Emre Alkin: Bu koşullarda KKM'den daha uygun enstrüman görünmüyor

Ekonomistlere göre, vatandaşın refahını artırmayan her adımın yan etkileri oluyor. Bu nedenle de en uygun yatırım yolu olarak görünen KKM'nin bile riskleri var.

Abone ol

DUVAR- Ekonomide her gün yeni bir düzenleme yapılıyor. Enflasyon koşullarında yolunu bulmaya çalışan dar gelirliler için tasarruf çok mümkün görünmese de, bunu başarabilenler elindekini nasıl koruyacağı konusunda ciddi bir arayış içinde. Para piyasalarındaki hızlı değişimlere ayak uydurabilmek için uzmanlar dikkatle izleniyor. 

Ekonomist Emre Alkin, ekonomi yönetiminin son uygulamalarını değerlendirdiği "Pragmatizm ile pratiklik farkı…" başlıklı yazısında, yapılması gerekenin vatandaşın refahını artırmak olduğunu belirtti, "Aslında kamunun ihtiyacı olan net vergi geliri. Onu sağlamak için vatandaşın refahının artması, firmaların da kâr etmesi gerekiyor. Bunları sağlamadan atılacak her adımın istenmeyen yan etkisi olacak." diye yazdı. Alkin'in, KKM'ye ilişkin değerlendirmeleri ise şöyle: 

"Geçen hafta yazdığım gibi, bu şartlar altında KKM Türk Halkı için en uygun enstruman haline geldi diyebilirim. Döviz yükselirse de düşerse de kazanıyorlar. Ancak yine de hayat pahalılığını dengelemek pek mümkün olmayacak. Aslında şunu da söylemek gerekiyor. Döviz kurlarındaki yükselişe karşı korunmak, bir ayağı yurt dışında olan insanların işine pek yaramıyor. Çocuklarını yurt dışında okutmaya çalışanlar, işletme kurmuş olanlar, mecburen iş amaçlı yurt dışına gidenler ya da Türkiye'yi pahalı bulup yurt dışında daha ehven maliyetle tatil yapmak isteyenler için KKM bile oldukça riskli bir enstruman. 

Yine de artan vergiler, yükselen fiyatlar ve geçinmenin zorluğu başka bir enstrümana yönelmeye müsaade vermiyor. KKM ödemelerinin Hazineden TCMB'ye aktarılması da emisyonun sürekli artacağını bize söylüyor. Ancak emisyon artışından çok, kaydi paranın büyümesi artık enflasyonu körüklediği için, sebep-sonuç ilişkilerinin karmakarışık hale geldiği bir sürecin içine girmekte olduğumuzu söylemeliyim. 

Bu şartlar altında uygulanan reçeteye bakarak "biraz sabır, sonra herşey iyi olacak" demek pek mümkün değil. Maliye ve Hazine Bakanlığındaki arkadaşların pragmatik değil pratik fikirlere sahip olduğunu görüyorum. Şöyle açıklayayım: Bir uygulamanın pragmatik olup olmadığı, ortaya çıkardığı değer ve faydaya bakılarak söylenebilir. Bunun haricinde uygulanan ne varsa kısa vadede işe yarıyor gibi gözüküp 'pratik' olarak nitelendirilebilir ama uzun vadede mahzurları ortaya çıktıkça pragmatik olmadığı anlaşılır. 

Uzun bir zamandır atılan adımların bu sebeple pragmatizmden uzak olduğunu söyleyebilirim. Teoriden zaten uzak olduğunu biliyoruz. Tüm bunların neticesinde Merkez Bankası'nın bu ayki faiz kararının üzerinde ciddi bir stres birikti diyebilirim." (HABER MERKEZİ)