Enfantizm ve çocuk hareketi

Enfantizm, sadece çocukların haklarını ve toplumdaki statülerini tartışmak, bu hakları geliştirmek ve toplumsal normları şekillendirmek yönünde bir çağrı değil. Çocuklara değer veren, onlara saygı gösteren, onların haklarını kapsayıcı ve güvenli bir toplumsal düzene dahil eden bir yaklaşım, aynı zamanda empatik iletişim becerileri gelişmiş bir toplum yaratmak için de bir turnusol kâğıdı aslında…

Menekşe Tokyay meneksetokyay@gmail.com

Artık, çocukların Türkiye ve dünyada karşılaştıkları zorluklar, riskler, tehlikeler ve hak ihlalleri konuları açıldığında hemen gelmiyor kelimeler dilimin ucuna….

Sanki bir yerde takılı kalıyor, donakalıyor, ilerleyemiyor, bıkkınlıkla bezginlik arasında bir noktada soluklanıyor.

Doğru kelimeleri, doğru duygu ifadelerini, doğru sitemleri bulamıyorum.

Kelimelerin arasında devasa uçurumlar var. Bazen o uçurumları yeni kavramlar, yeni hareketler, yeni kampanyalar ve yeni toplumsallıklar dolduruyor.

O zaman kelimeler de, sözler de, cümleler de daha rahat akıyor yeryüzüne…

Fransa’da ve Avrupa’nın birçok başka ülkesinde çocuk hakları konusundaki çalışmalar son dönemde yeni bir kelimenin -enfantizm- etrafında yoğunlaşmaya başladı.

Türkçede henüz tam anlamıyla karşılığını bulamasam da, enfantizm, yetişkinler ile çocuklar arasında haklar ve haysiyet bakımından eşit saygıyı tesis etmeyi amaçlayan eleştirel bir kuram…

Bu açıdan, söz konusu sosyal ve politik anlayışı temel alan enfantist hareket, özellikle yetişkinlerin çocuklar üzerinde kurduğu baskı ve egemenlik sistemine -yani yetişkin hakimiyetine (adultizm)- karşı mücadele ediyor; çocuklara yönelik önyargılar, basma kalıp yaklaşımlar ve ayrımcılık vakalarını tespit ediyor; çocukları ve onların deneyimlerini düşüncenin merkezine yerleştirerek toplumsal yapıları ve normları dönüştürmeyi hedefliyor.

Yani enfantizm hem bir düşünce, hem bir kuram, hem bir araştırma, hem de bir aktivizm alanı….

Çocuklara yönelik cinsel istismar, ihmal, ensest, kötü muamele, aile içi şiddet, cinayet vakalarının ciddi düzeylere ulaştığı Fransa’da birkaç yıldır filizlenen bu hareket, Anglo-Sakson ülkelerde childism (çocukçuluk) ve Childhood Studies (Çocukluk Çalışmaları) kavramları aracılığıyla 1970’li yıllardan bu yana zaten varlık gösteriyordu.

Amaç, çocukları, onları bağımlı bireyler ve bazen de “tehdit” olarak gören “ataerkil” yapılardan soyutlayarak, bağımsız birer toplumsal aktör olarak ele almak…

2022 yılında ise Fransa’da Collectif Enfantiste (Enfantist Kolektif) isimli bir yurttaş hareketi kuruldu.

Kolektif, çocukların birey olarak sahip oldukları haklara dair farkındalığı artırma ve toplumsal seferberlik çalışmaları aracılığıyla, toplumun çocukların haklarına sahip çıkmasını sağlamayı hedefliyor.

Örneğin çocuklara yönelik şiddetin durumu hakkında bilgilendirme yapıyor; mevcut verileri analiz ediyor; yetişkin tahakkümüne karşı mücadele ediyor.

Fransa’da bazı şehirlerde çocukların kamusal alanlara erişimini kolaylaştırmak için değişiklikler yapılmasını, çocuk haklarındaki yasal iyileştirmelerin eğitim politikalarına yansımasını takip ediyor.

