'Enflasyonla Topyekün Mücadele Programı' ne getirecek?
Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı açıklandı, ekonomi yazarları ilk değerlendirmelerini yaptı: YEP’in kamuda öngördüğü tasarruf bu planla nasıl uygulanacak belli değil... Ertelenen artışlar Ocak ayında geri gelir... "81 milyonun gönül birlikteliği"nden anladığımız da ücretlerde bir baskılamaya gidileceği. En başta da asgari ücrette tabi...
DUVAR - 'Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı' bugün açıklandı. Akademisyen Özlem Albayrak ile Gazete Duvar yazarları Ali Rıza Güngen ve Bahadır Özgür pakete ilişkin ilk değerlendirmelerinde alınan tedbirlerin nasıl bir etki yaratabileceğini değerlendirdi.
'Belli bir kesimin bu süreçten kesinlikle zararlı çıkacağını tahmin edebiliriz'
ÖZLEM ALBAYRAK: Enflasyonla Mücadele Programı beklendiği gibi fiyat kontrolleri ve özel sektöre verilecek desteklerle kurulmuş. Türkiye'de kurdaki artış nedeniyle ortaya çıkan bir maliyet enflasyonu söz konusu. Kurdaki artışı sınırlamaya dönük herhangi bir önlem yok tabii ki. Yabancı yatırımcı bulmaya çalıştılar ama başarılı olamadılar, dolayısıyla sonuçlar üzerinden, sorunları ertelemeye dönük bir program çıkmış gözüküyor. Erdoğan’ın Ağustos’taki seferberlik çağrısına da uygun bir kampanya örgütleniyor politik getirisi de düşünülerek. İthalata bağımlılığın yüksek düzeyi nedeniyle kurdaki artış her sektörde fiyat artışı yaratıyor. Gıda gibi zorunlu mal niteliğinde mallar dahil. 2016'nın son ayından başlayarak ÜFE'nin yıllık değişimi hiçbir ayda TÜFE'nin altına inmemiş. Bu, üreticilerin maliyet artışının tamamını tüketicilere yansıtmadığını gösteriyor. Gıda, özellikle işlenmemiş gıda, taze meyve sebzedeki yüksek TÜFE artışları bu mallar zorunlu mal olduğu için, bu mallara yönelik tüketim talebi fiyat değişimlerine daha az duyarlı olduğu için bu kadar yükselebiliyor. Ancak diğer sektörlerde üreticiler maliyet artışlarını yansıtmakta zorluk çekiyorlar. Eylül’de ÜFE-TÜFE farkı 22 puana yükseldi. Ancak Eylül genel olarak fiyat artışlarının beklendiği bir ay olduğu için TÜFE'ye yansıma yüksek oldu. Tüketici talebinin bu kadar daraldığı ve daha da daralacağına dair işaretlerin olduğu bir dönemde sonraki dönemlerde ÜFE-TÜFE farkının daha sınırlı yansıtılabileceğini bunun da büyük işletmeler gibi düşük fiyatlı mal alma olanağına sahip olmayan küçük esnaf ve üreticiyi zor durumda bırakacağını tahmin ediyorduk. Enflasyonla Mücadele Programı ile bu kesinlik kazanmış oldu. İndirim yapamayan küçük işletmelerin zor durumda kalacağını, iflasların yaygınlaşacağını tahmin edebiliriz. Peki, üreticiler mevcut maliyet artışlarını yansıtmakta bu kadar zorlanırken yüzde 10'luk indirimin getireceği maliyeti nasıl üstlenecekler? Dolayısıyla enflasyonla mücadele adı altında belli bir kesimin kesinlikle bu süreçten zararlı çıkacağını tahmin edebiliriz.
Özel sektöre ve KOBİ’lere teşvikler, ucuz maliyetli krediler ve borç yeniden yapılandırmaları sunuluyor. Hatta halihazırda yüksek faizden borçlanmış işletmelere yüzde 10 faiz indirimi gelecek. Sanayi Bakanı’nın açıkladığı yatırım teşvikleri de önemli. Tarım sektörü için girdi maliyetlerini düşürmeye yönelik üretici destekleri zaten yapılması gerek uygulamalar. Tarım sektörüne yönelik destekler sınırlandığı için biz gıdada ithalatçı duruma düştük zaten.
En önemli noktalardan biri YEP’in kamuda öngördüğü tasarruf bu planla nasıl uygulanacak belli değil. Hükümet yatırımlarda ve teşviklerde 45 milyar liraya yakın bir tasarruf öngörüyordu. Sanayi Bakanı’nın açıkladığı yatırım teşvikleri rakam verilmese de YEP’le çelişiyor.
'Bir program enflasyonu yaratılıyor'
ALİ RIZA GÜNGEN: Açıkladıkları program aslında üç önleme dayanıyor. Enflasyon sepetindeki ürünlerde indirim dayatması, devlet imkânlarını kullanarak enerji ve bazı temel ürünlerde fiyat artışlarını ertelemek ve ithalat maliyeti nedeniyle zor duruma düşen şirketlere destek.
