Engellilerin medyada temsili: ‘Geliştirdiğiniz içerik ilham sömürüsüne dönüşmemeli’

Engellilerin, medyada “pozitif” anlatılarla objeleştirildiğine dikkat çeken Zara Todd, “Geliştirdiğiniz içerik bir ilham sömürüsüne dönüşecek mi buna dikkat etmeniz gerekiyor" diyor.

Abone ol

DUVAR - Engelli Bireylerin Bağımsız Yaşamı için Kilit Bir Araç Olarak Kişisel Asistanlık (PAKT) projesi kapsamında düzenlenen online yuvarlak masa toplantısında engelli bireylerin sorunları, toplumsal katılım bağlamında ele alındı.

Engelli Kadın Derneği'nin düzenlediği, Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Itır Erhart ile Avrupa Bağımsız Yaşam Ağı'ndan (ENIL) Zara Todd’un katıldığı oturumda, Engelli Kadın Derneği’nden Dr. Beyza Ünal da kişisel asistanlık uygulamasıyla ilgili deneyimini anlattı.

‘EŞİT YURTTAŞLIK YERİNE MUHTAÇLIK SÖYLEMİ’

Prof Dr. Itır Erhat, Türkiye’de engellilikle ilgili sorunların eşit yurttaşlık perspektifiyle tartışılmadığını belirtiyor. Toplumdaki engellilik algısının ise “yardıma ihtiyacı olan, cinsiyetsiz, normal olmayan, tanrının sevgili kulu ya da tam tersine günahkar” tanımlarıyla şekillendiğini vurguluyor: “Hiçbir şekilde cinsellikle, aşkla bağdaşmamak, tamamen o dünyaların dışında algılanmak... Halen karşılaştığımız normal olmamak... Bunu spor medyasında görebiliyoruz. Paralimpik atletler ve normal atletler... ‘Normal rakiplerine karşı kazandı’ çok enteresan bir söylem mesela. Engelleri aşan kahraman da çok karşımıza çıkıyor. Ama hepsinde biz ve onlar söylemi var. Eşit yurttaşlık, eşdeğer olmak değil.”

Prof. Dr. Itır Erhart

'MAVİ KAPAK...'

Prof. Dr. Erhat, “mavi kapak biriktir tekerlekli sandalye al” kampanyasının toplumun engellilere bakış açısını çok iyi yansıtan bir örnek olduğu görüşünde. Bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Bir dernek şişelerin üzerindeki plastik kapakları topluyor, plastik kapaklar ileri dönüşüme gidiyor. İleri dönüşüm sayesinde elde edilen gelirle tekerlekli sandalye alınıyor. Buradaki söylem, ‘Sen mavi kapak topladın ne güzel. Senin sayende biri sandalyeye kavuştu’ oluyor. Bireyler de o mavi kapakları topladığı zaman, engelliler için çok güzel bir şey yaptım diye kendini çok iyi hissediyor. Biz hak temelli yaklaşımda mavi kapak olayının çok sorunlu olduğunu, tekerlekli sandalyenin temel bir insan hakkı olduğunu anlattığımızda çok kötü hissediyorlar. ‘Biz de topladık iyi bir şey zannediyorduk’ diye duygusal tepkiler verildiğini gördüm. Engelliler muhtaç ve ben ona yardım edeceğim yaklaşımı çok içselleştirilmiş.”

DİNLE İLİŞKİLENDİRME: SEVGİLİ KUL MU, GÜNAHKAR MI?

Öte yandan dinle ilişkilendirilme de engellilerin yaygın bir biçimde maruz kaldığı ayrımcı örneklerden. Erhat, bunu şöyle anlatıyor: “Bu dünyada acı çekiyorsun ama diğer dünyada rahat edersin. Senin dua etmene gerek yok zaten cennete gideceksin. Bunların hepsi bire bir tanıdığım arkadaşlarıma söylenmiş şeyler.” Ancak bu yaygın söylemin, tam tersine de mümkün: “Bırak onu Tanrı cezasını vermiş. Bir yandan yüksek ve kutsal mertebede bir yandan da Tanrı tarafından cezalandırılmış. İkisinin arasında gidip gelen bir söylem görüyoruz.”

Bir başka yaygın yaklaşım ise temelinde korku ve tehdide dayanan “Hepimiz bir engelli adayıyız” söylemi. “Haklarını savunduğumuz her şey olmayacağız” diyen Prof. Dr. Erhat, “Yarın bir deney hayvanı olmayacaksın belki ama onun da haklarını savunmak zorundasın” diyor.