Halihazırda, Fransa ve Avrupa’da birçok bölgeye yayılan hareket, yerel gruplar, ulusal çalışma komiteleri, uzman profesyonellerden oluşan hukuki, mali ve lojistik destek grupları, koordinasyon ekibi gibi profesyonel bir yönetim anlayışıyla ilerliyor.

Enfantizm hareketini ilk inceleyen araştırmacılardan biri olan akademisyen Mathilde Lévêque, bu hareketi, feminist hareketin davranış kodlarına benzetiyor. “Yani”, diyor, “bu hareket, çocukların, yetişkinler tarafından bir azınlık ve marjinalize edilmiş bir grup olarak görülmesi gerektiği anlayışına dayanıyor”.

Ancak, aktivistler, enfantizm ile feminizm arasında doğrudan bir bağlantı kurulmasına karşı çıkıyorlar. Zira çocukların hem korunmaya, hem de haklarının savunulmasına ihtiyaç duyulan bireyler olması, onları kadın hareketinden bir noktada ayırıyor. Burada çocukların sandıklara veya siyasetçilerin söylemlerine her zaman yansımayan “seslerini” duyurmaları için alan yaratmak, bir mücadele konusu haline gelmiş durumda.

Enfantizm hareketine yönelik bazı eleştiriler, bu hareketin ütopik bir yaklaşım sergilediği ve uygulanabilirlik açısından sınırlı olduğu yönünde. Örneğin Fransa’daki bir sosyal medya kampanyasında, ebeveynlerin çocuklara kendi kıyafetlerini seçme özgürlüğü vermesi gerektiği vurgulandığında, benzeri önerilerin ebeveynlerin çocukları üzerindeki kontrolünü zayıflatarak çocukların sorumluluklarını anlamakta zorlanmalarına yol açabileceği yönünde eleştiriler dillendirilmişti.  

Veya enfantizm kapsamında ileri sürülen “çocukların bir yetişkin gibi oy kullanma hakkı olması gerektiği” fikri, birçok kişi tarafından hem pratikte hem de ahlaki olarak tartışmalı bulunuyor.

Ayrıca, Batı merkezli bu hareketin, özellikle Asya veya Afrika gibi farklı kültürel normların egemen olduğu bölgelerde uygulanabilirliği de bir başka tartışma alanı… Örneğin, birçok az gelişmiş ülkede çocukların ailenin kolektif sorumluluklarına çalışarak katkıda bulunmaları beklenirken, enfantizm bu yükümlülükleri de sorguluyor.

Çocukların restoran veya toplu taşıma gibi kamusal alanlarda daha fazla özgürlük ve hareket alanı elde etmeleri gerektiği fikri, bazı yetişkinler tarafından gürültü ve düzensizlik yaratabileceği endişesiyle eleştiriliyor. Fransa’da bir oyun parkının yakındaki sakinler tarafından “çok fazla gürültü yaptığı” gerekçesiyle kapatılmasını talep etmeleri, bu tartışmaya örnek gösteriliyor.

Enfantizmin sınırlarının da, başkalarının özgürlük ve güvenlik alanlarına saygı gösterilmesi şeklinde tasarlanması, bu akıma eleştiri getirenlerin ortak noktalarından biri… Bir diğer deyişle, bir çocuk “sırf çocuk olduğu” için apartmanda gürültü yapma hakkını kendinde bulursa, toplu halde yaşama kurallarını da öğrenmemiş oluyor. Ne de olsa beraberinde karşılıklı saygı, toplumsal eşitlik ve ortak yaşama kültürünün olmadığı tüm “özgürlükler”, sadece kaos üretir.

Son olarak Paris’te 16 Kasım’da Nation Meydanı’nda yüzlerce kişi, Enfantist Kolektif’in çağrısı üzerine çocuğa yönelik şiddeti protesto amacıyla bir araya geldi. Fransa’da 2023 yılı verilerine göre, her sene 160 bin çocuk cinsel şiddet mağduru; yani bir çocuk üç dakikada bir tecavüz veya cinsel saldırıya maruz kalıyor.