Türkiye’de üretici fiyatlarındaki artışın ve enerjideki artışın tüketici fiyatlarına yansımaması mümkün değil. Ancak bu yansıma yeni zamları durdurarak ve devlet imkânlarını kullanarak sınırlandırılabilir. Eşgüdüm içinde bir kampanyayla şirketlerin faaliyet kârlarında düşüşe razı kılınması gibi geçici bir zorlamaya başvurduklarını sezinliyoruz. Zincir mağazalarda yıl sonuna kadar bazı ürünlerde, Et ve Süt Kurumu’nun ve AOÇ’nin bazı ürünlerinde yüzde 10’luk indirim enflasyonda düşüş etkisi yaratır. Fakat ertelenen artışlar Ocak ayında geri gelir. KOSGEB alacaklarının ertelenmesi, KOBİ’lere kısa vadeli kredi desteği gibi uygulamalar daha önce denenmiş ve etkisi sınırlı önlemler. Soru şudur: Bu yöntemlerle ve etkisiz teşvik politikalarıyla ithal ürün bağımlılığını değiştirmek konusunda, yüksek katma değerli üretim gerçekleştirme bağlamında son 16 yılda bir değişim oldu mu ki bugün ithalat kaynaklı enflasyona dur demekte bu önlemler etkili olsun?
Beklenen KDV iadelerini hızlandırmak piyasada likidite bırakmak için bir yöntem. Lakin özellikle bu dönemde enflasyonu dizginleyici bir önlem olarak sunulması saçma. Proje Bazlı Teşvik Programı, Bütüncül Yerlileştirme Programı, Enflasyonla Mücadele Programı gibi açıklamalarla AKP kadroları heybelerinde hep daha fazlası varmış gibi davranıyorlar. Ancak bir program enflasyonu yarattıklarının farkındalar mı, ondan emin değilim.
Albayrak’ın program sunumundaki argümanları temelsiz. Çevre ülkelerde yüzde 4 civarında enflasyon varken adını öyle koymasalar da zorlamayla fiyat indirerek Türkiye’de enflasyonun yıl sonunda yüzde 20 civarında gerçekleşmesini sağlamaya uğraşıyorlar. Oranın yakalanması ücret artışları ve temelde de asgari ücret artışını sınırlandırabilmek açısından önemli. Bakanların açıklamalarından politika yapımında vadenin 2,5 aya indiğini görüyoruz.
'Zaten fahiş zamlar gelmişken, yıl sonuna kadar zam yapılmayacağını söylemek yanıltmaca'
BAHADIR ÖZGÜR: Bakan Albayrak'ın açıkladığı, "Enflasyonla mücadele planı"na bakınca, iktidarın sürpriz olmayacak şekilde her şeyi sandığa ve oya endeksli yaptığı bir kez daha görüldü. Çünkü açıklanan plan tamamen vatandaşı logoyla, sloganla yanıltma çabası, devlet gücüyle en azından gıda ve temel ihtiyaçlar üzerinde fiyat baskısı kurmaktan oluşuyor.
Diğer yandan bu, enflasyonu 'birilerinin' manipülasyonu, 'psikolojik etken' olarak görmenin sonucudur. Zamların tabanda yarattığı rahatsızlığın farkında olan iktidar yerel seçime kadar durumu baskıyla, teşhirle, her zaman yaptığı gibi tuhaf kampanyalarla idare etme peşinde. Daha doğrusu vatandaş tepkisini yine politik manipülasyonla birilerine yöneltmeye çabalıyor. O birileri de logoyu asmayan, indirim yapmayanlar olacak. Yani logo bir nevi fişleme gibi...
Elektrik ve doğalgaza zaten fahiş zam gelmişken, yıl sonuna kadar zam yapılmayacağını söylemek de tam bir yanıltmaca. Üstelik onu da "küresel piyasalarda olağanüstü bir gelişme olmazsa" şartına bağlamışlar. Firmalardan söz alma meselesi de yine öyle. Sözle fiyat düşüşü nerede görülmüş? İndirim yapılacak ürünler hangileri? Tüm bunlar yanıtsız. Devlet kurumlarına da yoğun bir ithalat rolü verilmiş. Et, tarım ürünü, un, pirinç vb.. Peki bu ürünler neyle alınıyor?
"81 milyonun gönül birlikteliği"nden anladığımız da ücretlerde bir baskılamaya gidileceği. En başta da asgari ücrette tabii.
Oysa enflasyonda sıkıntı sadece ürüne yansıyan son satış fiyatı değil ki. Kurdan, borçtan, ithalattan gelen maliyet enflasyonu var. İkincisi, kuru düşüremiyorsun ve faiz baskısı da artıyor. Finansman sıkıntısı sürdüğü müddetçe de ya iflas ve üretim yapmamak tercih edilecek ya da kaçınılmaz olarak ürünlere bu maliyet yansıtılacak.
Dolayısıyla bu önlemler ancak belli alanlarda, özellikle çarşı pazarda vatandaşa yansıyan fiyatlarda geçici bir indirim sağlamaya dönük. Ama iki ay sonra kat kat fazla zamlar geri dönecektir. İktidarın derdi Mart yerel seçimlerine kadar idare edebilmek.