'Enflasyonda sinsi plan'
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Mehmet Şimşek'in kamu zamlarını erteleyerek enflasyonu düşük göstereceğini, Temmuz maaş zamlarından sonra ise faturaları şişireceğini belirtti.
DUVAR- Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in son IMF-Dünya Bankası bahar toplantısında ekonomi politikaları için IMF'den onay aldığı belirtiliyor. Enflasyonu düşürmek ve yabancı sermayeyi Türkiye'ye çekmek için uygulanacak kemer sıkma politikaları ise ekonomistler tarafından daha fazla işsizlik ve yoksulluğa yol açacağı gerekçesiyle eleştiriliyor.
BirGün yazarı Hayri Kozanoğlu, Şimşek'in, Körfez sermayesinin beklendiği ölçüde gelmemesi nedeniyle faizleri yüksek tutup lira yatırımlarının cazibesini artırmayı hedeflediğini belirtti. Böylelikle döviz rezervlerinin takviye edilmesinin sağlanacağını, liranın reel değer kaybının önlenmesiyle enflasyon düşürülebileceğini ifade eden Kozanoğlu, tüm bunların zengini daha zengin fakiri daha fakir yapacağını ileri sürdü.
Kozanoğlu "Şimşek’in Programı: İşsizlik, borçluluk, daha fazla yoksulluk" başlıklı yazısında önümüzdeki dönemi şöyle değerlendirdi:
"... işveren örgütleriyle diyaloglarında sürekli dış âleme yönelmelerini, ihracata öncelik vermelerini öğütlüyor. Bu noktada liranın reel anlamda değer kazandığı bir süreçte ihracatçıların rekabet gücü kaybolmaz mı diye düşünülebilir. Şimşek’e göre bu sorun asgari ücreti temmuzda sabit tutarak, yani ucuz işgücü maliyetiyle ihracata destek sağlayarak giderilebilir. Temmuz döneminde haliyle emeklilere ve kamu çalışanlarına 6 aylık enflasyona paralel zam yapılacak. Bu konuda da sinsi bir plan söz konusu: Birincisi, elektrik, doğalgaz ve diğer kamu zamlarını erteleyerek, 2024’ün ilk yarısı enflasyonunu görece düşük çıkartıp, maaş artışının hemen ertesinde faturaları şişirmeyi düşünüyorlar. İkincisi, 2023’teki Temmuz yüzde 9,49, Ağustos yüzde 9,09 enflasyonun devreden çıkacağı aylara zamları yedirmek daha akılcı. Böylelikle mayıs sonu enflasyonun yüzde 80’e dayanması da önlenmiş olacak.
Peki şu anda kemer sıkma programının neresindeyiz? 25 Nisan’da politika faizinin yüzde 50’de tutulduğu Merkez Bankası toplantısının karar metni tabloyu açıkça ortaya koydu. Birincisi, enflasyon mücadelesinde işler yolunda gitmiyor. Özellikle lokanta-kafe fiyatlarıyla gündeme gelen hizmetler sektöründe yüksek enflasyon sürüyor. Tüketim deseni gıdada yüzde 70,4, kirada yüzde 124, ulaşımda yüzde 94,4 artışla üç temel kaleme sıkışan dar gelirlilerin enflasyonu, TÜİK’in manşet yüzde 68,5 oranının hayli üzerinde seyrediyor.
İkincisi, enflasyonun düşmemesi daha keskin bir sıkılaştırmayı talep ediyor. Bu da ekonomide şok bir soğuma tehlikesi yaratıyor. Merkez Bankası aslında bankaları faiz koridoru yoluyla yüzde 53’ten fonluyor. Brüt döviz rezervlerinin düşük görünmesi pahasına swap yolu borçlanmayı azaltıyor, böylelikle piyasaya daha az likidite sağlıyor. Bu sayede mevduat faizlerinin artmasını bekliyor. Gerek bireysel gerekse de ticari kredilere uygulanan yüzde 2 kredi genişleme tavanı da devreye girince, ihtiyaç kredisi faizleri yüzde 80’in, ticari kredi faizleri de yüzde 70’in üzerine sıçrıyor.
Üçüncüsü, öncelikle bireysel krediler 3 trilyon lirayı aştı. Toplam bakiyeden önemlisi, 2023 seçimleri öncesi ucuz krediden yararlanan tuzu kuru kesimler büyük ölçüde bu alanı dar gelirlilere terk etti. İhtiyaç kredisine erişemeyenler kredi kartına yükleniyor. Bireysel kredi kartı borç bakiyesi 1,4 trilyon lirayı geçerken, aylık yüzde 4,5 vade farkı da aslında önemli bir faiz maliyetine işaret ediyor. Hele bir de enflasyon, öngörüldüğü gibi düşerse bu borçların reel yükleri artar, ana para ve faizler şirketler ve bireyler için iyice ödenemez hale gelir."
(EKONOMİ SERVİSİ)