Nation Meydanı’nda yapılan konuşmalarda, çağdışı bir disiplin anlayışı olarak dayak konusunda son dönemde Fransa toplumunda yaşanan tartışmalardan, şiddetsiz eğitim yöntemlerine, ırkçılıkla mücadele eden çocuklara dek birçok alanda sorunlar dile getirildi. Ünlü pediatri uzmanlarının da aralarında yer aldığı konuşmacılar, bu protestoyu oldukça bilimsel ve akademik bir görüş paylaşma alanı haline getirdi.

Tıpkı Antik Yunan’da günün olaylarının, siyasetin, felsefenin ve hukuki konuların tartışılması için halkın bir araya geldiği agoralar misali… Ama bu kez çocukların karşısında yetişkin üstünlüğü kavramı ve bunun ardında yatan güç ve iktidar ilişkisinin nasıl kırılacağı tartışılıyordu sonbahar ayazında…

Protesto sırasında kullanılan pankartlardan bazılarında sloganlar oldukça tanıdıktı:

“Bir çocuk asla rıza gösteremez!”

“Çocukları korumak insanlığı korumaktır.”

“Enfantizm, yeni feminizmdir”.

Bu barışçıl protestodan bir buçuk ay önce, 3-4 Ekim’de Limoges Üniversitesi’nde disiplinler-arası ilk Uluslararası Enfantizm Sempozyumu düzenlendi.

Felsefe, psikoloji, antropoloji, sosyal bilimler, eğitim bilimleri, edebiyat, psikiyatri, hukuk ve ekonomi gibi farklı alanlar arasında çocukluk üzerinden bir işbirliği sağlanan bu sempozyumda ele alınan konular arasında; çocukların turistik işletmelerde dışlanması, bazı turistik mekanlara girişlerinin yasaklanması, kamusal alanlarda çocukların karşılaştığı tolerans yoksunluğu ve hukuk sisteminde “çocuk düşmanlığı” yer alıyordu.

Enfantizm hareketi, bir toplumsal dönüşümün de müjdecisi. Bu, çocukların kendilerini ifade edebilecekleri alanlar açmanın gerektiğini vurgulayan, örneğin kentlerin çocuk dostu bir şekilde yeniden kurgulanmasını, eğitim sisteminin çocuğu önceleyen metotları uygulamasını savunan bir hareket…

Bu, eğitimden gündelik yaşama çocukların toplumsal statüsüne ve haklarına dair uzun süredir devam eden önyargılara meydan okumayı amaçlayan ve çocukların yalnızca korunmaya değil, aynı zamanda bağımsız sosyal aktörler olarak tanınmaya da ihtiyaç duyduklarını savunan, toplumu daha eşitlikçi ve kapsayıcı bir hale getirmeyi isteyen, ama bu yolda da gerekli hukuki ve kültürel adımların atılması gerektiğinin de bilincinde olan bir hareket…

Enfantizm hareketinin, Batı’da çocuğu önceleyen diğer sosyal hareketlerle entegrasyonu konusunda tahminlerde bulunmak için henüz erken. Ancak öncelikli olan, bu ve benzeri hareketlerin çağdaş dünyada politika yapımı ve sosyal farkındalıklar üzerinde uyandırıcı etki doğurmasını ve uluslararası işbirliklerine ilham vermesini sağlamak...

Bu açıdan, örneğin kısa süre önce Deva Partisi İstanbul Milletvekili Elif Esen’in öncülüğünde TBMM’de partilerüstü kurulan Çocuk Hareketi, Türkiye’de çocuk hakları konusundaki farkındalığın siyaset, hukuk, toplumsal farkındalık, sağlık ve adalet alanlarında güçlenmesi için çok güçlü bir fırsat sunuyor.

Bu hareket de, özü itibariyle, kurduğu alt komiteler ve çalışma komisyonları aracılığıyla Türkiye’de çocukların karşılaştığı sorunların gün yüzüne çıkarılmasını, istatistiksel veriler temelinde çözüm önerileri sunulmasını, hareket bünyesindeki çocuk temsilciler aracılığıyla sahadaki sorunların siyasi arenaya yansıtılmasını ve çözüm odaklı bir şekilde çocuklarla dost bir toplum modeli inşa edilmesini hedefliyor. 

