Engin Özkoç 'pis işleri' anlattı: Süleyman Soylu seçim sonuçlarını ne yapacak?
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç seçime 7 gün kala sandık güvenliğine ilişkin konuştu; olası dijital saldırılarla ilgili önlem aldıklarını vurgulayarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu eleştirdi.
DUVAR - CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, seçimlere 7 gün kala Gazete Duvar'ın sorularını yanıtladı.
Seçimde son düzlüğe girdik. Artık yarış oldukça hızlandı. Tarihi önem atfettiğiniz bir seçim yapılacak. Bu noktada sahada ne görüyorsunuz? Zor soruyu hemen sormak istiyorum. Kazanacak mısınız?
Aslında kolay yanı bu. Kazanacağız. Çünkü biz herhangi bir siyasi partinin iktidara gelmesiyle ilgili değil, bir sistemin değiştirilmesiyle ilgili bir mücadeleyi uzun zamandan beri Millet İttifakı ile beraber yürütüyoruz. Asıl istediğimiz şu değil, 'şu siyasi partinin ya da falanca siyasi partinin daha güçlü çıkması.' Millet daha güçlü çıksın. Demokrasi, özgürlükler daha güçlü çıksın. Gerçekten yoksulluk altında ezilen halkımızın umudu daha güçlü yeşersin diye uğraşıyoruz. O yüzden sahadayız, insanlarımızla beraberiz. Üstelik de öyle seçim arefesinde sahada değiliz. Çok uzun zamandan beri Cumhuriyet Halk Partisi kadroları, milletvekilleriyle, örgütüyle beraber sahadalar. İnsanlarımızın neler yaşadığını görüyoruz. Onların sıkıntılarını biliyoruz. Neler umut ettiklerini biliyoruz. Buna hazır mıyız? Evet hazırız. Bunun için gerekli projeler hazır mı? Hazır. İlk yapacaklarımız ne? Belli mi? Belli. Biz ne yapacağımızı biliyoruz. Ne istediğimizi biliyoruz. Milletimiz eğer bu görevi bize verirse, onlarla beraber tekrar umudu yeşertmeyi düşünüyoruz.
Şu ihtimal konuşuluyor: Cumhurbaşkanı seçimlerinin ikinci tura kalması. Ve eğer böyle bir şey olursa Türkiye tarihinde ilk kez Cumhurbaşkanı seçimleri ikinci tura kalacak. Bu noktaya dair hazırlıklarınız var mı? Olası bir ikinci turun avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Biz Cumhuriyet Halk Partisi'yiz. Yüzyıllık bir siyasi partiyiz. Yüzyıllık bir hafızamız var, birikimimiz var. Her konuyla ilgili sadece tek bir bakış açımız yok. A planımız, B planımız, C planımız var ve bununla ilgili argümanlarımız da var. Ama şöyle düşünmüyoruz: Bu seçim ilk turda bitecek diye düşünüyoruz Çünkü sahada gördüğümüz bu. Bugün İstanbul mitingi var. Hep beraber hep sizin arkadaşlarınız da orada görev yapıyorlar. İstanbul mitingindeki coşkuyu göreceğiz. Feryat eden insanları göreceğiz. Oraya gelen kesimi göreceğiz.
Gerçekten enflasyon altında ezilen, gerçekten sıkıntılı olan insanları orada göreceğiz. İnsanlar barış istiyorlar. İnsanlar özgürlük istiyorlar. İnsanlar sevgi istiyorlar. İnsanlar gerçekten önlerinde istikrarlı bir devlet yönetimi istiyorlar. Onlara savaştan bahsederseniz, tanktan, toptan bahsedersen, eğer onların halini, hatırını sormazsanız siz onlardan uzakta başka bir şeyi tesis ediyorsunuz demektir.
Biz insanı düşünüyoruz. İnsanı yok etmeyi değil, yok eden argümanları biriktirmeyi değil. Biz bir insanı var eden argümanları daha güçlü kılmayı düşünüyoruz. Onun için bizim insanlarımızdan ilk turda seçimi gerçekten yıllardan beri kendilerini eziyet çektiren yoksullaştıran kesme değil, umudu yaşatacak olan Millet İttifakı'na vereceklerini biliyoruz, inanıyoruz ve ilk turda kazanacağız.
Ama sizin sorduğunuz soru şu; ola ki ikinci tura kalırsa bir hazırlığınız var mı? Elbette hazırlığımız var. Biz ne söylediğimizi bildiğimize göre, projelerimizi bildiğimize göre, inancımızı bildiğimize göre, ikinci turda millete söyleyeceğimiz tek bir söz var. Kendiniz için, Türkiye'nin geleceği için, milletimizin gerçekten huzur ve özgürlük bir ortamında yaşayabilmesi için bu işi bitirecek miyiz, bitirmeyecek miyiz? Eminim onlar bitirecekler.
CHP Genel Merkezi'nde eminim anket sonuçları sizin önünüze gelmiştir. Eminim yaptığınız anket çalışmaları vardır. Oradaki son durum nedir? Rakam verebiliyor musunuz?
