En eski Homo sapiens DNA’sı Neandertal kökenlerimizi ortaya koyuyor

En eski insan genomları üzerinde yapılan çalışmalar, farklı insan türlerinin farklı bölgelerde iç içe bir yaşam sürdüğünü ortaya çıkardı. Keşif, soyağaçlarını yeniden oluşturmayı gerektirebilir.

Abone ol

Ewen Callaway 

DUVAR - Bilim insanları, kayıtlara geçmiş en eski Homo sapiens DNA’sını dizilediler ve bu çalışma, Avrupa’daki ilk insanların büyük kısmının soy ağaçlarında Neandertallerin bulunduğunu ortaya çıkardı. Bununla birlikte, Bulgaristan ve Çek Cumhuriyeti’ndeki mağaralardan alınan ve 45 bin yıldan daha eskiye dayanan kalıntılar üzerinde gerçekleştirilen iki genom çalışmasına göre bu kişiler daha sonraki Avrupalılarla akraba değil.

MELEZLENME ARALIKSIZ SÜRDÜ

İsrail’deki Tel Aviv Üniversitesi’nde paleogenetik uzmanı olan Viviane Slon, araştırmanın, modern insanların Neandertaller ve soyu tükenmiş diğer akrabalarla düzenli biçimde karıştığına ilişkin artan kanıtlara katkı sağladığını ifade ediyor: “Farklı zamanlarda ve farklı yerlerde tekrar tekrar yaşandı.”

Şimdi, Avrupa ve Asya’da yaşayan ilk insanların genetik geçmişi bulanık bir hale geldi. Araştırmacılar, Neandertallerden ve soyu tükenmiş diğer insan akrabalarından 430 bin yıl öncesine ait DNA’yı dizilemiş olsalar da, yaklaşık 47 ilâ 40 bin yıl öncesine ait, ‘İlk Üst Palaeolitik’ diye bilinen ve hiç Homo sapiens DNA’sı bulunamayan döneme ait bir genetik bilgi kıtlığı söz konusu. Sibirya ve Romanya’dan insanlara ait genomlar, daha sonraki Avrupalı insan dalgalarıyla hiçbir bağlantı göstermedi; buna karşın, Çin’de bulunan 40 bin yaşındaki bir insan kalıntısı, modern Doğu Asya halkının kısmi bir atası gibi görünüyor.

Ataları sadece Afrikalılardan oluşmayan günümüz insanları gibi, bu ilk Avrasyalılar da Neandertal DNA’sı taşımaktaydı. Araştırmacılar, bunun muhtemelen 50-60 bin yıl önce Ortadoğu’daki gruplar arasındaki karışmadan kaynaklandığını düşünüyorlardı. Ne var ki, 2015 yılında, ‘Peștera cu Oase’ adlı bir kazı alanında bulunan 40 bin yaşındaki Romanyalı insanın genomu üzerinde yapılan bir çalışma, beklenmedik bir şeyi ortaya çıkardı: Son dört ilâ altı nesilde bir görülen Neandertal kökeni, insanların Avrupa’daki Neandertallerle de melezlenmiş olduğunu gösteriyor.

Oase insanının genomundan, Avrupa’da melezlenmenin yaygın olup olmadığı açık biçimde anlaşılamıyordu. Zaten ender rastlanan Neandertal topluluklarının bölgeden silinmeye başladığı bir dönemde yaşamıştı.

GENETİK KARIŞIM

Her ikisi de 7 Nisan günü yayımlanan en yeni genom çalışmaları, Avrupa’nın ilk modern insanları -Homo sapiens- ile Neandertaller arasındaki ilişkileri açıklığa kavuşturmakla birlikte, kimi yeni soruları da ortaya atıyor. Nature dergisinde yayımlanan bir araştırma, Bulgaristan’daki Bacho Kiro Mağarası’nda bulunan bir diş ve diğer parçalı kalıntılara dayanıyor; Nature Echology and Evolution dergisinde yayımlanan diğeriyse, Çek Cumhuriyeti’ndeki Zlatý kůň adıyla bilinen bir mağarada keşfedilen neredeyse eksiksiz bir kafatasını inceliyor.

