Rusya coğrafi dokuz zaman dilimiyle dünyanın en büyük ülkesi olarak geçiyor. Ülke, aralarında önemli gelişmişlik farkı bulunan 85 federe birimden oluşuyor. Öyle ki Rusya’ya yolu düşenlerin konuya dönük sık sık duyduğu bir söz var: “Rusya bir devdir, başı Moskova ve St. Petersburg gövdesi diğer bölgeleridir, ancak o diğer bölgeler Moskova’yı doyurmak için çalışır çok da gelişmemiştir”. Moskova’nın Rusya ekonomisinde yoğunlaşma merkezi olmasının önemli bir göstergesi dünya sıralamasında da giren 77 Rus milyarderinin Moskova’ya konuşlanması. İşte bu durum Kremlin açısından sorunlu bulunuyor.
Putin’in üçüncü kez başkanlık koltuğuna oturduğu 2012’den bu yana bölgeler arası gelişmişlik farkı, iktidarın gündeminde. Rusya’nın doğusuysa en fazla üzerinde durulan bölge. SSCB yıkıldıktan sonra en fazla iç göç veren yer de burasıydı. Tam da bu nedenle nüfusu yeniden doğuya çekmek için devlet toprak reformu yaptı ve oraya yerleşmek isteyen halka 25 yıl toprağı kullanmak üzere teşvikler verildi.
Rusya gibi küresel politikada etkin olan bir ülke, burada iç ve dış faktörleri bir araya getirerek kapitalist dinamikleri lehine çevirmeye çalışıyor. Uzakdoğu bölgesi, aynı zamanda Rusya’nın Asya Pasifik’e açılan penceresi. Jeopolitik olarak değerli bölge, ekonomik olarak da kalkındırılmak isteniyor. Üstelik Moskova, bu konuda yalnızca iç reformla yetinmiyor. Bölgeye küresel yatırım çekmek için de yoğun çaba sarf ediyor. Bu çabanın en önemli örneklerinden birisi 10-13 Eylül'de Vladivostok’ta düzenlenen 4’üncü Uluslararası Doğu Ekonomik Forumu'ydu.
Foruma Japonya ile Çin başta olmak üzere 60 ülkeden katılımcı geldi. Burada dış politikadan ekonomik işbirliğine pek çok konu masaya yatırıldı. Bu hafta Doğu Rusya’da gerçekleşen forumu ve Rusya için önemini inceleyeceğiz.
ÖNCE ASYA POLİTİKASI VE VLADİVOSTOK’UN ÖNEMİ
Rusya ekonomisinde bölgeler arasındaki gelişmişlik makasının gittikçe açılması Putin iktidarını önemlerle almaya itiyor. Ayrıca Rusya’nın doğuyu kalkındırma hamlesinin dış politika vizyonuyla da ilişkisi var. Asya-Pasifik ekonomilerinin küresel olarak parlayan birer yıldız haline gelmesi, Güney Kore, Japonya gibi ülkelerin teknolojik atılımı Rusya’nın dış politika vizyonunda doğunun yerini iki açıdan önemli kılıyor. Birincisi, ülkenin ihtiyacı olan yabancı yatırımın Asya-Pasifik bölgesinden gelmesini sağlama. Bu anlamda Doğu Sibirya’da bulunan enerji kaynaklarının çıkarılması için teknolojik yatırım çekmek hayati. Özellikle Rusya’nın 2014’ten bu yana Avrupa ve ABD’nin ekonomik yaptırımlarından mustarip olduğu dikkate alındığında Moskova’nın ihtiyaç duyduğu yüksek teknolojinin adresi Asya Pasifik oluyor. Zira Avrupa ve ABD’nin aksine Asya Pasifik ülkeleri, Rusya’nın Ukrayna’daki faaliyetleri konusunu öncelikli gündem haline getirmiyor. Bu noktada Rusya Asya Pasifik ülkeleriyle işbirliğine giderek Avrupa’ya Rusya’yı izole etmelerinin mümkün olmadığını da kanıtlamaya çalışıyor.
Doğu Rusya’yı Putin yönetimi için önemli kılan bir diğer unsur dünyanın yeni çekim merkezi haline gelen Asya-Pasifik’te ekonomik ve jeopolitik olarak Rusya’nın cılız olan varlığını güçlendirmesi. Rus dış politikasındaki bu eksen değişimi “Önce Asya” olarak isimlendiriliyor. Kendi ülkesindeki projelere ve ekonomik faaliyetlere bölge ülkelerinden gelecek katkı, Rusya’nın etki alanını genişletmesinde ve ABD ile Çin arasında yoğunlaşan bölgesel rekabete koyulmak için önemli bir bilet.
Özetlenen iç ve dış faktörler uyarınca Rusya Vladivostok’u güçlü bir merkez haline getirmeye gayret ediyor. İşte bu çabanın en bilinen örneği son dört yıldır düzenli biçimde gerçekleştirilen Doğu Ekonomi Forumu, Avrupa ve ABD yaptırımlarından bir yıl sonra başladı, yani 2015’ten bu yana yapılıyor.
ARTAN İŞBİRLİĞİ MİKTARI VE 2018 DOĞU EKONOMİK FORUMU
Her yıl eylül ayında düzenlenen Doğu Ekonomik Forumu’nda bu yıl Rusya enerji başta olmak üzere çeşitli sektörlerde 175 anlaşma imzaladı. Söz konusu anlaşmaların değeri 42. 7 milyar dolar.
