimse gelmesin" diye aslında sorunlarını ve neden bu yolu seçtiklerini anlatan mesajlarla canına kıyanları gördük.
Mutlaka canına kıyan bir kimsenin sorunları vardır. Ancak bizler bu teşkilata girerken sağlık kurulundan tam teşekküllü hastaneden rapor alarak, hiçbir sağlık sorunu olmadığı belgelenerek giriyoruz. Eğer bir hastalık olduysa bu teşkilatta oldu. Demek ki, bizi sağlığımızı koruyacak şekilde çalıştırmadın, sağlığımızı bozduğumuzu gördüysen de müdahale etmedin belki de… Her zaman dediğim bir şeyi söylüyorum, madem "psikolojik sorunu vardı" diye açıkça diyorsun, demek ki psikolojik sorunlu olduğunu biliyorsun, neden canına kıymadan önce önlem almadın? Madem borcu olduğunu biliyorsun ve daha önce de borçtan canına kıyanlar olduğunu açıkladığına göre, canına kıyabilme ihtimali olan birisi olarak kabul edip neden önlem almadın? Gönül ilişkisi olduğunu biliyorsun, ailevi problemleri olduğunu biliyorsun, neden bir müdahalede bulunmadın? Neden canına kıydıktan sonra yani öldükten sonra sadece sebebi şu diye açıklayarak defteri kapattın?
İşte ben ömrüm yettiği müddetçe bu soruları sormaya devam edeceğim. Bu soruları sordukça Emniyet Genel Müdürlüğü benimle uğraşıyor. Suç duyurularında bulunuyor, benim hakkımda basın açıklamaları yapıyor. Ama onlar ne kadar yaparsa yapsın ben bu mücadeleme devam edeceğim. Bir gün gerçekten bu sorunların çözülebilmesi için adımlar atıldığını ve o adımların da başarılı sonuçlar almaya doğru gittiğini görene kadar durmayacağım.
'İNTİHARLARDA BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLALARA DEĞİL, BARDAĞI DOLDURAN DAMLALARA BAKMAMIZ LAZIM'
Birçok sebebi olabilir ancak bu intiharların en dikkat çeken sebebi sizce nedir? Yine intiharlara ilişkin neler yapılmalı, ne gibi önlemler alınmalı?
Mutlaka bütün bu cana kıymaların sebepleri vardır, mutlaka gerçekten son damla psikolojik sorun olabilir, gerçekten son damla borç olabilir, gerçekten son damla ailesiyle kavga olabilir, ancak bunların tamamı bardağı taşıran son damla. O bardağı dolduran damlalara bakmamız lazım diyorum her zaman… Peki o bardağı dolduran damlalar nedir? Gördüğümüz, duyduğumuz, bize anlatılan şikâyetlerde okuduğumuzda anladığımız kadarıyla onlarca sorundan bahsediliyor. Çok çalışmaktan, baskıdan, sürgünden, senelik izin bile kullandırılmadığından, herkesin tatil yaptığı dönemde polisin iki kat fazla çalışmasından ve bunun karşılığında hiçbir parasal bir geliri olmamasından. 160 saatte çalışsa 240 saatte çalışsa 300-400 saatte çalışsa ay başında ATM’ye kartı taktığında aynı maaşı alıyor. Polisler birçok şeyden şikâyetçi ve bütün bu şikâyetçi oldukları şeyler küçük küçük damlalar misali bardağı dolduruyor.
Sadece cana kıymaların çözüm önerisinden bahsetmiyorum, bütün sorunların çözümü için Emniyet Teşkilatı Kanunu'nun günümüz şartlarına uygun ergonomik ve insan odaklı olarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu günümüz şartlarına uygun yeniden güncellenmesi gerekmektedir. Teşkilatımızın çalışma saatleri kanunla belirlenerek köşeleri, kenarları, aşılacak çizgisi, sınırı dahi kanunla belirlenecek şekilde, amire hiçbir yetki vermeyecek bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. O zaman başta cana kıymalar olmak üzere birçok sorunun azaldığını hatta kaybolup gittiğini görebiliriz.
Yine birçok gelişmiş Avrupa ülkesinde ve Amerika’da olduğu gibi emniyet teşkilatı çalışanlarının rehabilitasyon merkezlerine kavuşturulması gerekmektedir.
'BU TEŞKİLATTA KİM MOBBİNG YOKTUR DİYORSA YALAN SÖYLÜYOR'
İntiharların yanı sıra gündemden düşmeyen diğer bir konu da emniyet teşkilatı içerisindeki amir baskısı ve mobbing iddiaları. Bu iddialara ilişkin ne söylenebilir? Sizlere ulaşan durum ve şikâyetler var mı?