Yani bizde şu anda yüzde 54'ler, yüzde 55'ler civarında gözüküyor anketler. Biz bunun da üstüne son bir hafta içerisinde çıkacağımızı düşünüyoruz. Ben Sakarya milletvekiliyim, az önce buraya gelirken bir kere daha sorayım istedim arkadaşlara, ilçe başkanlarına falan. "Nedir, ne görüyorsunuz" dedim? "Yıllardan beri iktidara oy veren kişilerin evlerine gidiyoruz. Onlarla oturuyoruz, sohbet ediyoruz. Artık yeter. Biz güvendik, desteğimizi verdik ama kaybeden biz olduk, yoksullaşan biz olduk. Onlar daha da zenginleştiler. Üstelik de artık bizi görmüyorlar, görünmez olduk. Bizi görenlere oy vereceğiz" diyorlar. Böyle büyük bir kesim var. O yüzden hem anketlerin bize gösterdikleri hem de sahanın bize gösterdikleri, dolaşan arkadaşlarımızın bize söyledikleri, büyük bir değişim olduğu yönünde. Umut ediyorum ki bu sandığa doğru yansır ve bu iş ilk turda biter.
Tabii ki ilk turda bitmesini temenni ettiğinizi biliyorum fakat az önce sohbetimizin başında dikkat çektiğiniz bir nokta var. İktidarın İHA'larla, SİHA'larla ve çeşitli kanallarda yayınladıkları reklamlarda daha sert bir üslup benimsediğini görüyoruz. Fakat burada baktığımızda, tam aksine Sayın Kılıçdaroğlu da daha sakin bir seçim kampanyası yürütüyor.
Bir yandan da tabii şöyle bir durum da var. Emek ve Özgürlük İttifakı, Sayın Kılıçdaroğlu'na Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destek verecek olduğunu açıkladı. Hemen bu açıklamanın ardından yine iktidar medyasında ve iktidar kanadında ciddi bir eleştiri oldu. Seçime Yeşil Sol Parti adıyla gidecek olan HDP'nin size destek açıklamasının ardından terörle ilişkilendirme çalışmaları var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Özellikle Kılıçdaroğlu'na verilecek her oyun Kandil'e gideceği yönünde açıklamalar yapıldı. Şimdi bakınca bu söylemin İç Anadolu ve Karadeniz bölgesinde etkili olduğu düşünülüyor. Şu an kamuoyuna yansımış böyle bir durum var ve AK Parti seçmeninin, iktidar kanadının yaptığı bu propaganda çalışmasından etkilendiğine dair yine izlenimler var.
Sizin tespitiniz nedir? Bunu bir de şu noktadan sormak istiyorum. Sayın İmamoğlu ve Sayın Mansur Yavaş, her ikisi de sahadalar. Bakınca İmamoğlu Karadeniz'de etkili olabilecek bir isimdi. Yine Mansur Yavaş İç Anadolu'da ve ilk siyasi hareketi itibariyle milliyetçi kanadın yakından tanıdığı bir isim. Bu iki söylem partide nasıl karşılık buluyor? Bunu yıkmak için İmamoğlu ve Yavaş'ın seçim çalışmaları sizce etkili mi?
Terör örgütleriyle birlikte hareket ediyor, diyor. Elinizde bir tane telefon var. Hani hep soruyorlar ya 'çıkar bakayım telefonunu' diye. İşte o telefonunuzu çıkartın, Google'a girin. Ve orada Tayyip Erdoğan Fethullah Gülen yazın. Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen'in ne kadar çok beraber resmi olduğunu, ne kadar birlikte işler yaptığını orada görün.
Google'a girdiğiniz zaman bu yazıyı yazdığınızda orada videolar bölümü var. Videolar bölümüne basın. Tayyip Erdoğan'ın "Ya ben Fethullah Gülen bizden ne istediyse yıllarca onlara verdim. Onların istediği kadroları bu ülkeye yerleştirdim. Onların istediği kadroları milli eğitimde önemli yerlere getirdim. Üniversiteleri istediler üniversiteleri verdim. Dershaneler istediler dershaneleri verdim. Ne istedilerse verdim" sözünü orada göreceksiniz.
Bu terör örgütü mü? Terör örgütü. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu Fethullah Gülen yazın. Fethullah Gülen ile Kemal Kılıçdaroğlu'nu hiç yan yana görebiliyor musunuz? Kemal Kılıçdaroğlu'nun Fethullah Gülen ile ilgili "Ya ne istediyse verdik" diye bir sözünü hiç görüyor musunuz?
Siz Türkçe olimpiyatlarında onlara destek verdiniz. Kadroda onlara destek verdiniz. Ama başka bir şey daha yazılı. Fethullah Terör Örgütü'nün ve işbirliği yardım ve yataklık içinde olan siyasi yapı hangisidir? AKP iktidarıdır. Siyasi lider kimdir? Recep Tayyip Erdoğan'dır. Ona karşı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Kamer Genç'in, bizim, Engin Altay'ın, Özgür Özel'in ve diğer milletvekillerimizin "Bunlar terör örgütüdür, bunlara dikkat edin" sözlerimize karşı AKP ne yapmış? Kol kola girmişler, mücadele etmişler.
Kardeşim, bir terör örgütü ile ilişkisi olan bir yer varsa o da AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan'dır. PKK örgütünün lideri Abdullah Öcalan'la masaya oturan varsa, açın telefonlarınızı. Abdullah Öcalan ve Recep Tayyip Erdoğan yazın. "Çok önemli bir adamdır. Sözlerine dikkat edilmesi gerekir. Oraya onlarla görüşmeye birilerini gönderdiysem ben gönderdim, arkasında ben varım. Size ne?" sözlerini kim söylemiş? Recep Tayyip Erdoğan.
Daha İstanbul seçimlerinde. Binali Yıldırım çıkıp da aday olduğunda. Abdullah Öcalan'ın kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan'ı TRT ekranlarına çıkartıp da HDP'den oy isteyen sizler değil misiniz? Bakın, ben burada sizin ekranlarınıza bakarak söylüyorum.
