Sadece kağıt üstünde enerji talebini yükseltmek ile “enerji ihtiyacı” söylemi yeterli olmuyor. Bunun alt yapısını oluşturmanız gerekiyor. Kış aylarında yaz saati uygulamasını sürdürürseniz tüketiminiz artar. Daha çok AVM yapar ve enerji verimliliği mevzuatını uygulamazsanız tüketimiz artar.
Nükleerden kömür santraline kadar pek çok yatırımın yapılmasının
ana dayanağı olan enerjiye ihtiyacımız var söyleminin
çöktüğünü çöktüğünü daha önce tartışmıştık. Bu tartışmada
alışveriş merkezlerinin dahil olduğu ticaret sektöründeki artışı
ortaya koymuş, şişirilen talebi dolu göstermek için bu sektörün
önemini ortaya koymuştuk. Ancak mesele sadece bununla sınırlı
değil.
Geçen hafta önemli bir gelişme daha oldu. Meclis'te bir soru
önergesine verilen cevap ile “enerji ihtiyacı söylemi” için nasıl
bir politika uygulandığının bir boyutu ortaya çıktı.
YAZ SAATİ ENERJİ TALEBİ SÖYLEMİNE YARIYOR
Kasım ayında Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) kış saati
uygulamasına geçmemenin tasarruf değil, israf getirdiğini kamuoyuna
açıklamıştı. Yaz saati uygulamasının devam
etmesi sonucunda 2016 Kasım ayında önceki yılın aynı ayına göre
tüketimin yüzde 6,53 arttığı verisini açıklamasında paylaşmıştı. Bu
artışın sonraki aylarda da devam etmesi enerji israfına yol açtığı
iddialarını güçlendirecekti.
Sonraki aylar bunun cevabını verdi. Önceki yılın aynı ayına göre
tüketim artışı diğer aylarda da oldukça yüksek gerçekleşti. 2016
Aralık ayında bu artış yüzde 5, ardından 2017 Ocak ayında yüzde 5,7
oldu ve geçen hafta ise Şubat ayındaki oranın yüzde 6,1
olduğu haçıklandı.
Açık ki yaz saatine devam ederek artan elektrik israfı enerji
ihtiyacı söylemini beslenmeye devam etmiş oldu. Böylesi kısa vadeli
bir politika yanında, geçen hafta uzun vadeli bir politikanın da
uygulandığı ortaya çıktı.
BUZDOLAPLARININ YÜZDE 100'Ü MEVCUT BİNALARIN BİNDE 6'SI
BELGELİ
Balıkesir vekili Ahmet Akın binalardan sorumlu Çevre ve
Şehircilik Bakanı’na sorduğu soru önergesinin cevabını geçen hafta
açıkladı. Akın, soru önergesi ile binalarda enerji performansı
yönetmeliğinin uygulanmasını sordu. Malum, 2 Mayıs 2017 tarihine
kadar bu yönetmelik gereği büyün binalar enerji kimlik belgesi
almak zorunda.
Gelen cevap çok önemliydi. Mevcut ya da 2015 yılına kadar yapı
ruhsatı almış binalar ile birlikte Türkiye’de tam 9 milyon 152 bin
635 adet bina bulunuyordu. Bu binaların yönetmelik çıktıktan sonra
yapılan 450 bini enerji kimlik belgesi almıştı. Geriye kalan 8,7
milyon binanın ise sadece 50 binine enerji kimlik belgesi
verilmişti. Yani yönetmeliğin verdiği sürenin bitmesine 2 ay kala
eski binaların yüzde yüzü değil, anak binde 6’sına kimlik belgesi
verilmişti.
YASAMANIN ÇIKARDIĞINI YÜRÜTME UYGULAMAMIŞ!
İkinci el eşya satan bir dükkanda bugün bile bir buzdolabı
alsanız, mutlaka üstünde enerji kimlik karnesini görürsünüz.
2007’de Enerji Verimliliği Kanunu’nun, 2008’de Binalarda Enerji
Performansı Yönetmeliği’nin çıktığını ve yönetmeliğin 2011 yılında
da yürürlüğe girdiğini dikkate aldığımızda, durum oldukça vahim.
Açık ki TBMM’nin çıkardığı bir kanun yürütme tarafından işleme
konulmamış. Kanunun çıktığı 2007’den bu yana 4 enerji bakanı, 6
şehircilik bakanı değiştiğini düşündüğümüzde uygulanmamasında
hepsinin bir payı olduğunu kestirebilirsiniz. Böylece enerji
tüketiminin azalması için yasama yetkisine sahip TBMM’nin çıkardığı
kanunun uygulamaya geldiğinde yürütmenin uygulamadığını görüyoruz.