Bu teşkilatta kim diyorsa ki mobbing yoktur, yalan söylüyor. Kim diyorsa ki bu teşkilatta baskı yoktur, yalan söylüyor. Kim diyorsa ki bu teşkilatta fazla çalıştığı için şikâyet eden polis yoktur, yalan söylüyor. Kim diyorsa ki bu teşkilatta haksızlık, liyakatsiz çalışma sistemi yoktur, yalan söylüyor. Mobbing ve baskı vardır ve artarak devam etmektedir.
Siz meslek hayatınızda mobbing olarak nitelendirebileceğiniz bir durum yaşadınız mı?
Ufak tefek olsa da karşılaştım. Ancak ben haklarını bilen bir insanım. Zorbaların en çok korktuğu şey haklarını bilen insanlardır.
'ÇALIŞMA ŞARTLARI DÜZELTİLMEZ İSE DAHA KÖTÜ HABERLER ALMA İHTİMALİMİZ VAR'
Birçok meslekte olduğu gibi emniyet teşkilatında da kanser, kalp krizi gibi uzun süreli yoğun stres sonucu ortaya çıkan hastalıkların ve ölümlerin sayısının bir hayli fazla olduğunu ilk defa siz gündeme getirdiniz. Bu noktadan hareketle ülkemizde polisin çalışma şartlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçen gün kendi sosyal medya adresimden "Emniyet teşkilatında son beş yılda kaç emniyet görevlisi kanserden, kalp krizinden, trafik kazasından hayatını kaybetti?" şeklinde sorular sordum. Ben bir sayı biliyorum ve benim bildiğim sayılar bana gelen kadar. Belki benim bildiğimden çok daha fazlası vardır. Ancak benim bildiğim sayı bile çok ürpertici oranlarda. Sayı vermek istemiyorum ancak şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki emniyet teşkilatı çalışanları 24 yaşında da kalp krizi geçirip hayatını kaybedebiliyor, 54 yaşında kalp krizi geçirip hayatını kaybedebiliyor. Yine şunu söyleyebilirim ki yorgunluktan, çok çalışmaktan algısı bozulabiliyor trafik kazalarına sebebiyet verebiliyor. Şunu da belirteyim; çok sayıda genç yaşta kanserden ölen meslektaşlarımız var.
Bunun ana sebebinin çalışma şartlarının zorluğu olduğunu düşünüyorum. Hatta devamlı söylüyorum; emniyet teşkilatının sorunlarını bir bina olarak kabul edersek çalışma saatleri sorunu bu teşkilatın temelidir ve temeli günden güne çürüyor. Önümüzdeki yıllar meslektaşlarımızın çalışma şartları düzeltilmez ise daha kötü haberler alma ihtimalimiz ne yazık ki var.
'ATAMA VE YER DEĞİŞTİRME MOBBİNG ARACI OLARAK KULLANILIYOR'
"Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" yayınlanmasının ardından bu yönetmeliğe ilk tepki gösterenlerden biri oldunuz. Hatta tepkilerinizin ardından hakkınızda birçok ithamda bulunuldu. Yönetmeliği biraz daha detaylı değerlendirebilir misiniz? Karşı çıktığınız noktalar neler?
Emniyet teşkilatında atama ve yer değiştirme çoğu zaman memurun zor durumda kalmasına sebebiyet verecek şekilde sonuçlanıyor. Atama ve yer değiştirme çoğu zaman bir mobbing aracı olarak kullanılıyor. Yine atama ve yer değiştirme çoğu zaman memurun daha zor şartta kalmasını isteyenlerce gerçekleştiriliyor. Memuru 30 yıl boyunca 3 buçuk yılda bir tayin görecek şekilde, ailesini düzenli bir hayatını kuramayacak şekilde çalıştırmak neden? Neye göre belirleniyor bu yönetmelik? Neden atama ve yer değiştirme Emniyet Genel Müdürlüğü’nde oluşmuş üç beş kişinin belirlediği bir şekilde oluyor? Neden takdir haklarıyla yüz binlerce polisin oradan oraya tayini çıkarttırılıyor? Neden kurumsal bir yapıya kavuşturulmuyor? Biz adaletsiz olan bu yönetmeliğin değiştirilmesine ve yine kanunla belirlenen atama ve yer değiştirme kanunu ya da Emniyet Teşkilatı Kanunu içerisinde yer alacak bir madde olarak belirlenmesini istiyoruz. Bunun bir komisyon tarafından yapılmasını, puan sisteminin emniyet teşkilatına getirilmesini ve puana göre atama yapılarak herkes puanı ölçüsünde kendi belirleyeceği yere gidecek bir sistem istiyoruz.