Bu yönetim terör örgütleri ile işbirliği içerisinde hareket etmiştir. Bu yönetim suç örgütleriyle hareket etmiştir. Nereden söylüyorum bunu? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Kara para aklayıcısı Sezgin Baran Korkmaz'ı bu ülkenin en başındaki kişiden en dipteki kişiye kadar organize bir şekilde "onu yurtdışına kaçırdık" demiştir. Ve bu İçişleri Komisyonu kayıtlarında vardır.
Bu kişi, Süleyman Soylu, uyuşturucu baronlarını yıllarca korumuştur. Ben ispatladım bunu, anlattım, yüzüne karşı söyledim. Kolombiya'dan gelen 4.9 ton kokainin kim tarafından nerede teslim alınacağını biliyordu. Bunu teslim alan göstermelik kişi M.K.'nin arkasında kim olduğunu Süleyman Soylu bildiği halde tam bir buçuk yıl Kolombiya devletinden adli yardım talebinde bulunulmamıştır. Bir buçuk yıl. Mazeret olarak ne demiştir? "Pandemi var" demiştir. Adli yardımın pandemiyle ne alakası vardır?
Onun için suç örgütleriyle de iç içe olan bunlardır. Bunların zamanında uyuşturucu ortaokul çocuklarımızın kullanım alanına kadar girmiştir. Şimdi terör örgütleriyle beraber olan bir siyasi partinin bugün yüzü kızarmadan alana çıkıyor. "Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı terörle ilişkilidir" diyebilme cüretini gösteriyorlar.
Çok net, o aileye tekrar sesleniyorum. Oy verecek olan o ailelere tekrar sesleniyorum. Bugüne kadar onları bizim başımıza musallat eden, barıştan yana değil savaştan yana tavır koyan, uzlaşmadan yana değil ayrışmadan yana tavır koyan, Meclis'ten yana değil terör örgütleriyle masaya oturmaktan yana tavır koyan, kendi yetiştirdiği, cumhuriyetin yetiştirdiği insanlarla değil, dışarıdaki kendi yandaşlarıyla birlikte Türkiye'ye kumpas kuran AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan'dır. O yüzden kesinlikle onlara oy vermemek gerekir. Türkiye'nin çıkarı, Türkiye'nin kaynaklarını milleti için kullanacak olan ittifaklardır. Türkiye'nin çıkarı, Türkiye'nin birikimlerini ve kaynaklarını, Türkiye'nin gençleri için, kadınları için kullanacak ittifaktan yanadır. O yüzden değiştirmemiz gereken sadece iktidarın kendisi değildir.
Peki şununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Yine iktidarın yaptığı propaganda çalışmaları Karadeniz ve İç Anadolu'da karşılık buluyor. Kamuoyuna yansıyanlar bunlar. Şimdi İmamoğlu ve Yavaş gibi iki önemli isim var ve cumhurbaşkanı yardımcısı olarak aynı zamanda sahadalar. İmamoğlu Karadeniz'de etkili. Yine Sayın Yavaş aynı şekilde İç Anadolu'da etkili. Bu söylemleri kırabilecek iki isim olabilir mi?
Kesinlikle öyleler. Hem Ekrem İmamoğlu hem Mansur Yavaş alana iniyorlar, Trabzon'a iki kere gitti Ekrem İmamoğlu. Sayın Yavaş da Samsun'a Sinop'a diğer illere gidiyorlar. Karadeniz'de anlatıyorlar. Şimdi bu insanların söyledikleri neden? Kayda değer.
Bu insanların söylediklerinin kayda değer olmasının nedeni var. Bu insanlar yaklaşık dört yıldan beri görevdeler. Bu insanlar yaklaşık dört yıldan beri insanlar tarafından güvenilir belediye başkanı olarak görülmüşler. Neden? Verdikleri sözü tutmuşlar. Mansur Yavaş için ne demişler? Demişler ki; "Eğer Mansur Yavaş kazanırsa su sayaçlarını PKK okuyacak" demişler. Su sayaçlarını PKK mı okumuş? Hayır, milletimizin evlatları görevlendirilmiş gitmişler okumuşlar. Biz terör örgütüyle siyasi partileri ayrıştırırız. Terör örgütlerine ne görev veririz ne masaya otururuz ne onlarla konuşacak bir şeyimiz vardır. Ama biz Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni önemseriz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'nin sorunlarını çözecek.
Ekrem İmamoğlu ne yapmış? Ekrem İmamoğlu sadece İstanbul'da değil tüm Türkiye'de güveni tesis etmiş. Neden? Verdiği projeleri gerçekleştirmiş. Söylediği işleri yapmış ve gerçekten de o pandemi döneminde başta iki belediye başkanı ve tüm belediye başkanlarımız, onlar ekmek vermeye çalışmışlar. İktidar millete verilen ekmeği engellemeye çalışmış. Onlar aşevleri kurup da yemek götürmeye çalışmışlar. Onlar oraları yasaklamış. Onlar insanları rahat ve huzurlu bir şekilde yaşayabilmesi için yardım toplamışlar. Onlar o yardım paralarına el koymuşlar. İşte aradaki fark bu.