Çocuk Hareketi, bu çalışmasını, tıpkı Fransa’daki sempozyumda olduğu gibi, disiplinler-arası bir şekilde zenginleştiriyor; sağlık çalışanlarından akademisyenlere, medya mensuplarından hukukçulara, siyasetçilere dek farklı disiplinlerin uzmanlık alanları ve hassasiyetleri çocuk dostu ve kapsayıcı bir potada eritilerek somut çıktılar elde edilmesi amaçlanıyor.

Dolayısıyla, Fransa’da ve birçok Avrupa ülkesinde son dönemde yaşanan “enfantizm” tartışmalarının yanı sıra, Türkiye’de de çocukların haklarının çağdaş ve en yenilikçi yaklaşımlar ışığında tartışılması için önümüzde altın değerinde bir anahtar var ve bu anahtarla doğru kapıları açarak çocukluğu ve çocukluk çalışmalarını doğru bir şekilde okumak mümkün.

Zira enfantizm, Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de çocuklara ve çocukluğa dair bir bakış açısı değişikliğini ve mevcut normların sorgulanmasını gerektiriyor. Çocuklara, şu veya bu partinin siyasi gündemi üzerinden değil, ana rahminden itibaren sahip oldukları haklar ve toplumun onlar karşısındaki sorumlulukları üzerinden bakmak da bunun ayrılmaz bir parçası.

Ayrıca, yeni bir yaklaşım ve bakış açısının inşası üzerine düşünmek, özellikle bu yaklaşımın toplumsal eşitsizlikler üzerine çalışan diğer araştırma alanlarıyla ilişkilendirilmesi gerektiğinde, entelektüel açıdan oldukça özendirici ve ilham verici olabilir. Zira, enfantizm tartışmaları çerçevesinde kişinin “çocukluk” kavramı karşısındaki duruşunu da sorgulaması sağlandığında aynı zamanda çocukların bireysel toplumsallığımız içindeki yerini de net bir şekilde görmüş oluyoruz.

Bu, çocuğa yönelik okul ve aile içindeki eğitim ve terbiye yöntemlerinden, çocuğun gelecekte yönelmek istediği mesleğe, ya da doğumgünü partisine davet edeceği arkadaşlarına kendisinin -ve sadece kendisinin- karar vermesinde ona tanınan özgürlük alanlarına dek uzanan bir alan aslında…

Enfantizm, sadece çocukların haklarını ve toplumdaki statülerini tartışmak, bu hakları geliştirmek ve toplumsal normları şekillendirmek yönünde bir çağrı değil. Çocuklara değer veren, onlara saygı gösteren, onların haklarını kapsayıcı ve güvenli bir toplumsal düzene dahil eden bir yaklaşım, aynı zamanda empatik iletişim becerileri gelişmiş bir toplum yaratmak için de bir turnusol kâğıdı aslında…

Antik Yunan agoralarında halk, insanlığın temel meselelerini tartışırken, bireyin toplum içindeki yerini ve haklarını sorgulardı. Bugün, benzer bir sorgulamayı çocukların hakları ve statüsü için yapma zamanı geldi. Çocukların hak ettiği eşitlik ve saygı, sadece bir etik gereklilik değil, toplumun ahlaki ve insani düzeyini belirleyen bir ölçüttür.

Enfantizm ve Çocuk Hareketi, bu anlamda modern dünyanın agoralarında yankılanan bir çağrıdır.

Daha adil bir toplum, çocukların da eşit bir birey olarak kabul edildiği bir toplumdur.

Çocukların sesi, bu agoralarda yankılandıkça, yalnızca çocukların değil, insanlığın hakikatine biraz daha yaklaşacağız. Çünkü bu çağdaş agoralarda dile getirilen her fikir, çocukların sadece geleceğin değil, bugünün de eşit bireyleri olduğunu hatırlatıyor. Çünkü bir toplumun ahlaki ilerlemesi, en kırılgan halkalarına verdiği değerle ölçülür.

Tüm yazılarını göster