'BANA İLETİLEN SORUNLARI SORUYA ÇEVİRİP MESLEKTAŞLARIMDAN CEVAP İSTİYORUM'
Sosyal medyada yaptığınız anketlere yine canlı yayınlara birçok katılım oluyor. Polisin yaşadığı tüm sorunları belki de birçok yetkiliden daha önce görerek gündeme taşıyorsunuz. Polisin öncelikli talepleri neler ve ne yapılmalı?
Evet, son dönemde kendi sosyal medya adresim üzerinden çok sayıda anketler yapıyorum. Anketlere en az 2-3 bin kişi katılıyor. 8-10 bin kişinin katıldığı anketlerde oluyor. Burada emniyet teşkilatının bana iletilen sorunlarını, genel bakış açısıyla değiştirip, soruya çevirip meslektaşlarımdan cevap istiyorum.
Yine kendi hesabım üzerinden canlı yayınlar açıyorum. Binlerce meslektaşımız, meslektaşımızın eşleri, çocukları, anneleri, babaları canlı yayınlara katılıyor. Kendilerinin sorunlarını dinliyoruz. Herkes kendi bakış açısından emniyet teşkilatını anlatıyor. Bir çocuk babasının polisliğinin kendisinden neler götürdüğünü, kendisine neler kattığını anlatıyor. Bir eş, polis olan eşinin evliliğine neler kattığını neler götürdüğünü anlatıyor. Bir baba, polis olan oğlunun ya da kızının ailesine neler kattığını neler götürdüğünü anlatıyor. Ben de bunları analiz ediyorum. Bazılarını paylaşımlar olarak hesabımda paylaşıyorum, bazılarını soruya çevirip anket olarak soruyorum. Bazılarını da kendime saklıyorum.
'HABER VE FORUM SİTESİ KURUYORUZ, AMAÇ MESLEKTAŞLARIMIZA YALNIZ OLMADIKLARINI GÖSTERMEK'
Ancak önemle belirtmem gerekir ki şu an Polisin Sesi Platformu olarak bütün bu birikimimizi emniyet teşkilatı çalışanlarının yararlanabileceği bir hale getirmeye çalışıyoruz. Yani soruşturma açılanlar, sürgün tarihine gidenler, mobbinge uğradığını iddia edenler, mobbinge uğradığını, dava açtığını ve davayı kazandığını söyleyenler, bütün bunları bir yerde toplamak için bir internet haber ve forum sitesi kuruyoruz. Forum bölümünde polisler meslektaşlarımız dertlerini yazacak çözümler arayacak, haber bölümünde polislerle ilgili haberler, çıkan kanunlardaki polislerin sorumlulukları, çıkartılan genelgelerden, yönetmeliklerden polislerin ödevleri, alması gereken dersler ve kazanımları yer alacak.
Bütün bunların analiz halinde yapılacağı bir haber sitesine çeviriyoruz. Ayrıca orada daha önce kazanılmış emniyet dosyaları ile ilgili dava kararları olacak bir bilgi havuzu oluşturuyoruz. Hukuki destek sağlıyoruz; 'avukata sor' butonu oluşturacağız. Sorun yaşayan polislerimiz sitemize girerek yaşadığı sorunu avukatımıza soracak ve avukatımızın kendisine izlemesi gereken yolu anlatacağı şeklinde bir destek vermeye çalışacağız. Buradaki amacımız tamamen meslektaşlarımıza yaşadığı sorunlarda yalnız olmadıklarını birlikte hareket edebilirsek bu sorunların tamamını çözebileceğimizi göstermek olacaktır.
'TBMM'DE SORUNLARI ARAŞTIRACAK BİR KOMİSYON KURULSUN'
Son olarak kamuoyuna, yetkililere bir çağrınız var mı?
Biliyorsunuz Emniyet Genel Müdürlüğü hakkımda basın açıklaması yayınlayarak bana yönelik suç duyurusunda bulunmuştu. Halbuki ben emniyet teşkilatının sorunlarını anlatmaktan başka bir şey yapmadım. Hele ki içinde suç barındıran hiçbir şey söylemedim söylemem de. Zaten geçmişe doğru bakarsak on yıldan bu yana tek derdimin polis hakları savunuculuğu olduğunu, polis sorunlarının çözümü için bir şeyler yapmak gerektiğini anlatmak olduğunu ve bu sorunlar çözülür ise zaten susup köşeme kenara çekileceğimi beni takip eden birçok kişi bilir.
Ben buradan açık yüreklilikle söylüyorum; ya Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde emniyet teşkilatının sorunlarını araştıracak bir komisyon kurulsun, ya İçişleri Bakanlığı gerçekten tarafsız bir müfettiş heyeti atayarak teşkilatın sorunlarını araştırsın. Bu sorunlar ortaya çıkıp çözülene kadar aynı kararlılıkla devam edeceğimi ilan ediyorum.