Şimdi Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gidince onlara soruyorlar "bizim ne ilgimiz var terörle"? Bak bize ne iftiralar attılar. İstanbul Belediyesi'nde şu kadar terörist var. Ama yalan söylüyorsun. Sen dedin ki "Türkiye'de 255 tane PKK teröristi var" dedin. Arkasından kalktın İçişleri Bakanlığı'nda oturan zat olarak kalktın "İstanbul Belediyesi'nde 450 tane var" dedin. Yahu hangi sözün doğru? Hangi sözün doğru? Hangi sözünün arkasındasın? Bir insan yüzü kızarmadan bütün bunları bir arada söyleyebilir mi? Dün ne diyordun şimdi ne diyorsun? Dün ne diyordun? Şimdi Ekrem İmamoğlu öyle değil. Mansur Yavaş öyle değil. Belediye Başkanlarımız öyle değil. Bütün belediye var. Ne dedilerse milletimize onun arkasında durmuşlar. İşte o yüzden biz kazanacağız. Yalan söylemediğimiz için, dürüst olduğumuz için, kucaklaştığımız için, barıştan ve sevgiden yan olduğumuz için kesinlikle kazanacağız.
Şimdi buradan şunu anlıyorum. Açıklamanızda şunu söylüyorsunuz. İktidarın Kandil'i işaret eden açıklamalarının aksine siz Meclis'i işaret ediyorsunuz.
Evet.
Seçime çok az zaman kaldı, o yüzden biraz da seçim güvenliğinden konuşalım istiyorum. Cumhurbaşkanı adayınız Kılıçdaroğlu, 'seçime 10 gün kala girişilecek pis işlerden' bahsetti. Artık son 10'un içerisine girdik ve çok kısa bir zaman sonra 14 Mayıs seçimleri yapılacak. Herhangi bir istihbarat aldınız mı? Yeni bir bilgi var mı? Olası aldığınız istihbaratlarla ilgili nasıl bir çalışma yapıyorsunuz? Bizi 14 Mayıs öncesinde bekleyen pis işler neler?
Birincisi her zaman yaptıkları gibi yalan ve iftira atıyorlar. Yalan söylüyorlar, yüzleri kızarmadan, hiç utanmadan yalan söylüyorlar. İftira atıyorlar ama şunu yapmıyorlar. Çok isterdim. Sizin gibi bir arkadaşımızın karşısında, yüreği varsa, gerçekten söyleyecek sözü varsa, İçişleri Bakanı şurada otursaydı. Ve burada benim yanımda o söylediklerini söyleyebilseydi.
Ne samimiyetsizsin. NTV ekranlarına çıkıyorsun. Diyorsun ki "Yok yok bu kaymakamlara verdiğimiz emir o değildir. Biz kaymakamlara bir emir verdik ama o sandık güvenliği içindir." İşte senin kaymakamın, Yüksek Seçim Kurulu'nda (YSK) senin emrin üzerine istedi, sana bağlı bu kaymakam. Senin emrin üzerine istediği yazı. İşte bak burada gösteriyorum. Tamam mı? İstediği yazı. Şimdi de okuyorum:
"Sandık sonuç tutanaklarının verileceği kişiler belli. Sandık sonuç tutanaklarının bir örneğinin anlık kendilerine verilmesi istenildiği belirtilerek, sandık sonuç tutanaklarının birer örneğinin Kirazlı Kaymakamlığına verilip verilemeyeceğine."
YSK de diyor ki "iyi de bunu sana vermek zorunda değilim seni reddediyorum" diyor. Sandık seçim sonuçlarını, tutanak sonuçlarını ne yapacaksın Süleyman Soylu? Niçin istiyorsun? Onu YSK açıklıyor. Dakika dakika açıklıyor. Onunla ilgili haber ajansları bunu televizyondan duyuruyorlar. Senin niyetin ne? Bir.
İki. NTV'de başka bir şey daha söyledi. Dedi ki "ya daha seçim bitmedi". Eee? "Ya son bir haftada neler olur neler. Bu insanların fikri değişir." Onu da biz önceden tespit ettik. Dedik ki "Sen, İletişim Başkanlığın orada bulunan üç kişi, siz, bir anlaşma içerisine girdiniz bir yazılım şirketiyle. Bunun parasını Bitcoin ile ödediniz. Ödemeye kalktınız. Bundan dolayı bir başka ülkenin istihbaratına takıldınız. Bu ülkenin güvenirliliğini ve itibarını zedelediniz." İşte orada Kemal Kılıçdaroğlu devreye girdi. "Bir dakika ne yapıyorsunuz" dedi. Yaptığınız şey sadece sizi ilgilendirse hiç önemi yok. Ama yaptığınız iş başka bir ülkenin istihbaratına karşı bu ülkeyi zor durumda bırakıyorsunuz.
Ne yapacaksınız? Siz bir sistemle Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sanki kendi konuşuyormuş gibi. Sanki kendi sesiymiş gibi bir yazılıma Bitcoin üzerinden para ödeyip istihbaratla takılıp, ama bunu son bir hafta içerisinde devreye sokarak "Kemal Kılıçdaroğlu kendi ağzıyla ilgili terör örgütlerini övdü."
Peki başka? "Amerika'ya gitti şunu söyledi." Başka? Ya biz sizi zaten biliyoruz. Süleyman Soylu. Biz seni de biliyoruz. Sen Ünal Çeviköz'le ilgili "ajanlık faaliyeti yürütüyor" deyip de ondan sonra kafanı önüne eğip NTV ekranlarından geri dönüp kaçan adam değil misin? Ya bir kişi ajanlık faaliyeti yürütüyor da aradan 7 ay geçti 8 ay geçti sen onu niye savcılığa vermiyorsun? Kara para aklayıcılarının yurtdışına kaçıracak hadsizliği yapıyorsun da onu niye yapıyorsun? Şimdi de burada Deep Fake denilen bir sistemle, yani derin karanlık, derin belirsizlik denilen bir sistemle videolar üretip üstelik de İletişim Başkanlığı'nın içinde olduğu üstelik de isimlerini belirttiğimiz -burada bir daha söylemek istemiyorum- kişilerin içinde olduğu, üstelik de Türkiye'nin itibarınız zedeleyecek istihbarat ağına takılıp iş çevirmeye kalkıyorsunuz. Ne yapacaksınız? Kemal Kılıçdaroğlu'nu lekeleyeceksiniz. Biz dünyanın en son teknolojisini de kullanarak örgütlerimizi de kullanarak birikimlerimizi de kullanarak her türlü tedbiri aldık.
