Endişeliyiz başkanım!

Evet, endişe ediyoruz çünkü hayatın her alanına bu denli “duyarlı” olan birlik başkanının, avukatlara yönelik baskı ve saldırıları görmezden geliyor oluşunu anlamlandıramıyoruz. Kendi sosyal medya hesabından yaptığı savaş güzellemeleri ve çağrılarına bakılırsa, kendisinin aksiyon sevdiği söylenebilir. Ama bu halde de yine, konusunu avukatların oluşturduğu bir aksiyona olan ilgisizliği garip duruyor.

Abone ol

Yemen Cankan

Herkesin yakından bildiği ve gördüğü üzere siyasal iktidar, toplumun her kesimine karşı amansız bir savaş yürütüyor. Bitmek bilmeyen bir OHAL ve çıkarılan KHK’lerle yaşamın her alanında acil düzenlemeler yapıyor. Günü ve belki haftayı kurtarmaya çalışıyor. (Ayların ve yılların akıbetini kimse kestiremiyor.)

Devlet olgusunu bilen herkes, iktidarların her zaman herhangi bir biçimde, toplumu baskı altında tuttuğunu, süregelen düzenin devamı için her yolu ve yöntemi denediğini ve deneyeceğini de biliyor.

Bu nedenle, bugünkü iktidarın yapıp ettikleri ile bundan öncekilerin yapıp ettikleri arasında nicel farklar olsa da nitelik olarak üç aşağı beş yukarı aynı oluyor. Bugün “devlette istikrar” diye yükseltilen görüşle esasen kapitalist sistemin istikrarı kastedilmiş oluyor. Ve bu istikrar, çoğu zaman pamuk ipliğine bağlı bulunuyor. Hemencecik bozuluveriyor. Bir kriz tam olarak bitmeden, bir başkası geliyor. Etkisi kimi zaman az, kimi zaman şiddetli oluyor. “Teğet geçiyor” ya da tam ortadan biçiyor.

Hal böyle iken minareye uyacak kılıf kalmadığından, elde kalan kılıfa uyacak minare inşa ediliyor. Her gün her alanda (kamu veya özel) bir başka değişiklik yapılıyor. Dün doğruluğundan emin olunan bir uygulama bugün lanetleniveriyor.

Haliyle işçisinden öğrencisine, memurundan sözleşmelisi personeline, büyük bir kesim de bu hengâmeden payını alıyor. Dövülüyor, sövülüyor, kovuluyor ve birçoğu nihayet tutuklanıyor. Siyasal bir paranoya etkisi altında, kimsenin yan yana yürümesine, durmasına, yemesine yahut içmesine tahammül edilemiyor.

Sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının, derneklerin (birçoğu zaten kapatılmış durumda) gözlerini açmalarına müsaade edilmiyor.

Devlet katında yapılan değişimler ve dolayısıyla topluma yansıyan baskı ve saldırılardan herkesin nasibini aldığını belirtmiştim. Bu baskı ve saldırı furyasından üzerine düşeni alan bir kesim de elbette bizleriz. Yani avukatlar… Avukatlık mesleği…

Siyasal iktidar tarafından son birkaç yıldır, çeşitli bahanelerle avukatlara (özellikle sol sosyalist, devrimci, yurtsever) ve avukatlık mesleğine yönelmiş bulunan sistematik bir baskı ve saldırı var. Toplumun bir kesimini oluşturuyor olmamız dolayısıyla bu baskı ve saldırıdan muaf olmamız mümkün değil. Elbette muaf olmayı kabul etmemiz de…

Dünyaya bakışımız ve avukatlık mesleğini yapış tarzımız nedeniyle bize yönelecek her türden baskı ve saldırının başımızın üzerinde yeri var. Bu bir yerde dursun. Yalnız bu noktada dikkat çeken ve baskı ve saldırıya uğrayan avukatlar olarak endişe duyduğumuz bir husus var: 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nda açıkça düzenlendiği haliyle, avukatların genel menfaatlerini korumak amacı verilmiş bulunan Türkiye Barolar Birliği ve onun saygıdeğer başkanı yaz saati uygulaması ve yurttan ve dünyadan kaza ve ölüm haberlerine kafayı takmış durumda.

Siyasal iktidar tarafından avukatlara ve avukatlık mesleğine yönelen baskılar, Barolar Birliği'ni ve başkanını pek ilgilendirmiyor. Birlik başkanına bu konuda yapılan çağrılar, çekilen fakslar, yükseltilen sesler karşılıksız kalıyor. Kendisinin gündemi asla değiştirilemiyor ve dikkati avukatlar ve avukatlık mesleği üzerine çekilemiyor. O, yerel bir basın kuruluşu vizyonu ile “yalnız ve güzel ülkemde” neler oluyorsa onları haber ediyor insanlığa. Ama avukatları ve onlara yapılan baskı ve saldırıları haber etmiyor. İlginç.

Evet, endişe ediyoruz çünkü hayatın her alanına bu denli “duyarlı” olan birlik başkanının, avukatlara yönelik baskı ve saldırıları görmezden geliyor oluşunu anlamlandıramıyoruz. Kendi sosyal medya hesabından yaptığı savaş güzellemeleri ve çağrılarına bakılırsa, kendisinin aksiyon sevdiği söylenebilir. Ama bu halde de yine, konusunu avukatların oluşturduğu bir aksiyona olan ilgisizliği garip duruyor.

Daha geçtiğimiz eylül ve ekim aylarında avukatlara yönelik birçok operasyon gerçekleştirildi ve avukat meslektaşlarımız gözaltına alındılar, tutuklandılar.

Birlik başkanı bu operasyonlara tepki vermek bir yana, operasyonların “haberini” dahi yapmadı. Kendisinin göstermiş/göstermemiş olduğu bu tavrının amacını anlamak zor. Kendisi adı bir kere “bu işlere” karışmış meslektaşlarının adını anmak veya onlarla birlikte anılmak istemiyor olabilir. Bilmiyorum. Ama kendisinin de bir “avukat” olduğunu ve bir soruşturma yahut kovuşturmanın bir kişiyi iddia edilen suçla bağlamayacağını, yapılacak yargılama sonucunda verilecek kesin bir karar olmaksızın kişinin suçsuz sayıldığını bildiğini biliyorum. Ya da durun bir dakika! Bilmiyorum.

Belirli bir amaca özgülenmiş bulunan bir meslek örgütünün, bir birliğin başkanın, o mesleğin mensuplarına olan ilgisizliğini ve özgülenmiş amaca aykırı duruşunun elbette bir nedeni vardır ya da olmalıdır. Bu neden, ayrı bir metnin konusu edilebilir. Şimdilik hep birlikte, birlik başkanının tavrı ve duruşundan endişe edelim. Belki bir faydası olur.

Avukat