Aşamalı olarak bakıldığında 2015’teki forumda 18.8, ikincisinde 26.1 ve üçüncüsünde 36.2 milyar dolarlık anlaşmalar imzalanmıştı. 2018’de bu miktarın 42.7 milyar dolara çıkması hem forumdan alınan verimi olarak hem de Rusya’nın “önce Asya” politikası açısından önemli bir başarı olarak görülebilir. Her ne kadar Rusya iş dünyasının katılımı uyarınca ekonomik işbirliği odaklı toplantılar düzenlese de enerji sektörünün ekonomik faaliyetlerde başat rolde olduğu iddia edilebilir. Anlaşmaların LNG limanlarının inşasından Doğu Sibirya kaynaklarının çıkarılmasını odağa alması da bu argümanın kanıtları arasında. 2018 Ekonomik Forumu’na Çin, Japonya, Güney Kore, Kuzey Kore, İngiltere’nin aralarında olduğu 60’a yakın ülke katıldı. Ülke sayısı kalabalık olmakla beraber Rusya’nın Japonya ve Çin ile yakın teması dikkat çekiciydi.
FORUMUN KIYMETLİ MİSAFİRİ: JAPONYA
Rusya geniş katılımın olduğu forumda Japonya ve Çin’e yoğun bir mesai harcadı. Rusya Devlet Başkanı Putin, forumda hem Japonya Başbakanı Şinto Abe hem de Çin Devlet Başkanı Xi Jinging ile birebir görüştü. Rusya Çin ilişkilerini bir sonraki yazıda ele alacağımız için Japonya ile başlayalım.
Japonya-Rusya ilişkilerinde 1945’ten bu yana bir hayaletin gölgesi var. Savaş bitiminde SSCB’nin Kuril adalarını topraklarına katması ve Japonya’nın bu bölgenin iadesini istemesi nedeniyle iki ülke arasında barış antlaşması imzalanamamıştı. SSCB yıkıldıktan sonra Rusya’nın devraldığı sorun, hâlâ masada duruyor. Başka bir anlatımla Rusya ve Japonya 1945’ten bu yana hâlâ savaş halinde.
Sorunun kronikleşmesi karşısında uzun görüşmeler yapılmaya devam ediliyor. Ancak Moskova ve Tokyo 73 yıllık bu hayaletin işbirliklerine engel olmasını istemiyor. Bu nedenle Japon enerji şirketleri uzun zamandır Rusya’nın enerji projelerine katılıyor. Nitekim Japon yönetimi 2015’ten bu yana Doğu Ekonomik Forumu’nun baş katılımcılarından. Bu yılki görüşmede barış antlaşması yeniden gündeme geldi ve Putin yol haritası oluşturmak için hazır olduklarını ifade etti. Bu yol haritasına nasıl bir şekil verileceğini zaman gösterecek ancak Rusya’nın Tokyo’dan gelen antlaşma talebine kulağını kapatmaması ve ikili görüşmelerde bir başlık olarak ele alması önemli bir ilerleme.
İki ülkenin antlaşma dışındaki diğer gündemi işbirliğini güçlendirmeydi. Bu çerçevede Hokkaido Adası’nda denizin atıklardan temizlenmesi, çiftçilik yapılan adanın sera etkisine karşı korunması, çilek yetiştiriciliğinin artırılması konusundaki işbirliği kararı yenilendi.
Enerji alanında Japon Jogmec ile Rus Novatek şirketi arasında enerji için işbirliği yapılması konusunda fikir birliğine varıldı. Japonya ABD yaptırımları uyarınca Rusya’yla enerji ilişkilerini sınırlandırmıştı. Ancak Jogmec’in CEO’su Tetsuhiro Hosono Novatek ile güvenilir bir ortaklık zemini yakaladıklarında Japonya’nın üzerine düşeni yapabileceğini kaydetti.
Japonya dünya LNG tüketiminde ilk sırada yer alıyor. Rusya ise doğal gaz pazarındaki en büyük tedarikçilerden birisi. Bu nedenle iki ülke LNG başta olmak üzere enerji alanında işbirliği konusunda istekli. Bu çerçevede Rusya, ArktikLNG 2, Sakhalin 2, Baltik LNG projelerine ve Kamçatka’da bir LNG transfer alt yapısı kurulması için Japon enerji şirketlerini davet etti.
Özetlemek gerekirse, Kremlin ülkedeki bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmaya çalışıyor. Bunu yaparken de dış politikası uyarınca Asya Pasifik’teki varlığını güçlendirecek şekilde Vladivostok’u merkez almış durumda. Vladivostok’ta gerçekleştirilen ekonomi forumuyla da özellikle bölgede ABD müttefiki olan ülkelerle de yakın işbirliği kurma gayretinde. Bu anlamda aralarında barış antlaşması olmasa da Japonya yakın markaja alınıyor. Japonya da LNG başta olmak üzere ekonomik ihtiyaçlarının giderilmesinde ve küresel ekonomide varlığının güçlendirilmesinde Rusya’nın doğusunu önemli bir durak alıyor. Putin ve Abe arasındaki görüşme ve ortaya çıkan işbirliği zemini hem ülkeler arasındaki sorunlara rağmen ekonominin önemini hem de ikili diplomasinin gücünü yeniden gösteriyor.