Dünyanın en büyük işlemci gücüne sahip anti spoofing uygulama şirketiyle bir anlaşmaya vardık. Ola ki böyle bir video yayınlarsanız 30 dakika içerisinde bunu derhal göstereceğiz ve bunun nasıl yapıldığını gösterip gerçeğinin ne olduğunu ortaya koyacağız.
Onları, bu işe kalkışanları uyarıyorum. Devleti de buradan uyarıyorum. İçişlerindeki arkadaşlarımızı buradan uyarıyorum. Derhal bu kişilerle ilgili işlemleri başlatın ve gereğini yapın. Yoksa bunun hesabını hiç kimse veremez.
Yine Sayın Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklamalardan birisi de şu. Diyor ki "galip geldiğimizde kimse sokağa çıkmasın." Haliyle insanlarda bir endişe var. Bu uyarının sebebi nedir? Bir istihbarat mı aldınız? Neden 14 Mayıs gecesi olası bir galibiyette sokağa çıkmıyorsunuz?
Hiçbir endişe yok. İşte şöyle olacak böyle olacak falan, böyle bir şey yok. Yine Kemal Kılıçdaroğlu şunu da ifade etmek istiyor aynı zamanda.
Bir, 5'te sandıklar açılıyor. İşte okunması falan filan saatler sürüyor, gece yarılarına kadar sürüyor. O sandıkların seçim kurullarına götürülmesi var. Güvenli bir şekilde götürülmesi var.
O sırada "seçimler kazanıldı seçimler kaybedildi" falan filan sahada büyük bir karmaşa oluyor. Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki, YSK öteki gün net olarak açıklayıp "seçim sonuçları budur" dediğinde, arkadaşlarımız sabaha kadar, aynı İstanbul seçimlerinde olduğu gibi, sandıkları ve seçmen pusulalarını sabaha kadar korudukları zaman ve biz net olarak Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı olarak "seçimler bitti ve kazandık" dediğimiz noktaya kadar hiç kimse görevinin başından ayrılmasın. Erken bir sevinç kutlamasına kimse girmesin.
Hepimizin yapacağı şey bu netleştiği zaman gün ışığı ile beraber bahar dallarını yakalarımıza takarak hepimiz kucaklaşacağız.
Biraz da seçimden sonrasını konuşalım. Engin Bey isminiz İçişleri Bakanlığı için geçiyor. Olası bir Kılıçdaroğlu'nun seçim galibiyeti, sizi İçişleri Bakanı olarak görmemize neden olacak mı? İçişleri Bakanı olacak mısınız önümüzdeki süreçte?
Şimdi benim İçişleri Bakanlığı ile ilgili çok uzun süre araştırmalarım var. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeyken Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu'nda görev yaptım. Ayrıca grup başkanvekiliyim.
Grup başkanvekiliyken İçişleri Komisyonu ile ilgili bütün sistemleri ben yürüttüm. Paralel olarak, İçişleri Komisyonu'ndan 'Görevlerini yerine getirmiyor mu? Getirdiği görevleri sağlıklı şekilde yapıyor mu? Kadrolaşmalar düzgün, doğru, liyakatle yapılıyor mu? Türkiye'nin emniyeti ve güvenilirliği neyi esas alarak yapıyor? Kimi güvenlikçi altına almak için yapıyorlar? Anayasa hak ve özgürlükleri güvence altına alan bir İçişleri Bakanlığı mı var? Yoksa hak ve özgürlükleri gasp etmeye çalışanları koruyan bir İçişleri Bakanlığı mı var orada?' Biz anayasanın sağladığı, milletimize sağladığı hak ve özgürlüklerin koruyucusu bir İçişleri Bakanlığı'nın inşa edilmesini talep ediyoruz. Ve istiyoruz.
İnsanlar İçişleri Bakanlığı'ndan korkmayacaklar. Polisten, jandarmadan korkmayacaklar. Kim korkacak? Bugün iktidarın korudukları korkacaklar. Uyuşturucu baronları korkacaklar. Kara para aklayıcılar korkacaklar. İçeriden çıkarttıkları ve besledikleri mafyalar korkacaklar. Onlar korkacaklar. Milletimiz niye korksun? Milletimiz özgürlük içerisinde, demokrasi içerisinde anayasanın kendilerine verdikleri hak ve özgürlükleri ifade edecekler biz de onları. Bunu sonuna kadar yapabilmeleriyle ilgili onları güvence altında tutacağız. Bizim güvenlik anlayışımız budur. Ben bunu biliyorum ve ben bunun nasıl yürütüleceğini ve nasıl yürütülmediğini de biliyorum. Ama karar kimin? Karar Millet İttifakı'ndaki değerli genel başkanlarımızın. Onlar otururlar, konuşurlar. Kim bu konuda gerçekten gereklidir? Kim kısa zamanda buralara doğru müdahaleleri yaparak, birilerini yok ederek değil, birilerini ortadan kaldırarak değil, birilerinin yaptığı gibi, bu iktidarın yaptığı gibi.