Almanya’nın Leipzig kentindeki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nde (MPI-EVA) moleküler biyolog olan Mateja Hajdinjak ve evrimsel genetik uzmanı Svante Pääbo liderliğindeki bir ekibin aktardığına göre, 45 bin 900 ilâ 42 bin 600 yıl öncesine tarihlenen en eski üç Bacho Kiro insanının tamamında en yakın Neandertal ataların izleri mevcuttu. Modern Afrikalı olmayanların genomları, çoğunlukla yaklaşık yüzde 2 oranında Neandertal atalarının genlerini barındırır; fakat Bacho Kiro insanları yüzde 3.4 ilâ 3.8’den biraz daha fazlasını barındırıyordu ve ardışık nesillerde kısalan kromozom segmentleri büyük oranda daha uzundu.

Araştırmacılar bu segmentleri ölçerek, Bacho Kiro insanlarının son altı ya da yedi nesil gibi yakın bir zamanda ve muhtemelen Ortadoğu’da değil, Avrupa’da yaşayan Neandertal atalarına sahip olduğunu öngördüler. Şu anda Londra’daki Francis Crick Enstitüsü’nde görev yapan ve Oase insanının genomunda aynı kalıpları tanımlayan ekibin bir parçası olan Hajdinjak, “Bu büyük parçaları gördük. Bu tam anlamıyla şaşırtıcıydı” diyor. “Onları tekrar bulma şansımız nedir acaba?”

MPI-EVA’da bir paleogenetikçi olan Johannes Krause, Zlatý kůň kadınının Neandertal köklerinin 70-80 nesil veya belki de 2 bin - 3 bin yıl kadar geriye uzandığını ifade ediyor. Ekibi, kontaminasyon (bulaşma/ç.n.) sebebiyle kafatasını doğru biçimde tarihlendiremedi. Buna karşın, Krause, Neandertal kökenine dayanarak, 45 bin yıldan daha eski ve Bacho Kiro’dan kalan en eski kalıntılarla aynı havuzda olduğundan şüpheleniyor. Hajdinjak, “Şu anda tarihteki en eski insan genomlarından bazılarına sahibiz” diye ekliyor.

SOYAĞACI TAKİBİ

Bacho Kiro ve Zlatý kůň kadınının en yaşlı insanları, daha sonraki Avrupalılarla akraba değil; yani eski ya da modern soyları bölgeden kaybolmuş olmalı. Öte yandan, şaşırtıcı bir şekilde, Hajdinjak ve meslektaşları, Bacho Kiro halkının çağdaş Doğu Asyalılar ve Yerli Amerikalılarla bir bağlantı paylaştığını keşfettiler. Hajdinjak, Bacho Kiro’nun bir zamanlar Avrasya’da yaşayan ama Avrupa’dan silinen ve Asya’da yaşamaya devam eden bir nüfusu temsil ettiğini savunuyor.

Hollanda’da bulunan Leiden Üniversitesi’nde arkeolog olan ve Avrupa arkeolojisini bu bakış açısından incelemeyi planlayan Marie Soressi, Bacho Kiro’dan birkaç insanın çok yeni Neandertal akrabalara sahip olmasının, grupların Avrupa’da rutin olarak karıştığını gösterdiğini söylüyor.

İlk Üst Palaeolitik Çağ’da yaygın olan ve tipik Neandertal ve daha sonra insan alet takımlarından farklı olan taş aletler ve diğer eserlerin, kültürel alışverişlerin ve hatta karışık toplulukların bir ürünü olabileceğini söylüyor. “Gerçekten ne olduğunu, tarihsel sürecin ne olduğunu ve bu karşılaşmaların ne kadar barışçıl olduğunu daha iyi anlamak istiyoruz.”

Makalenin orijinali Nature dergisinde yayımlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)