Yani TBMM’nin iradesi ile yapılan yasama faaliyeti ve bakanlığın
yetkisi ile çıkardığı yönetmeliği yine o bakanlık yerine
getirmemişti. Bir anlamda kanunun hayata geçirmemiş, verilen görevi
yerine getirmemişti.
KAMU BİNALARINDA KİMLİK BELGESİ VAR MI?
Soru önergesinde önemli bir ayrıntı daha var ki, evlere şenlik.
Kamunun vatandaştan önce bu mevzuatı uygulamış olmasını bekler, bu
binaların enerji kimlik belgesi almış olabileceğini
düşünebilirsiniz. Ancak yanılırsınız. Kamunun enerji kimlik
belgesine dair bilgi olmadığı bilgisi önergenin cevabında yer
almış. Yani kamu binaları kimlik belgesi almamış. Yani devlet
binaları küçülmediği gibi enerji verimliliğini dikkate almadığını
burada öğreniyoruz.
NE OLACAK?
Bundan sonra ne olacak?. Enerji kimlik belgesi almayanlara bir
şey yapılacak mı? Evet yapılacak ve kanuna uygun olarak önerge
cevabında Bakanlık alım satım ve kiralama yapılamayacağını
söylüyor. Bu o kadar net ki, mevzuatın uygulanmadığını gören
verimlilik şirketleri kapılara bunun ilanlarını asmaya başladı
bile. Mesela benim binamda birkaç aydır verimlilik firması hem
kapıyı kapatmamı hem de kira ve alım satım için verimlilik belgesi
almamı istiyor.
Apartman kapılarına asılmaya başlanan
enerji kimlik belgesi ilanı
Ama diyebilirsiniz ki kimlik belgesi için binaların peşine
düşmeyen bakanlık şimdi kira ve ya da alım satım için düşer mi?
Düşmeyebilir ama burada asıl sorun hepimizin her yıl ödediği enerji
faturası. Böyle olduğu için kentsel dönüşüm rantı düşünmeyenlerin
çoğu izolasyon çalışmasını bitirdi bile. İşin özü zaten verimlilik
değil mi?
KÖMÜR İÇİN AĞACI KESTİLER
Enerji üretimini arttırmak için tüketimi şişirmek, o tüketimi
şişirmek için alışveriş merkezi gibi, yaz saati uygulaması gibi
israf politikaları yetmezmiş gibi verimlilik mevzuatını hayata
geçirmemek bir bütün olarak enerji israfı söyleminin/yönteminin bir
parçası. Burada tek eksik nokta, daha fazla doğalgaz, kömür
yakılması için o ağacın kesilmesi.
1990 yılında Türkiye’de binalarda yakılan kömür, doğalgaz ve
petrolden çok daha fazla enerjiyi odun, hayvan ve bitki artığı ile
jeotermal ve güneş sağlıyordu. Enerji verimliliği kanunu daha
ortada yokken Türkiye’de binaların toplam enerji tüketimi 2002’ye
geldiğinde pek artmadı. 2014 yılında ise 2002 yılının tam yüzde 50
fazlası enerji harcandı. Bir başka deyişle 1990-2002 arası onca
bina yapılırken ve binalar kısmen doğadan toplanılan odun ve
hayvansal atıkları değerlendirebilirken, 2002-2014 arası sihirli
bir el o binaları doğadan kopardı. O koparma sonucu bitkisel ve
hayvansal atıkların düşen payını ve artışı kömür ve doğalgaz
doldurdu. Böylece fosil yakıt olmayan yakıtlar 1990, hatta 2002’de
binaların ısınma, mutfak gibi ihtiyaçlarının yarısını karşılarken,
2014’de bu oran altıda bire düştü.
Sadece kağıt üstünde enerji talebini yükseltmek ile “enerji
ihtiyacı” söylemi yeterli olmuyor. Bunun alt yapısını oluşturmanız
gerekiyor. Kış aylarında yaz saati uygulamasını sürdürürseniz
tüketiminiz artar. Daha çok AVM yapar ve enerji verimliliği
mevzuatını uygulamazsanız tüketimiz artar. Kentsel dönüşüm diyerek
kırı, bahçeli evleri yok ederseniz kesilen ağacı budamak, bahçedeki
ineğin tezeğini kullanmanın önüne geçerseniz fosil yakıt
tüketimimiz yine artar. Bütün bu zorlamalar ise ülkenin değil
politikacıların enerjiye ihtiyacını ortaya koyacaktır, ihtiyaç
söylemi bir kez daha çökecektir.