İyileştirerek, düzelterek, doğru organların, doğru zamanlarda, doğru işleri yapmasını sağlayarak ve orada insanlara gerçek görevlerini hatırlatarak "sizin göreviniz, sokakta bu dolaşan milletimizi güvence altında tutmaktır" diyerek.
İçişleri Bakanlığı'na talip misiniz?
Ben İçişleri Bakanlığı'nı yapmayı çok arzu ederim. Gerçekten çok arzu ederim. Ama ben şöyle birisiyim. Ben oturduğum koltuklara sıkı sıkı tutunan birisi değilim. Ben 4 dönem milletvekilliği yaptım ama bir dönemini siz de biliyorsunuz. 3-4 aylık bir dönemdi o dönem. O yüzden 3 dönem milletvekilliği, o da 4'er yıllık ve erken seçim zamanlarda oldu. Ben 3 dönem dolu dolu milletvekilliğini yaptım. Şimdi dedim ki o milletvekilliği sürecinde Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir iddiası vardı. "Türkiye'de adalet ışığını yakacağız" dedi. Ankara'dan İstanbul Maltepe'ye kadar yürüdü. Ben de bir adım arkasındaydım. Arkadaşlarımla beraber, örgütümüzle beraber, milyonlarla beraber. Şimdi "o adalet ışığını Çankaya Köşkü'ne asacağım ve milletimiz o adalet yıldızını görecek ve huzur içerisinde ileriye bakacak" dedi. Bir adım arkasındayım. Gittiği yere kadar, sonuna kadar takip edeceğim. Bana hangi görevi verirlerse versin, ben bu ülke için adaletin peşinde olacağım.
Hazır Millet İttifakı'na siz burada bir selam da vermişken, seçimlerin nihayet sonuçların ardından olası bir Millet İttifakı'nın galibiyetinde atılacak ilk adımlar, ilk kararnameler neler? Bu çok merak edilen bir gündem. Bunun dışında bir de şu var. Sayın Kılıçdaroğlu yine yaptığı bir açıklamada, aslında bakanlıkların önemli olmadığını, öncelikle Merkez Bankası başkanını, Gelir İdaresi başkanını, kamu ihale başkanını belirleyecek olduğunu ve bunların Türkiye ekonomisinde önemli ve kilit noktalar olduğunu söylüyor. Şimdi bakınca sizin isminiz İçişleri Bakanlığı'nda geçmişti. Merkez Bankası başkanlığında da Hakan Kara'nın ismi geçiyor. Merkez Bankası deneyimi ve geçmişi de olan bir isim Hakan Kara. Aynı zamanda yine Cumhuriyet Halk Partisi'nin ekonomideki yol haritasında imzası olan isimlerden birisi. Bu noktada yapılan son çalışmalar nedir? Hakan Kara'yı Merkez Bankası Başkanı olarak görecek miyiz? Bir de ilk kararnameler neler olacak?
İlk kararnameler şunlar olacak; göreve acilen getirilmesi gereken personel ile ilgili ilk kararnameler olacak. Ama Genel Başkan'ın söylediği şu; "derhal bir hasar tespit komisyonu kurulacak". Türkiye'de 20 yıl içerisinde ne hasara uğradı? Sonuçları ne oldu? Şu andaki Türkiye'nin gerçek ekonomik durumu ne noktadadır? Borçlarımız nedir? Kaynaklarımız nerelere bağlandı? Milletin vergileriyle toplanan paraların durumu nedir? Bir hasar tespit komisyonu kurulacak ve bu liyakat sahibi insanlar arasından olacak. Bu insanlar bir çalışma başlatacak. Derhal devletin ve bürokrasinin savurganca israfına son verilecek bir komisyonda oluşturulacak. O savurganlığı yok edecek, onu bir intizama sokacak, bir tespit yapılacak ve onunla ilgili çalışmalar başlatılacak.
Merkez Bankası paranın başındaki adam. Merkez Bankası'na kimi atarlar? Samimi olarak bilmiyorum. İsmi geçen Hakan gibi arkadaşlarımız var. Ona oturacaklar, birlikte karar verecekler. Ama ilk atayacakları isimlerinden bir tanesi Merkez Bankası başkanı olacak. Peki nasıl olacak? Tamamen siyasi vesayetin dışında olacak. Liyakat sahibi olacak. İşini bilen bir kişi olacak ve o derhal göreve getirilecek. Ondan sonra da ekonominin yapılandırılmasıyla ilgili kararlarla ilgili kararnameler çıkacak.
Burada bizim umudumuz ve gördüğümüz şudur ki; eğer kısa bir süre içerisinde Türkiye'de artık bir tek insanın değil, ortak aklın devreye girdiği görülürse; iki, Adalet Bakanlığı'nda bir kişinin emriyle adaletin yönlendirildiği değil, gerçekten hakkı olanın hakkının verildiği bir adalet mekanizması, liyakat sahibi kişiler göreve gelirse; İçişleri Bakanlığı'nda uyuşturucu kara para aklayıcıları değil, bu ülkede gerçekten vergi kaçıranlar, bu ülkeyi töhmet altına sokanlar, uyuşturucu baronları, mafyalar, onlarla ilgili tedbirlerin alındığını gördüğünde Türk Lirası'nın değeri yavaş yavaş hızla yüklenişe geçecek, döviz aşağıya inecek, bir denge oluşacak ve bu noktada sıcak parada Türkiye'ye girmeye başlayacak.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun yine Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile ilgili çok ciddi eleştirileri vardı. Özellikle son birkaç gündür Merkez Bankası başkanı kim olacak tartışmalarının ardından ve Türkiye'nin seçime artık çok kısa bir süre sonra girecek olduğu gerçeği maalesef borsada ciddi bir düşüne sebep oldu. Sayın Kılıçdaroğlu'nun da bu konuda ciddi eleştirileri vardı, özellikle borsada neler olduğuna dair. Bu düşüşü seçime yaklaşırken olağan mı görüyorsunuz yoksa Türkiye'de, Türkiye borsasında sermaye geri mi çekiliyor? Nasıl görüyorsunuz borsadaki bir düşüşü?