Beyza Ünal

‘KİŞİSEL ASİSTANLIK KENDİ KARARLARIMI ALABİLDİĞİM BİR ORTAM SAĞLADI’

Birleşmiş Millet Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 19. maddesinde, tüm engelli kişilerin toplum içinde diğer kişilerle aynı hizmetlerden eşit şekilde faydalanabilme hakkına sahip olduğu belirtiliyor. Bu maddenin devletlere sorumluluk yüklediğine dikkat çeken Beyza Ünal, kişisel asistanlık uygulamasının engellilerin, bağımsız bir yaşam sürmesinde etkili olacağını söylüyor.

Kişisel asistanlıkla 2016 yılında Strasbourg'ta katıldığı bir eğitimle tanışan Ünal, bu süreçte bağımsız yaşamın ne anlama geldiği üzerine daha çok düşündüğünü anlatıyor. “Türkiye’de bağımsız yaşam dendiği zaman engelli kişinin her şeyini kendi yapabilmesi algılanırdı. Ama örneğin benim durumumda bu mümkün olan bir şey değil. Ama bu, benim bağımsız yaşamama bir engel oluşturmak durumunda da değil.”

2017 yılında bir başka proje için yurtdışına çıkan Beyza Ünal, bu sefer görüşme yaparak bir kişisel asistanla anlaşmış. “Orada birçok şeyi ayarlamak, sorunları çözmek sorumluluğu benim üzerimdeydi. Bunların hepsini yapmak, bu anlamda çok geliştirici bir şey. Normalde ailem ya da arkadaşlarımla bir seyahate çıktığında her şeyi beraber planlıyoruz. Bir yandan onlardan destek aldığım için onlara da uyum sağlamam gerektiğini çok yoğun bir şekilde hissediyordum. Ama bir asistanla gittiğim zaman yetişkin bir birey gibi sorumluluğu ben alıyordum. ‘Ben ne istiyorum?’ diye kendime dönüp sorabildiğim ve kendi kararlarımı alabildiğim bir ortamı bana sağlaması açısından benim için açımdan çok farklı bir yerdeydi. Neye ihtiyacım var, ne istiyorum, soruları birey olmakta ve bağımsız olmakta oldukça önemli.”

Zara Todd
‘ENGELLİLERİ KAMU MALI GİBİ GÖRÜYORLAR’

Avrupa Bağımsız Yaşam Ağı'ndan (ENIL) Zara Todd ise engelli bireylerin medyada temsili üzerine konuştu. Medyayla ilk kez 2,5 yaşındayken tanıştığını söyleyen Todd, o günden bu yana haberlerde yer almaya devam ettiğini belirtiyor: “Medya, toplumun bizi ve engelliliği nasıl anladığı konusunda çok büyük bir rol üstleniyor. Çünkü insanlar günlük yaşamında engellilerle görüşmüyor olabilirler. Engellileri, çoğunlukla etrafındakilerin onlara söylediği gibi algılıyor olabilirler. Engellilerin medyada sanki bir yabancı gibi, uzaylı gibi gösterilmemesi gerekiyor.”

Todd, bazı medya kuruluşlarının engelli bireyleri kamu malı gibi gördüğünü ve hayatlarındaki her şeye erişim hakkı varmış gibi davrandıklarını vurguluyor: “Burada en çok yaşadığımız şeylerden biri şu: Nereden geldiğimizi, nasıl engelli olduğumuzu bilmek istiyorlar. Sanki Marvel'den gelme bir süper kahraman nasıl böyle biri oldu diye düşünüyormuş gibi... Benim kim olduğumu ve nasıl yaşadığını anlamlandırmaları için bu sorunun hiçbir gereği yok aslında. Bana soracak olsanız medyada haber olduğunuzda bu insanların gerçekten neyi bilmesi gerekiyor deyip sınırlarınızı çizmemiz gerekiyor.”

‘KİMİN SESİNİ DİNLİYORUM?’

Engellilerle değil onların aileleriyle röportaj yapılan ve engellilerin bir başkasının hikayesinde yan karakter olduğu örneklerle de sıkça karşılaşıldığında söylüyor, Todd: “Medyada hikayeler düzenlenirken şuna dikkat edilmesi gerekiyor. Kimin sesini dinliyorum, buradaki hikayenin özünü kim oluşturuyor acaba? Önemli olan engellinin kendi tecrübelerinin kendi ağzından paylaşılması...”

Engellilerle ilgili hak temelli söylemin ve politikaların eskiye göre yaygınlaştığını söyleyen konuşmacılar, herkesin aynı haklardan eşit olarak faydalanması gerektiğinin altını çiziyor.