Sermaye ne ister? İstikrar ister. Şu anda bir istikrar söz konusu mu? Değil. Sermaye ne ister? Güven ister. Şu anda bir güven söz konusu mu? Değil. Sermaye ne ister? Adaletli bir güvence ister. Yaptığı yatırımlara adaletli bir güvence ister. Bu şu anda mümkün mü? Değil. Sermaye dikkatli davranıyor. Sermaye tedbirli davranıyor. Bunları görüyor ve ona göre davranıyor. Ama az önce size ifade ettiğim gibi, göreve geldiğimiz andan itibaren hem sermaye hem yurtdışından sıcak para akışını sağlayacak dış yatırımcılar hem de bu işin içerisinde olan insanlar görecekler ki, Türkiye güvenli kıyılara artık yerken açmış bir ülkedir. Biraz bekleyecekler. 2 ay beklenecek, 3 ay beklenecek, 5 ay beklenecek. Ama bu 5 aylık süreç içerisinde Türkiye'deki her şey yerli yerine oturduğunu gördükçe, göreceksiniz her şey düzelecek ve insanlar artık yatırımlarını Türkiye'de yapmak için -çünkü uzun yıllardan beri dış yatırımcı Türkiye'de yatırım yapamıyor-. Uzun yıllardan beri yerli sermaye yabancı ortakları Türkiye'ye çağırıp 'birlikte iş yapalım' diyemiyor. Onlar bunları söyleyebilme imkanına sahip olacaklar ve Türkiye katma değeri yüksek ürünler üreten, Türkiye'deki yerli sermaye yurt dışında uluslar arasında eşit rekabet koşullarına sahip, Merkez Bankası siyasi vesayetin altında olmayan, istikrarlı büyüme gücüne sahip bir ülke konumuna dönüşünce, dönüştüğü yolundaki ilerlemeleri görünce bundan milletimiz de faydalanacak.
Gerçekten çok kısa bir süre kaldı seçme ve ikinci tur olasılığı gittikçe tartışılır hale geldi. Bir önceki seçimde Cumhurbaşkanı adayınız Sayın Muharrem İnce'ydi. Bu kez Sayın İnce, Memleket Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak yarışa tekrar dahil oldu. Cumhuriyet Halk Partisi ve Memleket Partisi arasında, Sayın Muharrem İnce ve Kılıçdaroğlu arasında görüşmeler oldu. Fakat İnce, Cumhurbaşkanı adaylığından çekilmeyecek olduğu söyledi. Olası bir durumda yeni bir temas olur mu? Son düzlükte Muharrem İnce'nin bir tutum değişikliği yapmasını bekliyor musunuz? Elinizde biri veri var mı örneğin?
Önce şunu ifade edeyim. Üç tane Cumhurbaşkanı adayı yarışıyor. Ortaklaştığı bazı şeyler var. Birincisi şu; Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini düşünmekte herhangi bir tereddütleri var mı? Yok. Cumhur İttifakı'nın, Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye'de artık bundan sonra var olmasını talep ediyorlar mı? Bugüne kadarki söylemleriyle hayır, talep etmiyorlar. Laik, demokratik, özgürlükçü, güçlendirilmiş bir parlamenter sisteminden yana bir tavırları mı var? Evet, böyle bir tavırları var. Türkiye'nin tekrar adaletle mi yönetilmesini istiyorlar? Türkiye'nin tekrar adaletle yönetilmesini istiyorlar. Peki farklı görüşleri de var mı? Elbette var. Biz zaten Millet İttifakı'nda farklı görüşü olan taraflar bir araya gelerek ortak bir karar aldık. Bu söylediklerimin önündeki en büyük engel Cumhurbaşkanlığı sistemi. Bunun için ne yapmak gerekiyor? Yüzde 50'yi geçmek, yüzde 50 artı 1 almak gerekiyor. Peki bu nasıl mümkün Birleşerek mümkün. Onlar Türkiye'ye nasıl bir oyun kurdular?
Dediler ki, onlar Türkiye'ye "kesinlikle bunlar bir araya gelip yüzde 51'i geçemezler. Ve biz nihayet sonsuza kadar hep iktidarda kalacağız" diye düşündüler. Bunu kim kırdı? Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları kırdı. Beraber kırdılar.
Şimdi sorulacak olan soru şu. Siz bu Cumhurbaşkanlığı sistemine mi destek vermek istersiniz? Yoksa sizinle görüşleri aynı doğrultuda olan ve aynı inançta olan Millet İttifakı'na mı destek vermek istersiniz? Bunun takdiri kimde? Bunun takdiri sayın Cumhurbaşkanı adaylarında. Yarışan adaylarda. Görünen tablo karşısında Türkiye'yi başka bir çıkmaza sokmak doğru olmaz. Bir hafta kala başka tartışmalara da gerek yok.
Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi kendi ideolojileri için bir mücadele mi veriyorlar şu anda? Kendi görüşlerinin iktidara gelmesi için mi mücadele veriyorlar? Hayır. Hepsi bir özveri içerisinde hareket ediyorlar. Neden? Bu Cumhurbaşkanlığı sistemi gitsin diye. O zaman bu millet siyaseten de gerçekten ve bu ülkenin geleceği için de size şunu soracak. Ya niye birleşmiyoruz? Neden bir araya gelmiyoruz? Ben de diyorum ki "biz ayrıştırmadan yana değiliz ya. Biz birleştirmeden yanayız. Biz savaştan yana değiliz. Biz özgürlüklerden yanayız. Biz adaleti yok edenlerden değil adaleti var edenler için mücadele ediyoruz. Siz de böylesiniz. O zaman millete destek verin. Birlikte olalım ve beraber yol yürüyelim."
Efendim, son bir şey de, "ya falanca siyasi partinin şu kadar oyu var, filanca siyasi partinin şu kadar oyu var." Biz kimin ne kadar oyu var bakmıyoruz. Biz şuna bakıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bu milletin bir kişinin dahi temsilcisi varsa onun da sesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yankılansın istiyoruz. Bizim istediğimiz bu. Çok seslilik istiyoruz. Çok seslilikten karar çıkar mı? Asıl az, tek kişiden çıkan kararlar ülkeleri mahvetmiştir. Almanya Hitler'le, İtalya Mussolini'yle yok olmuştur. Neden? Tek bir kişinin aklıyla yürüdüğü için. Sonra nereye dönmüşlerdir? Onlar da gerçekten özgürlük ve demokrasi alanına dönmüşlerdir. Biz nereye dönmeliyiz? Biz özgürlük ve demokrasi alanına dönmeliyiz. Neden? "Hata yaptık" diyerek terör örgütleriyle beraber olanlardan değil, hata yapmayan ortak akılın peşinde olmalıyız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın olası seçim galibiyeti sonrasında nasıl bir Türkiye ile karşılaşırız?
Birincisi şu; daha çok yoksullaşırız. Enflasyon rakamları üçlü rakamları da geçer, hızla büyümeye devam eder. Türk lirası gerçekten değerini tamamen yitirir. Türkiye dış politikası itibarsız bir konuma gelir.
2023 hedefleri vardı Recep Tayyip Erdoğan'ın. 2023 hedeflerini şöyle sıralarsak. Diyor ki; 1- Biz 500 milyar dolarlık ihracat kapasitesine ulaşacağız 2023'te. 20 yıllık iktidarlarında. Ulaşmışlar mı? Hayır. Ne olmuş? Yarısına dahi gelememişler. İhracatta hedefleri tutturamamışız.
Enflasyon. "Benim hayalim, Türkiye 2023 hayalim enflasyon tekli rakamlara düşecek" demiş o vaatlerde. Enflasyon tekli rakamlara mı düşmüş? Hayır, üçlü rakamlara çıkmış. "Gayri safi milli hasıla 10 bin doların üstünde olacak." Olmuş mu? Şu anda geriye düşmüş. "Ekonomisi en güçlü ilk 10 ülke arasında olacağız" demişler. Ne olmuş? 19. ve 20. ülke neredeyse çıkacağız, düşeceğiz.
Şimdi bu 2023 hedeflerinizden gerçekleştirdiğiniz bir tane hedefinizi gösterin. Ben size inanayım. Siz hiçbirini gerçekleştiremediniz. Şimdi önünüzde 2053, 2073 diye hedefler koyarak bu milleti kandırmaya çalışıyorsunuz. Dediğim gibi, bu ülkenin ekonomisi doğru yönetilemezse bu ülkede huzur kalmaz. Bu ülkede barış kalmaz. Bu ülkede istikrar kalmaz. Ekonomi her şeydir. Ekonomi sizi uyuşturucu belasıyla müftela eder. Ekonomi sizi mafya baronları ile karşı karşıya getirir. Ekonomi sizi, bankaların açtığı diğer aracı şirketlerin faiz tuzaklarında sizi yok eder. Faiz sarmalı içerisine sürükler. Ekonomi sizin kaynaklarınızı yok eder. Bunlar ekonomiyi yönetemediler. Bu ülkeyi fukaralaştırdılar. Şimdi daha beteri olmasın diye bu seçimlerin onların değil Millet İttifakı'nın kazanması gerekiyor.
2002'den bu yana AK Parti'de bir gelenektir balkon konuşması. Olası bir Sayın Kılıçdaroğlu'nun galibiyetiyle biten seçimde böyle bir balkon konuşması yapılacak mı? Bununla ilgili bir planlama var mı? Seçim galibiyeti nerede nasıl açıklanacak?
Miting sahnelerini bilirsiniz. Aslında neredeyse, -evet biraz yüksektedir. Neden? Konuşmacıyı herkes görsün diye. Ve oradaki insanlar neredeyse dokunacak kadar yakındırlar. Genel başkanlar gelirler bazen ellerini bile tutarlar. Balkon başka bir mesafedir. Tepeden bakan bir mesafedir. Balkon üstenci bir mesafedir. Balkon 'siz oradasınız ben oradayım' mesafesidir. Bence, onların elini tutabilecek mesafeyi asla açmamak gerekir. Onlara yakınlık mesafesini asla uzaklaştırmamak gerekir. Milletle, seçilenler arasında bariyerlerin asla oluşmaması gerekir. Biz sevincimizi milletimizle kucaklaşarak yaparız.